Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
14 Armağan KULOĞLU E. Tümgeneral Sınır ötesi operasyon zorluyor… C S TRATEJİ inançtaki insanları azınlık statüsü içine sokmaya çalışması ve bunlara kolektif haklar verdirmeye çalışması, Türkiye’deki bölücülük hareketlerinin lokomotifi olmuştur. 2002 yılına kadar fazla etkisi görülmeyen bu hareket, bu tarihten itibaren Türkiye’de iktidar olanların AB’den bir an önce müzakere tarihi alabilmek için gösterdikleri aşırı istek, bunun karşılığında verdikleri taviz ve konuya yanlış yaklaşımları sonucunda etkisini göstermeye başlamıştır. İktidarın başta AB olmak üzere gerek dış güçlere sempatik görünmek, gerekse içeride oy potansiyelini yükseltmek amacı ile dış ve iç siyasetteki tutumu bu konuyu körüklemiştir. 2003 yılında ABD’nin Irak’a müdahalesinde, Türkiye’nin devre dışı kalması nedeniyle Irak’ın kuzeyinde bulunan Kürt gruplar ABD’nin bir nevi müttefiki durumuna gelmiş, idari yapılarını güçlendirmiş, devlet olabilme hayalleri ABD’nin de desteği ile üst noktaya taşınmıştır. Ayrıca Irak’ın kuzeyinde oluşan Barzani yönetimi, Türkiye’ye zarar veren PKK terör örgütünün, Irak’ın kuzeyinde barınmasına, eğitim, lojistik, finans ve insan kaynağı desteği almasına müsamaha göstermiş, hatta destek olmuştur. Hatta Barzani yönetimi, kendi bölgesinin dışında, çevre ülkelerde yaşayan diğer Kürt etnik kökenli insanların da liderliğini yapmaya yönelmiş ve bu maksatla Türkiye’nin Güneydoğu Anadolu bölgesinde de nüfuz yaratabilmek için siyasi faaliyetlerde bulunmaya başlamıştır. İşte düşünce bazında zaten var olan ve çekirdek yapısını muhafaza eden terör, bu dış ve iç gelişmelerden güç almış, yeniden organize olmuş, Irak’ın kuzeyinde meydana gelen bu geniş manevra imkânını çok iyi kullanarak, 2004 Haziran ayından itibaren yeniden ortaya çıkmıştır. 2004 yılı ortasından 2007 yılında yapılan seçimlere kadar olan dönemde 56 kişilik küçük gruplar halinde eylem yapan, daha çok şehirlerde bomba, kırsal kesimde de mayın ile sesini duyurmaya çalışan örgütün faaliyetleri, genel seçimlerden sonraki dönemde etkisini artırmaya başlamış ve daha sonra da 150200 kişilik gruplarla eylem yapma noktasına gelmiştir. Seçimlerde Barzani yönetimi mevcut iktidar ile daha rahat anlaşabileceğini ifade etmiş ve bölgeye bu yönde destekte bulunmuştur. Seçimlerden önce AB de, Türkiye’de yükselen milliyetçilik hareketlerini de dikkate almış ve mevcut iktidar ile çalışmayı tercih ettiğini belirterek, onu zor duruma düşürecek davranışlardan T erör acı veriyor. Onun için gündemde oluyor ve dikkat çekiyor. Buna karşı öfke de gittikçe büyüyor. Ancak terörle birlikte diğer olayları incelediğimizde, terörle gündeme getirilen konunun ABD, AB, Irak ve kuzeyindeki yönetim, PKK, PKK’nın yurt dışındaki destekçileri ve yurt içinde PKK ile aynı tabanı paylaştıklarını söyleyip etnik esaslı siyaset yapanlar tarafından güçlü bir şekilde işlendiğini görüyoruz. Biz haklı olarak terörle mücadeleye önem ve öncelik verirken onlar bu işin siyasetini yapıyorlar. Türkiye ne oldu da bu duruma geldi? Terör neden bu kadar etkin durumda? Terörle birlikte yapılmak istenen ne? ETNİK ESASLI BÖLÜCÜLÜK Terör can yakmaktadır. Şehit olanların geride bıraktıkları, acı içinde kıvranmaktadır. Evladını, eşini, babasını, kardeşini, yakın akrabasını, arkadaşını, dostunu, can yoldaşını kaybedenlerin içinde bulunduğu ruh halini anlamak ve onların acılarını paylaşmak gerekir. Ateş düştüğü yeri yakmakta, toplumun diğer kesimleri kısa sürede bu acıları unutmakta, ancak yakınları bu acıyı sürekli yaşamaktadır. Terör nedeniyle sakat kalanların acısı ise hem kendilerince hem de yakınları tarafından hayatlarının bir gerçeği olarak sürekli yaşanmaktadır. Toplumun bu sürekli tepki gösterilmesi ve tedbirler alınması konuya duyarlılığı ancak yeni bir şehit olduğunda gerekmektedir. gündeme gelmekte, zaman içinde bu tepkiler de erozyona uğramaktadır. Toplumun büyük bir kesimi B VE BÖLÜCÜLÜK de bu konulardan oldukça uzak bir şekilde yaşamını sürdürmektedir. Ancak tehlikenin, terörün, şehit Terörün yeniden canlanmasının ve artmasının olanların, yaralananların, sakat kalanların ve diğer sebepleri incelendiğinde, Türkiye ve çevresindeki zarar görenlerin ötesinde etnik esasa dayalı siyasi ve askeri gelişmelerin bu konuda ön plana bölücülük/Kürtçülük hareketi olduğu, ülkenin bu çıktığını görüyoruz. Türkiye 1999’da AB’ye aday üye tehditle karşı karşıya bulunduğu, yıllardır verilen ülke olmuştur. Aday ülke konumu ile birlikte AB’nin mücadelenin bunu önlemeye yönelik olduğu, Türkiye ile müzakerelere başlaması için öne sürdüğü maalesef toplumun önemli bir bölümü tarafından, siyasi istekler de gündeme gelmeye başlamıştır. hatta siyasetçilerimiz tarafından dahi Özellikle ülkedeki anlaşılamamıştır. İster iktidardakiler olsun, isterse değişik muhalefetteki siyasilerimiz, hâlâ sadece terörden etnik ve bahsetmekte, esas tehlike ve tehdit, etnik esaslı bölücü hareket olan Kürtçülük konusu gündeme getirilmemektedir. Terörün, bu düşüncenin bir ürünü ve aracı olduğu hâlâ görülememektedir. Çevremizde bu teröre paralel olarak gelişen olaylar iyi okunamamaktadır. Terörün Kürtçülük siyasi düşünce ve amacını gerçekleştirmek maksadıyla, konuyu dünya kamu oyununun gündemine taşımak ve Türkiye’yi bölmek için yapılan silahlı bir propaganda aracı olduğu iyi anlatılamamaktadır. Türkiye etnik esaslı bölücü/Kürtçü terörle uzun yıllardır mücadele etmektedir. Etkin olarak 1984’te ortaya çıkan bu bölücü terörle, 1999 yılına kadar yapılan mücadele başarıya ulaşmış ve örgüt askeri alanda yenilmiştir. Özellikle 19911999 arasındaki mücadelede elde edilen başarıda, TSK başta olmak üzere güvenlik güçlerinin mücadelesinin yanında, zamanın iktidarlarının mücadeleye verdiği destek de dikkate alınmalıdır. Mücadele, toplumun desteği alındığı, benimsendiği, devletin tüm organları ile koordineli bir şekilde desteklendiği, siyasi kararlılık gösterildiği ve süreklilik kazandığı takdirde başarıya ulaşır. Bu nedenle Sınır bölgesi toplarla takviye ediliyor... geçici tepkiler ve tedbirler yerine Siyasi bölücülüğün zeminini hazırlayıcı istemler yoğun olarak AB’den geliyor. ABD, örgütü Türkiye karşısında bir pazarlık unsuru olarak kullanmak istiyor, İran’a ve Suriye’ye karşı bir araç olarak gündeminde tutuyor. Türkiye’nin mücadelesinin terörle değil bölücülükle olduğu iyi anlaşılmalı. A Türkiye geç kalmamalı