23 Aralık 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Gözde KILIÇ YAŞIN TUSAM Balkan Araştırmaları Masası gyasin@tusam.net İçinden sınırlar geçen ülke… C S TRATEJİ 17 merkezi hükümete bağlanmasıydı. Bosna’yı istikrara kavuşturmak ve çatışma olasılığını en aza indirgemek öncelikli hedef olduğu için Dayton bölünme stratejisini bir zorunluluk olarak görüyordu. Aynı stratejik yönetim yapılanmasında da sürdürüldü. Son söz yetkisi yüksek temsilcide olduğu için merkezi hükümeti oluşturan bakanların ve her birinin –etnik yapıların eşit temsili gereği atanan ikişer yardımcısının bürokratlar ordusu oluşturmaktan başka bir işlevi olmadı. Dayton başarılı olamadı çünkü sorunların kaynağı ile tam anlamıyla örtüşmeyen bir çözüm modeliydi. Yine de Boşnakların hayatından emin olmak adına gerekli ve şimdilik güvenilir bir mekanizma olduğu vurgulanmalı. Uzun vadede merkezi hükümetin güçleneceği, federasyonlar arasında işbirliğinin artacağı ve Bosna’nın çok etnikli demokratik bir devlet olmayı başaracağı varsayılıyordu. Ne var ki, etnik Sırplar ve genel olarak Hırvatlar, en büyük etnik grubu Müslümanların oluşturması nedeniyle merkezi hükümetin güçlenmesinden her zaman endişe duydular. Polis gücü reformunun gerçekleştirilememesinin de en temel nedeni buydu. Dayton, uluslararası toplumla ve bölgesel politik ve ekonomik yapılarla bütünleşmeyi özendirmede de yetersiz bulundu. Halbuki AB hedefi vardı ancak Bosna’nın bütünü için "havuç" olamadı, "sopa"dan da korkmadılar. Bosnalı Hırvatlar AB üyeliğine birkaç adımı kalmış anavatanları Hırvatistan’ın çifte vatandaşlığını taşıdıkları için BosnaHersek’in AB yolunda yavaşlamasını en önemli problemleri olarak görmüyorlar. Öte yandan Saraybosna yerine Belgrad’ı başkent gören Bosnalı Sırpların derdi de AB değil. Sırbistan’la siyasi birliktelik sergileyerek Kosova’nın nihai statü sorununu takip etmeyi tercih eden Bosnalı Sırplar gerek duyulduğunda "Kosova ayrılırsa bizim de BosnaHersek’ten ayrılma hakkımız doğar" tehdidini savuruyorlar. Boşnaklar ise bölgenin yalnız kovboyları. Bir arada yaşama iradesinin zayıfladığı, birbirlerine duyulan güvensizliğin yenilemediği Bosna için hiçbir uluslararası girişim veya hedef, ülkeyi bir arada tutucu etkiye sahip olamaz. Çünkü sorun, etnik rekabetin 12 yıla rağmen sürüyor olmasında. Savaşın keskinleştirdiği kin ve Dayton’un yok edemediği güvensizlik şehirleri etnik kamplara dönüştürdü. Göçle birlikte çok etnikli şehirler, tek etnikli yerleşim birimlerine dönüştü. Savaşta evlerini terk edenler diğer bir etnik gurubun kontrolündeki evlerine dönmek konusunda isteksiz. Yeni birleşik profesyonel BosnaHersek ordusunun resmi yemin töreninde, BosnaHersek yerine Sırp Cumhuriyeti’ne hizmet etmek üzere haykıranları da futbol maçlarında BosnaHersek milli marşı yerine Hırvatistan milli marşını okuyanları da duymak mümkün. Savaş öncesi dönem artık uzak bir hayal; Tito’nun hayalleri kadar uzak… B Dayton Anlaşması, BosnaHersek’e savaş öncesi barışı getirmedi. Ülkedeki Sırplar ve Hırvatlar, kendilerini Saraybosna’ya değil, Belgrad ve Zagreb’e yakın DEMOKRASİ DESPOTİZMİ Siyasi krizi yaratan, BosnaHersek’in Sırp hissediyorlar. Sırpların gözü ayrılmak Başbakanı Nikola Spiriç’in görevinden istifa etmesiydi. İstifa gerekçesi Temmuz 2007’de için Kosova’yı gözlüyor. Hırvatlar, göreve gelen Yüksek Temsilci Miroslav Lajcak’ın BosnaHersek kurumlarını daha Hırvatistan’ın AB üyeliğini daha çok işlevsel hale getirmek için aldığı önlemlerdi. Lajcak, karar verme sürecindeki yavaşlığı, önemsiyorlar. bugüne dek reformlarda ilerleme sağlanamamasının en önemli teknik nedeni olarak İÇİNDEN SINIRLAR GEÇEN ÜLKE görüyordu. Haksız sayılmazdı çünkü son bir yılda yalnızca üç reform yasası kabul edilmişti ve bunlardan sadece birisi AB üyeliği ile ilgiliydi. Ne anayasa reformu ne de polis gücü reformu konusunda hiçbir ilerleme sağlanamamıştı. Avrupa Komisyonu’nun 6 Aralık’ta açıklanan raporunda da BosnaHersek’in notu kırıktı. İstikrar ve Ortaklık Anlaşması’nın imzalanması askıya alındı. Reformların ve gerekli yasal düzenlemelerin özellikle Sırp siyasilerin uzlaşmaz tavrı ve parlamento oturumlarını boykot etme tutumu nedeniyle gerçekleştirilememesi de BosnaHersek’in siyasi gerçeği. Lajcak’ın Bakanlar Kurulu’nda ve parlamento da salt çoğunlukla karar alınabilmesini sağlayan yeni bir düzenleme istemesine yine Sırplar isyan etti. Sırp siyasilerin en büyük endişesi kendilerini de bağlayacak kararların Müslüman Boşnakların oy çoğunluğuyla alınabilecek olmasında. Çünkü resmi olmayan verilere göre Boşnaklar nüfusun yüzde 44’ünü, Sırplar yüzde 38’ini ve Hırvatlar da yüzde 18’ini oluşturuyor. Bu nedenle de Lajcak’ın kararının antidemokratik ve Dayton Antlaşmasına aykırı olduğunu iddia ediyorlar. Halbuki BosnaHersek’te demokratik olan ne var ki? Devlet Başkanlığının üç üyeli olarak düzenlenmiş olması ve bunların BosnaHersek’in kurucu unsurlarının temsilcileri olarak 8 aylık dönüşümlerle Başkanlık görevini yürütmeleri BosnaHersek’i demokratik yapar mı? Üstelik alacağı kararın sonucuna katlanacak olmasına rağmen bir bölgedeki vatandaş diğerindeki temsilciler için oy verme şansına sahip değilken. Dayton Antlaşmasının bir parçası olarak imzalanan ancak BosnaHersek vatandaşlarının onayına sunulmayan ve hiçbir zaman BosnaHersek resmi dillerinden birine çevrilmeyen anayasanın "demokratik ülke" ilanı ne kadar gerçekçidir? Kaldı ki demokrasiler etnik kimlik sorunlarını çözemiyor. Belçika ve İspanya birer örnek. Öte yandan Dayton Antlaşması da işlemiyor zaten. BosnaHersek’te kriz her zaman kapıdaydı. Dayton Barış Antlaşması, İkinci Dünya Savaşı’ndan bu yana yaşanmış en büyük katliamı durdurması ve savaşa son vermesi bakımından tarihi bir antlaşma. Ancak üzerinden 12 yıl geçmiş olmasına rağmen "barış"tan başka bir şey getirdi mi? Hedefine ulaşabildi mi? BosnaHersek ortaklık demokrasisinin model ülkesi olmak üzere kurgulanmıştı 1995’te. Ortada ne demokrasi var ne bir ülke. Evet, sınırları belli ancak içinden yine başka sınırlar geçen bir ülke söz konusu. Birimler sınırlı uluslararası öznelliğe dahi sahip. Evet, toprakları üzerinde yaşayan bir insan topluluğu var ama birbirlerine karşı duydukları nefret giderilememiş, etnik ve dini ayrılıkları daha da belirgin hale gelmiş üç ayrı halk söz konusu olan. Savaşın netleştirdiği etnik ayrılığın sınırlarını Dayton meşrulaştırdı. Nüfusun çoğunluğunu oluşturmalarına rağmen Boşnaklar ülke topraklarının yarısını Hırvatlarla yarı yarıya paylaşıyorlar, diğer yarısı Sırpların. Savaştan önce böyle değildi. Sırpların etnik temizlikle genişlettikleri toprakların altında Miloşeviç’in de imzası bulunanDayton güvencesi altında olması da bir başka konu. Bir yanda on kantona bölünmüş Bosna ve Hersek Federasyonu diğer yanda Sırp Cumhuriyeti. Ayrı hükümeti, parlamentosu, polis sistemi ve yasal sistemi olan iki devlet. İki küçültülmüş devletçikti söz konusu olan; Boşnaklar ve Hırvatların ayrılığı da belirginleşince bugün üç küçük yapılanma görülüyor. Dayton’un Avrupa tipi demokrasi örneği yaratma stratejisi yürümedi. Antlaşmanın yürürlükte olan kısmı devletçikler arasında işbirliğini zorunlu kılmakla görevli ve "Bonn Yetkileri" gereği siyasileri görevden almaya dahi yetkili olan uluslararası topluluğun –süper– yüksek temsilcisinden ibaret. alkan coğrafyası, mozaik yapısı kadar etnik çatışmalarla da özdeşleşmiştir. Son birkaç yıldır etnik çatışma tehlikesinden bahsedildiğinde de akıllara doğrudan Kosova gelir. Halbuki risk, iç içe geçmiş halkların yayıldığı alan kadar yaygındır Balkanlarda. Şimdilerde BosnaHersek konuşuluyor tehlikeli gidişatıyla. Nihai statüsüne ilişkin uzatmalı müzakerelerin 10 Aralık’ta sona ermesini Kosova’nın tek yönlü bağımsızlık ilanı izleyecek olursa Bosna Sırp Cumhuriyeti’nin de aynı yoldan gidebileceği vurgulanıyor. Şüphesiz ki Kosova konusunda Belgrad’ın en vurucu silahı BosnaHersek ve siyasi direktiflerini Sırbistan’dan alan Bosnalı Sırplar. BosnaHersek’teki bir karışıklığın Kosova’dakinden daha fazla baş ağrısı anlamına gelmesi uluslararası toplumda haklı bir endişeye sebep oluyor. Halbuki 21 Kasım’a ne kaldı? Dayton Barış Antlaşması’nın 12. yıldönümü kutlanacaktı ki ajanslar 19921995 arasındaki savaştan sonra Bosna'da görülen en büyük siyasi krizin haberini geçti. Bosna’nın krizi hep hazır ETNİK REKABET Uluslararası toplum adına yapılan en büyük hata iki özerk bölgenin zayıf bir Spiriç
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear