Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
Türkiye, AB’ye katılım sürecinde hızla yol ayrımına yaklaşıyor… C S TRATEJİ 21 Kıbrıs’ta karar zamanı Cemile Akça ATAÇ TUSAM Avrupa Araştırmaları Masası caatac@tusam.net A B’ye tam üyelik yolunda olan Hırvatistan, tarama sürecinin sonuna doğru emin adımlarla ilerliyor. Kısa sürede gerçekleştirmesi gereken yapısal reformların varlığına rağmen tarama çalışmaları sona erdiğinde Zagrep, tam üyelik görüşmelerine sorunsuz bir biçimde başlayabilecek. Karşılaşılabilecek güçlüklerin ise görüşmelerle eşzamanlı olarak çözümlenmesi bekleniyor. AB cephesinden, Hırvatistan’ın "dışlanma," "hazmetme kapasitesine takılma" veya "yarı yolda kalma" ihtimalini vurgulayan hiçbir ses duyulmuyor. Aksine, AB Komisyonu Başkanı Jose Manuel Barosso’nun 16 Şubat 2006 tarihinde Hırvat Parlamentosu’nda dile getirdiği gibi, Hırvatistan’ın "Avrupa ailesinin kalbindeki haklı yerini alması," bütün Avrupalılar tarafından kutlanacak bir olay olarak sunuluyor sıklıkla. Hırvatistan’ın AB’nin gönlünde ayrı bir yere sahip olduğunu en son Çek Cumhuriyeti’nden gelen "Hırvatistan’ın müzakere sürecini Türkiye’ninkinden ayırma" teklifi ile bir kere daha görmüş olduk. Türkiye’nin AB süreci de, Başmüzakereci Ali Babacan’ın dediğine göre "saat gibi işliyor." Geceli gündüzlü çalışan heyetler, kendilerini ilgilendiren konu başlıkları hakkında sunum yapmak için birer birer Brüksel’e gidiyorlar. Kimi hükümet görevlileri, gazeteci, akademisyen ve yazarlar, Türkiye’nin katılım sürecinin kesintiye uğramadan sonlanacağına dair inançlarını çeşitli vesilelerle dile getiriyorlar. Hatta Babacan geçtiğimiz günlerde, Türkiye’nin AB’ye tam üyeliğinin mutlaka gerçekleşeceğini ve bunun "barış ve istikrar adına İkinci Dünya Savaşı’ndan beri Avrupa’nın başına gelen en güzel şey" olacağını söyledi. Yetkililer her ne kadar Türkiye’nin üyelik sürecini Avrupa tarihi için, örneğin Almanya’nın birleşmesinden daha büyük bir dönüm noktası olarak görse de ne yazık ki Avrupa’dan bunu doğrulayacak her hangi bir ses yükselmiyor. Anketler, Avrupa genelinde Türkiye’nin AB’ye katılmasını istemeyenlerin sayısının giderek artığını, istemeyenlerin oranının bazı ülkelerde yüzde 80’leri geçtiğini gösteriyor. "Eğitim ve kültür" başlığı altındaki görüşmeler başlayacak olsa da her konu başlığına özel "siyasi kriter" aranması olasılığı gündemden tamamen kalkmış değil. AB, Türkiye’nin katılım sürecini etkileyecek çok önemli pek çok kararı Mayıs ayının sonuna erteliyor. TürkiyeAB ilişkileri aslında, "saat gibi" tıkır tıkır işleyerek tam üyelik yerine önlenemez bir krize doğru ilerliyor. Bu krizin merkezinde de, herkesin tahmin edeceği üzere, Kıbrıs yer almakta. ZAMAN DARALIYOR! Bilindiği gibi Türkiye, AB ile arasındaki (GB)’yi AB’ye yeni üye olan 10 ülkeyi de kapsayacak şekilde genişletmeyi, imzaladığı Ek Protokol ile kabul etti. Protokol’e göre, Güney Kıbrıs Rum Kesimi (GKRK) menşeli gemi ve uçaklar Türk deniz ve havalimanlarını kullanabilecek ve Güney Kıbrıs Rum Yönetimi de (GKRY) Ankara’da resmi ticari temsilcilik açabilecek. Türkiye’nin attığı bu imzadan doğan yükümlülüklerini yerine getirmeye başlaması için Ek Protokol’ün TBMM tarafından onaylanması gerekiyor. Bu konuda Türkiye’nin elindeki tek koz, bu onayı mümkün olduğunca geciktirmek… Ancak AB, Türkiye’nin yükümlülüklerini bu sene içerisinde yerine getirmeye başlamasını bekliyor; daha doğrusu müzakerelerin devamı açısından şart koşuyor. Gün geçmiyor ki bir AB yetkilisi, Türkiye’nin Ek Protokol’ü tam anlamı ile yürürlüğe koyması için zamanın daraldığını anımsatmasın. Bu durumda Ankara’nın elinde en fazla, AB’nin Ekim ayının sonunda yayımlayacağı İlerleme Raporu’na kadar zaman kalıyor. Türkiye’nin şu aşamadaki en büyük yanılgısı ise, GB’yi GKRY’yi kapsayacak şekilde genişletmesini "Kıbrıs sorunu"nun çözümüyle ilişkilendirebileceğini düşünmesi olarak göze çarpıyor. Bunun için de hükümet, Ek Protokol’ün gereklerini ancak Ada’da bir çözüme ulaşılması adına GKRY tarafından bir adım atılması halinde yerine getireceğini vurguluyor. Bu bağlamda, en son ABD Dışişleri Bakanı Condoleezza Rice tarafından dile getirilen "Kıbrıs’ta kalıcı çözüm için Rumlar üzerine düşeni yapmalı" gibi görüşler, Türkiye’nin deniz ve havalimanlarını karşılıksız olarak açmasını engelleyecek destek sözleri olarak algılanabilmekte. AB de hiç şüphesiz Kıbrıs sorunun çözümünde GKRY’nin "üzerine düşeni yapmasını" bekliyor. Economist Dergisi’nin yazarlarından Dick Leonard Dış Politika Merkezi (Foreign Policy Center) için kaleme aldığı makalede, Kıbrıs’ta bir çözümün sadece AB içindeki barış ve istikrarı perçinleyecek bir gelişme olmayacağını, aynı zamanda Azerbaycan, Ermenistan ve Gürcistan’ın sorunlu ilişkilerinin AB’nin Komşuluk Politikası çerçevesinde ele alınmasında emsal teşkil edeceğini belirtiyor. Buna rağmen AB, Kıbrıs’a uzlaşı getirecek bir girişim olduğundan değil, Türkiye’nin katılım sürecinde Avrupa’ya yönelik bir yükümlülüğü olduğundan dolayı Ek Protokol konusunda ısrarlı. Nitekim Rum Kesimi’nin lideri Tassos Papadopoulos da konuşmalarında Türkiye’nin, GKRY’den ziyade "AB’ye karşı olan sorumluluğunun gereğini yapmaktan kaçındığına" vurgu yapıyor. AB çatısı altında tartışma, Kıbrıs sorunu başlığından ziyade GB veya malların serbest dolaşımı faslında ele alınıyor. Bu da Türkiye’nin Kıbrıs tartışılırken etkili olabilecek savlarını geçersiz, daha doğrusu konu ile ilgisiz kılıyor. Kıbrıs sorununda uzlaşı aranırken Türkiye, deniz ve havalimanlarını GKRK’ye açmanın karşılığını isteyebilecek konumda bulunuyor. Diğer taraftan AB müfredatına uyum için altına imzasını attığı Ek Protokol’ü uygulamaya geçirirken ön şart koşacak pozisyonda değil. İşte bu nedenden dolayı, Dışişleri Bakanı Abdullah Gül tarafından Ocak ayında taraflara sunulan ve Türkiye’nin deniz ve havalimanlarını GKRK’ye açmayı, Rumlar da aynı şeyi Kıbrıs Türklerine yaparsa kabul edeceğini belirten "Eylem Planı," Rum tarafınca "yeniden ısıtılmış bir yemek" olduğu gerekçesi ile anında reddedildi. GKRY, yalnızca Kıbrıs’ın konuşulduğu bir platformda bir bedel ödeyecekken, AB çatısı altında konu GB olduğunda, müzakerelerin doğası gereği ve Türkiye’nin Ek Protokol’de verdiği güvence doğrultusunda bu bedelden muaf olacağını biliyor ve buna göre hareket ediyor. YÜKSEK MALİYETLİ ALTERNATİF Türkiye, AB’ye katılım sürecinde hızla yol ayrımına yaklaşırken BM gözetiminde gerçekleşecek Kıbrıs görüşmelerinden bir mucize umuyor. Haziran ayından itibaren Türk, Yunan ve Kıbrıs taraflarının üst düzey katılımı ile yoğun oturumlar gerçekleştirilmesi yönündeki isteğine henüz olumlu bir yanıt gelmedi. GKRY, 21 Mayıs’taki seçimlere kilitlenmiş durumda ve görüşmelere başlamak için yeniden ne zaman hazır olur bilinmiyor. Rum Kesimi sözcüsü George Lillikas da BM’nin derhal "hızlı ve yeni bir görüşme süreci başlatmak" niyetinde olmadığını dile getiriyor. Bu durumda da Kıbrıs sorununda Türkiye’nin beklediği ivedi çözümün gelmesi zor görünüyor. Anlaşılan o ki Türkiye yakında, ya deniz ve havalimanlarını Rumlara açacak ya da AB Konseyi’nin katılım sürecinin askıya alınmasına kadar varabilecek yaptırımlarına maruz kalacak. İngiltere’nin AB içinde "Ek Protokol’ün uygulanmasının bir yıl ertelenmesi için" kulis yaptığı haberleri gelse de kesin olan husus, GKRY’nin hiçbir karşılık ödemesi gerekmeden istediklerini kazandığı bir ortamda hiçbir pazarlığa girişmeyeceğidir. Yunanistan ve GKRY, Türkiye’nin Ek Protokol’ü yürürlüğe sokmak zorunda olduğunu her vesile ile dile getiriyor. En son 23 Nisan’da Yunan Paskalyası nedeniyle yapılan konuşmalarda, Yunanistan Cumhurbaşkanı Karolos Papoulias "Eğer Türkiye üzerine düşeni yapmazsa katılım görüşmeleri ortasından kesilebilir" derken Papadopoulos da "Türkiye, Kıbrıs’a karşı yükümlülüklerini karşılığında hiçbir şey beklemeden gerçekleştirmelidir" dedi. Yükümlülüklerin yerine getirilmemesi durumunda ne olacağı konusunda ise bizi Yunanistan’ın yeni Dışişleri Bakanı Dora Bakoyannis "Türkiye’nin AB süreci emin bir yol değil" diyerek aydınlatıyor. Sonuç olarak Türkiye, karar vermenin kaçınılmaz, verilecek kararın alternatif maliyetinin yüksek olduğu noktaya doğru adım adım ilerliyor. Kıbrıs Rum Kesimi’nin, politikalarını AB aracılığıyla Türkiye’ye dikte etme anlayışının, dönüm noktasına geldiği gözleniyor. Erdoğan