24 Kasım 2024 Pazar Türkçe Subscribe Login

Catalog

C S 19 Mayıs sürecini anlattı: Hatıraları"nda 5 Kasım 1918’de görüştüklerini ve Mustafa Kemal’in kendisine "artık milletin bundan sonra kendi haklarını kendisinin araması ve koruması, bizlerin de bu yolu göstermemiz ve bütün ordu ile yardım etmemiz lazımdır" dediğini yazar. Mustafa Kemal’de ulusal direniş kararının 19 Mayıs’tan çok önce var olduğunu kanıtlamaya, Adana’dan ayrılıp İstanbul’a gelişi sürecinden iki anıyla sürdürelim: Eskişehir’den geçerken mutasarrıf ile görüşür ve ona, bölgesindeki halkın elinde ne kadar silah bulunduğunu sorar. 13 Kasım 1918’de İstanbul’a varır. Aynı gün itilaf donanması da İstanbul önüne gelmektedir. Bu tabloyu ağır düşüncelerle seyreder ve kendisini karşılamaya gelen Dr. Rasim Ferit’e "Hata ettim, İstanbul’a gelmemeliydim, ne yapıp yapıp Anadolu’ya dönmenin çaresine bakmalı" der. Görülüyor ki silahlı direniş kararına ve bunun halkın katılımıyla bir ulusal direniş şeklinde yapılmasına Samsun’a gönderildiği için değil, bundan yaklaşık 6,5 ay önce Adana’da vermiştir. Atatürk Samsun’a gönderilmesiydi ulusal direnişi yapmayacak ya da yapamayacak mıydı? Elbette yapacaktı. Açıkladığımız gibi bunun kararını vermişti. Ancak kararını uygulamaya sokmak için İstanbul’a gelmesinden sonra iki yol denediğini, bunlar başarısız olunca Anadolu’ya geçmeye karar verdiğini görüyoruz. Denediği yolların amacı, düşündüğü mücadeleyi devleti de dahil ederek yapmaktı. Bunun için ilk denediği yol; işgal devletlerinin isteklerine karşı durabilecek, onurlu, mücadele yapabilecek bir hükümeti iş başına getirmek ve bu hükümette Harbiye Nazırı olmak, yani orduların başında olmak. Fakat bu gerçekleşmedi. Gerçekleşmeyince ikinci bir yol düşündü. Bir darbe yapmak. Padişahı ve hükümeti alaşağı etmek, yerlerine teslimiyeti kabul etmeyecek, mücadeleci bir padişah ve hükümet getirmek. İşgal altında böyle bir darbenin sonuç vermeyeceğini, sonuç verse bile yeni padişah ve hükümetin kısa sürede İngiliz dümen suyuna geçeceğini değerlendirdiğinden bundan vazgeçti. Atatürk, anılarında yukarıdaki yolları açıkladıktan sonra, kendi kendime şu kararı verdim der ve devam eder: "Uygun bir zaman ve fırsatta İstanbul’dan kaybolmak, basit bir tertiple Anadolu içine girmek, bir müddet isimsiz çalıştıktan sonra, bütün Türk milletine felaketi haber vermek!" Atatürk, Anadolu’ya geçme kararını tam olarak ne zaman vermişti? Atatürk’ün Anadolu’ya geçme kararını Aralık 1918 ortalarında verdiği düşünülmektedir. Çünkü 20 Aralık 1918’de, Ali Fuat Cebesoy ile Şişli’deki evinde yaptığı görüşmede, milli mücadele esaslarını belirlerler. Cebesoy, belirlenen esasları şöyle anlatır: "Çıkar yegane kurtuluş yolu bir milli mukavemet hareketi yaratmaktı. Ordu ile millet elele vermeli ve beraberce hareket etmeli idi. Bu mukavemetin nasıl yaratılabileceğini tespit etmiştik." Cebesoy anılarında ayrıca, Mustafa Kemal’in Doğu ve Batı Anadolu’da hazırlanacak teşkilatın başına geçeceğini, Ankara’nın Milli Mücadele’nin merkezi olacağını, komutanı olduğu 20’nci Kolordu karargahının Ankara’ya taşınmasına karar verdiklerini belirtir. Dikkat edilirse, bunlar Milli Mücadele’de gerçekleştirilen faaliyetlerdir. Dolayısıyla M. Kemal’in Anadolu’ya geçme kararını Samsun’a gönderilmesinden çok önce almış olduğunu anlıyoruz. Yani Samsun’a gönderilmeseydi bile bir TRATEJİ 13 Mücadele’yi başlatacaktı... şekilde Anadolu’ya geçecekti. Bu durumu yakın arkadaşı İsmet İnönü de doğrular. Anılarında der ki; "Atatürk İstanbul’da…. Bütün tecrübeleri denedikten, bütün imkanları sarf ettikten sonra, nihai kararını verdi. Bir an evvel Anadolu’ya gitmek. Artık bundan sonra Anadolu’ya gitmenin imkan ve çarelerini araştırmaya başlamıştı. Bir gün, ‘Anadolu’ya nasıl çıkabiliriz, nereden çıkabiliriz, yol nedir?’ Bir harita başında bunları konuşuyorduk. Bana soruyordu. ‘Nasıl gideriz?’ Ben kendisine; ‘Canım her taraftan gideriz Yol da çoktur, tedbir de çoktur: Mesele çalışmak için istikameti tayin etmektir’ dedim." Bu olayı Atatürk anılarında daha ayrıntılı olarak anlatır ve İnönü’nün sırdaşlarından biri olduğunu söyler. Bunlardan açık olarak anlaşılıyor ki; hiçbir makam ve yetkiye sahip olmaksızın milli mücadele için Anadolu’ya geçmeye karar vermiştir. Ordu müfettişi olarak gönderilmeseydi bile Anadolu’ya gidecekti. Atatürk, neden kendisine görev verildiği tarih olan 30 Nisan 1919’a kadar 4 ayı aşkın bir süre daha İstanbul’da kaldı? Bunun yanıtını anılarından okuyalım: "… Ağır ve kesin bir kararın doğruluğuna inanmak için durumu her köşesinden incelemek gereklidir. Ağır ve kesin bir karar uygulanmaya başlandıktan sonra, ‘Keşke bu tarafını da düşünseydim, belki bir çıkar yol bulurduk, yeniden bunca kan dökmeye, bunca can yakmaya ihtiyaç kalmazdı, gibi tereddütlere yer kalmamalıdır. Böyle bir tereddüt karar sahibinin vicdanında kanayan bir nokta olur ve onu, yaptığının doğruluğundan da şüpheye düşürür: Bundan başka, beraber çalışılacak olanlar, yapılandan başka bir şey yapılmak ihtimali kalmadığına inanmalı idiler… İstanbul’da kalışım sırf bunun içindir." Atatürk, Anadolu’ya geçme kararı verdikten sonra İstanbul’da hazırlık yapmak için bir süre daha kalmıştır. Kararını gerçekleştirecek planını hazırlamış ve planının stratejik hedefini belirlemiştir:"Milli egemenliğe dayanan, kayıtsız şartsız, bağımsız, yeni bir Türk devleti kurmak!" Atatürk’e görev önerisi 29 Nisan 1919’da yapıldığına göre, demek ki Nisan’da gitmeyi düşünmemiş, tam İstanbul’dan ayrılmanın nasılını düşündüğü sırada görev önerildiğine göre büyük olasılıkla Mayıs’ta gitmeyi düşünmüş olacaktır. Daha ileri zamana atmayı düşünmediğini de bir olaydan anlıyoruz. Mart 1919’un ikinci yarısında bir gazeteciye hakaretten mahkemeye verilir. Atatürk hakaret etmekte haklıdır, gazeteci orduya, ordu komutanlarına çamur atmıştır ama hakaretinden dolayı tutuklanma ihtimali belirir. Avukatına der ki, "davayı lehimde kazanmanızı istemiyorum, biraz daha zamana ihtiyacım var, mahkemeyi oyalayın, bana zaman kazandırın:" Bu olaydan Anadolu’ya gitmeye kararlı olduğunu bir kez daha görüyoruz. Ve sonuç olarak diyebiliyoruz ki resmi görevle Anadolu’ya gönderilme durumu olmasaydı bile, Anadolu’ya kendisi gidecek ve Türk ulusunun hayatiyetini devam ettiren, vatanını kurtaran, bağımsızlığını kazandıran Milli Mücadele’yi yapacaktı. ‘Vahidettin, Mustafa Kemal’i Kurtuluş Savaşı yap diye Anadolu’ya göndermiş olsaydı; Samsun’a çıkışından 20 gün sonra geri çağırmazdı. 50 gün sonra görevden almazdı. Erzurum Kongresi döneminde ve sonrasında peş peşe tutuklanması için emirler göndermezdi.’
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear