Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
12 C S TRATEJİ Yard. Doç. Dr. İsmet Görgülü, Atatürk, her koşulda Milli A NKARA Başkent Üniversitesi Öğretim Üyesi Yard. Doç. Dr. İsmet Görgülü, Mustafa Kemal’de ulusal kurtuluşa dönük mücadele kararlılığının Mondros Ateşkesi imzalanmadan önce başladığını belirterek, "Atatürk, resmi görevle Anadolu’ya gönderilmese bile Milli Mücadele’yi yapacaktı" dedi. Yard. Doç. Dr. İsmet Görgülü, 19 Mayıs 1919 süreci ile ilgili sorularımıza şu yanıtları verdi: Atatürk’ün Nisan 1919’da 9. Ordu Birlikleri Müfettişliği’ne atanmasına ilişkin son yıllarda çok safsata üretildi. "Halifesultan"ın aklında, aslında kurtuluş olduğundan tutun da, Bandırma Vapuru’nun transatlantik olmasına değin dedikodulardı bunlar. Oysa, Mustafa Kemal’in İstanbul’dan ayrılışına değin; ulusal kurtuluşu örgütleme tutkusundan ulusal iradeye dayanmaya (Amasya bildirgesinde, Sivas ve Erzurum Kongre kararlarında vurgulandığı gibi) değin bir çok konuda bir düşünsel altyapıya sahip olduğu biliniyor. Bu düşünsel altyapının kanıtları nelerdir? Sorunuzda dedikodu dediniz ama o dedikodular bugün özgür düşünme yeteneği elinden alınmış milyonlarla ifade edilebilecek insanımız tarafından gerçek olarak görülmektedir. Kurtuluş Savaşı’nı Vahidettin’in başlattığını, Mustafa Kemal’i Anadolu’ya Kurtuluş Savaşı yapması için gönderdiğini ve sonrasında da Mustafa Kemal’in Vahidettin’e ihanet ettiğini, işin doğrusu olarak bilmektedir. Yani yakın tarihimizdeki kahraman ile hain bunların kafasında yer değiştirmiş durumdadır. Bu yanlıştan yurttaşlarımızın korunmasını önemli görüyorum. Çünkü bu gibi yanlışlarla, uydurmalarla beyni kirletilenler ulus bilincinden kopuyorlar, ümmet olmaya yatkın hale geliyorlar ve ümmetleşiyorlar. Sonucunda da ulusal bütünlüğümüz yara alıyor. Ülkede tek bir "biz" duygusu olması gerekirken, birden fazla "biz"ler oluşuyor. Bu nedenle önce Vahidettin’in kurtuluş taraflısı olup olmadığı üzerinde duralım. Vahidettin, Mustafa Kemal’i Kurtuluş Savaşı yap diye Anadolu’ya göndermiş olsaydı; Samsun’a çıkışından 20 gün sonra geri çağırmazdı. 50 gün sonra görevden almazdı. Erzurum Kongresi döneminde ve sonrasında peş peşe tutuklanması için emirler göndermezdi. Sivas Kongresi günlerinde, kongreyi ve düzenleyenleri ortadan kaldırmak için İngilizlerle beraber Ali Galip olayını tezgahlamazdı. Ki bu olay çok alçakça bir plana dayanıyordu. Halkı birbirine kırdırtmayı amaçlıyordu. 23 Nisan 1920’de Ankara’da TBMM açıldıktan sonra idam fermanını da onaylamazdı. Bir padişah, kurtuluş savaşı görevi vermiş olduğu bir paşasına, kurtuluş savaşı yapıyor iken bunları yapar mı? Akıl, yapmaz dedirtiyor. Yaptığına göre demek ki kurtuluş savaşı yap diye göndermemiş. Başka bir görev vermiş, Mustafa Kemal de verilen görev yerine istenmeyen bir iş yaptığı için yani Kurtuluş Savaşı yaptığı için, idamına karar verilmiş. Vahidettin neyin peşindeydi? Vahidettin, ilki Aralık 1918’de, sonuncusu Mart 1922’de olmak üzere toplam 7 kez, ülkenin elde kalacak bölümünü teslim almaları ve idare etmeleri için İngiltere’ye başvuruda bulunur. Bu başvurulardan birinin tarihi 30 Mart 1919’dur. Yani Atatürk’e Ordu Müfettişliği görevinin verilmesinden bir ay öncedir. Bu başvuru ayrıntılı bir proje şeklindedir. Osmanlı devletini, İngiltere’ye mutlak bir teslimiyetle bağlamak ilkesini içerir. Böyle bir başvuruda bulunan Vahidettin, bir ay sonra Atatürk’e "Anadolu’ya git, kurtuluş savaşı başlat" der mi? Vahidettin, İngiliz Muhipler Cemiyeti’nin üyesidir. Anadolu Türklüğünü birbirine kırdırtarak siyasi hedeflerine ulaşmak isteyen böyle bir cemiyete, kurtuluş taraflısı olan üye olur mu? Kurtuluş Savaşı’nda Kemalistlere karşı 21 ayaklanma çıkar. Bu durum daha açık anlatımla iç savaştır. Türk insanı birbirini kırmakta, Yard. Doç. Dr. İsmet Görgülü ‘Atatürk, resmi görevle gönderilme urumu olmasaydı bile, Anadolu’ya kendisi gidecek ve Türk ulusunun hayatiyetini devam ettiren, vatanını kurtaran, bağımsızlığını kazandıran Milli Mücadele’yi yapacaktı.’ kırdırılmaktadır. Ayaklanmaların 13’ü doğrudan İngiliz Muhipler Cemiyeti tarafından ve Vahidettin’in bilgisi dahilinde düzenlenmiştir. Halkının yanında olan bir padişah, halkının birbirini kırmasına vasıta olur mu, böyle alçakça bir uygulamaya seyirci kalabilir mi? Ayaklanmaları körükleyen bir girişim de, İstanbul’un İngiliz, Fransız, Yunan uçakları ile dağıttığı fetvalardır. Kurtuluş taraflısı olan bir padişah; Kemalistlerin öldürülmesi dinin emridir, sevaptır, cennete gitmenin garantisidir gibi safsatalar içeren bu fetvaları önlemez miydi? Yunan ordusu halifenin ordusudur gibi yayınları yalanlamaz mıydı? Türkiye 6 devletin işgaline uğrarken, hiçbirine ve hiçbir işgal hareketine karşı hiçbir tepki göstermeyen, en azından protesto etmeyen, tam tersine işgale karşı direnmeyi yasaklayan, direnişçileri cezalandırma yoluna giden bir padişah, nasıl olur da Mustafa Kemal’i kurtuluş savaşı yap diye göndermiş olabilir? İşgallerde Anadolu Türklüğü, Doğu Karadeniz’de Pontuscular, Doğu Anadolu’da Ermeniler, MersinUrfa arası bölgede Fransız ve Ermeniler, Batı Anadolu’da Yunanlılar tarafından soykırıma tabi tutulur. Türksüz bir Anadolu yaratmak isterler. Sadece Yunanlılar Polatlı’dan Ege ve Marmara Denizi’ne kadar olan bölgede 1,5 milyon Türk’ü katlederler. Bu katliamlar karşısında Vahidettin’in tek kelimelik tepkisi yoktur. Yunan ordusuna bu emri veren İngilizler bile "İzmir’i mezbahaya çevirdiniz" diye tepki verirken ve vahşeti durdurmak için ilerlemelerine sınır koyarken, kurtuluş yanlısı (!) Vahidettin’i akan Türk kanları hiç rahatsız etmez, ancak çarpışmalarda akan Yunan kanını durdurmak için Damat Ferit vasıtasıyla Yunan ordusu ile Kuvayı Milliye arasına barış gücü olarak Osmanlı ordusu konmasını önerir. Yani Osmanlı ordusu dediği Kuvayı Milliye’den değildir, Kuvayı Milliye yanlısı değildir. Ayrı bir şeydir. Anlayıştaki ruhsuzluğa dikkat çekmek istiyorum. Tarihimizin hiçbir devrinde böyle bir maskaralık yaşanmamıştır. Kurtuluş yanlısı (!) olan; Osmanlı ordusu dediklerinin Kuvayı Milliye’dekilerin üniformalısı olduklarını, Kuvayı Milliye dediklerinin de Osmanlı ordusundakilerinin sivil kıyafetlisi olduklarını ve canlarını, namuslarını, vatanlarını korumak için çarpıştıklarını algılamaktan uzak ve kendisini işgalci, katliamcı Yunanla, Kuvayı Milliye’ye eşit mesafede görmektedir. Bırakın padişahı, böyle bir anlayışta sıradan bir Türk bile olamaz. Atatürk, 19 Mayıs’ı, yani kurtuluşu başlatmayı önceden aklında kurgulamış mıydı? Mustafa Kemal’de mücadele kararlılığı daha Mondros Ateşkesi imzalanmadan önce başlar. 1918 Ekiminin son günlerinde 7. Ordu Komutanı iken Anteplilere, "Teşkilat yapın, milli kuvvet kurun, silahı ben vereceğim" der. Bu direniş örgütlenmesini başlattığında ortada ne Mondros vardır, ne de ufukta işgaller vardır. Mondros Ateşkesi 30 Ekim 1918’de imzalanır ve Mustafa Kemal’in çok önceden duymaya başladığı endişeleri bir bir gerçekleşmeye başlar. Şimdi Adana’da Yıldırım Ordular Grup Komutanı’dır. İşte ulusal direniş kararını 12 gün süren bu komutanlığı sırasında alır. 1923’te Adana’da yaptığı bir konuşmada bunu kendisi de ifade eder. "Bende bu olayın (ulusal direnişin) ilk teşebbüs hissi bu memlekette doğmuştur" der. Ulusal direniş kararını Adana’da verdiğini, Ali Fuat Cebesoy da doğrular. "Milli Mücadele