Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
20 Dr. Nejat TARAKÇI ntarakci@gmail.com oğuk Savaş’ın sona ermesini takiben ekonomik ve siyasal ideolojiler sona erdi, dünya ABD’nin başı çektiği acımasız bir küresel rekabete sürükleniyor. Bu mücadelede dini ve kültürel enstrümanlar öne çıkıyor. Ülkeler, özgürlük ve demokrasi söylemleri ile kültürel bir saldırıyla karşı karşıya kalıyor. Geçen yıl BM Genel Kurulu kamuya pek yansımayan bir karar aldı. Kültür malzemeleri (görsel, yazınsal ve elektronik) ticari mal olmaktan çıkarıldı. Böylece ülkelere, kendi öz kültürlerini korumak amacıyla bunları yasaklayabilme olanağı sağlandı. Daha önce serbest ticaret kurallarına aykırı olduğu için yasaklanamıyordu. Bu girişimin başını, Fransa ve Rusya çekti ve başarıya ulaşıldı. Ancak ABD, BM kararı çıkmadan çok önce bir çok ülke ile yaptığı ikili anlaşmalarla kültürel emperyalizmin masum görünümlü araçlarını (1) dünyaya pazarlama olanağını sürdürdü. Günümüzde İnternetin yanında uydu üzerinden yapılan kontrolsüz yayınlarla dünyanın her yerine ulaşmak olanaklı hale gelmiş durumda. İnternet’in Ana Bilgisayarı (Root Computer) ABD’de bilinmeyen gizli bir yerde tutuluyor ve ABD Ticaret Bakanlığına bağlı özel bir şirket tarafından işletiliyor. Dünyada bir milyardan fazla insanın İnternet kullandığı ve bu sayının katlanarak arttığı göz önüne alındığında böyle bir sistemi işletmenin avantajları ortadadır. Bu nedenle, Çin, AB, İran ve Rusya İnternet’in kontrolünün BM’ye devredilmesini istiyorlar. Bu yayınlar hem bilgi toplamak, hem de psikolojik aracı olarak kullanılıyor. Bütün bu uygulamalarda dil faktörü öne çıkıyor. Çünkü yayınlayan ülkenin amacına uygun olarak enjekte edilen mesajların algılanması için, hedef kitlenin İngilizce bilmesi gerekiyor. Bu nedenle hedef olarak seçilen ülkelerde, dil üzerinde çeşitli projeler ortaya konmaktadır. Ülkemizde de son 15 yıldır bu konudaki çalışmalar, ülke çıkarlarına uygunmuş gibi gösterilerek giderek yayılıyor. Bir ülke dil ve kültür erozyonu yoluyla ele geçirilebilir mi? Bu sorunun yanıtını bulmaya çalışalım. Küresel güçlerin kültür savaşı… S Kültürel soykırım dille başlıyor Büyük güçlerin emperyal hedefleri ekonomik ve siyasal amaçların yanı sıra kültürel amaçlar da taşıyor. İngilizce’nin tüm dünyada, Rusça’nın da Baltık ve Orta Asya ülkelerindeki etkileri açıkça görülüyor. DİLKÜLTÜRULUSAL KARAKTER İLİŞKİSİ Yeni doğan bir bebek annesini kokusundan algılar, ilk duyduğu ana dilindeki sözcük ile buna ses ve o dilin ruhu da eklenmiş olur. Büyüdükçe, benliği ve ruhu ana diline ait sözcüklerle genişler ve dünyayı bu dille algılar. Öğrenim ve eğitim aşamasında ise, beynindeki kavramlarla sözcükler özdeşleşir. Bir ülkede, bireylerin oluşturduğu halkın "Ulusal Karakter"i de bu şekilde ortak dil sayesinde oluşur ve böylece ulus haline gelir. Görüldüğü gibi insan toplulukları ancak ortak dil sayesinde ulus haline gelebilirler. Ulusal Karakter, birbirlerine benzemeyen insanların aynı ruhla nefes alabilmesidir. Ulusal Karakter, bir ulusun aynı olaylar karşısında, kederde ve kıvançta tek bir ruh gibi hissetmesini ve ortak hareket etmesini sağlar. Bir milleti millet yapan dildir. Dil, milletin kültürünün temelidir. Bir ulusun gerçek yurdu, onun dilidir. Bir çok dil bilimci, dili "Manevi Vatan" olarak nitelendiriyor. Ulusal dil yok olunca ulusal duygu da zaman içinde yitirilmektedir. Dili korumakla vatanı korumak aynı şeydir. Çünkü dil, vatan kadar, tarih kadar, gelenek ve töre kadar azizdir. Dil olmayınca millet olmaz, soy sop, kök gövde olmaz. K sömürgeleştirmenin ayaklarından biridir, amacı da kültürel soykırımdır. Çünkü, kültür genleri biyolojik genlere göre daha uzun süreli bir etkiye sahiptir. Misyonerliğin iki hedefi vardır dil ve din. Misyonerler Kore’de 30 yıl içinde nüfusun yüzde 60’nı Hristiyan yapmışlardır. Kültürel soykırımda halk duruyor, ama dili kasıtlı bir şekilde yok ediliyor. O zaman benliksiz ve kültürsüz, bağımlı topluluklar meydana geliyor. Stratejik sıralama şöyledir; Önce dil yok ediliyor, dil olmayınca, tarih ve kültür otomatik olarak yok oluyor. Daha sonra yabancı dil aracılığıyla yabancı kültür ve ideolojiler aşılanıyor ve asimilasyon tamamlanıyor. İngilizler İrlanda’yı işgal ettiklerinde bir sürü katliamdan sonra yaptıkları ilk şey, köy köy dolaşıp bütün köylerin, derenin tepenin her tarafın ismini İrlanda’nın kendi dilinden, İngilizceye tercüme ettirmek olmuştur. Bu konudaki bir diğer örnek ise Ortak Refah Ülkeleri olarak isimlendirilen Common Wealth Ülkeleridir. İngilizce dili ile başlatılan kültür emperyalizmi yaklaşık 50 yılda eski İngiliz sömürgelerini Ortak Refah Ülkeleri (Common Wealth Countries) olarak adlandırılan büyük bir ekonomik ve politik birliğe dönüşmüştür. Bu sayede İngiltere dünya ticaretinin beşte birini kontrol edebilmektedir. 53 ülkenin oluşturduğu bu topluluk, aynı zamanda dünya nüfusunun yüzde otuzunu oluşturan büyük bir pazardır. Görüldüğü gibi, İngiltere, kültürel emperyalizm sayesinde, elli yıl önce stratejik kaynaklarını sömürdüğü ülkelerin bugün politik ve ticari rantını yemeye devam edebilmektedir. Sömürge döneminde, Alman Genelkurmayı 300 milyonluk Hindistan’ı İngiltere’nin 70.000 askerle nasıl kontrol ettiğini araştırıyor ancak yanıtını bir türlü bulamıyordu. Oysa yanıt çok basitti, kontrol, İngiliz dili aracılığıyla yapılan kültürel soykırımla sağlanmıştı. Demirperdenin çöküşünün ardından bağımsızlığını kazanan Milli kültürün baş unsuru dildir. Dil ve kültür birliği; Letonya’da Ruslar ile Letonyalılar arasında çıkan en duygu ve gönül beraberliği, şevk, heyecan ve ruh önemli anlaşmazlık resmi dil anlaşmazlığı oldu. Ne bütünlüğü sağlar. Bir insan her türlü bilgi ve öğretiyi en kadar ilgi çekicidir ki, BM yetkililerinin sunduğu iyi, en hızlı ve en rahat biçimde kendi diliyle çözüm, "İngilizce"nin kullanılması olmuştur. Bugün öğrenebilir. Her sözcüğün, o dili kullananların tarihi ve Orta Asya’daki Türk cumhuriyetlerindeki eğitim dili kültürel birikimine bağlı bir çağrışım bulutu vardır. Rusça’dır. Çünkü 50 yıl içinde Rus dili bilim dili haline Hele öyle sözcükler vardır ki, ulusta derin duygular gelmiş, ana diller günlük konuşma dili olarak kalmıştır. uyandırır, onları harekete geçirir. Bu ulusların kültür ve ananeleri sadece din ve ırka dayalı davranış ve motifler sayesinde korunabilmiştir. ÜLTÜREL EMPERYALİZM Çünkü Sovyetler buna müdahele etmemişler, sistemin muhafazası için göz yummuşlardır. Eğer dini Kültürel ve psikolojik savaşta; yurt, millet gibi, asimilasyon da gerçekleşseydi, bugün Türk sözcükler yıpratılır, gözden düşürülür ve hatta onlara cumhuriyetleri yerinde bambaşka ülkeler görecektik. sahte anlamlar yüklenir. İmparatorluk sevdalısı Bir dilin yaşayabilmesi için halkın dilini sevmesi her devletler, iki şeyin peşinde koşarlar. Bunun biri alanda kullanmak istemesi, onunla iftihar etmesi çok emperyalizm, diğeri misyonerliktir. Misyonerlik, önemli. Onun için güç merkezleri halkta özellikle dilini hor gören, aşağılama Yabancı isim kullanımı tavırları oluşturuyorlar. Kenyalı yazar tabelalara da yansıyor. Ngugi kitabında çocukluk anısını şöyle anlatıyor. En aşağılayıcı durum, okulun civarında kendi dilini konuşurken yakalanmaktı. Yakalananın çıplak poposuna sopayla vuruluyor veya boynuna ben aptalım, eşeğim yazan madeni bir levha asılıyordu. C S TRATEJİ DİLLER NASIL YOK EDİLİYOR? Dünyaca tanınmış İngiliz dilbilimci David Crystal 2000 yılında basılmış Dillerin Katli adlı kitabında, bir dilin yok edilmesi aşamalarını şöyle açıklıyor. ? Birinci evrede, yabancı hakim güç, kendi dilinin konuşulması için ağır baskılar yapıyor. Yukarıdan aşağıya teşvikler yapılıyor, yasalar çıkarılıyor, aşağıdan yukarıya doğru ise halkta yabancı dil konusunda özenti ve moda yaratılıyor. ? İkinci evrede çift dilli dönem yaşanıyor.