14 Kasım 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

C S ‘I H. Miray VURMAY TRATEJİ 9 lımlı İslam’ politikası dinsel radikalizme yol açıyor Çeşitliliğin kaosu TUSAM Orta Doğu Araştırmaları Masası mvurmay@tusam.net BD, Kuzey Afrika’yı da içine alarak genişlettiği Büyük Orta Doğu Projesi (BOP) bağlamında Batı dünyasının en büyük düşmanı ilan ettiği radikal İslam’ın panzehiri olarak "Ilımlı İslam Modeli"ni ortaya attı. Adı duyulmaya başlandığı günden bu yana içeriği hakkında kimsenin tam anlamıyla bilgi sahibi olmadığı BOP, yavaş yavaş gündemden düşerken, projeden geriye sadece ABD’nin Orta Doğu ülkeleri için biçtiği yeni kaftan "Ilımlı İslam" kaldı. ABD ılımlı İslam kınındaki reform paketleri ile kontrol altına alamadığı Orta Doğu ülkelerini bu şekilde dize getirme çabası içerisinde. ABD bu bağlamda, kendisi ile iyi geçinmeyen, daha da ileri gidip kafa tutan Orta Doğu’nun kemikleşmiş, dikta rejimlerini bir bir yıkmak için ya da en azından törpüleyip istediği forma ulaştırmak için büyük uğraşlar veriyor. BD’nin ortaya attığı Büyük Orta Doğu Projesi unuA tulmaya başlarken arkasında "Ilımlı İslam" kavramını bıraktı. ABD bu yaklaşım ile kontrol altına almaya çalıştığı devletleri dize getirmeye çalışırken, bölge ulusları ise buna büyük tepki gösteriyor. Siyasal rejim olarak dikta ettirilen İslam, çok sayıda etnik grup ve mezhebi barındıran Orta Doğu’da yaşayanlar arasında "din savaşları" çıkmasına neden oluyor. men olmasa bile uygulamada karşı bir duruş aldığı "İslam" siyasallaşmış, radikalleşmiş hatta "İslam"ın özünden koparak teröristleşen ama asla din anlamındaki "İslam" olmayan bir ideolojidir. Oysaki saf anlamdaki İslam asla bir ideoloji değildir. İslam aynı zamanda bir devlet sistemi, bir yönetim biçimi hiç değildir. İslam sadece ve sadece bir inanç sistemi, en basit ifade ile bir dindir. Bugün ABD’nin radikal İslam ile eşdeğer tuttuğu "uluslararası terör" kavramı ise, Batı’da bir bütün olarak İslam dinini hedef almaktadır. Ancak dünyanın birçok yerinde bugün dinin, inancın, mezheplerin kullanıldığı gibi İslam dini de böylece marjinalleştirilmiştir. İslam birçok ülkede siyasallaştırılmış ve din olmaktan çıkıp bir ideoloji haline getirilmiştir. İslam dini bir bütün olarak siyasallaştırıldığı gibi Şiilik, Sünnilik, Vehhabilik gibi İslam mezhepleri de ayrı ayrı uçlara çekilerek siyasallaştırılmış durumdadır. Söz konusu mezheplerin aralarındaki ayrım İslam’ın özü sabit kalacak şekilde ibadet şekilleri ve uygulamadaki farklı yorumlardan ibarettir. Ancak mezheplerin aralarındaki şekli farklar zaman içerisinde anlam değiştirmiş ve zıt kutuplara çekilmiştir. Böylece mezheplerin her biri birer çatışma aktörü olarak zaman zaman karşı karşıya gelmişlerdir. Çeşitliliğin kaosu atışma ve savaş tarihin her döneminde var olmuştur. İnsanlık kurulduğundan beri çeşitli sebeplerden dolayı sayısız savaş ve çatışma yaşanmış ve halen de yaşanmaktadır. Bu çatışma sebepleri arasında en tehlikeli olanı din ve mezhep çatışmaları olmuştur. Bir ülke bölünmek isteniyorsa ya da bir bölge istikrarsızlaştırılmak isteniyorsa en kolay ve kesin sonuca götürecek olan yöntem ilkin dini bir savaşı aracı olarak kullanmaktır. Dini savaş aracı haline getirirken de önce siyasallaştırmak ardından da radikalleştirmektir. Aynı yöntem içerisinde kullanılan bir diğer yol da dar anlamda ülke, geniş anlamda bölge içerisinde birlikte yaşayan farklı din ve mezhepleri kesin çizgilerle birbirinden ayırarak, aralarında çatışma çıkmasına neden olmaktır. Yakın döneme kadar Suriye ve Lübnan’da, bugün Irak’ta, Suudi Arabistan ve İran arasında, İsrailFilistin çatışmasında, Filistin’in kendi içerisindeki çatışmalarda hayat bulan söz konusu sorunlar Orta Doğu’nun karakteristik özelliği haline gelmiştir. Orta Doğu ülkelerinin hem iç dinamikleri hem de dış ilişkilerinde karşı karşıya kaldığı başat sorunlardan biri olan dinmezhep çatışması, Orta Doğu gibi sayısız etnik ve dini grubu barındıran bir bölgede en kolay istikrarsızlık ve çatışma aracı olarak kullanılmaktadır. Bunu çok iyi bilen ve uygulayan ABD, bölge içi dengeleri söz konusu "dengesizlik" üzerine kurgulamıştır. ABD’nin bugün Irak’ta yürüttüğü strateji bu denge(sizlik)den beslenmektedir. Aynı stratejiyi daha farklı biçimlerle İngiltere ve Fransa 20. yüzyılın başlarında kullanmışlar ve bölgeyi bir daha asla düzelemeyecek şekilde bölmüşlerdir. Bölgenin neredeyse tamamı Arap kökenli olmasına rağmen aralarındaki din ve mezhep farklılıkları üniter bir devlet yapısı oluşturma ya da mevcut yapıyı koruma yönünde önlerinde büyük bir engel oluşturmuştur. Orta Doğu’ya genel olarak baktığımızda yüzyıllardır söz konusu sorunun varlığını koruduğunu görmekteyiz. Bu şifrenin kodlarını yine yüz yıllar öncesinde çözmüş, buna karşı stratejiler üretmiş ve üretmekte olan güçler zaman zaman adları değişmekle birlikte zamana ve zemine uygun projeler üreterek bölgeyi çatışma eşiğinde hatta bizzat çatışmanın tam ortasında tutmaktadır. Bugün dünyanın süper gücü olarak kabul edilen ABD’nin Büyük Orta Doğu Projesi aslında 19. yüzyılın "Güneş Batmayan Ülkesi" Büyük Britanya’nın Şark Meselesi ya da Doğu Sorunu’nun zamana uyarlanmış halinden başka bir şey değildir. Eğer toplumlar razıysa; eğer işgale, adaletsizliğe, sömürgeciliğe direnmez boyun eğerse, tarihin de tekerrür etmekten başka çaresi kalmayacaktır. A Ç Siyasallaştıkça radikalleşen İslam D uruma bir de Orta Doğu’dan bakalım. ABD’nin ve Batı’nın res İslamın siyasal rejim olarak dayatılması Irak anayasa tartışmalarının odağında da vardı. Şiiler ve Kürtler arasında şeriatın belirleyiciliği ve kadının yeri üzerine uzun pazarlıklar yapıldı. Sonuçta islamın eksen olması koşuluyla kimi ysaklamalar yumuşatıldı. (25 Ağustos Şiilerle Kürtlerin anlaştığı Sünnilerin kabul etmedikleri anayasa açıklamasından)
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear