14 Kasım 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

6 C S ünümüzün en önemli tehdit algılanması... Dr. Ercan ÇİTLİOĞLU TRATEJİ G Uluslararası hukukta terörizm Bahçeşehir Üniversitesi Öğretim Üyesi erörizmin ahlak ve hukuk dışılığı ile pejoratif anlamı dikkate alındığında hiçbir devlet ve kimsenin terörizmi ve teröristi açıktan sahiplenmiyor oluşu acaba uluslararası hukuk açısından karşımızdaki küreselleşen ve kendisini yenileyerek güncelleşen tehditle mücadele açısından yeterli midir? Ya da uluslararası hukuk normları ve yerleşik kurallar, La Fontaine’nin deyişindeki gibi zamanında davranılıp harekete geçilmediği için terörizmin önlenmesi, engellenmesi yönündeki çabaları Stefan Zweig’in ünlü eseri AMOK’ta olduğu çaresiz, amaçsız ve ölümcül bir koşuya mı dönüştürmektedir? (1) T üyük devletler, üçüncü devletlerin içişlerine karışabilmek için terörizmi özendiren politikalar izlerken, terör örgütlerini bir enstrüman olarak kullanıyorlar. Bu durumun Türkiye’ye yansıması ise PKK/ƒ KongraGel olarak ortaya çıkıyor. PKK gibi dış destekli birçok terör örgütü bulunmasına karşın hiçbir ülkenin bu örgütleri desteklediğini kabul etmemesi ise dikkat çekiyor. B Devlet destekli terör üreselleşmenin son çeyrek yüzyılda ivme kazanarak günümüze eklemlediği yeni ve karmaşık sorunların üstesinden gelmek bir yana, bu sorunların nitelik ve niceliklerinin saptanmasına çalışılan yaşadığımız dönem; devletlerin klasik anlamdaki uluslararası ilişkileri ile iç politikaları arasındaki yadsınmaz ilişkiyi, dış gelişmelere daha da bağımlı hale getirirken, terörizm çözümü zor bir sorunsal olarak karşımızda durmayı sürdürmektedir. Uluslararası gelişmelerin; devletlerin iç politikalarını etkileyen ve biçimlendiren ana bir enstrümana dönüştüğü, iç politikaların bağımsızlığını geniş ölçüde törpüleyerek uluslararası iklimden çok çabuk ve geniş ölçüde etkilenen yeni bir anlayış ve uygulamayı gündeme taşıdığı düşünüldüğünde, görünür gelecek içinde hiçbir devletin, terörizmi üreten ve besleyen bir ortamı yaratmada özgür olamayacağı kendiliğinden ortaya çıkmaktadır. Ne var ki bu saptamaya karşın transnasyonel olarak adlandırılması olası ilişkilerde terörizm olgusu başat bir etmen olarak karşımıza çıkmakta, devletlerin üçüncü devletlerin içişlerine karışarak terörizmi özendiren, tahrik eden bir dış politika izledikleri yadsınmaz bir gerçeklik olarak belirmektedir. Devlet destekli terörizm olarak tanımlanabilecek bu gerçekliğin bir ikinci yansıması, terör örgütlerinin kimi devletlerce bir dış politika enstrümanı olarak kullanılıyor oluşudur. Günümüzde yaygın bir biçimde başvurulduğu göz K lemlenen bu ikinci yansımanın Türkiye açısından en belirgin örneği hiç kuşku yok ki PKK ya da KONGRA GEL olmalıdır. Hangi nedenlerle ortaya çıkmış ya da çıkarılmış olursa olsun, PKK’nın burada adlarının yinelenmesine gerek duyulmayan kimi devletlerin açık ve örtülü destekleri olmaksızın yığınsal bir nitelik kazanamayacağı, yaşamını askeri anlamda olmasa bile siyasi alanda, üstelik gücünü arttırarak sürdüremeyeceği son derece açık olmalıdır. 1Stefan Zweig Amok adlı eserinde, bulaşıcı bir virüsün etkisi altında kalan kişilerin amaçsızca koşmaya başladıklarını, bu koşu sırasında önlerine çıkan herkesi öldürdüklerini ve sonunda ya öldürüldüklerini ya da hastalığın etkisi ile öldüklerini anlatır. Amok adlı bu hastalığa yakalananların çıktıkları koşu, amaçsızlığı betimlemek için Amok Internatıonal Herald Tribune 19 Ağustos koşusu olarak adlandırılmıştır. (EÇ) Örgütlerin uluslararası ödevleri iyasal alandaki propaganda çalışmaları ile silahlı gücünü korumasının PKK’ya yüklediği yıllık giderlerin milyon dolarlarla ölçülecek bir boyutta oluşu (1), iddia sahiplerinin ellerinde bu konuda kanıt olmasa da bir veya birden fazla devletin finans desteğinin en açık örneğini oluşturmaktadır. Bu tür örneklerde; seçilmiş terör örgütleri, uluslararası ilişkiler ve politika açısından kendilerine verilen ödevleri yerine getiren bir aktör kimliğinde karşımıza çıkmaktadır. Yine güncel bir örnekle; Türkiye içinde ayrılıkçı bir hareket olarak ortaya çıkan PKK ve siyasal uzantılarının gelinen son noktada, Türkiye sınırlarını aşarak bölgedeki tüm Kürt varlığını kucaklayan; etkileşim alanını İran, Irak ve Suriye’ye yayarak konfederasyon talebini seslendirmeye başlamış olması gibi. Terörizmin devletlerin iç siyasetlerinde ortaya çıkan bir başka boyutu da, örneğin A devletinin uyguladığı politikalar sonucu bir direnme ya da başkaldırının sisteme isyan biçiminde ortaya çıkışında kendisini gösterir. Teorik açıdan ilk bakışta bir doğrunun yansıması ve sonucu gibi görünen bu olgu, pratikte her zaman bir doğrunun ifadesi değildir. Teorik açıdan olasılık yüzdesi son derece yüksek görünen bu durum, pratikte eş ölçüde düşük bir yüzdeyi ifade eder. Çünkü iç politika uygulamalarından kaynaklandığı varsayılan terörist bir aktivite, genelde ve çoğunlukla ya bir başka devletin özendirmesi, organizesi ve desteği ya da başka devletlerde yaşayan; eş sorunlar, değerler, endişeler ve eş gelecek kaygılarına sahip toplumlarca, yaşadıkları devleti de aşarak doğrudan bir destekleme biçiminde ortaya çıkar. Bunu Türkiye’den bir örnekle açıklamak gerekirse; ortaya çıkış gerekçesi her ne olursa olsun, Türk Hizbullahı’nın, siyasal İslam ideolojisi açısından İran’ın desteğini alması, uluslararası alanda bir örnekleme yapılırsa, EL KAİDE’ye; eş görüş ve karşı çıkışları paylaşan toplumlarca, devletleri aşarak verilen destek gösterilebilinir. Nitekim İstanbul’da, El Kaide’nin felsefesini, aynı kaygı ve nefret temelinde paylaşan bireylerin, Türkiye’nin devlet politikasını aşarak İngiliz ve Yahudi hedeflerine giriştikleri eylemler bu türün canlı örnekleri olmalıdır. Bu noktada bir başka açılım yapmak gerekirse; ister demokratik ister te S ?
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear