29 Kasım 2024 Cuma Türkçe Subscribe Login

Catalog

C S Cihangir DUMANLI TRATEJİ 23 30 Ağustos’u yapanlar “11 Teşrini Sani 1335 (11 Kasım 1919) Muhterem efendimiz, Anadolu’nun sıradan ve sakin bir köyündenim. Kendim on sekiz sene kah Romanya hudutlarında. Kah Karadağ’ın yalçın ve amansız kayaları arasında evet! Tam on sekiz sene vatanıma göğsümü siper ettim. Yılmaz, üşenmez, yorulmaz bir azim ile çalıştım. Uzun zaman geçti. Köyüme döndüm. Koyunlarımla, kuzularımla, çocuklarımla tam yirmi sene huzur ve sükun içinde yaşadım. Bir gün ki şimdi hala uğultusu kulaklarımda inler, fırtınalı, merhametsiz ve vahşi bir gün bana haber verdiler ki, hain bir kurşun oğlumu ulu dağlar arasında kurtlara ve kuşlara terk etmiş. Ona öyle yandım, öyle kederlendim ki, ne söyleyeyim efendimiz, dünya gözümde, gözü kör, aklı aptal edecek derecede karardı. Fakat günler, aylar yıllar ne yapamaz. İkinci oğlum artık tesellim oldu. O da büyüdü. Memleketine hizmet zamanı geldi. Aldılar gitti uzaklara. Köyünden, kendi memleketinden vatanından dışarıya çıktı. Dağlarda, çöllerde ve buzlarda çalıştı. İki sene tatlı güzel hikayelerini anlatan güzel hikayeleri 30 Ağustos 1984 törenlerinden Erdoğan Köseoğlu) cdumanli?hotmail.com 30 Ağustos Zaferi, yarı sömürgeleştirilmiş, maddi ve insan kaynaklarının çoğunu yılardır savaş alanlarında yitirmiş bir devletten, bağımsız, onurlu ve modern bir cumhuriyetin kuruluşuna giden yolda en önemli aşamalardan birisidir. Bu zafer, Türk ulusunun koşullar ne kadar ağır olursa olsun onuru, bağımsızlığı ve vatanı uğruna gösteremeyeceği özveri olmadığını anlatan, tarihte eşine az rastlanır bir destandır. Zaferin kazanılmasında, başta Mustafa Kemal olmak üzere lider kadronun büyük rolü yadsınamaz. Ancak, sonucu getiren, inandığı liderinin peşinde giden binlerce isimsiz kahramanın, yaşlı, çocuk, kadın demeden tüm ulusun özverilerinin toplamıdır. Büyük zaferin 83’üncü yıldönümünde bu insanlarımızın özverilerini anımsamak, hem onlara karşı vefa borcumuzu ödemek, hem de Cumhuriyet’in ne zor koşullar altında kazanıldığını bir kez daha hatırlamak bakımından önemlidir. Aşağıda, Kurtuluş Savaşının kazanılmasında belirleyici olan, ulusal çıkarlar uğruna kişisel çıkarlarını hiçe sayan vatanseverlerin ulusal bilincini yansıtan iki tarihi belgeyi sunuyorum. İlk belge, Çal Askerlik Şubesinin, 19201922 yıllarına ait Şehit Kayıt Defterinin 66ıncı sırasında yer alan aşağıdaki kayıttır: “Dede Köyü’nden Arnavut Oğullarından Ali Oğlu Hasan 1313 (1897) Birliği: 6 Incı Tümen 50’inci Alay 1’inci Tabur 21 Ağustos 1337 (1921) tarihinde Dumlupınar Muharebesi’nde şehit olmuştur. Nüfusa tebliğ edildiği tarih: 25 Eylül 1337 (1921) Şehit Hasan’ın Babası Ali, tahsis edilen şehit maaşını kullanmak istemeyerek hükümete terk ve iade etmiştir. Konu ile ilgili olarak yapılan yazışmada komisyona verilen cevapta, kendi cizyelerinin (millet cizyesi) çıkarı uğrunda fedakarlık yapan Şehit Hasan’ın tok gözlü babası Ali Ağa hamiyetinden dolayı takdirlere layıktır... 09 Temmuz 1339(1923).” İkinci belge, İzmir Seferihisar’dan Çoban Hüseyin’in 11 Kasım 1919 tarihinde esir oğlu hakkında yetkililere yazdığı aşağıdaki mektuptur: geldi. Ondan sonra bekledim, bekledim esen rüzgarlara, geçen bulutlara doğan güneşlere sordum. Hiç birisi bana bir şey demedi. Bir gün muharebe bitti dediler. Bütün köylü çocuklarını bekledi. Lakin bu bekleyiş beyhude çıktı. Bu kadar gidenlerden bir tek kişi döndü. Sordum, bana dünyalara değer bir haber verdi. Oğlum Kafkas’ın kuzeyinde İstavropol şehrinde, zengin bir Moskof’un hizmetçisi imiş. Vatanına bu kadar sene hizmetten sonra, düşmanına hizmet etmek bana çok ağır geldi. Ne vakit gelecek diye sordum, aradım. Şanlı Türk hükümeti son zamanlarda parasız ve zayıf düşmüş. Bunun için esirlerini Rusya’dan getiremiyormuş. Ben düşündüm, hem hükümete yardım, vatana hizmet ve oğlumu kurtaracak bir 0 Ağustos yarı sö3 mürgeleşmiş bir ulusun tekrar özgürlüğüne kavuştuğunu belgelerken kurtuluşu planlayan ve yönetenler kadar fedakar Türk yurttaşları da zaferde pay sahibi... çare buldum: bizzat gidip oğlumu buraya getirmek. Fakat oraya kadar yol var mı, gidilir mi, navlun ücreti ne kadar, bunu anlayamadım. Bu vatan hizmeti ile fedakarane çalışan heyetinizi biliyordum. Bunun için başınızı ağrıtan şu uzun mektubu yazmaya karar verdim. Lütfen vatanperverlere müracaat ediyorum. Acaba oğlumun yanına gidip onu getirebilir miyim? Yollar açık mı? Navlun ücreti kaç kuruş? Ne gibi belgelere ihtiyaç vardır? Şu Anadolu köylüsüne merhamet ediniz efendim. İzmir Seferihisarı’nda Belediye Katibi Hasan Efedi Vasıtasıyla Tepecik Köyünden Çoban Hüseyin.” İşte, Kurtuluş savaşını yapan, zaferler kazanan ve bizlere ulusal bütünlük içerisinde, onurlu, bağımsız bir ülke bırakan insanların özverileri. Bugün, ülkeyi soyan, ulusal kaynaklarımızı siyasi çıkarları uğruna boşa harcayan, devletten ne koparırsa kar sayan ve bunların sonucunda devletimizi yabacılara borçlandırarak ulusal bağımsızlığımızın kaybolmasına sebep olanlar, oğlunun şehit maaşını devlete bağışlayan Ali Ağa’nın yukarıdaki örnek davranışı karşısında (yüzleri varsa) utanmalıdırlar. Aynı şekilde, ülkenin bağımsızlığı, bütünlüğü ve Cumhuriyet’in başta laiklilik olmak üzere temel değerleri sarsılırken, sadece kendi çıkarlarını düşünen, cesaret ve özveri ile mücadele etmekten kaçınanlar da Çoban Hüseyin’in gösterdiği özveriden örnek almalıdırlar. Bu günkü koşullar 1920’lerden çok farklı olmakla birlikte, ulusumuzun yukarıdaki örneklerde yansıtılan temel karakteri henüz kaybolmamıştır. Hala, oğlu şehit olan insanlar “vatan sağ olsun” demektedirler. İçimizde milyonlarca Ali Ağa’lar, Çoban Hüseyinler var. Hainler ise, o zaman da vardı, şimdi de var. Ancak, bu günkü sorun, ulusun bu yüksek karakterini korumak ve ondan kaynaklanan büyük potansiyeli harekete geçirerek, gücümüzü birleştirmek, ulusal bütünlüğümüzü, bağımsızlığımızı ve Cumhuriyetimizi koruyarak ve yücelterek ATATÜRK’ÜN gösterdiği hedef olan çağdaş uluslar topluluğundaki onurlu yerimizi almaktır. Bunun için emperyalizmin oyuncağı olmadan, kendimize güvenerek, geçmişimizden güç ve ders alarak, Kuvayı Milliye ruhunu günümüz koşullarına uygun biçimde yeniden canlandırmak tek kurtuluş yolumuzdur. Bu günkü koşullar ne kadar ağır olursa olsun, 1919’dan daha kötü değil. Yeter ki umudumuzu yitirmeyelim. İçimizdeki Ali Ağa’ları, Çoban Hüseyin’leri harekete geçirelim.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear