27 Kasım 2024 Çarşamba Türkçe Subscribe Login

Catalog

Ormanlarımızın da hukukçuları var... Yücel ÇAĞLAR Kırsal Cevre ve Ormancılık Sorunları Araştırma Derneği Üyesi umhuriyetimizin 1982 Anayasasında bile yer verilen temel nitelikleri bugünlerde sıkça anımsanıyor; daha doğru bir söyleyişle, kimilerine anımsatılmaya çalışılıyor. Çalışılıyor, ama, görünüşe bakılırsa, bu çalışmalar gerektiğince başarılı olamıyor. Çünkü, siyasal iktidar bu ilkelerle bağdaştırılamayacak düzenleme ve uygulamaları her fırsatta gündeme getiriyor ve gücü yettiğince de yaşama geçiriyor. Öyle ki, hukuk dışılık, siyasal iktidarın bu yöneliminde ağırlık kazanıyor; başka bir söyleyişle, siyasal iktidar hukuk dışılığı da ilke sayıyor. Bu gerçeğe yaşamın her alanında çok sayıda örnek verilebilir. Kanıt isteniyorsa eğer, sözgelimi, TBMM’deki sayısal çokluğundan kaynaklanan güçle yaptığı hukuksal düzenlemelerin çoğunun ilgili yüksek yargı organları tarafından yürütülmesinin durdurulmasından ve/veya tümüyle ya da kısmen iptal edilmesi verilebilir.Ne var ki siyasal iktidar, hukuk dışılığını bu durumlarda da sürdürüyor; ya yine hukuk dışı düzenlemeler yapıyor ya da yüksek yargı organlarının kararlarını görmezden geliyor. "Devlet ormanı" sayılan alanlarımız ve ormancılığımız, "dün" olduğu gibi "bugün" de siyasal iktidarın hukuk dışı düzenleme ve uygulamalarının doruğa çıkarılabildiği alanların başında geliyor. AKP iktidarı, bu alanda da, deyiş yerindeyse kolaylıkla kırılamayacak bir rekora koşuyor. Ormanlarımız ve ormancılığımızla ilgili düzenlemelerin neredeyse tümü hukuk dışıdır ! Eğer hukuk dışılığın bir göstergesi de herhangi bir hukuksal düzenlemenin yürütülmesinin yüksek yargı organları tarafından durdurulması ve/veya tümüyle iptal edilmesi ise, siyasal iktidarın ormanlarımız ve ormancılığımızla ilgili tüm hukuksal düzenlemeleri hukuk dışıdır. Çünkü, siyasal iktidarın son altı yıl boyunca "devlet ormanı" sayılan alanlara ve "devlet ormancılığı" düzenine zarar verebilecek çok sayıda hukuksal düzenleme ve uygulama yapmış, ancak, bu düzenleme ve uygulamaların çoğu ilgili yüksek yargı organları tarafından hukuka aykırı bulunmuştur. İşte birkaç örnek: 2003 yılında, kamuoyunun "2B" olarak bildiği uygulama sonucunda "orman niteliğini yitirmiştir" gerekçesiyle artık "orman" sayılmayan arazileri işgalcilerine satmak ve/veya devretmek, devlet orman işletmeciliğini özelleştirmek için anayasada değişiklik yapmaya kalkışmıştır. Ancak, anımsanacağı gibi, Onuncu Cumhurbaşkanımız ve Ana Muhalefet Partisi ile demokratik kitle örgütlerinin etkili karşı duruşuyla bu girişiminde başarılı olamamıştır. ¸ 2003 yılında 6831 sayılı Orman Kanunu’nun "orman" sayılacak ve sayılmayacak yerleri tanımlayan 1. maddesinde değişiklik yaparak "orman sınırları içinde veya bitişiğinde tapulu, orman C sınırları dışında ise her türlü tasarruf belgeleri ile özel mülkiyette bulunan ve muhitin hususiyetlerine göre yetişmiş veya yetiştirilecek olan..." kızılağaç ve kestaneliklerin de "orman" sayılmamasını sağlamıştır. Ancak, Anayasa Mahkemesi bu düzenlemeyi iptal etmiştir. ¸ Yine 2003 yılında, her türlü Hazine arazisinin, bu kapsamda "devlet ormanı" sayılan alanların da yerli ve yabancı turizm yatırımcılarına 49 yıllığına tahsis edilebilmesini olanak veren 12 Eylül kalıntısı 2634 sayılı Turizmi Teşvik Kanunu’un 8. maddesinin "D" bendinin uygulanmasını daha da kolaylaştırabilecek doğrultuda değiştirmiştir. Ancak, bu düzenleme de 2007 yılında Anayasa Mahkemesi tarafından Anayasaya aykırı bulunarak iptal dilmiştir. 9 Ekim 2003 tarihinde yeniden düzenleyerek yürürlüğe koyduğu Ağaçlandırma Yönetmeliği’yle özel kişi ve kuruluşların "devlet ormanı" sayılan alanlardaki orman ekosistemlerinin yapısal özelliklerini değiştirebilecek, sözgelimi, orman ekosistemlerini zeytin plantasyonlarına dönüştürebilecek "özel ağaçlandırmalar" yapmalarına olanak vermeye kalkışmıştır. Ancak, Yönetmeliğin bu doğrultuda düzenlenen maddeleri Danıştay tarafından iptal edilmiştir. Anayasanın 169 ve 170. maddeleri ile 6831 sayılı Orman Kanunu’nun 2. maddesinin "A" bendinde geçen "orman olarak muhafazasında bilim ve fen bakımından hiçbir yarar görülmeyen, aksine tarım alanlarına dönüştürülmesinde kesin yarar olduğu tespit edilen" yerleri, "devlet ormanı" sayılan yerleri daraltabilecek içerikte tanımlamaya ve bu doğrultudaki uygulamaları kolaylaştırmaya kalkışmıştır. Ancak, bu amaçla, 16 Mart 2007 tarihinde yürürlüğe koyduğu "6831 Sayılı Orman Kanunu’nun 2 nci Maddesinin (A) Bendine Göre Orman Sınırları Dışına Çıkarılacak Yerler Hakkında Yönetmelik"in ilgili maddelerinin uygulanması Danıştay tarafından durdurulmuştur. "Devlet ormanı" sayılan alanların yerli ve yabancı sermayenin, başta madencilik ve turizm yatırımları olmak üzere çeşitli ormancılık dışı yatırımlarına ve etkinliklerine tahsis edilmesini sınırsızca kolaylaştırmaya kalkışmış; bu amaçla, 22 Mart 2007 tarihinde "Orman Sayılan alanlarda Verilecek İzinler Hakkında Yönetmeliği" yürürlüğe koymuştur. Ancak, bu Yönetmeliğin de bu doğrultudaki 9,12, 13, 17 ve 68. maddelerinin uygulanması da geçtiğimiz günlerde Danıştay tarafından durdurulmuştur. Çevre ve Orman Bakanlığı, 2004 yılında, ülkenin değişik yerlerindeki 39 devlet orman fidanlığını "…fidan üretiminde özel sektörün teşvik edilerek ülkemizin fidan ihraç eden ülkeler arasına katılması.. bu şekilde açığa çıkan kamu arazilerinin fidan üreticisi özel sektöre kiraya verilmesi veya satılması yoluyla değerlendirilmesinin daha ekonomik olacağı" gerekçesiyle kapatmaya kalkışmıştır. Ancak, siyasal iktidarın bu girişimi de İdare Mahkemesi tarafından engellenmiş; Mahkemenin aldığı karar Danıştay tarafından da onaylanmıştır. Siyasal iktidarın ormanlarımız ve ormancılığımıza yönelik bu girişimlerinin tümü de ilgili demokratik kitle örgütlerinin açtıkları davalar sonucu durdurulabilmiştir. Bu gelişmeler, siyasal iktidarın ormanlarımız ve ormancılığımız alanında da hukuk dışı çabalar içinde olduğunu kanıtlamaya yetiyor kuşkusuz. Ancak, yine bu gelişmeler, ülkemizde övünç duyulabilecek bir başka gerçeği, hukukun, daha somut bir söyleyişle, yüksek yargı organlarının ormanlarımızdan yana olduğu gerçeğini de açıklıkla ortaya koymuyor mu? Ama, siyasal iktidar ormanlarımızdan ve ormancılığımızdan vazgeçmiyor ki... Çünkü, sırada, siyasal iktidarın ormanlarımız ve ormancılığımızla ilgili başka düzenleme ve uygulamaları girişimleri de var. Bunların başında yeniden hazırlanan anayasanın ormanlar ve ormancılığımızla ilgili yaptırımları geliyor kuşkusuz. Ancak, söz konusu girişimler bu anayasal düzenlemeyle sınırlı değil. Sözgelimi, siyasal iktidarın en son 5 Nisan 2008 günü yürürlüğe koyduğu Orman Amenajman Yönetmeliği var. Ormancılık çalışmalarının bir bakıma anayasası sayılabilecek orman yönetim planlarının hazırlanması, uygulanması ve denetlenmesi ile ilgili bu Yönetmelik de çok sayıda hukuk dışı yaptırım içeriyor. Ne var ki, 12 Eylül kalıntısı 2634 sayılı Turizmi Teşvik Kanunu’nun 2007 yılında Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edilen 8. maddesini tümüyle yeniden düzenleyecek yasa tasarısı siyasal iktidarın bu türden girişimleri üzerine, deyiş yerindeyse, "tüy dikebilecek" içerikte. Sözcüğün tam anlamıyla bir "aldatmaca anıtı" sayılabilecek bu "Anayasaya karşı hileci" tasarının engellenmesi için yine Anayasa Mahkemesi ile Ana Muhalefet Partisi’ne çok iş düşecek. *** Ne yazık ki, bu türden hukuk dışı düzenlemelerinin yüksek yargı organları tarafından engellenmesi siyasal iktidarın durdurmaya yetmiyor ve sorunu tümüyle çözemiyor. Çünkü, bu düzenlemelerle yaratılan belirsizlik ve kargaşa ortamında, deyiş yerindeyse, atı alan Üsküdar’ı geçiyor ve geçerken de ormanlarımız ve ormancılığımızda çeşitli yıkımlara yol açıyor. Yine ne yazık ki, siyasal iktidardan bu yıkımlarının hesabı sorulamıyor, elbette şimdilik. 28
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear