Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
Komiseri Kont Sforza dışında hiçbir ciddi temas sağlayamadı. Padişah ise kendisini ziyaret eden İzmir heyetine, “İzmir’in Osmanlı vatanından koparılmasının hatır ve hayale asla gelemeyeceğini” söyleyerek, işgal söylentilerini yalanlamakla yetindi. St. Jean de Maurienne gizli antlaşmasıyla Batı Anadolu toprakları üzerinde hak iddia eden İtalya’nın 24 Nisan’da konferanstan çekilmesi, Yunanistan’ın toprak taleplerinin gerçekleştirilmesi için bulunmaz bir fırsat oldu. Lloyd George, Wilson ve Clemenceau’nun İzmir’in işgaline yönelik kararları Balfour tarafından Londra’ya bildirildi. Tam bir gizlilik içinde uygulanması istenen karara göre İzmir’e önce bir tümen çıkarılacak, ardından iki tümen daha eklenecekti. Yunan birliklerinin İzmir’e çıkması, çıkarmadan 36 saat önce İzmir tabyalarının müttefiklerce işgal edilmesi ve ancak Yunan askeri karaya çıkmadan 12 saat önce Yunan işgalinin Osmanlı makamlarına bildirilmesi, sonra da tabyaların Yunan komutasına devredilmesi tasarlanıyordu. Böylelikle işgal önce bir müttefik işgali olarak gösterilecek, İzmir’in işgali gerçekleştikten sonra işin gerçek mahiyeti ortaya çıkartılacak ve Türklere direniş imkânı bırakılmamış olacaktı. 14 Mayıs’ta Amiral Webb’in Sadrazam Damat Ferit Paşa’ya sunduğu notaya göre, Mondros Mütarekesi uyarınca İzmir tabyalarının derhal müttefik kuvvetlerine teslim edilmesi gerekiyordu. Bunun üzerine Damat Ferit, İzmir valisine bu talimata göre davranılması gerektiğini bildirdi. Amiral Webb ve Damat Ferit Paşa aynı gün içinde ikinci defa bir araya geldiklerinde, sadrazam bu kararın kendisine başka felaketlerin ve imparatorluğun parça lanışının başlangıcı gibi göründüğünü ve istifa etmemesinin yegâne sebebinin, padişaha duyduğu saygılı sevgi olduğunu dile getirdi; ama bunlar Amiral Webb’i fazla ilgilendiren konular değildi. Onun temel kaygısı Yunan işgalinin doğurabileceği sonuçlardı. Bu nedenle de Yunan yüksek komiserine, işgal sırasında her türlü gösteriden kaçınılmasını tembihliyordu. İzmir’deki işgal harekâtını Amiral Calthorpe yönetiyordu. İzmir tabyalarının müttefiklerce işgalini bildiren notayı alan Vali İzzet Bey, mütarekede bu konuda özel hiçbir madde bulunmadığı için başta kaygılanmış, ancak bu işgalin geçici bir tedbir olduğunu düşünerek müttefiklerin taleplerine uymaya karar vermişti. Zaten gönderdiği telgrafa hükümetten gelen cevapta, işgale hiçbir suretle karşı konulmaması isteniyordu. PORTRE Asıl adı Osman Nevres olan Hasan Tahsin, 1888 yılında Selanik’te doğdu. İlkokulu, Mustafa Kemal’in de öğrenim gördüğü Şemsi Efendi İlkokulu’nda okudu; ardından yine Selanik’teki Feyziye Mektebi’ne devam etti; 1907 yılında geldiği İstanbul’da iki yıl kaldıktan sonra Paris’e giderek Sorbonne’da siyaset bilimi öğrenimi görmeye başladı. Beş yıl kadar Paris’te kaldı; sonra İstanbul’a dönerek siyaset hayatına atıldı ve İttihat Terakki hükümeti ile çalıştı. 2 Ekim 1914’te, Balkan halklarının İngiltere yanında yer alması için Romanya’da Osmanlı’ya karşı etkinlik yürüten İngiliz Noel Edward Buxton ve Leland Buxton kardeşlere bir suikast düzenleyen Osman Nevres, Hasan Tahsin adını ilk kez bu olay sırasında kullandı. Bundan sonra, Romanya’da yapacağı çalışmalarda deşifre olmamak için sürekli bu ismi kullanan Osman Nevres, suikast girişiminde başarılı olamadığı gibi yakalanarak Bükreş’te bir hapishaneye koyuldu. Uzun süren sorgulama ve duruşmalardan sonra, beş yıl kalebentliğe mahkum oldu. Hasan Tahsin, İttifak kuvvetlerinin Romanya’ya saldırarak Bükreş’i ele geçirmesi üzerine 8 Aralık 1916’da mahkumiyetten kurtuldu ve İstanbul’a döndü. Ancak bu arada ciğerlerinden rahatsızlanmıştı ve tedavi için, Talat Paşa’nın da yardımıyla İsviçre’ye gitti. Burada sürgündeki aydınlarla çeşitli bağlantılar kurdu ve 1918 yılında İzmir’e geldi. İzmir sokaklarında daima koyu renk elbiselerle ve başında hiçbir zaman fesi olmadan dolaşan bu genç adam, Mondros Mütarekesi’ni izleyen günlerde İttihatçı arkadaşlarıyla beraber Hukukı Beşer (İnsan Hakları) adlı gazeteyi çıkarmaya başladı ve gazetenin başyazarlığını üstlendi. Burada toplumsal yaşam hakkındaki fikirlerini aktarıyor, örneğin 22 Mart 1919 tarihli yazısında, “Bizde en ziyade düşünülecek bir sınıf varsa, o da şüphesiz ‘alt tabaka’dır. Çiftçi, makineci, dükkâncı, amele gibi bu sınıf ahali alnının teriyle ekmeğini kazanır. Devletin hazinesini hissei mesaisi ile doldurur, asker olur, kan vergisini de öder. Buna mukabil ekseriyetle düşünülmez, ihmal edilir,” diyordu. Bu gazetenin serüveni 6 Mayıs 1919’a kadar sürdü; gazetesi kapatıldıktan sonra bir süre Sulh ve Selamet gazetesini çıkaran Hasan Tahsin, burada da toplumsal yaşama, mütarekeden sonra savaşla birlikte türeyen zengin sınıfına dair yazılar yazdı. Hasan Tahsin, bu arada şehirdeki ve ülkedeki tüm gelişmeleri de elbette yakın HASAN TAHSİN dan takip ediyor ve herkes gibi o da içine düşülen durumu kabullenmekte güçlük çekiyordu. Nitekim 15 Mayıs günü Yunan işgal kuvvetleri Konak Meydanı’na ulaştığında, elinde tabancasıyla, bu kahredici olayı bir kenardan izliyordu. Yunan Efzun Alayı Kordonboyu’nda zafer nidalarıyla ilerlerken Hasan Tahsin bir anda kendini işgal askerlerinin karşısında buldu ve hemen silahını ateşleyerek Askeri Kıraathane’nin önünde işgal askerlerine “ilk kurşun”u sıkmış oldu. Birliğin önünde Yunan bayrağını taşıyan asker yere yığılır yığılmaz, diğer askerler hemen karşı ateşe başladılar. Hasan Tahsin ilk kurşunun bedelini, kurşunu sıktığı yerden 150 metre kadar uzakta, vurularak ödedi. Öldüğünde 31 yaşındaydı. 55