24 Kasım 2024 Pazar Türkçe Subscribe Login

Catalog

Londra Konferansı İtilaf Devletleri temsilcileri Anadolu’da kendileri için sorun olan konuları ve Osmanlı ile yapılacak barışın koşullarını görüşmek üzere 12 Şubat 1920’de, Londra’da bir konferansta bir araya geldiler. Anadolu’da işgal altındaki şehirlerde halkın kendini savunmaya çalışması, özellikle Fransızlar tarafından işgal altına alınan Kilikya bölgesinde olayların gitgide tırmanması, işgal başlayalı epey zaman olmasına karşın, Fransızların ve silahlı Ermenilerin vatanseverleri yıldırmayı başaramamış olması ve Kuvayı Milliye’nin meydan okuyan tavrı İtilaf Devletleri’nin hiç hoşuna gitmiyor, bunun İstanbul’daki yansıması olarak hükümete uygulanan baskı her geçen gün biraz daha artıyordu. Bu konuların tartışıldığı konferanstaki konuşmalarda beliren ortak kanaat, Osmanlı topraklarında mevcut durumun asıl sorumlusunun Mustafa Kemal ile teması bir türlü kesmeyen Babıâli olduğu yönündeydi. İstanbul’daki yüksek komiserlere bir ortak telgraf çekilerek bu bakışın aktarılması, Babıâli’yi ihtar etmek için de gerekirse sert tedbirlerin alınması, örneğin Harbiye Nezareti veya önemli resmi binalardan birinin işgal edilmesinin, İstanbul hükümetinin gerçekleri anlamasına yardımcı olabileceği yönündeydi. O sırada toplantıda bulunmayıp temsilcileri aracılığıyla görüşmeleri takip eden Fransız Başbakanı 12 Şubat 1920 Millerand, İngilizlerin niyetinin Fransız askerlerini Kilikya’ya gönderterek İstanbul’da egemenlik kurmak olduğunu düşünüyordu. İngilizlerin genel görüşü, Fransızların Kilikya’da güvenliği sağlamaktan aciz olduğu yönündeydi. Konferansın çeşitli oturumlarında yapılan tartışmalar sonucu, 28 Şubat tarihli oturumda İngiltere, İstanbul’un işgali fikrini ortaya attı. İstanbul’un İşgali Londra Konferansı’nda yapılan tartışmalar sırasında İngiltere’nin ortaya attığı fikirle İstanbul’un resmen işgal altına alınması kararlaştırıldı; bu doğrultuda, zaten uzun süredir fiilen değilse bile pratikte İtilaf Devletleri’nin işgali altında bulunan İstanbul, 16 Mart sabahı erken saatlerde resmen işgal kuvvetlerinin hakimiyetine girdi. İstanbul Boğazı’nda demirli olan gemilerin topları şehre yöneltiliyor, gemilerden binlerce asker karaya çıkıyor, trenler ve gemi seferleri durduruluyordu. İtilaf Devletleri, İstanbul’u işgal ettikten sonra bu işgalin nedenlerini açıklayan bir bildiri yayınladılar. İşgalden tümüyle Anadolu’daki Kuvayı Milliye hareketini sorumlu tutan bildiride Mondros Mütarekesi’nin ardından İtilaf Devletleri’ne eski Osmanlı ülkelerinin bütün halkının soy ve inanç farkına bakmaksızın ilerideki mutluluklarını, gelişmelerini, toplumsal ve iktisadi hayatlarını güven altına alacak bir barışın temellerini atma görevinin düştüğü; ancak Barış Konferansı bu görevi yapmaya uğraşırken, milli cemiyetler adı altında bir düzen kurularak, padişah ve İstanbul Hükümeti’nin emirleri hiçe sayılarak, savaşın acı sonuçlarından büsbütün tükenmiş olan halkı askere almak, milli yardımlaşma adına halkı soymak gibi işlere yeltenildiği belirtiliyordu. Ancak bu işgal karşısında sessiz kalınmayacak, 16 Mart günü Ankara’dan başlayan 16 Mart 1920 telgraf fırtınası izleyen günlerde de devam edecek, Mustafa Kemal dört bir yana ilettiği mesajlarda İtilaf Devletleri’nin İstanbul’u işgalinin hiçbir biçimde kabul edilemeyeceğini, bu durumun halkı kendini savunmaya çağırdığını, girişilen bağımsızlık savaşında Allah’ın yardım ve koruyuculuğunun Türk milletinin yanında olduğunu dile getirecekti. 367
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear