26 Aralık 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Mustafa Kemal, Ankara Palas’ta bir baloda (23 Nisan 1929). tün milletler için kendi kaderini tayin etme self determinasyon ilkesinin uygulanmasını istiyoruz. Milli Misak ilkelerimizi biliyor musunuz?’ ‘Evet okumuştum.’ ‘Kanaatinizce dünya barışını tehdit eden bir belge midir Milli Misak? Yalnızca anavatanın düşman işgalinden kurtulmasını ve kendi kaderimizi tayin etme hakkımızı istiyoruz, yani bağımsızlık istiyoruz. Milli Misak, halkımızın hakkı olan bir belgedir ve halkımız bu belgede yazılı olan haklarını almak için ant içmiştir. Bugün için ülkemizde siyasi partilere yer yoktur. İşlerimiz yoluna girdiğinde siyasi partiler kendiliğinden doğacaktır sanıyorum. Fakat siz, erkek, kadın, çocuk nasıl kenetlenmiş olduğumuzu görüyorsunuz. Gerekirse daha büyük fedakârlıklar yaparak Yunan işgal kuvvetlerini ülkemizden kovacağız. Ve Avrupa şuna emin olabilir ki hiçbir zaman teslim olmayacağız.’ Bu noktada bir an için susmuş olan Paşa’ya Amerika ile olan ilişkileri konusunda neler beklediğini sordum. ‘Türkiye ve Amerika demokrasi ile yönetilen ülkelerdir. Gerçekte bizim hü kümetimiz belki şu anda iktidarda bulunan dünya hükümetleri içinde en demokratik olanıdır. Halkın kayıtsız şartsız egemenliği ilkesine göre kurulmuş olan Büyük Millet Meclisi yargı, yasama ve yürütme erklerini elinde toplamış bulunmaktadır. Demokratik ülkeler olarak Türkiye ve Amerika’nın yakın ilişkiler içinde olması gerekir. Bu nedenle hiçbir zaman savaş içinde olmadığımız Amerika Birleşik Devletleri’nin bizimle diplomatik ilişkiler kurmakta bu denli gecikmiş olmasını hayretle karşılıyoruz.’ ‘İktisadi alanda Türkiye ile Amerika’nın her iki ülkenin yararına olarak, işbirliği yapmaları mümkündür. Zengin doğal kaynaklarımızın Amerikan sermayesi için çekici iş alanları olarak değerlendirileceğini sanıyoruz. Amerika, siyasi amaçları itibariyle Avrupa devletlerinden daha masum göründüğünden kalkınma hamlemizde Amerikan sermayesinden yararlanmamız söz konusu edilebilir.’ ‘Ermenistan sorunu konusunda ne düşünüyorsunuz?’ ‘Başkan Wilson’un doğu illerimizden bazılarını bizden kopararak bir dev let meydana getirmek anlamına gelen teklifini anlamıyorum. Herhalde milyonlarca Türkü birkaç bin Ermeninin yönetimine vermeyi düşünmüyordur başkanınız. Böyle bir düşünce selfdeterminasyon ilkesini hiçe saymak olurdu. General Harbord heyeti durumu her yönüyle inceledi. Biz generali milletimizin temsilcisi olarak gördük ve konuyu adil bir şekilde çözümleyeceğine inandık. Uzun süre herhangi bir gelişme olmadı. Deyim yerindeyse, uzunca bir süre oyalandıktan sonra adalet ilkeleri yerine önyargıların etkisi altında verilen kararın aleyhimize bir karar olduğunu öğrendik. Şimdi gene kendi imkânlarımızla baş başa kalmış bulunuyoruz. Evvelce de söylemiş olduğum gibi her şeyden önce barış istiyoruz. İleri sürdüğümüz şartlar bağımsız bir millete yaraşacak şartların asgarisidir. Bu şartlarımız kabul edilmediği sürece savaş sürecek, fakat bunun sorumluluğu bize ait olmayacaktır. Biz bu şartları kabul ettirmek için her türlü kavgayı göze almış bulunuyoruz.’ Paşa’nın gözleri parlamıştı. ‘Manen ve maddeten her zaman olduğumuzdan daha güçlüyüz şimdi. Zafere ulaşacağımızdan hiçbir şüphemiz yoktur’ dedi.” 345
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear