Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
İlk Cumhuriyet bayramında Beyoğlu’nda İstiklal Caddesi. Afişlerde “Var olsun Cumhuriyet” ve “Var olsun halaskârımız” yazıları okunuyor (29 Ekim 1924). Hasan Rıza Bey bu notları temize çekerken ara sıra başında durup kontrol eden Mustafa Kemal Paşa, daha sonra metin üzerinde biraz daha çalışarak tam bir anayasa tasarısı meydana getirecekti. Bu arada Meclis’teki Müdafaai Hukuk Grubu’nun Halk Fırkası’na dönüşmesi gerçekleşmiş, 11 Eylül 1923 tarihli ilk toplantıda Fırka Nizamnamesi tüm üyeler tarafından imzalanmıştı. Mustafa Kemal Paşa, Cumhuriyet’in ilan edileceği 29 Ekim 1923 tarihine kadar herhangi bir ortamda doğrudan doğruya “Cumhuriyet” lafı etmiyor, bu arada etrafındakilerin eğilimini ölçüyor, fikrini açıklamak için uygun fırsatı kolluyordu. Devlet idaresi, Cumhuriyet’ten söz etmeksizin “milli hâkimiyet” ilkeleri çerçevesinde yoğunlaştırılmaya çalışılıyordu; ancak bir adım daha ileri giderek, Büyük Millet Meclisi’nden daha büyük bir makam olmadığını telkinde ısrar etmek, saltanat ve hilafet makamları olmadan da devleti idare etmenin mümkün olacağını ispat etmek gerekiyordu. 324 Devlet başkanından bahsetmeksizin onun görevi fiilen Meclis başkanına yaptırılıyor, fiiliyatta var olan hükümet, “Büyük Millet Meclisi Hükümeti” adını taşıyor, kabine sistemine geçmekte çekingen davranılıyordu; zira memlekette küçümsenemeyecek bir çoğunluk teşkil eden saltanatçıların, hemen padişahın yetkisini kullanması gerektiğini ortaya atmaları tehlikesi kapıda bekliyordu. Bu hassas geçiş döneminde atılacak her adımda, söylenecek her sözde, kurulacak her ilişkide çok dikkatli davranmak gerekiyordu. Bu günlerde Mustafa Kemal Paşa sadece Avusturya kaynaklı Neue Freie Press adlı gazeteye verdiği bir demeçte “Yeni Türkiye devletinin Teşkilatı Esasiye Kanunu’nun ilk maddelerini size takrir edeceğim” diyerek üzerinde çalıştığı iki maddeyi bildirmiş, ardından şu cümleyi kurmuştu: “Bu iki maddeyi bir kelime ile özetlemek mümkündür: Cumhuriyet.” Mustafa Kemal Paşa’nın beklediği fırsat, ekim sonlarında, mevcut Teşkilatı Esasi ye Kanunu’nun uygulamasına dair bir sorun aracılığıyla kendini gösterdi. Ali Fethi (Okyar) Bey Dahiliye Vekâleti’ndeki görevinden istifa etmiş, Ali Fuat Paşa’nın Meclis ikinci reisliğinden çekilmesi de bu kademeyi boş bırakmıştı. Kanuna göre Meclis Umumi Heyeti bu görevlere yeni isimler seçmeliydi. Meclis’te var olan muhalifler, hükümetin önerilerine karşılık farklı isimler ortaya atmış, bu öneri Mustafa Kemal Paşa tarafından kabul edilmemişti. Bu durum, Meclis çalışmalarında kişisel duyguların öne geçtiğini ve hükümetin çalışma düzeninin her geçen gün sekteye uğratıldığını gösteriyordu. 25 Ekim Perşembe günü ve bir sonraki gün Çankaya’da Mustafa Kemal Paşa başkanlığında bir araya gelen Vekiller Heyeti, Paşa’nın, Heyet Reisi Fethi Bey ve diğer heyet üyelerinin istifa zamanının geldiği yönündeki sözleriyle karşılaştı. Sadece Fevzi Paşa bu isimlerden hariç tutulacaktı; zira memleketin askeri meselelerinin idaresi tesadüfi bir kişiye teslim edilemezdi. Verilen bu karar doğrultusunda, 26 Ekim