Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
ÇAMURLARA GİZLENMİŞ CEVHER “Ey memleketini seven, memleketi ve milleti için hayatını feda etmekten çekinmemiş olan kıymetli vatandaşlar! Hep beraber bütün cihana açık surette ifade edelim ki, bunca devrimlerin şuurlu kahramanı olan bu millet, medeniyet güneşinin bütün hararetini almıştır; şüphe etmeye mahal var mıdır ki; bu hararetin feyizleri, elbette bir olup bitti halinde fışkıracak ve meyve verecektir. Muhterem arkadaşlar! Gerçi çok kısa bir zamanda, çok seri ve kesif siyasi, idari ve sosyal inkılaplar yaptık. Bu yaptıklarımızın hızından ve kesafetinden ancak memnunlukla ve bahtiyarlıkla bahsolunabilir; çünkü bu, böyle olmasaydı kurtuluş ihtimali tehlikeye düşebilirdi. Emin olmak lazımdır ki, böyle yapmak zaruri olduğu için, böyle yaptık. Artık bugün her şeyi anlamış olduğuna kani olduğum muhterem vatandaşlarım size, sual tarzında, bazı hitaplarda bulunacağım. Hâkimiyetine sahip olan bu milletin başında, bir dakika bile olsun, bir sultanı bırakmak caiz olabilir miydi? Bunu sizden soruyorum. (Asla ve katiyen sesleri) Benim sevgili kardeşlerim! Fikir ve idrak sahibi olduğunu büyük olaylarla ispat etmiş olan bu millet; Allah’ın gölgesi ve Peygamber’in vekili olduğunu iddia küstahlığında bulunan halife unvanlı gafillere, cahillere, riyakârlara vatanında ve vicdanında yer verebilir miydi? Bunu sizden soruyorum. (Haşa ve kat’a sesleri) Ey büyük millet! Cihanın medeniyet ailesinde hürmetli bir mevki sahibi olmak isteyen Türk milleti, evlatlarına vereceği terbiyeyi; mektep ve medrese adlarında, birbirinden büsbütün başka, iki nevi müesseseye taksim etmeye hâlâ katlanabilir miydi? Terbiye ve tedrisatını birleştirmedikçe aynı fikirde, aynı zihniyette fertlerden mürekkep bir topluluk yapmaya imkân aramak abesle iştigal olmaz mıydı? Efendiler! Türkiye Cumhuriyeti’ni kuran Türk halkı; medenidir; tarihte medenidir, hakikatte medenidir. Fakat medeniyet âlemine ‘Ben sizin öz kardeşiniz, arkadaşınız, babanız gibi medeniyim’ diyen Türkiye Cumhuriyeti halkı, ona fikriyle, zihniyetiyle olduğu gibi, aile hayatıyla, yaşayış tarzıyla da medeni olduğunu belirtmek ve göstermek mecburiyetindedir. Kısacası, medeniyim diyen Türkiye’nin gerçekten medeni olan halkı; baştan aşağı kadar dış durumuyla dahi, medeni ve mükemmel bir insan olduğunu fiilen göstermeye mecburdur. Bu son sözlerimi çok açık ifade etmeliyim ki bütün memleket ve cihan ne demek istediğimi kolaylıkla anlasın. bu açıklamamı yüksek heyetinize bir soru ile yapmak istiyorum ve soruyorum: Bizim kıyafetimiz milli midir? (Hayır, hayır sedaları) Bizim kıyafetimiz medeni ve milletlerarası bir kıyafet midir? (Yine hayır, hayır sedaları) Size iştirak ediyorum; hayır, hayır! Tabirimi mazur görün; altı kaval, üstü şişhane diye ifade olunabilecek bir kıyafet ne millidir ne milletlerarasıdır. O halde kıyafetsiz bir millet... Bu olur mu arkadaşlar? Böyle vasıflandırılmaya razı mısınız? (Hayır, katiyen sesleri) Çok kıymetli bir cevheri, çamurla sıvayarak alemin gözleri önüne koymakta mana var mıdır? Bu çamurun içinde cevher gizlidir, fakat siz anlamıyorsunuz demek ayıptır. Cevheri gösterebilmek için çamuru atmak lazımdır ve tabiidir. Bu kadar açık bir hakikat karşısında tereddüt caiz midir? Bizi tereddüde sürükleyenler varsa onların ahmaklığına hükmetmekte hâlâ mı tereddüt edeceğiz? Hanım ve bey arkadaşlarım! Size malumunuz olan bir gerçeği, kısa bir, iki cümleyle tekrar arz edeceğim; medeniyetin coşkun seli karşısında direnmek beyhudedir, o, gafil itaatsizler hakkında çok amansızdır; dağları delen, göklerde uçan, gözle görünmeyen yıldızlara kadar her şeyi gören, aydınlatan, inceleyen medeniyetin kudret ve ulviyeti karşısında ortaçağ zihniyeti ve ilkel hurafeleriyle yürümeye çalışan milletler, mahvolmaya veya hiç olmazsa esir ve rezil olmaya mahkumdurlar. Halbuki Türkiye Cumhuriyeti halkı, olgun bir millet olarak ebediyete kadar yaşamaya karar vermiş, esirlik zincirlerini tarihte geçmemiş kahramanlıklarla parça parça etmiştir.” Gazi Mustafa Kemal yeni Türk alfabesini Kayseri’de halka tanıtıyor (20 Eylül 1928). 335