22 Kasım 2024 Cuma Türkçe Subscribe Login

Catalog

Cumhuriyet 29 Ekim 1993 ÖZELEK1 70.YIL YUNUS NADİ Türk dış politikası üzerine bir analiz İSMAİL SOYSAL Em. Büyükelçi Cumhuriyet"in kuruluşundan gunümüze dek dış politikamız üzerinde dünyanm değişken güç dengelerini göz önünde tutarak şöyle bir analiz yapılabilir: Türkiye. Kurtuluş Sa1 vaşı sona erdiğinden / beri tıicbir savaşa sürüklenmemişrir. Böyle bir ORTHSTUt durum Osma'nh devletirün 600 yıllık yaşamında görülmüş bir şey değildir. Banş ve istikrar bakımından övünulecek bu olgunun kaynağını Türkiye Cumhuriyeti'nin milli sınırlar içinde kurulmuş bulunmasında ve kurucu Atatürk'ün yeni kuşaklara bırakağı dinamık. ama banşçı poliükaya bağlı kahnmasında aramak doğru olur. Gerçi Türkıye 1950'de BM bayrağı alünda Kore Savaşı'na kanlmış, 1974te Kıbns'ta askersel müdahalede bulunmuş ve son 56 yıldır da terönst Kün PKK eylemlerine karşı sınır dışına uzanan "sıcak izkme"' (hot pursuıt) harekâtlan yapmıştır. Ancak bunlann hiçbin gerçek savaş sayılamaz. Çünkü bırincisi uluslararası toplu güvenlığın bir gereği olarak BM karan uyannca, ikineisi ENOSİS'i gerçekleştırmek ve Türkleri azınlık durumuna geti Bugün Somali'de Birleşmiş Milletler Komutanlığını yapan Türk askeri vurtdışına ilk kez 1950lerde çıktı ve Kore'ye gitti. rip ezmek üzere girişilen bir darbeye karşı Garanti AntlaşmasT rar sağlarken. öte yandan so çağdaş uygarlığın değerlerine olarak Türkiye, kalkınmanın Türkiye, dünya banşı ve nın verdiği yetkiye dayanılarak, rumluluklar, tehlikeler getir saygıh olmak da böyledir. yolunun sermaye ve teknolojıaüvenb'ğinin korunması sonuncusu da önceleri Irak hü mektedır. Komünizmın çökmeHerhalde Türkiye jeopolitik den geçtiğinin bilinci içinde. konusunda 19231939 kumetınin izniyle, 1991'den siyle ortaya çıkan tablo bu konumu gereği küçük bir devlet döneminde Milletler Atatürk döneminde önce Russonra ise Kuzey Irak'ta otorite gerçeğj gözler önüne daha çok olarak kalamaz. Bugün eriştiğı Cemiyeti Konseyi'nin 1945"ten boşluğu ortaya çıküğı zaman yaklaştırmıştır. Sanıldığı gibi gjbı büyük olmasa da orta çaplı. lann Anadolu'da kimi fabrika sonra da Birleşmiş Milletler yapılmıştır. Rus tehlikesınin azalması Tür bölgesel niteliğe sahip bir devlet lar kurması, daha sonra da Ingi Güvenbk Konseyi'nin kararlaTürkiye karşılaştığı kiye'yi daha az ararulır bir dev olmalıdır ki, hem kendi varlı lizlenn kurduğu Karabük de nnı genel olarak yerine getiruluslararası uyuşmazb let durumuna getirmiş değil, ğını korusun hem de bölge mir çelik sanayii ve Almanya" miştir: 1935'te ftalya'nın Habeklan banşçı yollardan tersi olmuştur. Önce 19901991 banşının istikrannda söz sahibi nın kredileri gibi ister istemez şistan'a saldınsı üzerine ekonoçözmesini bilmış ve ahde Körfez Savaşı, arkasından Yu olsun. mik yaptınm kararlannı uygusınırlı kalan birkaç ekonomik goslavya iç savaşı ve Kafkasvefa geleneğini sürdürmüştür. lamış; 1950'de Kore Savaşı'na Türkiye'nin 1930'lann destek ten sonra 1950'lerden bir tugayla katılmış, 1991 Ağusözellikle Ortaya çıkan ilk ülkesel uyuş lardaki çatışmalar, ortalanndan bugüne mazhk'l9241926'da Musul so Batıhlann gözünde Türkiye'yi Irak'ın Kuveyt'e değin güttüğü Batı başlayarak Batrnın ekonomik tosu'nda runu olmuştur. Mondros Mü bölgede istikrann korunması, yanusı polıtikanın ge ve teİcnik vardımlanndan genış saldınsı üzerine ambargo kaölçüde vararlanmıştır. Kuşku rarlanna tam olarak uymuş, tarekesi'nden beri tngilizlerin aynca demokrasi ve pazar eko rekçelennı düşündüğümüz zaışgabnde bulunan Irak'ın bu ke nomisi ile komşulanna örnek man, akla önce bir güvence suz bunlann her zaman sıyasal 19911992 yıllannda Sırbıstan'simini geri alabilmek için önce olabilecek bir devlet konumuna arayışının gelmesi normaldir. faturalan olmuştur. Bir iki ör ın Slovenya, Hırvatıstan ve ikili, sonra Milletler Cemiyeti getirmiştir. Ama aynı olaylar 19211935 döneminde Sovyet nek vermek gerekirse Türkiye, BosnaHersek'e sakjınlan üzeFilistın'ın. BM'nm rine uygulanan ambargo ve buçerçevesinde görüşmeler yolu Türkiye'nin önüne birçok zor ve destek ve yardımından sonra 57 1947de sonuç vermeyınce. Mısakı Mil külfetli sorunlar koymuştur. senedır Türkiye'nın Batı'dan. Araplarla İsraıl arasında bölün nun askersel denetimi konusunli sınırlan ıçindeki bu bölgeyi da kararlıbk göstermiş, son olageri alabilmek ıçin Türkiye'nm rak da 1992 aralığinda kaos ve ıngıltere ile savaşa gırişmesi geaçbk içine düşen Somali'de rekiyordu ki o zamanki zor kohalkın korunması ile ilgili BM şullarda Atatürk daha ileri gıtkararlan uyannca oraya asker mek istememış. kimi ödünler göndermiştir. karşıbğında Musul'u bırakmayı " Türkiye 1974'te Kıbns'a yeğlemiştir. Bu banşçı çözüm. yaptığı müdahale üzenne BM Türkiye'nin ileride bölgede Güvenbk Konseyi'nin aldıği karşılâşabilecegi sorunlann orkarara karşın kuvvetlenni adatadan kalkfnası bakjmından. dan çekmemiştır. Hükümet bu kanımızca yararlı olmuştur. tutumunu güvenli bir banş sağ1936'da Boğazlar sorunu. lanmadan adadaki kuvvetleriBoğazlar bölgesinin yeniden asnin çekibnesinin vahım sonuçkerleştirilmesi ve geçiş rejimi lar doğurabtleceği gerekçesine denetiminin Türkiye'ye bırakıdayandırmıştır. Bu. haklı bir tulması istemiyle ortaya atılmıştı. tumdur Sorun Montrö Konferansı'nda, tdeoloji. din ve siyasal o sırada İtalya'nın Doğu Akderejimlenn Türk dış polıniz"deki tehditlennin yaratüği tikasına etkileri konubir konjonktürde, hem Ingiltere sunda şunlar belırtilebıve Fransa'nın hem de Sovyetler lir: Birliği'nın Türkiye'yi destekleTürkiye'de aşın sol ve aşın melen üzenne banşçı yoldan sağ, panturanist ya da faşizm çözümlenmıştir. yanlılan iktıdan hiçbir zaman 19361939 yıllannda Hatay Hatay'ın Türkiye Cumhuriyetine katılmasına ilişkin tarihi anlaşmanın imza töreni... ele geçırememiştır. sorunu da Avrupa'da Hitler'in Türkiye 1946 seçımlenyle yarattığı gerginbk içinde Françok partili bir rejime kavuşmuşHerhalde Türkıve güçlü olsa'nın Ankara karşısında fazla mak zorundadır. Bu gerçeği tur. Zaten 1924 yıbndan ben ıleri gıdemeyeceğini anlaması Batılı dostlanmıza iyi anlatabilsahip olduğu laik kültürii gelişSo.»l IVnıolr»^ V » üzenne gene banşçı yoldan çö melıyız. Batıda "çok da guçletirince. özgür düşünce tabanı az züme kavuşturulmuş, Hatay nirse Osmanlı gibi gene ktilacı çok oluşmuştu. Ama gene de Türkıye'ye bağlanmışür. gerçek bir demokrasi düzenı olur" imajını silme>iz. "Misakı 19591960 döneminde Zürih Millf ilkesini koruj'up Vlakarios, Ingiliz uçağı ile Ada'dan ayrıldı için çok paftib' bir düzen yeterb ve Londra antlaşmalanyla sınırlanmız içinde güçlenmelideğıldı. Aynca hukukun üstünKıbns sorunu Türkıye'nın ve yız. lüğü. yargırun bağımsızlığı. Kıbns Türklerinin meşru hakbasın özgürlüğü ve ınsan hak"İÖNKIIMI Türkiye gibi nazik bir konulannı koruyacak biçimde ma sahip devletın, birbırleriyle lan gibi alanlarda hamleler yaKIBIÎİSTV banşçı bir çözüme kavuşturul rekabet ıçindeki "bü>'ukJer'"ın "İE(,\\h Ml parak demokrası sürecinın hımuştur. Ama birkaç yı! sonra birdenbire kendısinin sırtından zlandınlması gerekiyordu. Bu İD\H1 Rumlann Türklere saldınlan bir anlaşmaya varmalanndan SVMLMAUI süreç yavaş yavaş ılerleyecekti. üzenne kurulan düzen bozul kaygılanması doğaldır. Bu gibi Gerçı Türkiye'nin Avrupa muştur. Atına 1974"te ENOSİS durumlar karşısında Türk hüKonseyi'ne hatta NATO'ya gıramaçlı bir darbeyi tezgahlayı kümetlerince dış politikada olamesi çok zor olmamışü. Çünkü nca Türkiye haklı bir askersel bildiğince çeşitlendırme voluna ülkenin stratejik önemı bunu müdahalede bulunmuştur. kolaylaştırmıştı. Ama Avrupa gıdilmesi, yani başkaca devletDMU jPart, O»i« ile AT çerçevesinde bütünleşTürkiye jeopolitik ler de ilişkilenn geuştinlmesi gemek için demokrasi kültürünün konumu gereği ulusla rekmektedir. Nitekim 1964'te ile Milli KoruUrlt, ve kurumlanrun yeterli bir dürarası ıhşkilerdeki deği Johnson mektubundan sonra Bırlık . . Soryetter KooteDjın âtrlıfjnın zeye çıkması gereği. Batı çevreşikliklere çok du Türkiye bir yandan Moskova Grobu Ankare lerinde kimi kez kültür ve dıni yarhdır. O nedenle stratejik ile ilışkilenni düzeltmeye, öte farklı bir ülkenin AT'ye giralanda her zaman dengeleri gö yandan da Kıbns sorununda '. Ecerjt. f mesinın önlenmesınin bahanesi zeten bir pobtıka ızlerniştir. hiç değilse BM'de destek arayışı ••Bıtht m olarak ileri sürülüyordu. Ashnda Türk diplomasisınde içinde, Arap ülkeleriyle daha kuvvetler dengesi içinde yer yakın ilişkıler kurmaya Herhalde Türkiye AT ile büalma pobtikasının geçmişi 3. çahşmışur. Bugünkü Türk hü ^ = ^ i ' Ş i ^ ^ ^ ı ş g Donannıamız Akdenize açıldı gj tünleşme amaanı dış politiSehm dönemine kadar uzanır. kümeti, 1992'de ABD'nin Kukasının önemb bir hedefi Cumhuriyet dönemine bak zey Irak'ta, ileride Kürt devleti ^ ^ g ^ ® =^rK: S H Ü B ••"•• f~i saydığı ıçın demokrasi ve insan tığımızda. Ankara 1930'larda ne dönüşebilecek bir siyasal oluhaklan sürecinı hızlandırmak Batı ile ilişkilerini geliştirinceye şumu desteklemesi olasılığı üzezomnda kalıyordu. Başka dethol« dek Sovyetler Birliği'ne dayan nne, kasım ayında Ankara'da IW»uk«ı/ yişle Batıblann istekleri onun iç mak, güvenceyi orada aramak İran ve Suriye ile birlikte, böyle politikasını da etkiliyor. zorunda kalmıştır. Ama 1935bir değişimin kabul edilmeyeceTürkiye'nin 1969'da îslam Hahlra ğıni açıklayan yerinde bir tutum yıbnda. özellikle Akdeniz'de Konferansı Örgütü'ne onun yaItalya'ya karşı tngiltere ile siya içine girmekten çekinmemiştir. sasını imzalamaksızın ve alınaKıbnü sal ışbirüğı ıçıne gjrmekle, yeni Bu tutumun ABD'de tedirgıncak kararlan kendı anayasası Dtıbeıun to?utkm '"' bir denge kurmuştur. O zaman lik yaratması doğaldı. (laiklik) ve dış polıtikasına ^^ ABO gemıa dan sonra Ankara, Sovyetler ve (NATO, İsrail ile ilişkileri) uyTürkiye her zaman Ingıltere arasında eşit uzaklıkta duğu ölçüde kabul edebileceğıni banşçı bir politika gütbir polıtika ızlemiş, bu arada açıklayarak da olsa katıbnası müştür. Hiçbir ülkenın Almanya'nın Avnıpa"da ortaya Batıda öncelen bir duraksama toprağında gözü olkoyduğu tehlıke artınca Ingilte mamıştır. Ancak Atatürk'ün uyandırmıştı. Buna karşıbk re ve Fransa ile 1939"da üçlü ıt "ytırtta saJh, cihanda sulh" pa Türkiye, Kıbrıs Türkleri'nin can güvenliği için bir harekata 1992'de Sırplann Müslüman tifakı yapmıştır. 1941'de Al rolası, her ne pahasına olursa Boşnaklara uyguladığı hazırlanıyor ve 20 Temmuz 1974'de Adaya çıkıyordu. manva ile bir saldırmazhk pakü olsun banş isteği anlamına gelsoykınm ve bu olgu karşısında ımzafamakla savaşın dışmda kala mez. Türkiye'nin olası bir Batı'nın umursamazbğı ve aynı bilmek başansını göstermıştır. Bu saldınyı caydırmak ve banşı özellikle ABD'den güvence ve mesi karanna Araplar gibi yardım sağladığı bir gerçektir. olumsuz oy vermiş iken ABD yıl Almanya'da Yeni Nazilenn basanda Ismet tnönü başrolu oy korumak için güçlü bir ordu buTürkiye'nin bu gerçeğe ek ola ile ilişkilen gelışince, ona ayak Türklere karşı vahşi saldmlan namıştır. lundurmaya ve zamanında itti rak Batı ile yakın ilişkiler ara uydurmak ıçın 1950'de Israıl'i din farkı gözetme bakımından Savaştan sonra Türkiye, Sovyet kendilerinin nasıl çifte standart tehditleri karşısında ABD'nin des faklar yapmaya çabşması do masının iki nedeni daha vardır: tanımak zorunda kalmıştır. içinde olduklannı göstermışti. teğını sağlamışür. 1952'de NATO' ğaldır. Onemli bir nokta da şuBirincısi, hareket noktasını Bunun gibi Türkiye'de ka Bu arada 19921993 Bosnaya gırdıkten sonra da ABD ile ışbır dur ki Türkiye gibi nazik ve teh 1839 Tanzimat'a dek götürebiliğı içinde. bölgesınde bir güven ve likeli bir bölgede yaşayan devle leceğimız Batı uygarhğma ayak muoyu 19541960 Cezayir Kur Hersek iç savaşında Sırplann istikrar unsuru olarak kalmışUr. tın hem düşmanlannı caydıra uydurma süreadir ki Atatürk' tuluş Savaşfnı alkışlarken, hü Müslümanlara karşı insanbk Dengelen gözetme polıtikasında bilmek, hem de dostlannı yanıten beri Batı'nın hukuk sistemi kümet BM'de alınan kararlarda dışı saldınlan Türk kamuoyuşunu da hemen belırtelim kı ulusla nda tutabilmek için kimi "stratedaha çok Fransa lehine oy kul nu ve dolayısıyla Türk dış porarası ılışkılerde, genelbkle cepheler jik" kozlan olmalıdır. Boğazlar ni, devlet biçimini. değerler sis lanmıştır. litikasını etkılemeye başlamıştı. temini ve özellikle laik düzenini arasında gerginlik dönemlennde bunlann başında gelir. Batı paylaşmak, 2. Dünya Savaşı Çünkü Fransa bir NATO Çünkü Türkiye Osmanb'nın Türkıye'nin önemı artmakta, yumuşama dönemlennde ıse azal Doğu arasındaki yollar, ortak sonrasında da bu yolun son aşa müttefıki olmanm ötesinde, o bıraktıği mirasın koruyucusu hava üsleri, hatta "çekiç güç" masında demokrasi ve insan sırada maktadır. OECD devletlerinin obnaktan kaçınamazdı. Görü. Türkıye'nin önemli jeo gibi düzenlemeler. Türkiye'den haklannı benimseyerek Batı ile "Turkiye'ye yardm konsorsiyu lüyor ki laik Türkiye, ıstesin isA stratejik konıanu ona. bü kaynaklanan sınır aşan akarsu bütünleşmek olmuştur. mu" çerçevesinde önemli eko temesin, uluslararası ilişkilerde £& yuk devletlerle ıbşkilerin lar böyledir. Bağlı olduğumuz Hıristıvan dünyanın din farkı İkıncısi, geri kalmış bir ülke nomik yardımlar yapıyordu. * , de, bir yandan ya 7 2 tngiltere, Yunanistan'dan darbecileri çekmesini istedi J J J4 5 gözetmesi karşısında buna tepki göstermek zorunda ıdi. Bu tepkiyi Batının ürettiği "tnsan Haklan" silahıyla göstermesi anlambydı. Türkiye kendi sosyal (laiklik) ya da siyasal (demokrasi) düzenini doğusundaki ülkelere (İslam dünyası) benımsetmek için hiçbir zaman resmi bir harekette bulunmamış, propagandaya ginşmemiştir. Başka deyişle Türk hükümetleri ideoloji ve siyaset ihraç etmemiş, kendini model göstermemiştir. Hatta bu tutumunu Atatürk'ten beri. kimi komşulannın komünizm, köktendincilik ya da terorizmi Türkiye'de yayma kampanyalanna karşın sürdürmüştür. Hatta 70 yıldır hiçbir zaman bir komşusunun içişlerine kanşmamış, onlara karşı terorizmi ya da başkaca yıkıcı bir eylemi desteklememiş ve bir basın kampanyasına bile önayak olmamıştır. Türk diploınasLsinin 7/j niteliği dış polıtikanın J t \J başansında kuşkusuz önemli bir unsurdur. Diplomasimizde, belki milli özelliğimizin de etkısiyle, genellikle "pragmatik" tutum egemen obnuştur. Dogmalann ya da önyargılann etkisi çok azdır. Buna karşıhk zaman zaman bır devletin hoşuna gitmek için acele ve aşın jestlere kapıldığimız görülmektedir. Örneğin yeni bir devletın tanınması ıçin önce öbür ilgili devletlerin tutumunu yoklamak gerekirken, acele davranışlar obnuştur. (1961'den beri Mısır ile Birleşık Arap Devleti içinde yer alan Suriye'nin, bu bırbkten aynlma karan üzerine, onu derhal tanımamıan Mısır'ın sert tepkisini çekmesi, Filistin devletini ki gerçek devlet obnak için henüz ülke egemenliği yoktu ilk taruyan hükümet olinanın Araplan bile şaşırtması, kimi toplantılar için padişahhk döneminden kalma gerektiğinden fazla harcamalar yapılması alışkanlığı bizi çağdaşlık ve rasyonellikten uzaklaştırmaktadır. Bununla birlikte. son zamanlarda örneğin Türkiye'nin bir süre bekledikten sonra Yugoslavya'dan kopan yeni devletleri aynı gün (5 Şuba't 1992'de) tanıması gibi daha rasyonel tutumlara da tanık olmaktayız. Diplomaside her zaman güler yüzlü olmak, alttan almak gerekmez. Kimi kez muhatabımız bir süper devletın temsilcisi de olsa. eğer haklı olduğumuza inanıyorsak, kararbbk içinde kesin bir anlatımla, görüşümüzü ona iletmehyiz. Eziklik içinde. ipi kopanrsak zorluklar çıkar, kaygısına kapılarak ve elimizdeki kozlan unutarak gevşek davranmak bize çok şey kaybettırir. Durmadan gızbce ya da açıkça Türkıye'ye kötülük eden bır komşumuz için "bunu j siz dostumuzdan beklemezdik" I ya da "bu tutumunuz bizi üzdü" 1 gibi duygusal sözlen artık unutmalıyiz. Saygıb. ama vakarlı olursak etkınlık kazanınz. Hatta gereğınde bıraz somurtmak da kapıyi kapayıp gitmek de dıplomasıdir. Dışışlennde 1955 yilında bir "Enformasyon Dairesi" (sözcülük) kurulması kuşkusuz basın ile yararlı bir bağlantı olmuştur. Ancak bu dairenın başlattığı aylık "bülten" yayınlannın sonradan durması yazariar ve araştırmaalar için düş kınklığı yaratmıştır. Bugün uygar dünyada süreli bır yayın yapmayan belki tek dışışleri bızımkidir. Bunun gibi dışişlen arşivinin hala düzenlenmemiş olması, araştırmaalan. hatta bizzat Bakanlık servislerini geçmişteki gerçeklerle bağ kurmak olanağından yoksun bırakmaktadır. Demokrasi hem Tür1 1 kiye'yi Batı'ya daha / / çok yaklaştırmış. hem de Türk diplomasısine kamuoyunun katılımını güçlendirmiştir: 1930'lu yıllann ortalanndan beri dış politikasını Batıblarla uyum içinde yürüten Türkiye'nin 1946 yılında demokrasi sürecinı başlatması kuşkusuz onun Batı dünyasındakı saygınlığını arttırdığını, dolayısıyla ona stratejik nıtelikte yeni bir avantaj sağladığını unutmamak gerekir. Bu olgunun Türkiye'yi zamanla AT'ye entegre ettirecek önemb bir öğe olduğu söylenebilir. Basın ve televizyon artık dış politikayı eleştirebilmekte, hatta sorunlara çözüm yollan önermektedir. Bunun en belirgın göstergesi Kıbns, Bosna ve Azerbaycan sprunlannda ortaya çıkmıştır. Öte yandan eskiden olduğu gibi dış politika ile ilgili her şey sır değildir. 1. Dünya Savaşı sonrasında Başkan VVilson'un "Open dipJomacy" isteği belki de hiçbir zaman gerçekleşmeyecektır. ama gizlılık çok azalmış, ya da kısa ömürlü olmuştur. Dış politikada araştı/ ^S rmaların özendinbTie/ £ si. bilimsel seminerler düzenlenmesi çok yararlı olmaktadır. Bunun ıçin Batıda olduğu gıbı bızde de araştırma merkezlen kurulmaya başlannuştır. 1965"te Istanbul'da Iktısadı Kalkınma Vakfı. 1978de Ankara'da Dış Politika Enstitâsu. 1980'de Istanbul'da SİSAV ve 1984te bueunkü adıyla •'Ortadoğu ve Balkan fncelemeteri Vakfi" kurulmuştur Bu arada gene lstanbulda kurulan TÜSES. Mülkıyehler Bırliğı. AYBAY ve Tarih Vakıflan, çalışmalannda dış pobükaya da yer vermektedırler. Devletın deitekkmesi aerekır Boğazlar ve Dünya Banşı Montreux Konferansı, dün Boğazlara verilecek yeni rejimi tayin eden mukavelenin tümünü görüşerek esas itibariyle işini bitirmiştir. Konferansa katılan delegeler, bugün nisbeten az bir zamanda, çok tartışmalı bir işi nihayet en iyi şekillerine bağlamış olmak kanaatinden gelen bir kalb rahatıyla, güzel bir tatil günü geçirecekler ve yarın aksam yeni mukaveleyi şenlikle, şetaretle imza etmege hazırlanacaklardır. Bu eser onların kendi eseridir, onu severek ve sevinerek imza edeceklerdir. Bu yeni rejimle devletler Boğazlarda sulhü bozabilecek bir zayıflık sebebini ortadan kaldırmış ve böylelikle dünyanın bu tarafında belki bütün Avrupa'yı içine alan hizmeti görmüş oluyorlar. Barışın zayıflıkla değil, ancak kuvvetle tutulabileceği son zamanların yeni yeni delilleriyle bir kere daha ve kesin olarak sabit olmuş bulunuyor. Çanakkale'ye verilmesi hazırlanan yeni rejimde, fazilet ve medeniyet vardır. Insanlığın kendisi üzerine en büyük idealini kurduğu Milletler Cemiyeti bile kaba kuvvetlerin taşkınlıklarından adeta rflas etti denilecek çok fena bir duruma düşmüş olduktan sonra Boğazlara ait haklı isteğimiz üzerinde nihayet devletlerin müsbet bir ittifak vücude getirmiş olmaları kırılan umutları tamir eden bir hamle gibi telakki olunabilir. Bu son milletlerarası belgesinde, barışa hizmet fikrinin bir açık iyi niyeti vardır da onun için. Boğazlar rejimi en doğru ve en haklı olarak ancak böyle bir değişiklikle ıslah olunabilirdi. Dediğimiz gibi artık yeterli bir açıklıkla bir kere daha anlaşılmıştır ki banşı ayakta tutabilmek için dahi hayale değil. hakikate, yani kuvvete dayanmak lazımdır. Özellikle içinde bulunduğumuz devirde herhangi bir milletın emniyeti savaş ve barışın başlıca unsurudur. Ve yalnız o millete ait savaş ve barışın değil, milletlerarası savaş ve barışın. Çanakkale ve Karadeniz Boğazları herkesten ve herşeyden evvel Türkiye'nin güvenliğiyle ilgili en hassas noktalarıdır. Bu güvenlığin o çok hassas noktalarda az çok eksik olması Türkiye'den başlayarak dünya banşını karıştıracak bir zayıflık sebebi teşkil ederdi. Savaş zayıf noktalara hücum heves ve ihtiraslarmdan doğan bir hastalıktır. Dayanıklı vücutlara mikroplann hiçbir etki yapamadıkları fizyolojik bir hakikattir. Çarpışmaya ve kavgaya imkan vermeyen kuvvetli durumlar barışın direnme gücünü teşkil eder. Yalnız biz değil, dünya rahat etmek için Boğazlar tahkim edilmeliydi. Biz Türkler orada barışa bekçilik edeceğiz. Gerçekte meselenin yalnız Türkiye bakımından bizim milli mefaatierimize böyle uygun düşmekten ibaret bir tek cephesi yoktur. Boğazlar Türkiye'yi Avrupa'ya bağlayan ve devrimci Türkiye Cumhuriyetini Avrupalı milletler ailesi içine katan çok önemli köprübaşlarıdır. Boğazları muhkem ve emniyetli bir vaziyete koymakla hem Türkiye Cumhuriyetinin insanlık tarihine ilave ettıği parlak varlığa layık olduğu kıymet verılmiş, hem bu kadar canlı bir banş eser ve unsuruna hürmet gösterilmiş olurdu. Boğazlarla ilgili olan yalnız biz Türkler değiliz. Şimdi mesele halledilmiş olduktan sonra daha açık söylemekte beis görmeyiz ki, onlarda Türkiye'den sonra Karadeniz'de kıyıları bulunan devletlerin de kuvvetli ilgileri vardır. Turkiye'ye nisbetle ikinci derecede bile olsa Boğazlar onlar için de her halde ve her ihtimale karşı daima güvenlik içinde bulunmak lazım gelen geçit noktalarıdır. Nihayet bu geçitler dünya ticareti bakımından bütün dünya milletleri hesabına daima emin durumda bulunmalıdır. Bütün bu emniyetleri Boğazların hakimi olan Türkiye Cumhuriyeti sağlayabilirdi. Fazla olarak kendi hayati emniyetinden dolayı Türkiye Cumhuriyeti'nin buna başka türlüsü düşünülemiyecek bir mecburiyeti de vardı. Biz üstümüze düşen bu görevi gerektiği gibi yerine getirebileceğimiz konusunda komşu dostlarımızdan başlıyarak bütün dünyaya inanç ve güven vermiş bulunuyoruz. Boğazlara verilmesi hazırlanan yeni rejim. Yakın Doğu'da ve hatta bütün Doğu'da mevcut ve büyük banşçı kütleyi alabildiğine kuvvetlendirmiş bulunmaktadır. Balkan Paktı'na henüz dahil olmamakla beraber Bulgaristan bile Boğazlar meselesinde haklı tarafı tutan dostça açık bir durum göstermekte tereddüt etmemiştir. Yeni Boğazlar rejimiyle orta Avrupaya ve belki daha ilerilerine kadar etkili bir banş durumu sağlamış devletler bu eserleriyle her zaman iftihar etmeğe hak kazanmış bulunuyorlar. (Cumhuriyet19 Temmuz 1936) P Atatürk Kurtuluş Savaşı'nda Sana borçluyuz ta derinden! Çünkü yurdumuzu sen kurtardın Hasta. yorgun düşmüştük. Yaralanmızı lyice sardın. Yiğittin, inanç doluydun, yapıaydın. Sanatkardın, denizler kadar engin; Kimsenin görmedığini görürdü Sevgiyle bakan gözlerin. Dedin kı: Bu millet. bu büyük millet Yüzyıllar boyunca geri kalmış: Bu yurt. bu güzel yurt, bizim yurdumuz Her yanından yaralar almış Dedin kı: Bir güzel savaşmalı Kurmak ıçın yeniden; Bilgiyle. inançla, coşkunlukla "Öğün, çalış. güven!" Sana borçluyuz ta derinden! Işığısın bu yurdun. Dibmizi, ulusalbğımızı öğrettin bize, Çünkü Cumhuriyetimızı sen kurdun. Hürriyeti sen yaydın ıçımize, Halkçıyız dedin halk içinden. İnançta hür yetiştirdin bizi, Sana borçluyuz ta derinden! Devrimlerie yüceltti, çok yüceltti, Bu milleti temiz ellenn. Sana borçluyuz ta derinden En büyüğü Mustafa Kemal'lerin! Davullar zurnalar döğende Biz seni hatırlanz! Binip trene gezende Biz seni hatırlanz! Önce adını öğrenir çocuklanmız Eb kalem tutup yazanda. Binler yaşa, yurdumuza hizmeti büyük Kemal Paşa! ölümsüz insan! Şanb Atatürk! CAHİT KÜLEBİ
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear