Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
Amerika'da Yeni Saö: Din ve Politika Amerikan halkını büyuk çapta etkileyen bir lider daha vaı. Papaz Jerry Falwell. Her pazar yaptığı televızyon vaazıyla milyonlarca Amerikalıya seslcniyor; onları tncil'e dayalı bir devlet yönetimine ve Isa'nın geleneksel değerlerine sahip çıkmaya çağırıyor. Falwell de Reagan gibi Amerika'nın tüm geleneksel değerlerine sahip çıkarken, bu değerlerin koruyucusunun Tanrı ve Reagan olduğunu söylüyor. Din, seçımlere bu denli alet ediliyor ve Reagan din ve polıtikanın birbirınden aynlamayacağına ve Tanrı buyurduğu için kendisinin Başkan olmak istediğini söylüyor. Papaz Falwell'in Amerikan halkı üzerinde çok buyük gücü var. Televizyon programının yanı sıra "Moral Majority" (Ahlaki Çoğunluk) diye adlandırılan "Fundamentalist" Hıristiyanların lideri (1910'larda Amerikalı prutestan muhafazakârların başlattığı bir akım). Fundamentalistler akıl almayacak bir hızla büyüyorlar. Eskiden sade Protestanlardan oluşan bu akım şimdi kapılarını Katoliklere ve Yahudilere de açıyor. Şu anda 110 bin kiliseleri var. Her yıl 5 bin yeni kilise açıyorlar. Yasalara rağmen, bir kısmı çocuİdarını laik okullara göndermıyor, Darwin'in evrim kurarnını reddettiklerınden Incil'e göre Yaradılışın öğretildiği kendi okullarına yolluyorlar. Günde ortalama üç yeni Fundamentalist okulu açılıyor. Sırf geçen yıl açılan bu tür okıılların sayısı binin üstünde. (CBS, "60 Minutes", 23 Eylül, 1984). Bu gidişle Falvvell Amerika'nın Anayasa Mahkemesi üyelerini de belirleyecek diyor, Mondale. Reagan, Anayasa Mahkemesi Uye adaylarıınn kürtaja karşı olduklarını yansıtan bir and içmelerini istiyor... Kürtaja karşı olan Fundamentalistler zaman zaman şiddete de başvuruyorlar. lncil'in dinsizlere ve komünistlcrc karşı militanca savunulması gerektığini söyleyen Falvvell müritlerine de "Tann'nın Piyadeleri" diye sesleniyor. Geçtiğimiz yıl içinde Amerika'da kundaklanan ya da bombalanan kurtaj kliniklerinin sayısı 19. Böylece, papaz Falwell ve "Ahlaki Çoğunluğun" desteğini alan Reagan sağ totaliter rejinılerin geleneksel üç simgcsinidin, bayrak ve aıle sahiplenmiş oluyor. Amerikan ordusunun Grtnadaadasınıişgalihalk tarafından coşkuyla karşılandı. Seçimlerden sonra Amerika'nın l\ikaragua'ya da çıkartma yapacağı soyleniyor. Gonüllü olarak Amerikan ordusuna başvurular son yıllarda rekor düzeyde. hcilik Örgütu, Oenç llırisüyanlar Derneği (YMCA) gibi çeşitli kuruluşlar aracılığıyla Amerika'nın değerler ve inançlar sistemi genif bir kltleye genç yaştan aktarılıyor. Amerikan halkının yüzde 92'sinin Latin Amerika'daki dost ve düşman devletleri birbirinden ayıramadığını gösteriyor. Savaş politikasını destekleyen halk, kimınle savaşacağını bile bilmiyor. Reklam ve propaganda yöntemleri sade seçimlerde değil, hükümetin dış ve iç politikaların kamuoyunda oluşturmasında, kararlaştırılan politikalar doğrultusunda halkın koşullandırılmasında da büyük çapta kullanılıyor. Oeorge Orwell'in "1984" kitabında totalıter toplum, rejimin kitlenin dili ve düşüncesi, kısaca simgeleri üzerindc kurduğu dcnetimle sağlanmıştı. Amerika'da bu yıl aydınlar Orvvell'in kitabıyla 1984 Amerika'sını karşılaştınyor, günlttk yaşantılannda uygulanan psikolojik denetleme yöntemleriyle yeni tür bir totaliter toplumun şekillendiğinden endişeleniyorlar. Gerçekten de hemen herkesin gerek düşuncesi gerek göruntüsüyle birbirine benzediği, beıuemek istediği, iıısanların tekdüzeleştiğı bir ülke Amerika. Kullandıkları kokudan okudukları kitaba, yabancı Ulkelere ilişkin tutumlarından cinsel birleşme biçimlerine kadar birbirine benzeyen, sanki tek elden yönetilen ve koşullandınlan bu toplum, aynı zamanda Erich Fromm'un 21. yuzyıl için en büyuk korkusuna şimdiden bir ölçüde benziyor. "Bir toplumun güçlii ve mükemmel bir makineye dönüştürülmesi, yani halk dahil her şeyin merke/i bir makinenin parçusı olması, sonuçta faşi/mi kaçınılmaz kılar." (To Have or To Be, 1981). • KAYITSIZLAŞANLAR' Oy kul Kutüğe Oy kullanacak yazılma lanma yaştakioranı oranı lerin sa(%) (%) yıaı (milyon) 137,7 16,4 8,2 12,3 15,9 35,7 25,6 43,6 24,1 52,8 33.4 7,1 6,9 44,2 14,9 68,4 60,0 36,3 44,7 52,7 62,0 70,6 75,8 74,6 76,5 56,6 73,7 50,3 77,8 50,8 60,9 50,5 29,9 35,7 43,1 54,6 64,4 69,3 65,1 70,9 48,0 67,0 41,2 71,1 42,1 Sosyal grup Beyazlar Sıyahlar Ispanyol kokenlıler 1820 yaş grubu 2124 yaş grubu 2534 yaş grubu 3544 yaş grubu 4564 yaş grubu 65 yaşından büyük olanlar Yöneticiler ve uzmanlar işçıler Serbest çalışanlar Işsızler Ev sahipleri Kiracılar B i r ABD Başkanının Satılışı Politikacıların bu simgeleri Amerikan halkına inandırıcı bir biçimde aktarmasında siyasi propaganda ve reklam şirketlerinin beİirleyici bir rolü var. Başkan adaylannın reklam şirkctleriyle ilişkisi açık bir şekilde ilk kez "1968; Bir Cumhurbaşkam'nın Satılışı" adlı Nixon'un seçimini anlatan bir kitabın yayınlanmasıyla ortaya çıktı. Artık Amerikan halkı, Başkan adaylannın piyasaya yeni surulen bir diş macunu gibi tanıtılmasını ve pazarlamabinı son dercce doğal karşılıyor. Adayların televızyon aracıhğı ile yürüttükleri kampanyalarında içerık ve düşünce ycrine bir güzellik yanşması gibi görüntü ve makyaja önem veriliyor. örneğin bu yıl Reagan'ın kampanyasını aralannda PepsiCola'nın da reklamlarını yapan bir uzmanlar grubu yönetiyor. Uzmanların ıki önemli özelliği var: Hepsinin reklamcılıkta çok başarılı bir teknik eleman olması ve özellikle hepsinin politikadan hiç anlaınamalan, politikayla ilgilenmcmulcrı, reklamlarında herkese hoş gelecek, Amerika'yı güzel ve güçlü göstcrecck sımgeler kullanan Reagan'ın seçim kurmaylan, kampanyalarına politika bulaştırmak istemiyor (Concord Daily Monitor, 6 Ekim, 1984). Her ne kadar demokrasilerin gücu bilinçli seçmenlerden kaynaklanıyorsa da, Amerikan seçmeninden beklenen, özellikle bilinçsiz olmalan. örneğin anketler, Reagan ve Pentagon'un askeri politikasını Amerikan halkının desteklediğini gösteriyor. Ancak gene ank^ler, bilgi edinme kolaylığı açısından da Amerika dünyanın en özgür toplumlarından biri. Ülkenin savunma stratejiierinden geçmiş dış politikalarımn içyüzune ilişkin bilgileri İıerhangi bir halk kütuphanesinde kolayca bulabilirsiniz. Ülkenin en tutucu eyaletlerinde bile, Amerika'nın birçok üniversitesinde şubesi olan Nükleer Savaşı önleme Birliği (United Campuses to Prevent Nuclear War) Universitesı bütçesinden de yararlanarak Barış Haftaları düzenliyor. Kimi üniversıte hocaları bu haftalara öğrencilerinin katılımını, dünya sorunlarına duyarlılıklarını geliştirir düşüncesiyle, derslerinin bir parçası yapıyor. Ancak bu tür toplantıları düzenliyenlerin en büyük şikâyeti kitle katılımı sağlayanıamak, seslerini radyo, televizyon gibi kitle iletişim araçlanyla halka duyuramamak. Askcrc gitmemek ve sıyah hakları ıçın eylemlerde bulunmak gıbı nedenlerden on kez hapse girip çıkan Savaşa Karşı Direnme örgütü'nün (War Resisters League) eski genel sekreteri Roodenko, "Amerika'nın en tutucu yorelerinde bile yeni bir diizen için yaygın bir arayış var, ama kitle desteginden yoksun," diyor. Bugün Amerika'da uygulanan ekonomipolitika sonucu halk giderek aşağı doğru sınıf değiştiriyor, yoksullaşıyor, düzen dışına itiliyor. Böylece her ne kadar kitle iletişim araçları ve psikolojik yöntemler başarılıysa da, bu başarı giderek daha az sayıda ınsan üzerinde sağlanabıliyor. Toplum dışına itilen gençler, azınlıklar, giderek egemen duzene kayıtsızlaşıyor, kendi ayrı dünyalarını oluşturuyorlar. Ama aynı zamanda sırf artan sayısal güçleriyle bile 21. yuzyılda yeni bir güç oluşturmanın potansiyelini taşıyorlar. Uzmanlar ise altıyedi kuşak sonra Amerika'da beyazların azınlıkta kalacağmı söylüyor (New York Times, 2 Ekim 1984). Toplumun bu denli kayıtsızlaşması bir yandan egemen duzenin gelecekte geçerliği açısından büyuk bir tehlike oluştururken, bir yandan da falan filan muhalefet potansiyelinin dışarı itilmesiyle, Amerika'nın egemen duzenin çıkarları doğrultusunda yönetilmesinı, yönlendırılmesini ve koşullandırılmasını ko laylaştırıyor. Reagan yönetiminin başansıuı kısmen de bu olguda aramalı. Ancak Amcrikalıların giderek yaşadıklan düzene kayıtsızlaşması, Abraham Lincoln'un bir zaman dediklerini de doğrular gibi.: "tnsanların kimini her zaman aldatabilirsin, hepsini ise bazen. Ama insanlurın hepsini her zaman aldatamazsın." ABD'de etnlk yapıyla sosyal yapı arasında büyük bir benzerlik var. Genelde siyahlar ve ylne çoğunlukla att sınıfı oluşturan Ispanyol kökenlller, beyazlara oranla daha az oy kullanıyor. Bunun dıştnda serbest meslek sahipleri ve yönetlci konumdakiler Isçllere, yaşlılar gençlere, ev sahipleri klrada oturanlara oranla daha çok oy kullanıyor. Genlş bir kesim seçmen kütüğüne bile yazılmıyor. Kitle ileşitim araçlarının yarattığı "mullu, müreffeh ve milliyetçi Amerika'nın" yanı sıra, giderek buyüyen ve egemen düzene sırt çeviren gençler, göçmenler ve yoksullann oluşturduğu bambaşka bir Amerika var. lstatistikler, bu grupların zenginler, beyazlar ve yaşlılara göre daha az oy kullandığını, hattâ seçmen kaydını bile yaptirmadığını gösteriyor. örneğin 1980 seçimlerinde beyaz'ların yüzde 60.9'u oy kullanırken, aynı oran LatinAmerika asıllılar için yüzde 29.9 ya da, 1820 yaş grubu gençlerin sade yüzde 35.7'si oy kullanırken, 4564 yaş grubunun yüzde 69.3'ü oy kullanıyor. (Amerikan Niıfus Burosu tstatistikleri, 198283). Bununla birlikte küçük bir azınlık, dernekler, üniversiteler ve ilerici din adamları aracılığıyla çevrelerini etkilemeye çalışıyor. Toplanma, hükümetin faaliyetlerine ilişkin Insanların Hepsini Her Zaman Aldatamazsın ABRAHAM LINCOLN Tum bu gelişmeleri değerlendirirken unutmamak gerekir ki, kitle iletişim araçları ve psikolojik yöntemler ancak erişebildikleri kişiler üzerinde etkili olabılir. Konuya bu açıdan bakıldığında ıki Amerika görüyoruz. ()y verenler vc oy vermeyenler. Başkanlık seçinılerinde oy kullanmayanların sayısı ve oranı son yirmi yıldır giderek çoğalıyor. öyle ki, son başkanlık seçimlerinde seçmenin nerdeyse yıizde 50'si oy kullanmamış. Başka bir deyişle Amerika'da "demokrasi oyunu" giderek daha az oyuncuyla oynanıyor. Seçılen tüm başkanlaı azınlık oylarıyla iktidardalar.