Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
StYASET 84 güven ve özel girişimi fazla önemsemeyiş, farklı ideolojik nedenlerle de olsa, gerek solda, gerek sağda hâkim olan tutumlardı. Buna karşılık bugün, devlete güvensizliğin ve özel girişimin yaratıcılığına inancın, gerek sağa gerekse (komünistler dışındaki) sola egemen olduğu söylenebilir. Kapitalizm "liberalizm" adı aitında kabul görmektedir. Siyasal terminolojinin okyanusu aşıp Amerika'ya ulaştığında büründüğü garipliklerin bir örneği de, liberalizmin orada Avrupa'da taşıdığı anlamın tam karşıtı bir anlama gelmesi. Avrupa'da "liberalizm" 18. yüzyılın sonunda kazandığı anlamı korumaktadır. Liberal, devlet müdahalelerinin asgari düzeyde tutulmasını; siyasal, kültürel ve ekonomik konularda bireye azami özgürlük tanınmasını savunan kimsedir. Amerikalı ve Avrupah liberallerin ortak olduklan yan (tabii ki, çifte standart uygulamamalan koşuluyla) insan haklarına saygı duymalarıdır. Avrupa'da, daha doğrusu kıta Avrupa'sında, "mııhafa/akftr" her şeyin olduğu gibi kalmasını isteyen kişi anlamına gelir. Bu tanımın, örneğin Margaret Thatcher'a pek uymadığı ortadadır. Avrupa'nın günümüzdeki gerçek muhafazakârları, son 40 yılda egemen olan sosyalist felsefeye bağlılıklarını koruyanlardır. ALvrapa'da genel eğilinı liberal JEANFRANÇOIS REVEL BRANKO LAZITCH irkaç ay önce ltalya'da sosyalist Başbakan Bettino Craxi, parlamentoda komünistlerlc bir yıl süren bir müeadeleden sonra, nihayet ünlü scala mobileyi, yani ücretlerin otomatik olarak fiyatlara göre endekslenmesi sistemini yürürlükten kaldırdı. Bu sistem, yıllardır ltalya'da sanayi ilişkilerinin altın kuralı ve yüksek enflasyonun ana kaynağı olmuştu. Ispanya'da sosyalist Başbakan Felipe Gonzalez, sendikalarla süren görüşmelerden sonra, ekonomik nedenlerle işçi çıkar B rarlanma olanağı kalmayan işsizler sorunu var. BütUn Ucretler, özellikle kamu görevlilerinin ücretleri dondurulmuş durumda ve komünistler bütçe lehinde oy vermeyi reddetmekte. Portekiz'de sosyalist Başbakan Mario Soares, 1975 yılındaki devletleştirmelerin olumsuz etkilerini azaltmak amacıyla özel girişimi ve özel bankacılığı özendirmeye çalışıyor. Günümüzün sol iktidarlan piyasaya içtenlikle inanıyorlar ve istikrar önlemleri uyguluyorlarsa, muhafazakâr ve ılımlı hükümetlerin de aynı şeyleri yapmalarında şaşılacak bir şey yok. Danimarka'da 1982'de üevletin ekonomik yaratıcılığına güven ve özel girişimi fazla önemsemeyiş, farklı ideolojik nedenlerle de olsa gerek sağ gerekse sola egemendi. Günümüzde ise devlete güvensizliğin ve özel girişimin yaratıcılığına inancın gerek sağa gerekse (komünistler dışındaki) sola hâkim olduğu söylenebilir. sa'nın muhalif, hatta bazı sosyalist politikacılarının şimdi bankaların yeniden özelleştirilmesini gündeme almalarında şaşılacak bir taraf yok. Daha az devlet müdahalesini savunan bu yeni eğilim, yalnızca ekonomiyle de sınırlı değil. Kültürel bir olgu. Fransız kamuoyunun, hükümetin devletçe yönetilen tek bir eğitim sistemi kurma projesine neden karşı çıktığını açıklayan da bu kültürel olgudur. Devlet tekelindeki Fransız Televizyonu ise, çökme ve parçalanma aşamasına gelmiş bir sömürge imparatorluğunu andırmaktadır. Hem yaratıcılıktan hem de inanılırlıktan yoksun olan bu kurumun birkaç yıldan daha fazla dayanabileceğine artık kimse inanmıyor. Avrupa'nın gerçek muhafazakârları "Sosyalist" tam doğru terim değil. Geçmişle bugün arasındaki ayrım, devlete öncü SOARES CRAXİ GONZALEZ IHyasaya Inançlan içten mi? ma konusunda şirketlere daha büyük bir esneklik sağlayan anlaşmayı imzaladı. Yalnızca komünist sendika, Commissionen Obreras anlaşmaya karşı çıktı. Fransa'da sosyalist Başbakan Laurent Fabius, kârlılığın, daha az toplam vergilemenin ve düşük gelir vergisinin güçlü bir savunucusu olduğunu ortaya koydu. Bu ülkede şimdi bir "yenl yoksullar", yani sol iktidarın sosyal harcamaları kısmasından sonra herhangi bir sosyal yardımdan yaıktidara gelen ve 1984'te yeniden seçilen dört partili merkez koalisyonu, enflasyonu aşağı çekmeyi başardı. Hollanda'da da Uç partiden oluşan ılımlı hükümet, 1982'den bu yana kamu harcamalarını azalttı. Güçlü Kömür lşçileri Sendikası'na karşı mücadelesi ve tngiliz sanayiinin sislcmli olarak özelleştirilmesi politikası ile Ingiltere Başbakam'nın bir çeşit "muhafazakar devrim" yapmaya çalıştığını da kimse inkâr etmeyecektir. Söz konusu istikrar önlemleri ekonomik güçlüklerin zorladığı pragmatik çözümlerden ibaret olsaydı, tüm bunlar fazla bir önem taşımayabilirdi. Ne var ki, önlemler pragmatik çözümler olma niteliğini çok aşmakta. Bunların ardında yeni bir anlayış, serbest piyasa ekonomisinin yoksulluğa ve işsizliğe karşı mücadelede bile daha üstün ve daha üretken olduğu görüşü yatıyor. Avrupa'da muhafazakâr, her şeyin olduğu gibi kalmasını isteyen kişi anlamına gelir. Bu tanımın örneğin Thatcherla pek uymadığı ortadadır. Avrupa'nın günümüzdeki gerçek muhafazakârları, son 40 yılda egemen olan sosyalist felsefeye bağlılıklarını koruyanlardır. bir görev yüklemek isteyenlerle, topluma yine daha büyük bir özgürlük tanınmasını savunanları ayıran çizgiden geçiyor. Bu çizgi zorunlu olarak sağ ile solu ayıran çizgiyle örtüşmüyor. tspanya'da Felipe Gonzalez, sendikaları işsizlikle mücadele etmek ve yeni iş alanları açmak için, işçi alma ve çıkarmada işverenlere daha büyük bir esneklik sağlanması gerektiğine inandırmaya çalışıyorsa, bu soicu değil Frankocu gelenekle bağlarını koparıyor demektir. lspanya'da işten çıkarmayı hemen tamamen yasaklayan Franko'nun paternalist (devlete babalık rolü yükleyen) sosyal kanunlarıydı. Ve ltalya'da Bettino Craxi her yıl milyarlarca dolar kaybeden, devlet işletmelerini denetlemekle görevli merkezi kurum Instituto per la Ricostnızione industriale'yi suçlarken, bu bürokratik kuruluşun 1933'te Mussolini tarafından icat edildiğini nasıl unutabilir? Hitler gibi Mussolini de (büyük kısmı) dcvletleştirilmiş bir banka sistemi aracılığıyla ekonominin tümünün denetlenebileceğini keşfetmişti. Fransız sosyalistleri 1981'de bunu yaptıkları zaman da amaçları aynıydı. Fran Liberalleşme özlemi Ne var ki, Avrupa'nın her yerinde gözlenen liberalleşme özlemi, her zaman liberalleşmeyi gerçekleştirecek kadar güçlü değil. Milton Friedman'ın deyişiyle "statükonun egemenligi" çok güçlü. Yine de, entelektüel alanda geçmişle koparılan bağlar çok dikkat çekici. On yıl kadar önce çoğu bilim adamı, öğrenci, siyasi yazar ve gazeteci Marx, Mao, Marcuse, Galbraith ve Sartre'dan alıntı yapardı. En tutucu yazarları Keynes idi. Bugün bu adlar ortadan kalktı ve yerlerini Hayek, Schumpeter, von Mises, Friedman ve Debreu gibi moda isimler aldı. özellikle Fransa'da, bir sempozyum ya da tartışmaya katılabilecek, hele yetenekli bir Marksist teorisyen bulabilmek olanaksız hale gelmiştir. (Burada komünist olmayan bir Marksisti kastediyoruz. Aksi durumda, ne diyeceğini önceden kestirmek çok kolay). Sanırız, Avrupalılar çok yakında Marksistleri, hâlâ çok sayıda bulundukları ABD'den getirmek zorunda kalacaklar. Yarım yüzyıl ya da daha fazla bir zaman süren bürokratik alışkanlıklar ve sosyalist eğilimlerin bir anda yok olacağını ya da tersine döneceğini beklemek hayalcilik olur. Avrupa'da çok eski gelenekler merkezi devlete ya da bürokratik yapılara büyük güç vermektedir. Kesinlikle söyleyebileceğimiz tek şey, ana akımın şimdi ters yönde olduğudur. Sosyalizm açısından bu değişmeden çıkarılması gereken en ilginç ve önemli sonuç, tarihte ilk kez Avrupalıların ezici çoğunluğunun açık toplumu korumak istediği ve kollektivist ihtirasa kapılmayı reddettiğidir. JeanFrançois Revel'in son kitabı How Democracies Perish/ Demokrasiler Nasıl Yıkılır / adını taşıyor. Branko Lazitch, Biyografik Komintern Sözlüğü'nün yaıarıdır. Revel vc Lazitch 'in aklardığımız makaleleri The Wall Street Journal'ın 23 Ekim 1984 tarihlt nüshannda yayınlandı. Her iki yazar da muhafazakâr eğiUmleriyle tanımyorlar. Cjünümüzün sol iktidarlan piyasaya içtenlikle inanıyor ve istikrar önlemleri uyguluyorlarsa, muhafazakâr ve ılımlı hükümetlerin de aynı şeyi yapmalarında şaşılacak bir şey yok. Liberalizm adı aitında kapitalizm Ikinci Dünya Savaşı'nın sona ermesinden bu yana Avrupa'da devletin piyasaya; kamu girişiminin özel girişime; yukarıdan planlamanın aşağıdan inisiyatiflere üstün olduğu konusunda genel bir uzlaşma egemendi. Devletin ekonomik yaratıcılığına