Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
14 CUMHURİYET DERGİ Zeena Parkins Feminist tınılar... HALİL TURHANLI "Öteki" müziğin önde gelen temsilcilcrinden biri olan Zeena Parkins, elektro harpı değişik tekniklerle çalan, bu çalgıya yeni işlevler kazandıran, elektronik ve akustik arasında hassas bir denge kuran, kompozisyonda ve özgür doğaçlamada aynı ölçüde başarılı olan, solo çalışmalarının yanı sıra, pek çok ortak projede de imzası bulunan hayli üretkenbirmüzisyen. MichiganDetroit doğumlu. Müziğe klasik piyano eğitimi alarakbaşladı. Harpıyardımcı çalgıolarak seçti ve bu çalgıda yeni potansiyeller keşfetti. Elektro harpı yeniden tanımladı. Parkins, 1970'lerin sonlannda, Detroit'da müzik eğitimi gördüğü yıllarda para kazanabilmek için Janus Circus adlı bir tiyatro topluluğunda kostüm ve sahne tasarımcısı olarak işe başladı. Ne ki, kısa sürede topluluğun her şeyiyle, hatta finans işleriyle ilgilenmek zorunda kaldı. Janus Circus'un çıktığı bir Avrupa turnesinde Chris Cutler ve Lindsay Cooper ile tanıştı. Bâbil'den Haberler adlı toplulukta onlarla birlikte çaldı. Cooper o dönemde aynca, Avrupa Feminist DoğaçlamaTopluluğu adını taşıyan, doğaçlamayı feminist eylemcilikle kaynaştıran, özgürleştirici bir strateji olarak benimseyen ve bilinç yükseltmede doğaçlamadan yararlanan bir kolektivitenin içindeyer alıyordu. Cooper'dan doğaçlamanın kadınların ken dilerini özgürce ifade edebilmeleri açısından ne denli önem taşıdığını öğrendi. 1980'lerin ikinci yansında (NYC) Lower East Side'a yerleşen Parkins buradaki doğaçlamamüzisyenleriarasınakatıldı.John Zorn, Eliot Sharp gibi avantgardist'lerle çahştı. Doğaçlama topluluklarında, John Zorn'nun Cobra projesinde, Butch Morris'in topluluğunda yer aldı. John Zorn, değişik yöntemlerle çağrışımlar uyandırarak müzisyenlerin yaratıcılıklarını tetikliyordu. Butch Morris ise, Charles Mingus'ın 60'lardaki atölye çalışmalarında geliştirdiği bir anlayıştan esinlenen yöntemlerle yaratma sürecinde müzisyenlere rehberlik ediyordu. Parkins'ın Lower East Side'da tanıdığı müzisyenlerden biri de viyolonselci Tom Cora idi. Cora'nın gitarcı Fred Frith ile ortaklaşa yürüttüğü Skeleton Crew projesine üçüncü müzisyen olarak katıldı.Gitar telleri takılmış, pedal mekanizması değiştirilmiş, kristalize tınılar çıkaran elektro harpı Skeleton Crew'ün müziğine değişik bir renk ve parlaklıkgetirdi. "Öteki" müziğin önde gelen temsilcilerinden biri olan Zeena Parkins'ın Isabelle isimli albümü, 20. yüzyılın başında ölen göçebe bir kadın yazarın adını taşıyor. Hayatmı konaklayarak geçiren Isabelle Eberhardt'ın... Isabelle albümü Isabelle albümündelsabelle'nin serüven dolu yaşamından yola çıkarak göçebe ve melez bir müzik yarattı. Odamüziği, doğaçlama, KuzeyAfrika nağmeleri.Ortadoğuritimleri, davulcu Ikue Mori'nin motorik vuruşları... Göçebe özne olarak kadının sesini duyuran bu albüm, yasaların ve kurumların olmadığı bir coğrafyaya açılan yolları işaret ediyor. Parkins, avantgardist koreografların ve dans topluluklarının çalışmaları için kompozisyonlar yazdı, video sanatçıları ve ses tasarımcılarıyla ortak projeler gerçekleştirdi. Zeena Parkins ve koreograf Jennifer Lacey ortaklaşa gerçekleştirdikleri Shot adlı çalışmalarında iki ayrı bakışı ele aldılar: Dal gın bakış ve sahiplenen, taciz eden bakış. Bunlardan ilkinde göz (bakan özne), gördüğü karşısında adeta büyülenir, kcndindcn geçer. Gördüğü, ama tam olarak bilemediği hakkında bilgi edinmeye, onu tanımaya ve onun sırrını çözmeye çalışır. ikinci tür bakışta ise, göz ötekileştirir, nesnelleştirir. Zeena Parkins'ın ve video sanatçısı Jeanne Higgins'ın ortak imzasını taşıyan Arch (Kemer) adlı multimedya performansı ise beden ve şehir arasındaki ilişkiyi ele alan, özellikle Elizabeth Grozs'un düşünceleri ışığında çözümlenebilecek kavramsal bir çalışma. Beden, sosyokültürel bir inşa. Kültürce belirli ölçüler ve kalıplar içine sokuluyor. Belirli bir çerçeveye sığdırılıyor. Organize ediliyor, organların işlevleri dahi normlara bağlanıyor. tnşa edilmiş şehir de bedenin bu soy bir inşasında, biçimlendirilmesinde ve cinsiyetlendirilmesinde etkili oluyor. Elizabeth Grozs'un da belirttiği üzere, formdan yoksun kalıpsız beden çok zengin potansiyeller de taşıyor. Bu potansiyeller sayesinde disiplin rejimlerine, dışarıdan yapılan müdahalelere direniyor. Sonuçta, beden ve şehir arasında gerilimli bir ilişkisi ortaya çıkıyor. Parkins ve Higgins, Arch'ta sözkonusu ilişkiyi işliyorlar.0 Isabelle Eberhardt Zeena Parkins daha başka avant rock topluluklarında da çalıştı. Gay müzisyen Chris Cochrane ile birlikte No Safety adlı topluluğu kurdu. Şarkı yapısını dıştalayan, doğaçlama yoluyla bu yapıyı bozan, hardcore ve caz arasında köprü kuran No Safety müziği, cinsel politikalar yürütmede etkili bir araç ve cinsel kimlikleri ifade etmede üçlü bir anlatım formu olarak benimsedi. Zeena Parkins'ın 1987'deyayımlanan ve kısa enstrümantal bölümlerden oluşan ilk solo albümü Something Out There'in prodüktörlüğünü Fred Frith yapmış, Lower East Side'ın doğaçlama müzisyenlerinden birçoğu da katkıda bulunmuşlardı. Parkins bu albümde klasik müziğe özgü disiplinle doğaçlamanın kaosu arasında sıkı bir denge tutturmuştu. Ancak, onun asılanılması gereken solo albümleri 1990'larda gerçekleştirmiş olduklandır. Genelde kavramsal olan bu çalışmalar arasında Isabelle Eberhardt'ın yaşamı üzerinekurulmuş Isabelle albümünün özel bir yeri var. Isabelle Eberhardt, 1877 yılında Cenevre'de evlilik dışı bir çocuk olarak dünyaya geldi. Annesi, Çarlık ordusunda görevli bir subaym karısıydı. Babası ise, Rus Ortodoks kilisesinde bir papazdı; anarşist, kuramcıveeylemciBakunin yakın arkadaşıydı. Isabelle'in doğumundan hemen sonra, annesi evlilik bağlannıbütünüylekopararak küçükkızıyla birlikte Avrupa'nın değişik şehirlerindeyaşadı. Isabelle, Avrupa'da konuşulan belli başlı dilleri çok küçük yaşta öğrendi. Çocukluğu Avrupa'da geçen Isabelle Eberhardt, gençlik yıllannda Kuzey Afrika'ya gitti. Cezayir'de Süleyman adlı bir sipahiyle evlendi. Batı kolonyalizmine tepki olarak Müslümanlığı kabul etti, Islam kül türünü öğrendi, Sufizmi benimsedi. Sahra'da çadır içinde yaşadı, erkek giysileri giyindi. 1907 yılında, henüz yirmi yedi yaşındayken, çölün kıyısındaki bir kasabada, kerpiç bir evde sıtmadan dolayı bitkin düş müş ve yarı baygın halde yatarken evi sel basması sonucu çamurlann içinde boğularak öldü... Isabelle Eberhardt, Rosi Braidotti'nin kavramsallaştırmasına başvurarak söyleyecek olduğumuzda, bir "göçebe özne" idi. Braidotti bu kavramla kadının akışkan ve dinamik varoluşuna, kadının karmaşık ve çelişkili deneyimlerine, bedeni ve zihni arasındaki yoğun geçişlerine dikkat çeker. Göçebe özne için aslolan gitmek, yol almaktır. O, pek çok girişi olan açık bir haritadaki karmaşık ve çatallı yolları izler. Değişik coğrafyalar arasında yaşar. Yerleşmez, sadece konaklar. Çok sayıda bölgesel dilin kaynaşmasıyla ortaya çıkmış melez bir dili konuşur. Göçebe özne, şehrin yasalarının bağlayıcı gücünü tanımaz. Şehrin duvarları dışında konaklar. Gecenin soğuğundan kamp ateşiyle korunur. Karanlık çökerken kurduğu çadınnı gündoğumunda sö ker. Fakat, modern toplum onu belirli bir ikâmetgahı bulunmayan, adresi olmayan birparyasayar. Ölümünden sonra yayımlanan ve özyaşamsalöğeler taşıyan "Başıboş" başlıklıromanında sürüklenmenin kurtuluş olduğunu belirtir. Hiçbir yere demir atmayan ve hiçbir limana sığınmayan sarhoş bir gemi gibi seyreden, sınırları olmayan bir ülkede ve uçsuz bucaksız göğün altında yaşayan bir kadının öyküsünü anlatır.#