Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
7OCAK2001.SAYJ772 mek istediği yerde mi? "Bırakın düşündüğüm yerde olmayı, aksine kendimi görmek istemediğim bir yerdeyim. Daha fazlasını hak ettiğime inanıyorum" diyor ve ekliyor "Buna da şükür demiyorum ama şartlanm maalesef bu. Başka bir ülkede olsam belki yine aç kalırdım ama daha fazla değer görürdüm." Oyuncu, "Salkım Hanımın Taneleri" filmindeki rolüyle geçen sene Altın Portakal Film Festivali'nde En tyi Erkek Oyuncu Ödülü'nüaldı.Hatırlarsanızödültörenine kot pantolonla katıldığı için bir hayli de eleştirildi. Birçok kişi bu durumu, sanatçının ödüle bir tepkisi olarak yorumladı. Işin aslı; Uğur Polat, 3 5 derece sıcakhkta ve seyircilerin piknik havasıyla geldiği ödül töreninde smokin giymenin daha absürd olacağını düşünmüş. Yoksa kendine verilen ödülleri önemsiyor. "Çok mütevazı bütçelerle çekilen filmlerde, yine çok mütevazı ücretlerle oynadım. Zaten sinemanın maddi bir getirisi yok. Tek getirisi ödüller." ödüller, yapılan iyi işleri tescilliyor da; seyirci tarafından kabul gören ödüllü filmler mi acaba? Ona göre Türk seyircisinin karnesi zayıflarla dolu. İyi işler yapılmamasının asıl sorumlusu onlar. Yılan Hikâyesi, Deli Yürek gibi dizilerin beğenilmesiyle televizyon mantığı ile yapılan filmlerin iş yapmayabaşladığını düşünüyor. Bu durumdan etkilenen yapımcılann da aynı tarz filmler çekmeye yöneldiğini belirten Polat; kastlann da aynı kmrdöngü içinde Okan Bayülgen, Mehmet Ali Erbil, Ebru Şalh ya da Metin Akpınar, Zeki Alasya yine Okan Bayülgen şeklinde sürüp gittiğini vurguluyor ve ekliyor: önce seyirci değişmeli sonrabizdeğişeceğiz! Türk sineması ve izleyicisi sancılı bir dönem geçiriyor ol sa da arada iyi proj eler ortayaçıkmıyor değil. MayısSıkıntısı.Üçüncü Sayfa, Lola ve Bilidikid gibi filmlerden övgüylebahsediyor. Yönetmenlerden Serdar Akar, Nuri Bilge Ceylan, Zeki Demirkubuz ve yakında vizyona girecek olan "Filler ve Çimen" filmirtde birlikte çalıştığı Derviş Zaim ise ona göre sinemanın birkaç iyi adamı. Söz oyunculardan açılrnca isim vermektenkaçınıyor. Soruyoruz: "Türkiye'deki oyuncularyetersizmi?" Kaçamak bir cevap veriyor: "Zuhal Olcay, Haluk Bilginer, Mehmet Aslantuğ gibi iyi oyunculanmız var. Bence onların Amerika'daki ya da Avrupa'daki meslektaşlanndan hiçbir eksikleri de yok. Asıl sorunprojelerde. Projeleriyi olmazsa sizin iyi bir oyuncu olmanız bir anlam ifade etmiyor. Aynı potada eriyip gidiyorsunuz." Uğur Polat, zorbir insan olduğuna inanıyor. Şimdiye kadar, hem güzel hem de akıllı kadınlarla beraber olduğunu gizlemiyor. Ama her ilişkide ortaya çıkabilecek benzer sorunlar ve zor kişiliği onu tek bir sonuca götürmüş: Aynlık... Sanatçı evliliğe de sıcak bakmıyor ve bu fotoğrafta kendisini asla görmek istemiyor. Aynı evi bır başkasıyla paylaşmayı tahammül edilmez buluyor. Aynca tesadüfmüdür bilinmez, iş hayatı ile özel yaşamı daima ters orantılı gelişmiş. Biri iyi giderken diğeri hep kötü gitmiş. Birinde mutluyken diğehnde hep mutsuz olmuş. "Tam bir sokak çocuğuydum. Çocukluğum sokaklarda, öğrencilik y ıllanm mitiglerde, örgütlerde, meydanlarda geçti" diyen Polat, tüm bunlann hem mesleğe hem de hayata dair kendisıne çok şey öğrettiğine inanıyor. Ama hayattan hâlâ bir şey anlayamamış. Geride bıraktığı otuz dokuz yıla rağmen çö, zemediği, içinden çıkamadığı öyle çok açmazvarki... BAŞKENT GUNLERİ Solmayananılar... MÜŞERREF HEKİMOĞLU K "Kastlar aynı kmrdöngü içinde..." Bir anlamda Uğur Polat' ın açmazlan ile Türkiye'nin açmazlan örtüşüyor. Ülkeye dairhepkaramsarduygulartaşımış. Yönetim bu şekilde sürdükçe, koşullar değişmedikçe ve dayatmalar devam ettikçe karamsarlığının sona ermeyeceğini ifade ediyor. Ona göre gençler de, düşünülenin aksine hiç umut vaadetmiyor. Polat, bugünün gençliğini "cop cop" yani zibidi olarak nitelendiriyor. Tam da Turgut özal' ın istediği gibi bir gençliğinyetiştiğineinanıyor.Diğerbirdeyişle, okumayan, düşünmeyen, sorgulamayan aksine bireysel kurtuluşu, kolaycılığı, avantayı ilke edinmiş bir gençlik. Sanatçı, her zaman ülke sorunlarına karşı duyarlı olmuş. 12 Mart, 12 Eylül dönemlerini tüm sıcaklığıyla yaşamış. Hiç tutuklanmamış ama zaman zaman gözaltına alınmış,dayakyemiş. Uğur Polat'ın hayatın içindeki bireysel tavn, bir anlamda sanatçılığın getirdiği muhalif tavırla bütünleşiyor. Ondaki hüzün, karamsarl ık ve daima sanata yatınm yapan tutum belki de buradan kaynaklanıyor. Hayattan en büyük beklentisi mutlu olmak. "önce sağlık. Sonra peşi sıra her şey nasıl olsa gelir" diyor. Bir de şu mükemmelliyetçi tavn olmasa... "Her şey mükemmel olsun istiyorum. BurasıTürkiye... Işler mükemmel gitmiyor tabii. Işte o zaman kabuğuma çekiliyor, demoralize oluyorum. Içime kapanıyorum" diyen oyuncuyu dinlerken aklımızdan Yılmaz Erdoğan' ın şu iki mısrası geçiyor: "Anladım ki ağaçlar toprağa acı verdikçe büyüyorlar..."^ "lyi oyunculanmız var. Sorun projede..." aç gündür karşı tepelerde, Pembe Köşk'ün bahçesinde dolaşıyorum. Küçük tepedeki Inönü heykeline bakıyorum. Mine Sunar'ın sözleri çınlıyor kulağımda, ünlü yontu sanatçımız asker değil sivil bir İnönü'yü öngörüyor, tüm devrimleri taşıyan bir devlet adamı, genç de değil yaşlı da, dahası yaşı yok. Giysisi de dört mevsimlik, soğuğa da, sıcağa da, rüzgâra da dayanıyor. Geçmişten geleceğe orada dikiliyor Inönü. Yıllar geçiyor konumu değişmiyor hiç. Dünyadan aynlışının 27. yılında düzenlenen törenler büyük ilgi gördü halkından. Geniş katılıma şaşıranlar, Inönü'ye dönüş diye niteleyenler var. Ama toplumun doğal tepkisi bu. Geldiğimiz ortamda kimi, niçin özlediğini kanıtlıyor insanlar. Güç koşullarda ülkenin saplandığı çıkmazlarda kimleri görevde görmek istediğini açık seçik belirtiyor. Mutluyum, yakından tanıdım İnönü'yü, ilgınç anılanm var, dahası gazetecilik dışında pembe dostlardan biriyim ben, belirtmek gerekir bu dostluğun belli koşullan, duyaıiığı var. Özenle korumak, güveni yitirmemek gerekiyor, gerekeni de yaptım sanırım. 27. yılda düzenlenen anma törenlen de ilginç çağrışımlara yolaçtı belleğimde. Ismail Rüştü Aksal'ı düşündüm. CHP'nin Genel Sekreteri tanıdığım zaman. ödünsüz yaşamı sergileyen güzel bir insan. özü sözü bir, sade bir kişi. Ortanın solunu o getiriyor parti gündemine. Başta Doğan Avcıoğlu, kimi sol aydınlar onun önerisiyle giriyor Kurucu Meclis'e. Ismet Paşa ile yakın dostluğu var. 27 Mayıs Devrimi'nden sonra adada baş başa bir tatil yapıyoıiar. Birbirlerini daha yakından tanıyorlar. Inönü güvenle bakıyor Aksal'a. O da rahatça konuşuyor, düşüncesini, eleştirisini, önerisini açık seçik söylüyor Paşa'ya. Tunalı Mevhibe Inönü ve İsmet Inönü... Hilmi'deki evin terasında konuşurken Ismet Paşa'nın bir özelliğini anlattı sayın anneciğimin ünlü irmik helvası bu. Yapımı Aksal. CHP lideri Aksal'ın partiyle ilgili çok kolay, tadı çok güzel. Hanımefendi eleştirilerini ilgtyle dinliyor ama çok ilgiyle dinledi bent. Bir süre sonra da hoşlanmıyor. helvayı yaptıgını, Paşanın da çok sevdiğini söyledi bana. Pembe Köşk Yanlışı değil doğruyu söyle, diye sofrasında yeralan irmik helvasının sözünü kesiyor. Olan olmuş, şimdi ne öğretmeni benim böylece! yapmak gerekiyor onu söyle. Yine bir çağ sofrasında Çiğdem Koç'un Savaşlar yönetmiş bir kişi Inönü. Bir oğullan için hazırladtğı sünnet yatağını cephe çökünce yenisini kuruyor, anlattım hanımefendiye. Renk renk politikada da aynı şeyi öngörüyor, yrtik oyalarla çiçek bahçesi türü bir yatak. olayın seçeneğjni de üretmek istiyor, Boğaz'daki yalıya çok yakışan bir tablo. yenilgiyi üstlenmiyor. Dışarda mavi deniz, içerde güzel ellerde CHP'de yol ayrımına giden dönemi iğne ile yeşeren bahar. Hanımefendi anımsıyorum sonra. Ecevtt'in Genel ilgiyle dinledi beni. Sorular sordu, Başkanlığa yürüdüğü günler. Buyük gülümsedi. Bir süre sonra da çaya kurultaydan bir gün önce, Pembe çağırdı. Şaşırdım kaldım, sandığındaki Köşk'te çaydayım, hanımefendi, Jale oyaları çıkarmış, renkli bir bahçe üretmiş Aksal ve özden Toker ile biıiikteyiz. çay sofrasında. Biraz sonra Ismet Paşa da katılıyor bize. Bana sorular soruyor. Ben de açıkça O günler de çok gerilerde şimdi. Soluk yanıtlıyorum. günlerimde renk veriyor bana. Bu kez de cankurtaran simidi gibi sarıldım oyalara. Ya Bülent, ya ben demeniz demokratik Sevgiden yana yoksun bir dönemdeyiz. kişiliginizle bağdaştınlmıyor. Yazmak da güç bir olay, ama aşmak Bakalım göreceğiz, diye çayını gerekiyor.^ yudumladı. Sonra neler oldu, hâlâ da oluyor! Ismet Inönü gerçeği de giderek yerieşiyor belleklere. Arada bir anımsarım bu sözleri. 27. yılın boşluğunda sözleri de, kişiliği de giderek boyutlanıyor. Seçeneksizliğe yaslanan bakanlara, başbakanlara uyan gibi. Ancak duyarsızlık sürüyor, başansızlıklar için övgüler yağıyor nerdeyse! Kara tablolan silemiyor, üstelik aydınlıktan söz ediyor bakanlar, başbakanlar! Ben de onlan bir yana bırakıyor, pembe anılara dönüyorum yeniden. Mevhibe Inönü ile yaşadığımız güzel günlere. Eşim Kuvvet Balıkdamı'na gider, yaban ördeği avlardı kimi haftalar. Bir gün çok rastgelmiş, arabanın bagajı ördekle dolmuş! Ben de dersime iyi çalıştım, bir av sofrası düzenledim Yeşilyurt'taki evimizde. Yakın dostlarımı çağırdım, Mevhibe Inönü de onur konuğu oldu bu yemeğe. Her zamanki gibi şık ve zarif. Içten ve sade. ördekleri çok sevdi, tatlıya da özel bir ilgi duydu. llk kez yiyormuş meğer. Nasıl yaptığımı sordu, anlattım,