Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
8 ULUSLARARASI GRUP Fuat Saka'nın ekibindeki müzisyenler ise duygularını şöyle dile getırdıler: Claus Mathisen (Danimarkalı): Türk dinleyiciler çok angaje, çok olumlu tepkiler gösteriyorlar. Türkiye'de çalmak benim için büyük bir zevk. Kendiliğinden olduğunu sandığım güzel tepkiler aldık. Karadeniz'de, örneğin Artvin'de halk biz çalarken ve söylerken dans ediyordu. Bu benim Türkiye'ye ilk gelışim değil. Çok geldim. Konser için ilk gelişim. Fuat'la ilk karşılaşmamızdan bir mevsım önce, Istanbul'a konservatuvara konuk öğrenci olarak gelmıştim. Türk klasik müziği konusunda eğitim gördüm. Selahattin Içlı'den bazı dersler aldım. Tanju Erol'dan da klarnet derslerı aldım. Anadolu'ya ilişkin ilk müzik bilgilerimi Kopenhag'da Türkiye'den gelen insanlardan öğrendim. Anadolu müziğini çok seviyorum. Bu müziğin Batı ile Doğu'nun kanşımını içerdiğini biliyorum, bu nedenle özel ilgimi çekiyor. Batı ile Doğu müziği arasında sanılanın aksine çok güçlü bağlar olduğu inancındayım. Çevrenizde çok değişik önemli müzik yörelerine de kulaklarınızı çevirmenizi öneriyorum. örneğin Balkan müziği çok ilginç bir müzik. Arap, Iran ve Kürt müziği de çok önemli. Komşularla ilişki kurmanın en güzel yollarından birisi müzik. Zurap Gagnizade (Gürcü): Ben Türkiye'ye ilk kez 1996 yılında geldim ve Okay Temiz'le birlikte çaldım. Çok ilginç bir topluluk oluşturmuştu. Adı da "Karadeniz Orkestrası"ydı. Orada da 11 müzisyen vardı. Bu ikinci gelişim. Bizim ülkemiz Gürcistan da Karadeniz'in bir parçası. Kendimi burada ülkemde gibi hissettim. Karadeniz gezisinden olağanüstü etkilendiğimi söylemeliyim. Müzikle başlayıp, Temel fıkralarıyla devam eden çok eğlenceli bir turneydi. Gürcistan'da da benzer fıkralar anlatılır, çok benziyor. Ne yazık ki Türkçe bilmiyorum, ancak gelecek sefere biraz Türkçe öğrenerek geleceğim. Türkiye'de CUMHURİYET DERGt FuatSaka ve Uluslararası Grubu. Konser çalışması yoksa her biri başka ülkede... müzik alanında olanları çok ilginç ve etkileyici buldum. Bu nedenle kendi Gürcü halkıma bir şeyler söylemek istiyorum. Burada gördüğüm gençlerin hemen çoğunun elinde bir saz veya müzik aleti var. Gürcistan'da ise durum biraz değişik. Gençler, eski Gürcü müziğiyle pek ilgili değiller ve tanımıyorlar. Bunu bir şanssızlık olarak görüyorum. Eskiden her şey Sovyetlerden geliyordu ve dış dünyaya kapalıydık. Şimdi ise birden Amerikan müziği her şeyin önüne geçti. Bazı insanlarımız geleneksel müziği yaşatmaya ve korumaya çalışıyor. Sanınm sizin geldiğiniz noktaya biraz geç de olsa, biz de geleceğiz. Türkiye, bu açıdan çok yol almış, size 'Devam edin' demekten başka bir şey demek gelmiyor içimden. Metin Meto (Viyana'da yaşıyor): Fuat'la ilk kez bir müzik gösterisinde beraber olduk. Grupta, vurma çalgılar ve bazı parçalarda buzuki çalıyorum. Fuat, 'Haydi Karadeniz'e' der demez sorgusuz suaisiz tumeye katıldım. Toplayıp aletleri geldim. 15 yıl sonra yetiştiğim yerde çalmak beni duygulandırdı.özellikle Trabzon'da üniversitenin o salonunda 45 yıl güzel sanatlar müzik kolunu yönetmiştim. O salon benim salonumdu. O piyanoyu ben aldırmıştım, ses düzenini ben kurmuştum, sandalyelerin kokusu bumumda hâlâ duruyor. Boğaziçi Üniversitesi'ndeki potansiyelden de çok etkilendiğimi söyleyebilirim. Fuat, şimdiye kadar CD'leri ile biliniyordu. Bu ilgide bu CD'lerin de bir rolü olduğu inancındayım. Herbert Koschmieder (Alman): Saksofon ve Yan flüt çalıyorum. Hamburg'da yaşıyorum. Konserler çok ilginçti. Yeniden gelmeyi çok istiyorum. Temel hakkında çok fıkra dinlemiştim. Fuat bize bunlardan anlatmıştı. Ben hakiki Temel'i gördüm oralarda. Temel öykülerinde müthiş bir mizah duygusu var, Karadeniz bu açıdan bir derya sayılabilir. Yaşayan bir mizah. Bizde Almanya'da da Batı Frizyalılar üzerine benzer fıkralar anlatılır. 4 ş+ ye asılahm, müzik yapalım dediler. Karşılaştıklan olağanüstü ilgi onları büyülemiş gibiydi. Onlarla artıkgelecekte Türkiye'de müzik yapma olanağı bulacağımıza seviniyorum. Ben bu ülkede, seyirciyle ilişki açısından acemi bir müzisyen sayılırım. Müzisyen dinleyici ilişkisini burada yeniden öğreniyorum. Ama ilk konserden sonra hemen alıştım. Son Istanbul konserimizde her şey daha rahattı, artık seyirciyle diyaloğumuz iyice gelişti. Bizim gruptaki arkadaşlara on senedirhazırlanın,bugünyanngidiyoruz,diyordum. Benim işler düzene girmediği için hep bekliyorlardı. Böylecetamonsene geçti. Sonunda büyük mutluluğa ulaştık, kendi gerçek sey ircimizle buluştuk. Sekizdokuz kişinin birlikte müzik yapması çok zordur. Bizim gruptaki arkadaşlar kendi alanlarında çok başanlı, virtüöz müzisyenler. Tek başlanna birer değer hepsi. Solo müzik yapıyorlar. Ancak onlarla zor olanı, kolektif müziği çok başanyla yapabiliyoruz. Onlar, Türkiye'yi tanıyorlardı, ancak böyle bir müzik izleyicisi onlan olağanüstü etkiledi. Avrupa'da başanlı cazcılar, bir yerde konser verirken, dünyanın en önemli cazcılannı çağırır, kendisine eşlik etmesini isterler. Türkiye'de benim bildiğim kadarıyla böyle bir ahşkanlık yok, varsa da ben bilmiyorum. Türkiye'de de bu kültürü yerleştirmeye çalışacağız. Ne kadar başanlı olacağızbilemıyorum. Özellikle lstanbul çok zor bir şehir. Son albümümüz' Lazutlar'. Lazut, mısır demek. Rumlar da, Lazlar da mısıra lazut diyorlar. Bizim oralarda ise lagos diyorlar mı sıra. Lazutlar sözcüğü izleyiciye ilginç gelmiş. Kcmençcylc çaldığımız "Rapatma" diyebır parça var. Rap bir Amerikan tarzı, bizim yörede ise bu doğaçlama müziğin adı 'atma'. Ikisini birleştirerek böyle bir isim koydum. Bu parça sanınm Karadeniz müziğineyenibiraçılım sundu. Bunubilerekyapmadım, zaten bılerek böyle şeyler yapılamaz, duyguylayapılır. Bu parça çok tutuldu. Biz bu parçayı çalmaya başlar başlamaz kimse yerinde duramıyor. Herkes ayakta horon tepiyor. Böylesini hiç görmemiştim, şaşırdım. Müziği çalarkenbaktık, ortalıktaseyirci yok! Karanlık olduğu için kimseyi göremedik.Meğerherkeskolruklarındankalkıp horon tepiyormuş. Lazutlar çıkalı neredeyse iki yıl oldu, yeni yeni izleyiciye ulaşıyor. Reklamsız, medyasız, iy i bir satış rakamını yakaladı. Karadeniz müziğinden bir parçayı hemen her albümüme mutlaka koydum. Bir Karadeniz albümünü ne zamandır yapmay ı planlıyordum, 1997'de gerçekleşti. Ben sadece Karadeniz müziği yapan birisi değilim, fakat yaptığım Karadeniz müziği de yöreselden yola çıkıp yeni bir modern tarza ulaşmak amacını taşıyor. Alevi deyişlerini de aynı amaçla modernize etmeye çalıştım. Anadolu ' nun çeşitli yörelerinden müzikleri topladım çeşitli albümlerimde, ancak en yoğun ilgiyi Karadenizlilergösterdiler." Avrupalı seylrcl dlnler... "Burası benim ülkem, ben bu ülkenin çoğunlukta kullanılan diliyle konuşuyorum. Benim sözlerimi burada herkes anlayabiliyor. Aynca müzik bu ülkede çok yoğun dınİenilen bir kültürel dal. lnsanlar sevsinler, sevmesinler, bir yerlerde mutlaka müzik dinliyorlar. Ya da dinlemek zorunda kahyorlar. Örneğin Beyoğlu'ndan geçtiğiniz zaman, her yerde sanki konser var gıbi müzik çalıyor. Avrupa'da böyle bir şey yok. Zaten yasak, kimse böyle gürültülü müzik çalamaz. Karadeniz'de birbakıyorsun, yoldan gcçerken birisi müzik eşliğinde oynamaya başlıyor. Biri saz çalıyor, biri oynuyor. Trabzon'da buna tanıkoldum. Bizim Trabzon'da Farozmahallcsı vardır, benim mahallem, anıden bınsı saz çalarbeşonkişikaldınmaçıkar başlar oynamaya. Garip, Brezilya gibi bir yer." "Avrupa'da bunlaryok.Avrupa çok oturmuşbirkültüre sahip. Ayıp olur, gürültü olur, rahatsız ederiz gibi nedenlerle, yalnızca salonlara toplanıp müzik yapmayı tercih ederler. Türkiye'de öyle değil. Burada insanlar, arabalannda, evlerinde, sokakta, gemide, havada, karada her yerde müzik dinliyorlar. Dinlemenin de ötesinde ilgi gösteriyorlar. Müzik çok önemlibirıletışımaracı olduğu için, bu iletişim aracını yurtdışından çok, burada değerlendırebilmem daha önemli. Zaten kitlelere ulaşmak burada çok daha kolay. Çünkü ben bu ülkenin müziğini yapıyorum. Yurtdışında ise, Anadolu müziği yaptığım için ilgi görüyordum. Onlara onjinal geliyordu. Aşağı yukarı 19 yıl boyunca bunu yaptım. Daha doğrusu ülkemizin Avrupa'da "Kitlelere ulaşmak bizim için burada daha kolay. Çünkü bu ülkeniıı müziğini yapıyoruz."