27 Kasım 2024 Çarşamba Türkçe Subscribe Login

Catalog

CUMHURİYET DERGİ lında Avrupa 22 milyon insanı banndınyordu; kimileri de bu nüfusun 1000 yılında 42 milyona ulaştığım, 14. yüzyılda ise 6070 milyon kadar olduğunu belirtiyorlardı. Bu say ılar farklıhk göstermekle birlikte, tüm uzmanlar bir konuda görüş birhğine varmışlardı: 1000 yılını izleyen beş yüzyıl içinde Avrupa'nın nüfusu ikiye katlanmış, belki de üç katınaulaşmıştı. Nedenlerinibilmekgüç; 11 ve 13.yüzyıllar arasında siyasal yaşam, sanat, ekonomi ve teknolojide köklü değişimler meydana geldi. Fiziksel güç ve görüşlerdeki bu yepyeni yükselişin izleri o dönem yaşayan insanlajınüzerindeaçıkçagörülebiliyordu. Birinci binyıhn son yıllannda doğan keşiş Radulphus Glaber, tngilizcede "Tarihin Beş Kitabı" olarak bilinen ünlü "Historiarum" adlı yapıtını yaklaşık 30 yıl sonra yazmaya başladı. Umberto Eco 'ya göre binyıhn en önemli Keşişin yaşama bakışı pek de iç açıcı değildi buluşu bir baklagil, fasulye idL. ve 1033 yılında ortalığı kasıp kavuran açhğı anlatırken yoksul köylüler arasında yambi yerel hastalıklar ve veba gibi ölümcül sal yamhk olaylannın yaşandığına dikkat çekigın hastalıklar insanlan kınp geçirmeye baş yordu. Gelgelelim, lOOOyılınagelindığinde ladı. Geçmiş bin yıl ile ilgili olarak demogra dünyanın yepyeni birruhla sarsıldığmı ve o fik hesaplamalara gidilınesi her zaman risk güne dek kötü giden şeylerin giderek daha lidir; ancak kimi ilim adamlarına göre Avru olumlu bir boyut kazanmakta olduğunu da bir bakıma sezinliyordu. pa nüfusu 7. yüzyılda topu topu 14 milyona inmişti. Kimileri de bu nüfusun 8. yüzyılda Demlrden nal... 17 milyona çıktığını öne sürüyordu. Nüfütşte böy lece Glaber bugün büe ortaçağ tasun kıt olması ve toprağın işlenmemesi nerihçelerinde göze çarpan o şiirsel satırlannı deniyle hemen herkes yetersiz beslenmeyle kaleme aldı. Bu satırlarda binyıhn sonlannkarşı karşıyaydı. da dünyanın ansızın tıpkı bir ilkyaz çayırlığı Ne var ki, ikinci binyıla yaklaşıldığında bu değerlerde çarpıcı bir değişime tanık olun gibi nasıl yeşerdiğini anlatıyordu: " 1000 y ılının üzerinden 3 yı 1 geçmişti ama du; nüfus arttı. Kimi uzmanlan göre 950 yışimdiden tüm dünyada, özellikle de Italya ve Gal yöresindeki bazilika biçemli kiliselerde bir yenilik gözlenmekteydi... her Hıristiyan ulus en güzele ulaşmaya çabalıyordu. Sanki dünya silkinip eski günlerden sıynhyorvekiliselerden yepyeni beyaz bir örtüye bürünüyordu." Radulphus'un sözünü ettiği Romanesk sanat 1003 yılında ansızın ortaya çıkmadı; keşiş olaya bir tarihçiden çok, bir ozan olarak yaklaşmaktaydı. Ancak o kent devletler arasındaki bir güç ve saygınlık çatışmasından söz ediyor, yeni tanmsal yöntemlere ve ekonomik bir canlanmaya dikkat çekiyordu; zira, servet sahibi olunmadan böylesi kiliselerin yapılması olanaksızdı. Eskilerinden çok daha büyük boyutlarda, giderek artan nüfusu barındırabilecek özellikte kiliseler yapıldığım belirtiyordu. Doğal olarak, Şarlman'ın getirdiği yenilikler, Alman Imparatorluğunun kurulması, kentlerin canlandığı ve komünlerin ortaya çıkmasıyla birlikte ekonomik durumun da giderek iyileştiği söy lenebilir. Ancak tam tersi, yani siyasal durumun geliştiği, gündel ik yaşam ve çalışma koşullannın bir biçimde iyileşmesiyle birlikte kentlerin yeniden ycşerdiği de söylenebilir. 1000 yıhndan önceki yüzyıllarda üç yıllık bir tahıl dönüşüm sistemi benimscncrek toprağın daha verimli olması sağlandı. Ancak toprağın işlenmesi belli bir donanımı ve hayvan gücünü gerektirmekteydi ve bu alanda da kimi boşluklar yaşanmaktaydı. lOOOyılından hemen önce atlara demirdcn nal vc üzengi takılmay a başlandı (daha önce atın ayaklanna bez sanlırdı). Üzengiler kuşkusuz köylülerdcn çok şövalyelerin işine yaradı. Köylüler açısından devrim at, öküz ve öteki yük hayvanlan için tasarlanan yeni birtür tasmanın bulunması oldu. Eski tasmalarla tüm yükü hayvanın boyun kaslan çekiyor ve soluk borusuna zarar veriyordu. Yeni tasma ise göğüs kaslannayükleniyor ve hayvanın verimliliğini en az üçte iki oranında arttınyor, kimi işlerde atlann öküzlerüı yenni rutmasına olanak tanıyordu. (Öküzler eski tip tasmaya daha çok uyum sağlamakla birlikte, atlardan daha yavaş iş görüyorlardı). Dahası, geçmişte atlar yan yana koşulurken şımdı tck sıra halinde koşulabiliyor, bu da çekme gücünü arttırıyordu. Aşağı yukarı aynı zamanda toprağı sürme yöntemlöri değişti. Artık saban iki tekerlek ve biri toprağı yarmak öteki altüst etmek için kullanılan iki bıçaktan oluşuyordu. Kuzey Avrupahlar tarafından daha 10 2. yüzyıldan beri bilinen bu"makinenin" tüm Avrupa'ya yayıbnası ancak 12. yüzyılda gerçekleşti. Gelgelelim, benim asıl sözünü etmek istediğim şey fasulye, yalnızca fasulye de değil, aynı zamanda bezelye ve mercimek. Topraktan çıkan tüm bu ürünler, kilo almamaya özen gösteren herkesin de beslenme uzmanlannın bir tabak mercimek ya da bezelyenin kanlı bir parça bifteğe eşdeğer olduğunda ısrar etmelerüıden çok iyi bildiği gibi, bitkisel protein açısmdan son derece zengin. Ortaçağlarda yoksul insanlarbirkaç tavuk beslemedikleri, ya da yasak bölgelerde avlanmadıklan sürece (zira o dönemde ormanlarda yaşayan av hayvanlan derebeylerinin malı idi),etyiyemezlerdi. Daha önce debelirttiğim gibi, kötü beslenme tarlalarda çalışamayacak denli güçsüz, çelimsiz, hastalıklı, ufak tefek bir nüfusun ortaya çıkmasına neden oldu. Bu yüzden 10. yüzyılda baklagiller ekiminin yaygınlaşması Avrupa'yı büyük ölçüde etkiledi. Emekçi sınıf daha çok protein tüketebildiğinden giderek güçlendi, daha uzun yaşamaya başladı ve daha çok çocuk sahibi olarak nüfusun artmasına neden oldu. Yaşamımıza farklı bir boyut kazandıran buluş ve icatlann karmaşık makinelere bağlı olduğuna inanınz. Ama gerçek şu ki, bizler bugün burada isek, fasulye sayesinde buradayız. Fasulye olmasaydı Avrupa nüfusu birkaç yüzyıl içinde iki katınaçıkamaz, bugün yüzlerce milyonluk bir nüfusa ulaşamaz ve birçoğumuz bu dünyada olamazdık. Kimi düşünürler öylesinin daha iyi olacağını savunsalar da, ben herkesin o görüşten yana olacağını pek sanmıyorum. Peki, ya Avrupalı olmayanlar? Başka anakaralarda fasulyenin tarihçesi konusunda pek bir bilgim yok, ama Avrupa' ya özgü fasulye olmasaydı, tıpkı Çin ipeği ve Hint baharatlan olmasa Avrupa ticarerinin çok farklı olacağı gibi, bu anakaraların tarihi de kesinlikle farklı olurdu. Her şey bir yana, bu fasulye öyküsünün günümüzde bizler için belli bir önem taşıdığını düşünüyorum. Özellikle bizlere ekolojik sorunlann ciddiye alınması gerektiğini anlatıyor. Ikincisi, öğütülmemişesmerpirinç,mısırbaşağınındışyapraklarıtürüşeyleryersek(sözaramızda,son dcrecc de lczizlcr) daha az, ancak daha nitclikli yiyecekleri tüketmiş olacağımızı yıllardır biliyoruz. Ama bunları düşünen kim? Herkes binyıhn en büyük buluşunun televizyon ya da mikroçip (yonga) olduğunu söy leyecektir. Oysa karanlık çağlardan da bir ders alsakhiç fena olmaz.^ The Guardian 'dan çeviren: RİTA URGAN ^ kenbunuodönemdeyalnızcainsanlann kazığa vurulup yakılmalanndan ötürü söylemiyoruz, zira oldukça uygar sayılan 17 ve 18. yüzyıllarda da aynı türde uygulamalar vardı (Kırmızı Leke'yi unutmayalım); bunun nedeni batıl inançların yaygın olmasından da değil, çünkü bu tür inançlar söz konusu olduğunda içinde bulunduğumuz "yeniçağ" eski dönemlere taş çıkaracaknitelikte. Bu döneme haklı olarak karanlık çağ adı verilebilir, çünkü bu süre içinde meydana gelen barbarcakuşatmalarAvrupa'yayıllarcasoluk aldırmadı ve giderek Roma Imparatorluğu' nun çökmesine neden oldu. Kentler yakılıp yıkıldı ve terk edildi; büyük yollar ilgisizlikten ot y ığınlanna dönüşerek yok oldu; madencilik ve taş ocaklanndan taş elde etme gibi kimi can alıcı yöntemler unutulup gitti. Toprak işlenmez oldu ve Şariman feodal reformlannı gerçekleştirene dek tanm alanlan tümden ormana dönüştü. Bu bakımdan IS 1000 yıhndan önceki ortaçağlar yoksulluk, açlık ve güvensizliğin egemen olduğu bir dönemdi. Ortaçağlardaki gündelik yaşamı en ince ayrıntüanyla anlattığı "La civilisation de 1' Occident medievale=Ortaçağ Batı uygarlığı"nda Jacqucs Le Goff çeşitli öykülerden birinde bir köy lünün kazara kuyuya düşürdüğü orağı almak üzere bir azizin nasıl çıkageldiğinianlatır. Demirinenderbulunduğu bir dönemde orağın yitirilmesi herhaldc köylü için dünyanın sonu demekti, çünkü onsuzekinleribiçmesiolanaksızdı: Orağın kesici bölümünün yeri doldurulamazdı. Nüfus azalıp fiziksel açıdan güçten düştükçe, verem, cüzam, ülser, egzema ve ur gi Avrupa'nın nüfusu 14.yüzyılda 6070milyondu. Resim: Christus 1449.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear