Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
13NİSAN 1997. SAY1 577 KATILLERE NE OLDU? Ümit Kaftancıoğlu'nun katıllerınin yargılanmasını ve mahkeme sonucunu "Vatan yahut Susurluk" kitabında Inci Hekimoğlu şöyle anlatıyor: "... 12 Eylül Darbesi'nden sonra Kaftancıoğlu'nun katillerınden Ahmet Mustafa Kıvılcım ve Bayram Çımen yakalandı. Kıvılcım, polis ifadesinde 'Ülkücü Gençlık Derneği üyesi olduğunu, eylem emrini Istanbul ÜGD Başkanı Hasan Küçük'ten aldıklarını ve Irfan Çakıca ile Yusuf Teke'nin de kendisıyle birlikte eyleme katıldığını' söylüyordu. Olayda kullanılan silahlar da gömüldükleri yerden çıkarılmış ve Kaftancıoğlu'nu öldüren kurşunların ait olduğu silah bulunmuştu. ... Olaydan altı yıl sonra görülen davada Askeri Mahkeme Bayram Çimen'in delil yetersizliğinden beraatına, Mustafa Kıvılcım'ın ise taammüden adam öldürmek suçundan idamına karar verdi. Ancak Askeri Yargıtay, kararı bozdu. Bozmaya uyan mahkeme Kıvılcım'ın 'cürüm işlemek için oluşturulan silahlı teşekküle girdiğini' sabit görse de bu suçtan açılan davanın zaman aşımı nedeniyle düşmesıne Kaftancıoğlu'nun öldürülmesine yardım etmekten 8 yıl 4 ay ağır hapıs cezasına çaTptırılmasına karar verdi. Mustafa Kıvılcım bu cezaya göre dört yıl yattı. Mahkemeye göre, dığer sanıkların kimlikleri tespit edilemedi... ... Ama, Kaftancıoğlu'nun ölümünden yaklaşık 15 gün sonra gazetelere konuşan bazı görgü tanıklarının verdiği eşgal, Piyangotepe katliamı ve Ümlt Doğanay'ın öldürülmesine de adı karışan Ali Bülent Orkan'a uyuyordu. ...Orkan, daha sonra Abdullah Çatlı'nın kararıyla hazırlanan sahte evrakla tahliye edildı..."^ Anıu'si (ıiillii, buı;iin yüz yaşının Ü7.erinde.. Kaftancıoğlu, öğretmenlik yaptığı Mardin 'in Derik ilçesinde öğrencileriyle.. Öldürülmeden önce babakıı Kaftancıoğlu... lu'nun insarunı, sonraları kcnti, kent insanını anlatan romanlar yazıyordu durmaksızın..." Daktilo scsiylc uyurduk" diyordu kızı Pınar Kaftancıoğlu: "Ak^am on ikide başlardı yazmaya, sabah ycdiye kadar sürerdi. Çok hızlı yazardi, döniip iki sayfa önccsinde nc yazdiğına hiç bakmazdı. Aslakaru>mayan,tuhafbirhafı7ası vardı. Birincisayfadaçay ic,eni,yüzaltmujdokuzuncusayfadahatırlıyor.çayıbıraktığı yerden devam ettiriyordu. Kitabın son Dmit, Nurcan, Ali Naki ve Pmar Kaftancıoğlu... Öliim pıısuda bekliyor... noktasınıkoyupöylekalkıyorduyazınınbaşından..." llk öykü kitabı "Dönemeç" 1970 yılında TRT Büy ük Ödülü'nü kazanacak, onu başka ödüller i/lcyccckti. Kimsenin cesaret cdcmediğibirdönemde"Alevilik"ıara!}t!racak, kitapla^tıracaktı."l.vrcşeyollaruiar","Yüksekyüksektepelereevkurmasınlar"Kaflancıoğlu'nunderlediği türkülerolarakyerini alacakti, halk müzigindc. Ruhi Su ve Zülfü l.ivancli otıun türkülerini seslendirecektı. bunlardanbirisi"EşkiyaDünyayaHükümdar()lma/"dı... derse girecekler" diyordu "Çünkü ııyanamıyorlar." Kuralyoktu,şartda. Kvebir çırpıda yirmi kilo muzun alındığını anlatacaktı Pınar Kaftancıoğlu bir dc "Bir tuhaf" büyütüldüğünü: "Bir çoeukgibi değil, genç bir kadıngibi büyüdüm.Topukluayakkabılanm,ba7cnrujum,bazendeyapılmışsaçlarımlabira7tuhaftım. Babam,özelliklebcnim herşcyimolsun diyc çırpınırdı. On iki yaşındaydım, beni ayakkabı giydirmcdcn dört bc!) saat gez «•" Yaşam varolmak, anlam, varlık ve dinamizmdir. ölüm yokluktur, karanlıktır. Sıfır. Sıfırla hangi rakamı çarparsanız çarpın sonuç bir başka değer, sonuç artı ve sonuç varlıktır. Kötülükler iyılıklerın değerini, çirkinlikler güzellıklerin niteliğinı, yokluklar varhkların anlamını, yoksulluklar zenginliklerın kalesini oluşturur. Kıraç, yanık, susuz çöller ovaların, ormanların, yagmurun, denızın anasıdır, yaratıcısıdır. Deniz, ırmak, varlık, orman, yeşil, güzellık, sıkıntı yaşam tablosunda karşıtlarından daha kutsal değil. Daha güzel ve daha anlamlı değil. Yokluğa, yoksulluğa, çirkinliğe, kötülüğe daha çok saygı duydum. Birfabrikanın varlığı sermayesı mi, makinesi mı, patronun kasası mı? Elbette hayır. Bir fabrıkanın varlığı işçisı. Arılar gibi bal yapan, üreten yaşamı sürdüren işçiler. Işçılerın sesi, eli, ayağı, evi, yolu, ekmeği, tulumları, çocuklan, semti, gecekondusu, fırını, bakkalı, kasabı, yol parası, gelışı, gıdişı, grevi, tutumu, sıgorta, guvence savaşımı... Yaşamı oluşturan zincir budur. Ey Truva surları önündekı kılıç sesleri! Tanrılar! Patroklos! Aşil! Prıamos! Hektor! Yaşam için günlerce kılıç sallayan Hektor! Ey yaşam için demır eriten, erıyen ışçı! Ey yaşam için yüzü güleç, gerı dönmeyen varlık! Selam olsun hepınize, herkese, yaşama, yaşam sevincine bin selam!'^ Benim çocuklarım... Yazılar, derlenıeler bir yana, çocuklan onu hcp "Bize aşık bir babaydı" diyc anımsayacaktı. Kaftancıoğlu'nagöresjimartılmalıydı çocuklar... Buyüzdcn kafasınaçekiçleçivi çaktıklannda bile scsini çıkarmazdı, akan kanı görmezden gclerek... Okula gidip öğretmenlcrine "Beniın çocuklarım ücüncü insanlar. Acılar, açlar, neşe ve toklar... Bütün bunların arasında çağlayan gibı insanı gene duyuyorum ve yaşadığımı duyuyorum. Dünyanın atmosferı, kabuğu, mağması, ekvatoru ınsan bana göre. İnsan yığınları, toplum, topluluk... Insansız, ıssız bir lokantada yemek yıyemedım Uç beş kişıyle sinema seyredemedım. Ustünde ağzına kadar dolu beledıye otobüsü, korsan bir mınıbüs bana yaşamı vurgulamıştır. Şunca yaşamım içinde ölü için, ölen için gözyaşı döktüğümü anımsamıyorum. Bir evın en önemlı kişisi, en yakınım ölünce de duygum değişmemiştır. Yaşamın ıçınde olup da ölü için gözyaşı dökenler için çok üzülduğümü söyleyebılınm Susmuş bir ev, canlılığı, yaşam kavgasını duraksatmış bir ortam için elbette üzüldüm ve üzüntümün ağır yanı burasıdır. ölümümde eşim, çocuklarım, en yakınlarım bıle tek bir damla gözyaşı dökmesın ıstıyorum. Benim için caddelerı dolaşsınlar, bir gazete alsınlar, bir kitap karıştırsın, kalabalık bir sinemaya gıtsınler, bir konferans, bir konser dınleslnler. ölüm hiç önemll değıl. Yaşam var dağ gıbı... Yaşam var gökyüzü, deniz. O ınsana şaşarım bınbir meyve yüklü ağacın altında yere duşen sararmış bir yaprağa uzulsün. O ınsana acırım binbir kurbağa vıyaklamalarını duymaz, gününü, ömrünü bitiren bir sineğe üzülür. SELAM OLSUN HEPİNİZE... Ümit Kaftancıoğlu, öldürülmeden önce bir bant doldurmuş ve düşlerini, umutlarını, ölümüne rağmen "hayatı" anlatmıştı: Gökyuzüne, doğaya gözümü kapamadım. Karıncadan file uzanan bir çızgıde bütün varlıklarla dost olduğumu sanıyorum. Ne var ki tüm varhkların özünde insanı görürüm. Dünyanın eksenı, gökyüzünün rengi, denizin derınlığı, doğanın anlamı insan. Dövüşmüş, küsmüş, barışmış, arkadaş olmuş bütün kişıler benim için insandır ve aynı çızgidedir. Yalnız bana göre değıl bu yargı. İnsanı kutsayan bir yargı sanıyorum hepimizin ortak yargısı. Dostluklardan çok düşmanlıklar, yakınlaşmalardan çok sürtüşmeler, barıştan çok savaş, zenginlikten çok yoksulluk, mutluluktan çok mutsuzluk, sutliman bir ortamdan çok dalgalı ve karmaşalı bir ortam bana yaşamın tadını, çabanın, varolmanın tadını vermiştir ve tanıklığını yapmıştır. Yaşama sevincıni de ben bu özde aradım. Gözlerimı yumsam da, açsam da dünyanın çevresini kuşatabilıyorum. Sular akıyor, çiçekler açıyor, kuşlar uçuyor, fırtına, deniz, yağmur, kar... Kar altında, çadır içinde, inde, kovukta, beşbin yıllık Eti evlerinde insanlar... Ve öte yanda köşkler, saraylar, saraylar ıçınde Pmar Kaftancıoğlu: Babası tanrısıydı...