27 Kasım 2024 Çarşamba Türkçe Subscribe Login

Catalog

CUMHURtYET DRRGİ S oğuk kış günlerinin yerini usul usul ilkbaharaterketmeyebaşladığı scrinbir Mart akşamıydı. Genç gazeteci, bir arkadaşıyla birlikte gecenin ilerlemiş bir saatinde Taksim'den Harbiye'yedoğru yürüyordu. Harbiye/Dolapderc/Taksimüçgeninikesen Işıklar'a gelmişlerdi ki genç bir kızın haykınşlanylaolduklarıyerdedurupgeriye dönüverdiler. On dokuz yaşındaydı henüz. Gözlerinde, pürüzsüz,çocuksutenındeondokuzyaşının bütün buğusu yansıyordu. O kadar küçük, o kadargençtı ki... ürkek, yavrubirceylan gibi duruyor, "dişi bir kaplan" lığa soyunma çabaları insana yalnızca hüzün veriyordu; öylcsıne accmi, öylesine toy oynuyordu rolünü..Boyasızkumralsaçlankısakesilmişti. Yüksck topuklu, küt uçlu botları, ucuz marka parlak deriden montu, göbeğini açıktabırakan streç tişörtüylc akşamınbu saatinde, bu ana cadde kenarında ne yaptığmı anlamak oldukça kolaydı. Son derccc modern, "cür'etkâr giyimi"ne rağmcn konuşmasında belirgın bir aksan vardı. Nursen'di adı. (Gerçekmi yoksatakmaadımıydıacaba'.'..)Giresunluymuş.Gircsun'unbirköyünden. Yarı lstanbulluyarı Giresunlugibi konuşuyordu. Insanlarlabirlikteyken takındığı ürkek tavır, sürekli çevrcsiyle ilgili, yerinde duramayan kahvcrengi gözleri, czikliğini örtme çabalan, insandabu "çocuk kadın"a sempatiden de öte bir şefkat duygusu uyandınyordu. "On beş yaşındaydım evden ilk kaçtığımda." "Peki niçin kaçmıştın?" Susuyor. Uzun uzun susuyor. Genç gazetecinin ısrarlı bekleyişi ve gözlerinin içini arayışı, sonunda tutuk tutıık da olsa konuşturuyoronu.Öncesinde çekingcnvetedirgin. Fakat genç ve yumuşacık sesli gazetecide nihayetbir"güven"buluyorve yüreğini genç adama açıyor. "Beni çok dövüyorlardı. Annem, ağabeylerim... Hepsi... Bıkmıştım artık dayaktan, işkenceden..." "Peki amaneden','.. Biranneçocuğunanasılzalimolabilirki?." Buna birtürlü tatmin edici bir yanıt veremiyor. Bellı ki çok şey sığdırdığı küçücük hayatının çok büyük bir gizini, sırnnı kcndisı için ne dc olsa "yabancı" olan birine açmak istemiyor. Bakışları kaçamak. Gözleri ısrarla dönüyor yuvalarında. Sürekli ctrafını gözetliyorkahvesikaranlığınloşluğundadaha birkoyulaşmışfıldırfıldırgözleriyle... On bcş. yaşından beri "dışan"larda, "sokak"larda olan bir "küçük kadın".Şimdion dokuz yaşındaydı ve "tek başına" yaşadığı bu dört yılın içine dört bin şey sığdırmış olmasına rağmen henüz "olgunlaşmamış"lığınacemi"sırsaklayıcılığr'nıtakınıyordu. Kimbilır hangi derin ve saklı bir yaraydı onunki.RahatMzoldıı. Bu yüzdcn üstclemedi genç gazeteci... Jh^H» O gecenin öyküsü Yine acemıce oynuyordu. Rol yapıyordu; "dışi kaplan", "çctin ceviz", "delikanlı kadın" rolü... Bir eliyle omuzundaki küçük çantasını tutmaya çalışırken öbür elini de kot pantolonunun arka cebinc sanki kesici bir alet çıkartacakmış gibi. Bir kamyonetten kendisıne ısrarla laf atan biri sürücü, ıkısı yolcu üç genç erkeği kendince korkutmaya çalışıyor. Yanında da hayli kibar görünüşlü bir "mü<jteri"si. (Yolda yürürken gelip bulmuştuadamonu. Ücretteanlaşmayaçalışıyorlardı o üç "delikanlı(!)" bulundukları kamyonetten taci/ebaşladıklarında...) Kımsenın kaldıramayacağı, hazmedcmeyeceğıküçültüeühakaretler,"cinseleksenir' kütîirler savuruyorlar küçük kadına. Oysa bir örf vardı hani; bir kadının yanında bir erkekvarsao kadına yangözlebakılmazdiyc. Küçük kadınaşağılayıeı,onurkırıcıküfür ve hakaret yağmurunu sürdüren gençlerc sözle karşılık vermeye başlamıştı. Hayaf'ın çocuk kaclını V Kamyonetteki üç genç, arabadan fırlarcasına inıp kaldınmda çığlık çığlığa bağıran küçük kadınlayanındaki adamın önünde bıtivermişlerdi. Küçük kadın, çaresızce yanındaki erkeğe sokulmuştu. Arna alkollü üç genç, onu dakıbar, gözlüklü beyi de ablukaya alıp tekme tokat dövmeye başlamışlardı. Küçük kadın ısrarla yüzünükorumaya çalışıyordu, ısrarla yüzünü... Ama darbeleryüzünii hedefliyordu. Tekmeler, tokatlar, yumruklarpeşpeşe iniyordu yüzüne vebedeııine..."tmdat"çığlıklarıatıyordu.!çlcrinden en genç olanı, gözlüklü, paltolubeyinyüzÜH ne bir kafa atmıştı "Benirn bir alakam yok, beni niye dövüyorsunuz?" diye bağınyor, gerigerigıderekkaçmaya.kurtulmayaçalışıyordu. Sonunda kaşla göz arasında kamyonetin plakasını ivedilikle not alıp uzaklaşmıştı. Kimse oralı olmuyor, genç kadının çığlık^ larına kesinlikle aldırış etmeden yanların» dan geçip gidiyorlardı. Genç ga/eteciyle ar+ kadaşı müdahale etmıs,lerdi sonunda. Ardınj dan "cesaretbulan"birkaçkişidaha. | N icedir, böyle "ardniyetsiz", böy le "samimi" bir davranı:, gönnemıştı belkı küçük kadın. Yavaş yavaş kendinı anlatmaya başlamıijtıonlara. Neyapayım,ağabeyimleanamındayaklanna dayanamadım daha fazla. Gözüm çıksın sevcrek yapmıyorum bu işi. Severek yapıyorsam şuracıkta şimdi öleyim, canım çıksın!.." Önceleri hiçbir şey bilmiyor, hayatı, solkaklarıtanımıyorolmanınürkekliğivekorkusuyla ne yapacağını bilemeden öylesine dolaşıpdurmuştu sokaklarda... Sonra bu ürkürücü insan kalabalığı içinde tek başına, yapayalnız kalmanın verdiği büyük bir korku ve panik içinde gerisin geri ailesine dönmüştü... Ama ev içi senaryoda değışen hiçbir şey olmamış, yalnızca bu kez "şiddet" in dozu artmıştı. Dayanamayıp yine kaçmış ve bu kaçışlar/dönüşler böylece üçc, beşe çıkmıştı. Nihayet bir gcce Muhlisle tanışmıştı. O gün bugündür de hiç gitmemişti eve bir daha. Tam dört yıldır. Yani Muhlis ona "kucak açıp kendi koruması altına aldığı günden bu yana..." Bir saatı aşkın kafedeydiler gazeteciyle. İçinde saklı turtuğu zehiri usul usul akıtmaya başlamıştı küçük kadın. İlk başta konuşmak, dışa vurmak istemediğı o saklı gizı. Birakşam.yeniyenıuçvcripolgunlaşmayabaşlamışgöğüslerındesımsıcakvenemli dudakların öpüşlerını hissederek büyük bir korku ve panık içinde uyandığında ırkılip sahibını anlamay a çalışnuş ve şoke olmuştu; ağabey i!.. Nasıl olurdu ? "Kardeş" değiller miydi onunla?.. O halde neden?.. "Kimseyesöylersensenı evden kovarım. Sokaklara düşer, penşan olursun!" diye tehdit ediyordu ağabeyi. On kardeştiler. Giresun'unbırköyünden"geçimsıkıntısı"nedeniylekalkıplstanbul'agöçmüşlerdi. Birakrabalarınındayardımıylabaşlannısokacak bir cv bulduktan sonra elı ış tutabileeek bütün kardeşleri çalışmaya başlamıştı. Babama uzaktan bakarım "Babam yaşlı. ... Camisı'ni bıliyor musun?lşte onun önünde boyacılıkyapar. Yaşlı biradamdır. Ayakkabıboyası yapar. Ba/en gidip uzaktan bakarım ona çok özlediğinıde." "Seviyormusun babanı?" "He, onu çok seviyorum ama anamı sevmem. (,'ünkü hep dövüyordu beni. Eşck sudangelınceye kadar dövüyordu. Niye dövüyordu, niye sevmiyordu beni bilmiyoruın. Ağabey im de şaka mı yapıyordu acaba bana, niye seni dışan ataeağım diyordu ki?.. Evden kaçıp kendisini sokaklara attığı bir gecede tanışmıştı işte Muhlis'le. Kimdi pckı bu Muhlis; o kadar çok söz ediyordu ki ondan. "Sen tanımıyor musun? Gazetccisin ya, belki tanırsın. Lubinyadır *. Yaşlıdırbiraz ama çok iyi bir insan. Bir pansiyonu var Tar 15 yaşındaydı ilk evden kaçtığında. Istanbul'a Giresun'dan göçen bir ailenin kızıydı. Hayatını sokaklardan kazanmaya başladı. Bir gece yanında müşterisi ile giderken Taksim'de üç erkeğin tacizine uğradı. Olayın tanığı gazeteci Baki Koşar, Nursen'le konuştu ve sır dolu yaşamından aktardıklannı yazdı. Fotoğraflan da onun izniyle çekti.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear