26 Aralık 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

8 geldi Atina'ya ve 1970'lcrdc tüm ülkeyc yayıldı. Sonuç olarak en önemli filın izleyicisi kentsel az gelirliler ve işçi sınıfıydı. Onlar gibi kırsal kcsim dc bu kutunun büyüsüne kapıldı. Sincmalar, özellikle kültürün bir parçası olan açık hava sincmaları birbiri ardından kapandı. (Jeriyc kalanlar da kapılarını ardına dek Amerikan sinemasına açti. Böyle olumsuz bir olay, bir bakıma yepyeni bir sincmanın doğuşunu sağladı. Büyük şirkctler daha kazançlı buldukları telcvizyona yönclıncc genç yönctmcnlcr baslarının çaresine bakma konusunda özgür kaldılar ve ne pahasına olursa olsun borç harç, amatör oyuncu ilc ycpyeni fılmlcre soyundular. 1970 yıli Theo Angelopoulos'un "Yeniden Yapılanma" tilmınin yolıınu açtığı "yönctmen sincmasının" başlangıç noktası sayıldı. Bunu izleyen Brecht biçimi bir epik "Gezgin Oyuncular", daha sonra "Avcılar" (1977), "Büyük Iskcndcr" (1980), hep yabancı festivallerde ödül alınış filmlcrdi. "Kitera'ya Yoleuluk" (1984) ile başlayan "Sessizlik Üçlemesi"nin ikincisi "Arıcı" (1986) tarihscl epiktcn kişiscl epik biçime önemli bir geçisti. Kişinin trajedisi ile insanlığın trajedisini verebilme açısından başarılı bir yapıttı. Bu film, Marcello Mastroianni'nin ıızun kariyerinin en önemli başarılarından da biriydi. Üçlüyü tamamlayan "Siste Manzaralar"da (1988) iki çocuk gcrçektc varolmayan babalarını arıyordu. Pek az sözün edildiği film, izleyiciyi kendi kendisi ile bir diyaloğa zorluyordu. Venedik Festıvali'nde bes ödül alan bu filmi ile Angelopoulos, hayranlığını gizlemediği Murnau, Mizoguchi ya da Antonioni gibi ustalarla karşılaştırıldı. Üçlüye bir epilog görevini üstlendiğini söyleyebileceğimiz "Leyleğin (ieciken Adımı" (1991) Demirperde'nin ardından ortaya çıkan yenı sınırlar ve göçmenler konusunu ele aldı. "Cîöçmenlik içsel bir durumdur," diyordu bir kahraman, "Sınırları aşlık, oysa hâlâ buradayız. Vatana ulasana dck kaç sınır geçmemiz gerekli?" Angelopoulos'un son filını, "Ulıs'in Bakışı" (1995), Amerika'ya sürgüne gitmiş bir Yunanlı yönetmenin (Harvey Keitel) Manakis kardeşlerin ilk filmini ararken Balkanlar'ın bir ucundan öbür ucuna Kafka'yı anımsatan yoleuluğu. Yönetmen, içsel bir yoleuluğu metafor olarak kullanirken diğer filmlerinde oldugu gibi yine tarihin anlamını sorguladı. CllMIIURİYn DF.RGİ Voulgarh 'infllmi "7«j Yıllar" iç savai ve darbeyıllarmdayaşunan bir a$k öyküsünü ele Öbür yanda lümüyle tecimsel bir sinema var ki bunu da pek sevmiyorlar. Arada bir boşluk var. Yeni kuşağın bir gün bu boşluğu dolduracağma inanıyorum. tienç ku^ak öyle filmlcr yapaeak kı ne sanat filmı olacak ne de tecimsel. Yalnızca izleyiciye saygı duyan öyküler anlatacaklar. Ama Yunanistan'dan hiçbir zaman büyük filmler çıkacağmı sanmıyorum. Amerikan filmleriyle yarısmaya kalkışmak saçma. Bir Yunan filmı ıkı yüz bin dolara çıkıyor. Amcrika'da üçüncü derece bir oyun bile daha fazla para alır" Goritsas'ın çeşitli festivallerde ödül alan "Kardan Gclenler" filmi, Arnavutluk'tan Yunanistan'a kaçak giren iki Yunan kökenli genç adam ile bir çoeuğun öyküsünü içeriyor. Asker kurşunundan kaçanları bekleyen isjsizlik, açlık ve umutsuzluk. Yönctmen, "Gcçmişini unutmuş bir toplum, bugünün Yunanistan'ı." diyor "İnsanlar bir hırsa kaptırmış kcndini. Diğcrlerine faydalı olabilmeyı akıllanndan bile geçirmiyorlar. Bugün sığınmacılara kötü davrananlar da bir gün sığınmaeıydı ama bunlar çoktan unutuldu." Son yıllarda sinemaya bir dönüş göze çarpıyor. Bunda televizyon programlarının niteliksiz oluşunun rolü var belki de. Angelopoulos ve kuşağının izleyiciyi uzaklastıran uzun ve düşündürücü filmlerinin ardından Cacoyannis'in 1992 yapımı, Irene Papas'ın güzel bir Atina'lının yirmidört saatini anlatan "Yukarı, Aşağı ve Yana Doğru" filminin de içinde olduğu bir alay geleneksel tür film çıktı ortaya. Güldürüler, gerilim filmleri, melodramlar iyı satıs yapmaya basladı. Yine de sinemalarda gösterime giren filmlerin yüzde sekseni Amerikan. Komsu ülkelerle ise pek az alışvcriş var. Türkiye'de Aliki Vouyouklaki'nin, Yunanistan'da da Hülya Koçyiğit'in yazlık sinemaların yıldızı olduğu günler artık çok uzakta. ^ Kriz Yılları... "Leyleğin Gceikcn Adımı" dı^ardaki başarıları sonucu yetmiş bin bilet satmışsa da yeni Yunan Sineması'nın diğer f'ilmleri bu denli şanslı olamadılar. Bunda biraz da yönetnıcnlerin sincmanın eğlendiriei yönünü unulup fildişi kulelerini yeğ tutnıalarının rolü vardı. 1970'te kurulan Yunan Film Merkezi daha sonraları kültür bakanlığına bağlandı ve Melina Mercouri'nin bakanlığa gclmesiyle bir canlılık kazandı. Birçok film bakanlıktan parasal yaıdım gördii. Gcrçi pek azı dağıtımcı bulabildi çünkü dünyanın her yerinde olduğu gibi Amerikan sineması Yunanistan'ı da kusatmiijtı. 1990'lar sıkı bir hesaplaşma, belirsizlik, derin bir kriz ve birçok umudun yılları olarak huşludı. Yenı Yunan Sineması kusak olarak olgunluğa eri.şti. Onu izleyenler ise yeni bir kimlik arıyor. Bu kusağın sözeiilerinden Sotiris Goritsas bu arayişı söyle değerlendiriyor: "Bir öneekı kıtsak o döncmin kosullarına göre belli bir çizgide filmlcr yaptı. Askeri idare ö/gür anlatım olanaklannı ellerinden almı^tı. Buna karşı bir sava^ım vermelerı gerekıyoıdu. O devrin filmleri bu kosulları yansıtıyor. Oysa artık insanlar bu gibi filmleri ızörmek istemiyorlar Yapımi'i yönetmen Nivos Pupataki\... Hülya Koçyiğit 'i(üstte) )ıınaıılılur çok sevmişti. Aliki ise liel^in Dorıık '/«.... (altta)
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear