15 Kasım 2024 Cuma Türkçe Subscribe Login

Catalog

baçov'un SSCB'nin başına geçmesinden sonra da bu ülkede Avrupa için yeni bir uluslararası düzen arayışı en azından gayri resmi, ama anlamlı tartışmalann gözde konularından biri oldu. Hem uluslararası gelişmeler karşısında hazırlıksız yakalanmak istemeyen hem de gelişmeleri olabildiğince yönlendirmeyi amaçlayan devletlerin başvurdukları bir yöntem olarak "senaryo hazırlamak" Avrupa'nın geleceğine ilişkin politikalan belirlemekte de işe yaradı. Çeşitli düzeylerde "Avrupa senaryoları" tartışılır oldu. "Senaryo", uluslararası aktörlerin (devletlerin) hangi rolu oynayacaklarının tahminine, bazen planlanmasına dayanan bir tasarı çalışmasıdır. Kimi zaman apansız ortaya çıkan ciddi gelişmeler karşısında tez tavır almaya olanak veren siyaset seçeneklerini içerir. Kimi zaman da özellikle gücuyle başka devletlerin de hangi rolü üstlenebileceklerini belirleyecek durumda olan devletin uzun vadeli politikalarında kendine ve müttefiklerine ayırdığı "rol dağılımı"nı kapsar. Elbetteki bu senaryolar devletlerin gizli kasalarında durur, ama gerek ulusal, gerekse uluslararası kamuoyu oluştıırulması, olası tepkilerin, niyetlerin öğrenilebilmesi için de çoğu zaman gayri resmi ağızlardan senaryoların ana unsurları duyurulur. Avrupa'nın geleçeği uzerinde bugün değişik çevrelerin çeşitli senaryolarından söz ediliyor. Bunları kısaca 3'e indirgemek mümkündür. Birincisi, özellikle Batı Avrupa hükümetlerıne yakın çevrelerin geçen yılın ortalarına dek kaygısızca dile getirdikleri senaryo. Avrupa Topluluğu olağan evrimi içinde büyüyecek ve yüzyıl biterken üye devletler tek tek bir Batı Avrupa devletinin çaüsı altında siyasal bir birlik oluşturacaklar. Bu senaryonun, dünyada ve özel olarak Avrupa'da uluslararası düzenin, guç dengesinin temelde aynı kalacağı varsayırm üzerine kurulduğu ve bu bağlamda Batı Avrupa'ya süper güçlerle Doğu Avrupa arasında bugüııkune benzer ya da biraz daha bağımsız, ama Avrupa'nın doğu yarısından kesinlikle ayrı düşünülmüş bir rol biçtiği gödenmektedir. Eğer bu senaryo gerçekleşirse, rahatça diyebiliriz ki Batı Avrupa (AT) Türkiye ile olan tarihsel randevusuna gelebilecektir. ikinci Dunya Savaşı, Avrupa'nın dünyadakı bir numaralı konumunun sonu olduğu gıbı 1945'tekı Yalta Konferansı'yla da Avrupa'nın bölünmesı karara bağlandı Yalta'dakı tek Avrupalı lıder, ingıltere Başbakanı Churchıll, ABD Başkanı Roosevelt ve SSCB liderı Stalın'ın yanında bu bölunmeye ıster ıstemez ımzasını koydu Avrupa'nın geleçeği uzerinde günümüzde değişik çevrelerin çeşitli senaryolarından söz ediliyor. Bunlardan biri, Doğu Avrupa'yı Sovyetler Birliği'nden ayırmayı hedef alıyor. tkinci senaryo, esas olarak ABD kökenli ve özellikle Trilateral Commission adıyla ve soğuk savaş yaklaşımına benzer politikalan savunan çevrelerce seslendiriliyor. Buna göre SSCB inişe geçmiş bir süper güçtür, hatta bazı bakımlardan artık bir süper güç sıfatına bile layık değildir. Eğer Doğu Avrupa ülkelerinde muhalefet hareketleri başarıya ulaşacak olurlarsa, bu ülkelerin çoğu SSCB'nin yörungesinden çıkarak yeniden Avrupa ailesinin bağrına döneceklerdir. Zaten SSCB külturuyle, tarihiyle, Avrupalı olan bu ülkeler uzerinde, ancak askeri gücüyle egemendir. Kısacası Doğu Avrupa'yı Sovyetler Birliği'nden koparmayı hedef alan bir senaryo. En ateşli savunucusu, hatta ilk ortaya atanı da Polonya asılh ve "şahin" olarak ün yapmış olan Zbigniev Brzezinski. Yani ABD eski Başkanı Jimmy Carter'ın eski başdanışmanı. Batı Avrupa'da ise genelde bu senaryo tehlikeli bulunarak pek sıcak karşılanmıyor. Türkiye için çok riskli ve neye mal olacağı karanlık bir perspektif. Uçüncü senaryo ise son bir yıldır Avrupa'nın her iki yarısında ve ABD'de değişik çevrelerce hem de birbırlerine yakın terimlerle tartışılıyor. Ortak bir senaryo değil elbette, ama uç vermeye başlayan ortak bir eğilimi göstermesi bakımından çok anlamlı. Bu senaryoya göre de özellikle silahsızlanma alanında yapıcı ve çarpıcı önerilerle ortaya çıkan SSCB lideri Gorbaçov, çok önemli bir adını daha atacak ve nükleer silahlann bUyük ölçüde kaldırılmasını öngören antlaşmalann gerçekleşmesini taçlandırmak üzere yeni bir Avrupa dengesi önerecek. Geçen ay Federal Almanya'nın diplomatik çevrelerinde ve basında en çok tartışılan ve Sovyet yetkililerince ustalıkla sızdırılmış olan bir söylenti tam da bu senaryonun ana çizgileri üzerindeydi. Kısaca şöyle: Orta Avrupa'da yani iki Almanya, Macaristan ve Çekoslovakya'yı içıne alan "silahsızlandırılmış" bir bölge oluşturulacak. lsviçre ve Avusturya ise bu bölgenin zaten doğal üyeleri durumunda. Gerek Varşova Paktı kuvvetleri, gerekse NATO kuvvetleri bu bölgeyi tamamen boşaltacaklar. Zaman içinde iki Almanya'nın birleşmesi de gündeme girecek. Bu durumda NATO ve Varşova paktlarına da gerek kalmayacak. Dünyanın ekonomik ve siyasal ağırlığının Atlantik'ten Pasifiğe geçmek üzere olduğu, hatta bazı alanlarda çoktan geçmiş olduğu koşullarda, yıpranan ve zayıflayan Avrupa'ya yeniden eski gücünü kazandırmak ve uluslararası arenada ağırlığını daha da yitirmesini önlemek üzere bu formul pek çok Avrupalıya çekici gelmektedir. Çünkü o zaman güvenliği sağlama bağlanmış ve SSCB'nin doğu yarısından çekilmiş olduğu bir Avrupa tüm gücünü bilimsel, teknolojik, ekonomik gelişmesine ayırabilecektir. Pek çok Almana çekici gelmektedir, çünkü ülkeleri birleşebılecek ve olası bir savaşta topun tam ağzında olmaktan kurtulacaklardır. ABD'de bazı çevrelere çekici gelmektedir, çünkü böylece SSCB Doğu Avrupa'dan çekilmiş olacak ve süreç içinde Avrupa bir bütün olarak SSCB'nin yörüngesi dışında kalacaktır. Tabii bu senaryoya şiddetle karşı çıkan ve Batı Avrupa'yı bölmeye yönelik bir "Sovyet oyunu" olarak niteleyen çevreler de var. Ama iki süper gücün yörungesinden kurtulmuş ve yapıcı, verimli bir işbirliğine girmiş bir bütün Avrupa'nın çekici perspektifiyle karşılaştırıldığında bu "kurt masallan" ne kadar etkili olabilecektir? Kesin olan şu ki, bu senaryo gerçekleşme sürecine girerse F. Almanya'nın hiç değilse ılk aşamada yansızlaşması gerekeceği için Batı Avrupa Topluluğu saflarında çok önemli bir gedik ortaya çıkacak demektir. Ve Avrupa Topluluğu'nun çok daha değişik temeller uzerinde yeniden kurulması gerekecektir. D I AT'nin çekirdeğini oluşturan 6 ülke yani Fransa, Belçıka, Luksemburg, F Almanya, Italya ve Hollanda'nın 25 Mart 1957'de Roma'da ımzaladıkları antlaşma, Yaşlı Kıta'nın uzun tarıhınde yeni bir sayfanın açılması anlamına gelıyordu Geçen eamanla bırlıkte bu gerçek daha tyı anlaşıldı. 1980'lerde Batı Avrupa'da yeni ve genç bir yönetıcı kuşak oluştu "Euroyuppıe"ler Bunlar, yılda en az 40 bın dolar kazanan, şık gıyınmeye, lyı yemeğe düşkün, Range Royer ve Burberrys tutkunu bir "yükselen kuşak "
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear