03 Aralık 2024 Salı Türkçe Subscribe Login

Catalog

GUnUmUzUn gerçekleri böyleydi. Ama yaklaşık yüz yıl öncesinde kalan gerçekler nasıldı? "Gönderdiğin ve ay sonunu çıkarmama yardımcı olan 50 frank için teşekkur ederim. Bugünden sonra duruın eskisi gibi olacak, o da başka." Van Gogh böyle başlıyordu 1885 aralık ayının sonunda Anvers'ten kardeşi Theo'ya gönderdiği mektubuna. "Mektubun ve içindeki 100 frank için teşekkürler. Hollanda'ya gidecek olan tablolann eskizlerini gonderdim sana..." Bu cümleler de Van Gogh'un üç yıl sonra, 1888 nı sanında Arles'den Theo'ya gönderdiği bır başka mektubun ilk satırlarıydı... Kardeşi Theo'ya mektuplarında Van Gogh'un para sıkıntıları "Azlz kardeşim, Mektubun ve içindeki para için teşekkürler. Resmın başarı kazandığında bile, hıçbir zaman mal olduğu parayı getırememesi son derece canımı sıkıyor..." (Parls, yaz Theo'dan gelen malzeme Pek çok sanatçı gibi Vincent Van Gogh'un yaşamı da kendisini tüketen bir yoksulluk içinde geçti. Bugün 32 milyar 500 milyona satılan "Ayçiçekleri" adlı tablosunu yarattığında da cebinde 35 frank ya vardı ya yoktu. Resimleri için gerekli tüm malzemeleri, Paris'teki bir resim galerisinde müdıir olan kardeşi Theo aksatmadan temin edip kendisine gönderiyordu. Bu yardımı bir "borçlanma" olarak kabul eden Vincent, birkaç yıl tedırgin edilmeden cahştığı takdirde, belki bir gün tablolarını satıp, kardeşinin cömertliğini ödeyebileceğini umut ediyordu. Paris'i terk ettikten sonra Arles'leki "gönüllu yalnızlığı" sırasında, kardeşi Theo'ya gönderdiği sayısız mektuplarda düşıince ve umutlarını yazarak içini döküyordu. Kendi kendini yetiştirmiş, bu alçakgönullü ressamın yazdığı mektupları olağanüstü duyarlılığa sahiptir. Bunlar adeta edebiyat dunyasının da en ilginç belgelerindendır. Mektuplarında, sanatp Vincent'ın görev duygusunu, savaşımlarını, sevinçlerini, acılarını, yalmzhğını, dostluğa susamışlığını duyar ve ne sonsuz bir gerilimle ne ateşli bir güçİe işine sarıldığını anlarsınız. Resim dunyasının en yalnız, kişiliğinin açıklanması en guç sanatçılarından biri olan Van Gogh, 37 yıllık kısa yaşamı boyunca, Germaine Bazine'in dedıği gibi, hep "ısıfcın kendisini çağırdıgım" duyar. 1853'te Hollanda'da Groot Zundert'te dunyaya gelen ve bölge papazı Theodorus'un ilk oğlu olan Vincent Van Gogh, "fırtınalı" din adamlığı girişimınde de ressam olmaya karar verdikten sonra da hep ışığın peşinde koştu. Hem bedenini hem de ruhunu aydınlatan bu ışığı Van Gogh, yakın dostu ve meslektaşı Toulouse Lautrec'in tavsiye ettiği Arles kentinde buldu. Paris'in gri renklerinden, bencil ve alaycı sanat çevrelerinden nasibıni aldıktan sonra, onun sıcak kanlı kışiliğine pek uygun duşmuştu Güney Fransa. Rhone Vadisi'nden aşağı inerken guneyin canlı renkleriyle karşı karşıya geldiğinde bu "sarı ışıklar" butun benliğini sarnııştı. Daha sonra bu etki yapıtlarında belirecek, Paris ve Anvers dönemi tablolarından farklı olarak, Arles dönemi tablolarında, sarı renk egemenliğinı kuracaktı. Vincent'in, kardeşi Theo'ya yazdığı mektuplarda, "KUkurt sarısı, limon sarısı, altın sarısı... Sarı renk ne giizel şey!.." türünde coşkulu cümlelere sık rastlanırdı. 1887) ".. Her seferinde daha az çalışmak ya da aç kalmak şıklarından birini seçmem gerektiğinde, ben hep aç kalmayı tercih ettim. Bir insan buna nasıl dayanabilir? Açlığın etkisini resımlerımde öylesine gorebiliyorum ki, geleceğim için kaygılanıyorum..." (Arles, 1888) Vi Vincent Van Gogh'un Paris'e gelip tablo taciri kardeşi Theo'nun yanına yerleşmeden önceki dönemine ait karakalem çalışmaları: "Patates Toplayıcısı", 1885; "Orakla Ot Biçen Adam", 1885; "Dokumacı ve Tezgâh", 1884; "ulümün Eşiğinde Yaşlı Adam", 1882. "...Üstunde çalıştığım üç tuval var elimde... Uçüncüsü, sarı bır vazoda bir düzıne çiçek ve tomurcuk (30 numara tuval). Sonuncusu açık renk üstüne açık renk, umarım en güzeli olacak... Hep kocaman ayçiçekleriyle... Hani, senin dükkânın bitişiğindekı lokantada çok guzel süs çıçekleri vardı ya, orada pencerenin içinde duran ayçiçeği hep aklımda. Bu fikri gerçeklestirırsem on iki ayrı tablo olacak; hepsi birden, sarı ve mavı üstune bir senfonl oluşturacaklar. Her sabah şafakla bırlikte bunun üstünde çalış'maya başlıyorum, çünku çıçekler çabuk soluyor ve her tabloyu bır oturuşta bitirmek gerek. Tasset'ye, o iki kolide, peşin ödemediğı taşıma ucretı yerıne bana 15 franklık boya vermesi gerektiğini söylemekle çok iyı etmışsın. Bu ayçiçeklerini tamamladığımda sarı ile mavi boya gerekecek belkı " (Arles, ağustos sonu 1888) "Sevgili Theo, Mektubun ve içindeki 50 fr. için teşekkürler Ayın birınden sonraki mektubun gelınceye dek güvendeyim artık elbette..." (Arles, 23 Ocak 1889) "Sevglll Kardeşim, seni her zaman basit bir Corot tüccarından daha ötede gördüm v& görüyorum, sen benım aracılığımla, bırtakım resimlerin üretilmesıne katkıda bulundun. O resimler, en buyük kargaşanın içindeyken bile sükunetı muhafaza etmişler, edeceklerdir. Çünkü varmış olduğumuz yer bu... Böyle işte, ben kendı çalışmalarım için yaşamımı tehlikeye atıyorum, bu çalışma uğruna yarı delı bir ınsan oldum olsun, kabul ama bıldığim "Bu tuvaller ne zaman para edecek?" ölümünden üç yıl önce 1888'in başlarında Arles'a gelen Van Gogh, burada 190 tablo yaparak olgunluk döneminin yoğun çalışma temposu içinde, en iyi yapıtlarını ortaya koyuyordu. Bu dönem, aslında onun en bunalımlı dönemidir. Ancak para sıkıntılarına, başağrılarına, benliğini saran hummalı takıntılarına rağmen, Arles güneşinin kavurucu sıcaklığı altında, tarla ve bahçelerde tuvalinin önüne oturduğunda, her sabah bir başka umudun peşine düşer Van Gogh. Ama akşamlan, bir sure candan bağlandığı meslektaşı Gauguin ile de paylaştığı "atölyeev"ine döndüğünde, bunalımların pençesine düser. Yaratıalığından, yaptığı resimlerin güzelliğınden kuşkuSu yoktur. Ama "Ne zaman bu tuvaller para edecek", acımasız tablo tacirleri, onun Selviağaçları ya da Ayçiçekleri karşısında biraz olsun duyarlı davranacaklardı? Başağrıları birer burgu halini aldığında, yumuşak ve saf kalbi insanların umursamaz küstahlıklarıyla iyiden iyiye hırpalandığında, sinir krizleri başlar. Doktor denetimi altındaki bu son döncmınde yaptığı "Fırtınalı Gökyüzü Altındaki Manzara" ya da "Bugday Tarlasında Kargalar", "acılarına bir son vermek için" 1890 yılının temmuzunda yaşamını noktalamaya karar veren Van Gogh'un nihai haykmşlandır. D kadanyla, insan ticaretiyle uğraşanlardan bırı değilsin sen ve hangı tarafı tutacağını, tam insanca davranarak seçebilırsın Ama bilmem ki... (AnverssurOise, 27 Temmuz 1890; Theo'ya yazılan son mektup olduğu anlaşılan bu mektup Van Gogh 27 temmuzda kendisini vurduğunda üstünde bulunmuştur.) * (*) Mektup alıntıları, Ada Yayınları tarafından yayımlanan "Theo'ya Mektuplar" (Çevıren Pınar Kür) adlı kıtaptan alınmıştır Derfoyen; Tülln Alpman 19
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear