15 Kasım 2024 Cuma Türkçe Subscribe Login

Catalog

skiler; "Istanbul ya hlç sevilmez; yahul çok sevilmiş bir kadın gibi sevilir; yani her haline, her hususiyetine ayrı bir dikkatle çıldırarak", derler. Hani şu 'eskiler' bu sözlerinde hiç de haksız değiller. 'Gü/el Islanbul" neresidir'.' Samrını eskinin mchtap sefaları, Kâğıthane âlenıleri, Çanılıca gezintileri, Boğaz mesircleri; yeninin kulüplcri, kumarhancleri, meyhaneleri, batakhaneleri, lahmacıınlu gökdelenleri değildir. Ya da 'Güzel İslanbııl', yıllarca önce, Gurdal Duyar'ın Karaköy'e yaptığı; dalıa sonra zamanın siyasal iktidarınca 'müstehcen' bulunup, yerinden sökülüp, bir başka yere gölürüliıp attığı; yeşillikler uzerine sereserpe uzanıp yatmış bir güzel kadın hcykeli hiç değildir. Itelki, camilcri, minareleri, sarayları, surları, keınerleri, medreseleri, hanları, hamanıları, kervansarayları, çaışılaıı, bağları, bahçeleri, sebil ve güvereinleıiyle vaı olan; bu büyük gerçcktcn çok gii/el ve görkemli yapılarıyla da kendi kendine yeıen ve böyle bir belde olma kişiliğini ve o/elliğini Dogu'nun ve Balı'nın çeşitli ve değişik kııltıır, sanat ve ekonomik etkinliklerine açık olan kapılarıyla da korumasını bilen; ilginç biı yerdir. Kimilerine gore İslanbııl, bülün Tıirkler'in ve Müslüıııan dünyasının gurur kaynağıdır; onlar onunla övünürler; çünkii btııası Kııran'ın "İki larafı denize, bir tarafı kara>a bakan bir şehir hilir ınisini/? () şehir savas. gereçlvrinin gücüyle değil, I âilâheillallalı ve Allaluıekber sesleriyle düşeccktir. Hıı felilıi >upııcak kıımandan en hiı>ıık kıımandan ve ontın ordıısıı eıı bıntık ordu olaıaklır" dediği belclediı; yani, 'L'mıtıi Diinya' (Dünya'nın anası) dır. Uazı tarihçilere göre; Türkler, lstanbul'a her gün, her an yeni yeni guzellikler kataıak sıısleı ler; çunkıı o gıı/elleştikçe, kendilerinin de güzelleşeceklerine inamrlnt. Fdmondo de Anıieis için Istanbul; şaiıle aı keoloğıın, sefiıle laciıin, prensle ge ınicinin, ku/eyliyle guııeylinin, hepsiniıı ayrı hayranlıkla haykırdığı evrensel ve son dcıeee büytık bir güzellikıiı; so/lerini ya/nıaktan kenclini alıknyamadığı bir şelıiıdiı. Cierçek odııı ki, gezgiııleıiıı buyuk çoğııııluğıı şehıin gu/elliği karşısında ^avırıp kalmıştır. O kadar ki; Peıllıusieı bu gu/elliği anlalııken dili dolaş nııştır: lournefoıı Isiunbul'u aıılatnıakta sö/cüklerin gııçsuz kaldığını ya/mı^tır; l'ouqtıeville buranııı gerçek hiı eennei olduğumı sanmışlıı; LaCıoni.\ buyulıı luıvasıyla sarhoş olmuştur; Marcellu.s bu gu/ellikle kendinden geçmiştir; Lamanine İstanbul'u görür görnıe/ ellerini gökyu/ııne kaldıııp lantı'ya dua etmişlir; Gaulied göıdiığu gii/elliğin gerçek oldujhında ku.'jkuya düviıüşiuı; C'haıeabriand >ehirde tam anlamıyla kendini yilirmiştir; F'ieıle Loti tstanbul'a sevdalanmı^tıı. XVII. yy'dan günümu/.c kadar birçok larilı ve etnograf'ya araşıırmacıları için çok ilgi çekici, değeıli bir kaynak olan ve yazdıklarıyla bir çeşit 'harilası/ vatan' çizen Lvliyâ Çelebi 1 nin ünliı 'Seyahalnamesi'nde "Binlerce bahçe, giil, Kiılisfaıılı İreın baglan" olarak görduğu ve "Beldeler i(,inde unıın gibisi yaralılmadı" dediği; camilcri, sarayları, surları, kö^kleri, yalıları, köprüleri, çeşmeleri, çarşıları ve pazarlarıyla butun ayrıntılarına kadar bir bir anlaıiığı 'Güzel İslanbııl' neresidir? Evel, neresidir güzeller güzeli, maviler mavisi, yesilleı vesili, beldeleı beldesi, ülkeler ülkesi 'Güzel Istanbul'? Yine Evliyâ Çelebi'nin demesine bakılırsa: "...kalesi üçgen şeklındedır. Batısı karayla, doğusu ve kuzey taraflan denizle çevrilidir. De Evliya Çelebi'den günümüze 'Güzel İstanbuP E I NURER UĞURLU XVII. yy'da Evliyâ Çelebi'nin sınırlarını çizdiği yer değildir. Olamaz. Aradan geçen yuzyıllar, lstanbul'a bir değil, yüzlerce, hatla binlerce Istanbul daha katmıştır ki, bir ucu Marmara'dan Karadeniz'e bir ucu Tekiıdağ'dan İzL mit'e kadar uzanan, dünyanın sayılı, Avrupa nın gözde, Asya'nın özde güzellikte şehirlerinde^biridir. stanbul, günümüzün, belki hiçbir büyük şehrinde gorulemeyecek kadar kendine özgü, kendisi olan bir bileşimdir. Bu sentezin içinde Doğu Balı, eskı yeni, ycrli yabancı, güzel çirkin, ileri geri, zengin yoksul; bir yığın olarak; yan yana, iç içe yaşamaktadır. Istanbul gibi, böylesine karışık bir bileşimde kendini ıılusal kültür ve sanata vermiş bir başka sehir, dunyada çok azdır, belki de hiç yokluı. O, bu yantyla Avrupa ve Asya'nın başka tarihi şehırlerinc benzelilirse de; o sehirlerin kendi ulusal kültür ve sanallarını dışa karşı kapalı bir biçimde korumaları yanında; Istanbul'un Doğunun ve Batı'nın çok değisik ve çeşitli kültür ve sanatına açık kalarak, kendi içinde, kendine ozgü bir sente7e vararak, zamanla bu bilesiıni kendi kişiliğinin ve o/elliğıniıı ayrılnıaz bir paıçası yapmıştır. İstanbul yalnız bu kültür ve sanatın ulusal bir sentez olarak; bunun görkemli bir sekilde var olduğu bir belde olmakla birlikte; bunu doğal güzelliğiyle ozdeş kılnıış, bu guzelliği kendinden ayrılnıaz ve ayrılıııası olanaksız bir şekilde yasamına da kaimış ilginç şehirlerden biridir. O Istanbul ki, Yedilepe uzerinde, yeşillikleı içinde Marmara'sı ve Karadeniz'iyle, Boğaz'ın ve Haliç'in bin türlü nıavisinin serin rü/gârına açık, bir renk, bir ısık düııyasıdır ki, Nedim'in dediği gibi; "İstaıihııl'ıııt evsâfını nıiımkin mi beyân hiç." Şehrin gerçek gu/elliği yanında, bu guzclliğc büyük kaıkısı olan sanat, hiç kuşkusıız, ınimaridir. Eski mimarlar bu konuda geıçekten çok büyük ve erisilmcsi olaııaksız başarılaı sağlayarak, görkemli yapılarla*şehrin doğal güzelliğini butilnleştirınislerdir. (,'ok a/ nıimari, brtylesine büyıık bir ııstalıkla, cami, saray, han, hamam, çeşme gibi yapılan, o şehrin iıısanla ıına bu kadaı yakın kılnıış olsuıı ve bunları, bir çeşit, o insanlarm yaşanılarıyla o/deşleştirmiş bulıınsıın. Taşlaıa yeni biçimleı ve o/leı veren bu ustalar, buyuk yupıluı ıvla şcjııc yeni ve ölünısuz görünümler ka/andırdıkian başka, minıariyi halkın yasamına kaıarak, onları da bu yapılarla biılikte sonsıı/ kılnıak is tenıişleıdiı. Islanbul'a bir başka gü/cllık veren bu ıa> ıııımarisinin yanında; şelııin biı çeşit kendine o/gü yapısı olan ve u/un yıllar yasamına karışnıış bulunan ahşap evleri, krtşkleri, yalıları \c konakları vardır ki, heıbiri sivil minıarinin ben/ersi/ ornekleıi aıasında savılmışlaıdıı. O kadaı ki, Evliyâ Çelebi 'koca Miınar Siııaıı Aga'nın birbirindcn güzel on bir ahşap saray ve konağının olduğıınıı söyleı, anıa bunların hepsiniıı zarnan /amaıı çıkan buyuk İslanbııl yangınlarıyla yok olduğundan da acı acı yakınır. Ne var ki, kinıi zanıan, bu gu/el minıaGüvercinler artık sadece camii avlularında görülüyor rinin gunumüze kadaı gelebilmiş olanlaıııuı, hiç unımadığınız ve beklemediğiniz biı yerde ruy kalesiFatih'indir. Ahırkapı'dan Yedikule'ye rastlarsınız ki, yakından ve içinden bakıığmızrıiz laraflan yulın kat Yecuc duvarı gibi sağ luındır. Hurçlurı ve duvarlan duvur dişleriylv kadar, yedi kapı vardır. Bu lıesaba göre Istan da gerçek güzclliklcrini bütün incelikleriyle bul'un hütün çevresi 3O.(X)O adımdır. Bin adım gözlerinİ7İn önüne sererler, çok şaşırırsıııı/. Hıı ş da on adet kule vardır. Hepsi 400 kuledir. Fa sıcak, insanı sarıvercn minıariyi grtrup de hayO zuınun ben Istanbul'u adımlamışttm. Şöv kut kara tarafı uç kat olduğundan onların ku ran olmanıak mümkıın değildir. İstanbul şele ki: leleriylc birlikıe 1225 kule olur. Kulelerin kiBesmeleyle Yedikule'nin dıs kısmından baş rnısi dört kose, kimisiyuvurlak, kimisi dealtı hirleşme adına 'büyük kıyıma' uğramadan önce, bu nıimarinin ayakta kalan örneklerine; ladıın. Hendek kenannca Eyup Kapısı 'na ka küselıdir." cumbaları, çıkmaları ve kateslı penceıeleriydar 8810 adını olufj, bu arada cıltı kapı vurdı. Evliyâ Çelebi'nin güvenilir larihsel bir kay le; Aksaray, Çarşamba, Zeyrek, Ayvansaray, Küçük Ayvansaray Kapısı 'ndan Bahçekapısı 'na kadar 14 kapı vardır. Yeni Saray ki, padişahın nak olarak bize bildirdiği asıl 'Güzel İstunbul', Üsküdar, Salacak, Kızıltoprak gibi yerlerde sarayıdır, Arpa ambarı dibinde Kireçcıbaşı Ka "... bir ucu Sarayburnu, bir ucu Yedikule, bir çokça raslanırdı. Gününıü/de bunların, bize ucu da Kyüp Knsâri kapısı köşesi üçgenidir" kadar her nasılsa gelebilme şansını bulmuş pısı'ndan Yeni Saray'ın çepeçevre etrafında 16 Günümüzün 'Güzel tstanbul'u, herhalde. olanlarını, çok az da olsa Boğaz'ın iki yakakapı vardır. Bunların onu açıktır. Bu Yeni Sa Günümüzün 'güzel Istanbul'u, herhalde XVII. yüzyılda Evliya Çelebi'nin sınırlarını çizdiği yer değildir. Olamaz. Aradan geçen yüzyıllar, Istanbul'a bir değil, yüzlerce, hatta binlerce Istanbul daha katmıştır... 24
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear