24 Kasım 2024 Pazar Türkçe Subscribe Login

Catalog

değişik şey köyün hemen yanındaki ziraat fidanlığı binası. Köye indik, herkes çekik gozlü. Kendileriyle konuşmak ıstediğimizi söyleyince, bizi hemen köyıın en yaşlısı olan Atalayhan Bileinin evine göturduler. Büyücek bır odaya girdik. Içerde halı, kilim ve minderlerden başka bir eşya yok. Her şey, Türkmenlerin göçebe, çadır yaşaınına göre ayarlanmış. Duvarlarda bir iki resim ve halı, köşede de dürülmüş yataklar... Az sonra yaşlı adam içeri girdi. kendi usullerindeki selamlaşmalardan sonra söze girdim: "Galiba Çin Devrimi sırasında, Çin'den kaçıp Türkiye ye gelmişsiniz. Fakat sanırım, bu geliş 2025 yıl sürmüş. Bunun oyküsunü bir de bana anlatır nıısın?" "Pekâlâ," diyor yaşlı adam başını sallayarak ve köylerinin uzun öykusunü aktarmaya başlıyor. ca, 1941'in sekizinci ayında Himalayalar'a doğru tekrar kaçtık. Himalayalar'da. iki yıla yakın kaldık ve çoğunıu/ bu dağlarda ölclü. Buralan geçip de o zamanlar tngiliz sömurgesi olan Hindıstan'a geldiğimizde, tam 3039 kişi kalmıştık. Sınırda silahlarımızı Ingilizlere teslim ettik ve Kcşmir'e yerleştik. Hindistan'da toplatn on iki y.l, Keşmir'de de iki yıl kaldık. Ancak burası öyle sıcaktı ki, ilk iki yıl çoğumuz öldü ve sayımız binin altına duştü. Gittiğimiz iki yıl boyunca bize Ingıli/ler baktılar. Fakat sonraki yıllar biz kendi kendimi/e idare ettik. Ufak tefek deriden eşyalar yapıp sattık. 1942'de Hindistan ile Pakistan arasındaki bir din savaşı çıktı. Bu çatışmalarda bizlerden bile ölenler oldu. Sonra biz, BaM Pakistan'daki Pişaver'e gittik. Pakistan hukumeti, size yer ve cv verelim burada kalın dedi. Bizler, Turkiye'ye gitnıek istediğimizı söyleyip kabul etmedik. Nufusumuz hâlâ bin kişinin altındaydı ve tam uç sene hiç çocuğumuz olmadı. Tek tıtk doğanlar da iklinı sıcak olduğundan yaşamayıp öldüler ya da ölü doğdular. Üç sene sonra yavaş yavaş doğumlar görülmeye basladıysa da henuz bin kişinin altındaydık ve bu bOyle on,on iki yıl kadar devam etti. Pakistan'da iı;imizden ba/ıları cziyctlere dayanamayıp Çın'e geri döndü. Onlarla ancak 1978'de ilişki kurabildik, şimdi karşılıklı gidip geliyoruz. Daha sonra Turkiye'ye gelebilmek için bir cemiyet kurduk ve ilk Pakistan konsolosu Nebil Balu ile Lahor'da bir otelde görlışuık ve bi ze 'Rcsıncn başvurunu/u yapın, size en geç üç ay içinde bildiririm," dedi. Gerçeklcn de tam üç ay sonra bize gelen haberde, bır yıl bekleyin, deniliyordu ve bır yılın sonunda mujdeyi aldık; ama Nebil Batu, Turkiye'yç" dönmüş, yerine Vahya Kemal Reyallı gelmişti. Işlemler gecikince Kendisine gittik ve gecıkmcnin nedenını sorduk. Bi/e, "Türkiye, Bulgaristan'dan 250 bin göçmen alıyor, s'ıı bira/ bekleyin" dedi. Bir yıl sonra isim listeleriyle birlikte tekraı başvurduk, fakat şair de gitmiş ve bu ke? Sc Altay köyundekl evlerde, her şey Türkmenlerin göçebe çadır yaşamına göre düz.enUnmlş. Odalarda, hah, kilim ve minderlerden başka eşya yok gibi. da, baş sıravı at etiyle yapılan besinleıin aldığını özellikfe belirtıyorlar. Bellibaşlı yemekleri, kurutulmuş etler, "ırımcık" denilen bir luı pembe renkli ve hafirçe tatlı sayılabilecek peynir. Tabii, kımız da yapıyorlar. Irımcık peynirinı, misafirliğe giderken veya bir komık geldiğinde şeker yerine sunuyorlar. Ayrıca "kurl" denilen bir başka çeşit sert, ekşimsi ve sarımtırak peynir benzerini de çöl veya dağları geçerkcn yiyorlarmıs. Kısrak veya koyun sütünilen uzun işlemlerden sonra elde ediıen bu peylanmış bir şey degil. Yani rahatca yenilebilir. Yalnı/ca alıskanlık." Sonradan konuştuğumuz bir veteriner olayı bize şöyle açıkladı: "At eti yemenin bir sakıncası yok, yalnızca veteriner konlrolunde kısilıııi>or, o kadar. Geçenlerde Ovucık koyunden hiri anlatlı. Koyde yeni olmuş bir alı, gelip 30 bin lira karşıîıgında satııı ulmışlar. A>rıca daha yok bir yaşından kııçuk layları Irrcih ettiklenni sanıyorum; çünku hem daha körpe hem de bilmem bilir misiniz Anadolu'da nayvanlara lecavuz edilir ve boyle bir lıayvanın eti yenmez." ltay köylulerinin değiştirmek ıstemedikleri geleneklerinden bin de düğünleri. "Bizde dügunler tam on gün surer," diyorlar. "Ve uçlu olur. Her birine ayrı isimler veririz. Önce kız evine atlarla gidilir, buna 'cırtız loy' denir, sonra kız evi 'toy' dedigimi/ gelin çıkarmayı yapar. Gelinin cve gelmesiyle yapılan dügun de 'keelin kelgen toy' deriz." A Altay köyUUerinm ürettiklert "ınmak" ve "kurt" cUye anılan peynir türieri, pembe renk Uvehafifçetath. "Inmçtk"peyniri, konuklara şeker niyettne sunuluyor. Ç : [ t \ inlilere karşı, Doğu Türkistan'da Sinkiang bölgesinde 1931 yılında bir ayaklanma patlak verdi... Bölgedeki Müslümanlar, TUrkmen aşiretleri ayaklandı. Çin, o zamanlar Çan Kay Şek'in idaresindeydi ve bizim bölgemize de Çin Şisey isimli bir vali bakıyordu. işte bu vali, sonraları merkezi idareden koparak ihtilalcilerle anlaşmıştı. Bize baskı yapmaya başladılar. Bu Kımızdan söz etmeden \ yapamıyor Altaylılar, fama şimdilerde, daha çok ' hafif tuzlu ve son derece koyu çaylarını içiyorlar. Bu arada, go/dın kaçmayan en oııemlı ozcllik, kendi aralarında devaınlı Çağatayca konuşmaları. "Sizin konuştugunuza çok benzer" dediler, ancak butun dikkatinııze karşın hiçbir şey anlayamadık Butun ozellikleıiyle kendi gcçmişlerınde yasamaya çalısan Altaylılar, pek kendilerinin dc fark edemeuikleri hızlı bir ueğişiın surecınc son 45 yıldır girmışler bile. Çevre ilçeleden Anadolulu kızlaıla evlenınclcr başlamış. 600 kişilık köyün en az 5 hanesi Aksaray ve dığer koylerden kız almışlar. Bunlar köye degişik bir gorünüm veriyorlar. Ancak köydeki en önenıli yeniliğin televi/yon ve video olduğunu kabul etmek gerek. öyle ki, kendi deyişlerine goıc, her evde çojjunluğu renkli bir tejevizyon varmış. Bu güçlü aracın evlere mobilyadan önce girdiğini görmek, bir başka şaşırtıcı yönü olayın. Böylelikle bir evin içinde farklı iki ayrı külturü, kesin sınırlarla ayrılmış biçimde götebilmek olası. Bir laıafta, minderiyle, yuklüğuyle, kilimiyle göçebe bir halk kulturu, diğer yaııda ise başta televizyon olmak üzere Batı kultürünün son ürünleri... Ancak en önemlisi insanların daha iyiye, güzele ve modern olana ulaşmak istemeıeri. Fakat bunlar, acaba farklı kültürlerin birbirlerine böylesine yakın, ama aynı zamanda 'uzak' olmasıyla gerçekleştirilir mi? Geceyi de köyde geçirdikten sonra, ertesi sabah köyden ayrılıyoruz. Bu sessiz, sakin, geleneklerine sıkı sıkıya bağlı misafiıperveı insanları, ilginç yaşamlarıyla baş başa bırakdrak... D Geleneklerine aşırı düşkün Altay köyü sakinleri, son dört beş yıldır, çevre ilçelerden Anadolulu kızlarla evlenmeye başlamışlar. Kısrak ya da koyun sütunden ürettlklert peynirlerin bir öteüiği de susuıluğu kesmesi. lahattin Krbil onun yerine gelmişti. Ancak kendisi nasıl yaptıysa kısa bır sure sonra, 'Haıırlıgınızı yapın, sizi gonderiyorum,' dedi. tşte biz de yaklaşık bin kişiyle. önce Karazi'ye, oradan da Bahreyn, Katar ve Basra üzerinden Bağdat'a geldik. Tam bir hafta sonra da Toros ekspresiyle Istanbul'a vardık. Gelişimiz işte böyle oldu:' ütün bunları dinledikten sonra, bu insanların, surdurdukleri yaşam tarzından neden kolay kolay kopamadıklannı, geleneklerine bağlılığı inatla nasıl surdurdüklerini çok daha iyi anladım. öyle ki bugün hâlâ, düğünleri, yemekleri, yaşayış bicimieri vc âdetleri ısrarja sürüyor. Bazıları, çevre köylulerinin etkisiyle, eski yaşam tarzlarını bırakmış görunmelerine karşın, anlatımlarında güçlü bir özlemi sezmemek olanaksız. örneğin, söylcnenlerin aksine, toprağa pek yabancı olmadıklarını belirtiyorlar, ancak yemeklerinin tamamı kurutulmuş hayvansal maddeler. Ayrıca bu besinlerin kendileni için yüksek bir damak /ev ki yarattığını da ekleyerek... Yemekleri arasınnirden ağzına kııçuk bir parça atan kımse, en sıcak yerlerde bile gun boyu susuzluk çekmezmış. Bir de Anadolu'da pek bulunmayan özel tandırlarda ekmek pişirmelerine rağmen, "boğursak" denilen lokma şeklinde hamurdan yapma ufacık ekmeklerı var. BUtün bunların ortak özelliği ise yıllarca bozulmadan dayaııabilmesi. Fakat yine de kımızdan söz etmeden yapamıyorlar ve dediklerine göre, hiç kımız içmemiş bir yetişkin, dolu bir bardakla, rahatça sarhoş olabilirmiş. Şimdilerdo ise, daha çok, özel ve çok büyük fincanlarla, hafif tuzlu ve son derece koyu çaylarını içiyorlar. Kendilerine ozgu yemekleri nedeniyle çevrelerinden ve bazı idarecilerden sert tepkiler görmüşler. Köyün genç imamı, tanık olduğu böyle bir olayı bize anlattı: "Ben bu köyden çıklım. Allaylı>ım. ama bendcn önceki bir imam, dügun sırasında bıitıın jemeklerimizi ellerimizlc yedigimizi gorünce, ki hâlâ öyle yeriz, 'Bunlar on ayaklan>la yeıııek yiyorlar,' dedi ve ko> halkı imamı istemedi, o da başka yere verildi. Ayrıca eski bir ogretmen de al eti ycmemizlc çok ugraşmıştı, fakal dinimize gore at eti yasak nun Uzerine Atörk Nahiyesi ileri gelenlerinden Abulniyaz Mırap isimli bir şahıs ayaklanmayı başlattı. Ayaklanma tam dört yıl sürdü. Dört yıl sonra, Ruslar, Çinliler ve Dış Moğollar, ortak kuvvetler göndererek hareketi bastırdılar. Köylerimiz uçaklarla bombalandı. Biz de bunun Uzerine buralarda duramayacağımızı anlayıp 18.600 kişiyle Kansu Ulkesine kaçtık. Fakat tam bu sırada 2. Dünya Savaşı başladı. Çinliler, Japonlarla savaştığından biz biraz rahattık. Daha sonra Ruslar, Japonlara karşı Çin'e yardım ettiler ve bizleri de geri istcdiler. Doğu Türkistan bu isteği onaylayın B 17
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear