24 Kasım 2024 Pazar Türkçe Subscribe Login

Catalog

i >ö i i 1 s Beyoğlu GüzelleştirmeDerneği'nin YürütmeKurulu Üyesi VitaliHakko tstanbul'da ilk işini kurduğunda, fabrikası Kurtuluş'ta, satış mağazası Yenicami'de olduğu halde, Vitali Hakko, gidip gelirken, yolunu hep Beyoğlu'ndan geçirirmiş: "Birşeyler öğrenmek, şık insanlargörebilmek içinJ ATÎLLADORSAY:] akko'nun önüne geldiğimizde, Vitali Hakko, benim ve birlikte yürüdüğümüz eski bir arkadaşının elini yakaladı, trafiğin ortasından süzülerek karşı kaldırıma geçtik. Orada, pırıl pırıl yanan, gerçekten de çok güzel aydınlatılnıış mağazanın cephesine hayranhkla baktı. Eserine bakan bir sanatçı gibi mutluydu, sevinçliydi o an... "Bakınız şuna," dedi. "Londra'daki Harrod's görse kıskanır. Uluslararası bir yarışmaya katılsak ödül bile alırız." Vitali beyin, bu her şeyin en iyisini yapmak, her şeyi bize özgü bir alaturkalıkla geçiştirmekten çok, uluslararası, evrensel düzeyde yapmaya çalışmak huyuna birkaç kez daha tanık olmuştum. özellikle, birkaç yıl önee, Vakko kuruluşlarının bir nıoda defilcsi eşliğinde Anadolu'nun sanat ve kültür birikimini 5 Avrupa başkentinde tanıtmak üzere giriştiği "Anadolu Giineşi" defilelcrini, gazeteci olarak izlemek fırsatını bulduğumda. O zaman, yaşı 70 olan bu adamın "işinin bitmiş" olmadığını, tam tersine, çevresindeki gençlere taş çıkartacak bir enerjiye, bir güce sahip olduğunu gözlemiştim. Bir dekorda eksiklik mi var? Bay Vitali, çivi ve çekici alarak bizzat düzeltmeye, sandalye taşımaya, bir giysinin orasınaburasına birkaç iğne koymaya, bir büfeyi, bir çiçek sergisini veya bir vitrini bizzat düzenlemeye rahatlıkla gönül indirecek kadar titiz, titiz olduğu kadar da kıpırkıpır bir adamdı. Her konuda, ama özellikle gönül verdiği konulardaki bu istek, bu enerji, bu hırs, bana özellikle ülkemiz için çok ilgi çekici gelmişti. Sonra, Vitali beyle ortak bir sevgilimiz çevresinde, Beyoğlu çevresinde yinc bir araya geldik. Beyoğlu'nu Güzelleştirme Derneği çalışmalarında birlikte olduk. Orada, bu kez bu semte olan hayranlığını, ilgisini, sevgisini gözledim. Bu, belki eski usul, nostaljik bir yaklaşımdı. Vitali bey, belki de Beyoğlu'na bir teknik adam, bir mimar, bir şehırcı tavrıyla yaklaşmıyordu. Ama öylesine bir Beyoğlu sevgisi seziliyordu ki onda, bu içtenlik, kimi eksik veya yanlış düşüncelerini bile bağışlatacak güçteydi. Ve 2 hafta önce bir sah akşamı, Beyoğlu Belediyc Başkanı Haluk Öztiirkatalay, bir şalteri indirince, TaksimGalatasaray arası ışıklı panolar, caddeye Avrupa başkentlerinin kimi caddelerinde yılın bu zamanı hep görulen ışıklı, aydınlık bir görünüme benzer bir hava verdiğinde, bu girişimin de ardında, belediyeden çok, Vitali beyin çabaları ve inadı vardı. lstiklâl Caddesi'ni Londra'nın Regent Slreel'ine benzetmek, belki dc gereksiz bir düş, temelsiz bir özentiydi. Ama her insan, kafasındaki duşleri gerçekleştirmeye çabalamak zorunda değil midir? Ve toplumca biraz daha çok duş kuran ve bu düşleri gerçekleştirmek için de çabalayan kişiler olsak, acaba Ulkemizde işler daha iyiye gitmez miydi, ve bugün düş sayılan birçok iş gerçekleşme yolunda olmaz mıydı? Vitali beyin dükkânı, öğleden sonra olmasına karşın, gri bir istanbul gökyüzüne şimdiden pırıl pırıl ışıklarını gönderiyordu. Her şeyiyle Avrupai olan dükkânda, doğrusunu söylemek gerekirse, fiyatlar da Avrupa'daki benzerlerini hiç aratmıyordu. Yanına yaklaşılması gerçekten kolay olmayan bu fiyatlar, Vitali beyin bir başka düsturunu da simgeler gibiydi: "Her şeyin en iyisini yap, ama fiyatı da ona göre koy!" Verilen her hizmeti (nıodada bile olsa) alıcıya ödetmek, şu anda ekonomimize egemen olan kişinin de temel görüşleri arasında yer almıyor muydu? Vitali bey yine çok meşguldu. Bir "çikolata kutusu"na çikolataların nasıl, hangi sırayla dizileceğini gösteriyor, çayhanede çay içen bir hanımın mantosunun "brokar astan" ile ilgileniyor, iki buçuk milyonluk bir buro takınıınm dükkânda, alıcı çıkmasa bile, "sırf en güzel hediyeyi bulundurmak" amacıyla sergılenmesini buyuruyor, telefonda Beyoğlu'ndaki ışıklı panolardan sorumlu sanatçı Mengii Ertel'le, memnun olmadığı noktalarda hararctli bir tartışmayı sürdürüyordu. Sonunda boşaldı, ve ben sorularıma geçtim... Beyoğlu sevginiz nereden kaynaklanıyor? Bu fırsatı bana verdiğiniz için önce çok teşekkür ediyorum. Ben Yedikule'de doğdum. 9 yaşındayken Kuledibi'ne taşındık. Hele orada oturan bir çocuk için Beyoğlu, tek gidilecek yerdi. tlk filmimizi orada, Elhamra Sineması'nda gördük. Ilk seslı filmı yine Elhamra'da gördük: Marie Bel! ve Maurice Chevalier'nin oynadığı bir fiimdi... Ilk iş sahibi olduğumda, fabrikamı/ Kurtulusta, satış mağazamız Yenicami'de olduğu halde, gidip gelirken yolu hep Beyoğlu'ndan geçirirdim: Bir şeyler öğrenebilmek, şık insanlar görebilıııck için... Beyoğlu tutkumuz o yıllarda başladı. Hâlâ da sürüyor. 25 yıl önce hazır giyime ba$lamak istediğimde, bunu ancak Beyoğlu'nda gerçekleştirebileceğimizi düşündüm. Başka yer aklıma bile gelmedi. Ben ekmeğimi yıllardır Beyoğlundan yedim. Hayatımı orada kazandım. Arada, "Artık Beyoğlu saygınlığını kaybetti, alışveriş başka yerlere kaydı" diye bizi başka yerlere gitmeye teşvik edenler oldu. Böyle söylendikçe, ben daha çok Beyoğlu'na bağlanıyordum. Onun ele ahnıp layık olduğu hale yeniden getirileceğine hep inandım. Şimdi, dcrnek olarak bu konuda bir şeyler yapmak imkânımız var. Bu, ancak bugünkü belediyelerin faal, dinamik, enerjik, cesur hareketleri sayesinde mümkün oldu. Yoksa biz tek başımıza bir şey yapamazdık. Nasıl bir Beyoğlu diişüniıyorsunuz? Kafanızda nasıl bir imaj var? Eski Beyoğlu'nu aynen canlandırmak istiyorum desem, bu boş bir hayaldir, bilıyorum. Beyoğlu'nu Beyoğlu yapan insanlar, kurumlar yok artık, çoğu aramızda değil. Ama o devre yetişmiş insanların bir kısmı hâlâ aramızda... Benim gibi... Ve bunlar, biliyorum, daha güzel bir Beyoğlu denince çok heyecanlanıyorlar. Beyoğlu'ndan geri 'Beyoğlu benim ekmek kapım, ışını, evım... V ye kalan neyse, binalar, yapılar, kültür, onları ele almak, onarmak, temizlemek, yeniden sanat, kültür amaçlı kullanışlara açnıak gerekir. Trafik kalkmalı mı? Bilmiyoıum, uzmanlar karar versin... Ama ilerde bu da düşünülebilir. Nasıl bir Beyoğlu? Zurichde gölden istasyona kadar giden Bahnhoff Strasse gibi bir cadde hayal ediyorum. tkı yanı ağaçlı, güzel vitrinler, kahveler, sinemalarla süslu, insanların rahatça gezip dolaştığı çiçekli, heykelli, zarif, şık bir cadde... Sinemaları, tiyatroları, bando konserlerı, halka açık çeşitli sanat olayları... örneğin, niye Galatasaray Lisesi önünde bir podyum kurulup hafta sonlannda konserler verilmesin, bir kürk defilesi düzenlenmesin?.. Hep halka açık, hep bedava... Bütün bunlar olabilir, Beyoğlu canlı, cıvıl cıvıl bir sanat, kültür, piyasa, alışveriş merkezi haline gelebilir... Esnaf bunu özlemektedir, bunun için gereken fedakârhğı yapmaya hazırdır... Beyoğlu deyince, yalnız tstiklâl t addesi'ni mi düşünııyorsunuz? Beyoğlu'nu kurtarmak deyince, yalnı/ca tstiklâl Caddesi'ni kurtarmanın anlaşılmasından ciddi biçimde yakınılıyor? A macımız, tstiklâl Caddesi'nin TünelTaksim güzergâhını özlediğimiz bir Avrupa caddesi, bir güzellikler yolu haline dönüştürmeye çalışmak...
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear