29 Kasım 2024 Cuma Türkçe Subscribe Login

Catalog

20 Mayıs 2018, PAZAR MEHMETCAN DEMİRAY Ayşe Alan SAYFA 7 Çin işi Japon işi Greyfurt kokardı benim hünkârım! Kanuni Sultan Süleyman’ın öz oğlunu boğ durduğunu TV dizisinden öğrenmiş bir halk olarak çok severiz Osmanlı’yı... Ama han gi Osmanlı’yı? Elbette “kefere”ye karşı cenk eden, Avrupa’yı titreten, fetheden Osmanlı’yı! Kendini “içkiye, hareme ve sefahate kaptıran” padişahlar yüzünden yıkılmıştır koca “cihan Tropikal esintili padişah devleti”, iyi biliriz. Yakın zamanda sosyal medyanın Af parfümleri, sakal yağları, rin paylaşımlarında da gördüğümüz üzere “fetih”, merkezi “Diriliş Ertuğrul” kostümleri, bir önemde toplumsal bilinçaltımızda. İster “misafir işçi” pasaportuyla fethedilen Fatih kılıçları ile yepyeni bir (!) Almanya olsun hedef, isterse hayatta gidip görmeyeceğimiz pazarlama 82 Musul, 83 Kerkük; alanı: “Osmanlı ürünleri”... fark etmez!.. Gönüllerde uyu yan bu Osmanlı sev gisini su yüzüne çıka ran, girişte de andığımız, 2011 yapımı “Muhte şem Yüzyıl” dizisiydi. İmparatorluğun en gör kemli dönemini kanlı canlı “izleme” imkânı sunan dizi, milyonları ekran başına çekti. El bette Che Guevara’yı bile çakmak ve buzdo labı “magnet”i yaparak paraya çeviren kapita lizm, bu “Osmanlı rüzgârı”nı da iyi değerlen direcekti. Hürrem yüzüğü ve tüy dökücü kremi Saç rengini Meryem Uzerli (Hürrem) turuncusu yapmak isteyen kadınlar sayesinde pastadan ilk payı kuaförler aldı! Ardından sultanın yüzüğü ve tacı ortaya çıkacak, 22 liradan başlayan çok uygun fiyatlarla dileyen herkes Hürrem olabilecekti. “Entrikacı kimliği” tartışılsa da “iktidar gücü” ile kitleleri büyüleyen Hürrem, çay takımından koltuğa, zigon sehpadan tüy dökücü kreme kadar birçok ürünün “marka”sı haline geldi. Osmanlı kozmetikleri Cin kutudan çıkmıştı bir kere! TV’de Os manlı dizileri mantar gibi çoğalırken seyir ci kitlesine yönelik ürün yelpazesi de haliy le genişledi. Arka camı Osmanlı tuğralı “ticari araçlar”ı sahilde yaya yoluna park edip piknik yaparken ya da trafikte şeritten şeride zıp larken kim istemezdi ki pa dişah gibi kokmayı? O halde parfümlerimize buyurun! Portakal çiçeği özlü Fa tih Sultan Mehmet esansı sa dece 179.90 liraya satılıyor ve kendimizi tam bir Osman lı hissedebilmemiz için yanına “128 akçe” diye not düşülüyor! Hürrem Sultan kokusu, 102 Akçe Karayip kökenli bir meyve ol sa da 2. Abdülhamit parfümünde “Ulu Hakan”ın ihtişamını pembe greyfurt temsil ediyor! Yalnızca 102 akçe olan “Kösem Sultan Kokusu”nda manolya ve paçu li notaları ön planda. İsterse niz bergamotlu “Mimar Si nan Kokusu” da mevcut. Jo joba ve argan yağları içeren “Safderun Sakal Yağı”yla ki şisel bakımımız tamamlanı yor. Kaderin cilvesi; Türk Dil Kurumu’na göre safderun, “kolay kandırılan” anlamına geliyor ama olsun!.. Kısacık yaşamı Yedikule zindanlarında trajik biçim Sakal Bakım Yağı, 59.90 TL de sona eren Genç Osman ise bu kozmetik se risinde kendine yer bulamamış tabii. ‘Diriliş’ kıyafeti, Fatih kılıcı Diziler ve “fetih” olgusu üzerinden giden Osmanlı alışveriş sitelerinin en gözde reyonlarından biri de giyim kuşam... Şehzade sünnet takımlarının yanında erkek çocuklar için yeni moda, 500700 lira aralığında satılan “Diriliş Ertuğrul” kıyafetleri. Kadınlar için kaftanlar 900 ila 1900 lira ve her biri rengârenk “kına gecesi selfie”leri müjdeliyor! Erkekler için tuttuğu takımın renklerinde kaftan – kavuk takımları bile var ve sadece 250 lira! Osmanlı garson – komi kıyafetleriyle nargile salonlarına ve kafelere ayrı bir hava katmak da mümkün. Üstelik sadece 200 liraya! Ve “fethin” olmazsa olmazı, silahlar... Ertuğrul Gazi, hasmı Sadettin Köpek ile çarpışırken, ekran karşısında kılıçsız oturulmazdı! Yeniçeri yatağanından savaş baltasına, Fatih kılıcından Zülfikar’a kadar birçok model, internette bizleri bekliyor. Hem de “3D Secure” ödeme ve kredi kartına taksit imkânıyla!.. Eh, teçhizatımız da tamamlandığına göre bize artık, bir Schengen vizesi alıp Viyana kapılarına dayanmak kalıyor!.. Okulun cinsiyeti mi olurmuş demeyin. Var! Ece’nin Erk’le imtihanı Toplumsal cinsiyet eşitliğine duyarsız demokratik değerler üzerine kurulmamış eğitim sistemlerinde her okul erkektir. Hele bizimki gibi eğitimin ‘tek’lik üzerinden kurgulandığı bir ülkede daha da erkektir!.. Bolca kural çerçevesinde kurgulanmış, insan ömrünün önemli bir bölümüne yayılan okullar, toplumun “makbul”ünü yükleyen, “normu” belirleyen, rollerimizi hatırlatan, hepimizi hizaya sokan ve farklı olanı dışlayan olmasıyla; dolayısıyla sorun çözmekten çok sorunun ta kendisi olması sebediyle zaten eksiktir. Bir de üstüne üstlük erkektir, çünkü hâlâ ülkemizde ve dünyada kızların okullaşma oranı oğlanlara göre daha düşük. Çünkü okulda oğlanlara “erkek” denir, “kız”lara kadın denmez. Çünkü okul duvarları erkeklere ayrılmıştır. Padişahlar, devlet “büyükleri”, sanatçılar, bilim insanları arasında kadın ya yoktur ya da sayısı çok azdır. Okul erk’ektir çünkü müfredat erkektir. Okul programları oluşturulurken cinsiyet eşitliği çoğu zaman göz önünde bulundurulmaz. Sınıf içi uygulamalarda okul etkinliklerinde kız ve oğlan öğrencilere eşit şansların verilip verilmediği tartışılmaz. Okullar erk’ektir. Kadın öğretmen sayısının erkek öğretmen sayısından fazla olması bu gerçeği değiştirmez. Özellikle toplumumuzda “bir bayan için en uygun meslek” olarak çokça tarif edilen öğretmenliğin çalışma saatlerinden dolayı kadının evine, çocuğuna zaman ayırabilmesi açısından cinsiyetçi iş bölümünü körüklediği görmezden gelinir. Konuyu bir kız öğrencinin okul yaşamı üzerin den derinleştirelim: Ece matematik ve fen derslerinde kendini yetersiz hissediyor çünkü öğretmenleri oğlanların kızlara göre bu alanlarda daha yetenekli olacağına dair önyargılara sahip. Matematik sınavlarında oğlanlar daha başarılı oluyor. Öğretmenler bunun nedenleri üzerinde düşünmüyor, çözüm üretmiyor. Oğlanlar daha çok takdir ediliyor, daha çok cesaretlendiriliyor. Ece derslerde kendini yeterince ifade edemiyor. Sesi daha kısık. Proje ve çalışmalara katılması için yüreklendirilmiyor. Ece’nin tahayyülünde iyi bir mühendis veya bilim insanı olmak yok, çünkü zaten bilim, “adam”ların işi. Edebiyat dersinde çoğunlukla erkeklerin yazdıklarını okuyor, kadınları dahi erkek gözüyle okumak durumunda!.. Neredeyse hiçbir derste başarılı kadın rol modellerle tanıştı rılmıyor, dolayısıyla “ben de yapabilirim” duygusuna sahip olma olasılığı oğlanlara göre düşük... Çok çabalamalı, şanslıysa aileden destek almalı, duyarlı birkaç öğretmeninin eli üzerinde olmalı. Ece’ye borcumuz, ifade hakkı Ece okuldaki cinsiyetçi dilin farkında bile değil çünkü bu konuda bir eğitim almamış. Birkaç sınırlı konu dışında müfredat Ece’ye bir şey söylemiyor. Cinsiyetçi şakalara gülüp geçiyor, belki kendisi de katılıyor bu şakalara!.. Davranışları övülürken dahi cinsiyetçi dile maruz kalıyor. “Aferin Ece’ye”, “Hanım kız”, “yaramaz oğlanlar gibi değil”... Yerilirken de durum farklı değil: “Bir kız öğrenciye hiç yakışmıyor Ece’nin bu davranışı”!.. Okullar çok erk’ektir. Erk’i yıkmak, cesaret ister. İster öğrenci ister öğretmen ister veli olalım, kolları sıvayıp cesurca adımlar atmak sorumluluğumuz. Talep etmek, müdahale etmek hakkımız. Kız çocuklarına eşit eğitim fırsatları verilmesini, öğretmenlerin sıkı bir toplumsal cinsiyet eğitimi almasını, müfredatın gözden geçirilmesini, eğitim programlarının demokratik değerler ve cinsiyet eşitliğini öğretmesini talep edelim! Farklı cinsel yönelimler, kimlikler de var ve olacak. Okul yıllarını ıstırap içinde geçiren, kendini saklayan çocuklarımız var. Görmezden gelmeyelim!.. Sistem sürekli olarak ve artarak kadın cinsinin aleyhine işliyorsa, Ece’ye borcumuz var. Ece’nin önüne engeller koyulmadan kendini özgürce ifade etme hakkını verelim. Biz beceremesek de Ece “erk”i yıkacak, yerine çiçekler dikecek. Buna inanalım!.. aysealan79@gmail.com MÜJDE YAZICI ERGİN Hip hop dünyasının ışıltılarından farklı bir savaş alanı Müzik İşte gerçek Amerika bu! ABD’deki AfroAmerikanlar, en rahat iki alanda var olabiliyor gibi: Eğlence hayatı ve suç dünyasında... AfroAmerikansanız ya muhteşem şarkı söyleyip, dans edip herkeste iyi hisler uyandırmalı ya da bir uyuşturucu çetesinin elinde hayatınızı mahvediyor olmalısınız. Kısa sürede YouTube’ta milyonlarca kez tıklanıp üzerine yüzlerce haber yapılan ‘This is America’ videosunda AfroAmerikanlar, ‘profesyonel’ oldukları bu iki alanda, çelişkili bir biçimde yanyana gösteriliyor. Childish Gambino, ortalık kan gölüne döndüğünde dahi şarkı söylemeye, ‘çocuksu’ danslarını etmeye devam ediyor. Havada uçuşan beyinler, yanan polis arabaları, kaçışan insanlar, katledilen bir Gospel korosu... Donald Glover, üzerine binlerce kez düşünülen, sanat üretilen AfroAmerikanların ABD’de yaşadığı şiddet konusunu kendi dilinde etkileyici bir müzik videosuna dönüştürmüş. ‘This is America’da ortam hip hop dünyasının ışıltılı, fetiş dünyasından farklı olarak bir savaş alanı gibi. Grammy ödülü sahibi Yazar, aktör, müzisyen, komedyen, prodüktör, yönetmen Donald Glover’ın ABD’deki ‘siyah hayatın’ gerçekliği üzerine ‘This is America’ şarkısının çarpıcı videosu iki günde 30 milyon kez izlendi. Youtube’ta 10 gün içinde 130 milyon izlenmeyi bulan video, Glover’in ‘sahne adı’ olan Childish Havada uçuşan beyinler, yanan polis arabaları, katledilen bir kilise korosu... Donald Glover, AfroAmerikanların ABD’de yaşadığı şiddeti kendi dilinde çarpıcı bir klibe dönüştürmüş. Gambino ismiyle 5 Mayıs’ta yayımlandı. Atlanta dizisinin yönetmenlerinden Hiro Murai’nin yönettiği video, içerdiği mesajlarla tüm dünyada haber sitelerine konu olurken, milyonlarca sosyal medya kullanıcısı #ThisIsAmerica etiketi altında yorumlarını yazmaya, videoyu incelemeye devam ediyor. Childish Gambino, funk hip hop albümü ‘Awaken, My Love!’dan ‘Redbone’ ile Grammy ödülü sahibi fakat dünya çapında adını duyurduğu ilk çalışması ‘This is America’ ile oldu. Hatta parçanın etkisi kısa sürede o kadar büyümüşki gelen olumsuz yorumlardan etkilenen Donald Glover, Twitter ve Instagram hesaplarını kullanmayı bırakmış. Amerikan polisinin siyahlara karşı gösterdiği si lah şiddetini, sunulan kötü yaşam koşullarını anlatan ‘This is America’, Jim Crow karikatürü gibi referans ve sembollerle tartışılmaya, konuşulmaya devam ediyor. Amerika’daki en meşhur hip hop yıldızlarından Kanye West’in Trump’ı desteklediği, Trump’ın yakın zamanda Kanye için, “Thank you Kanye. Very cool” diye tweet attığı Amerikan müzik dünyasında Glover’ın hip hop kültürünü antiırkçı içerikle harmanlaması etkileyici. Multi yetenek Donald Glover adını duyurmaya devam edecek. 25 Mayıs’ta vizyona girecek olan ‘Han Solo: Bir Star Wars Hikâyesi’ filminde de Lando Calrissian rolünde yine Glover var. İyi seyirler. mujdeyazici@gmail.com Queen filmi, ‘Bohemian Rhapsody’ Kasım’da gösterime girecek Queen filmi “Bohemian Rhapsody”nin ilk fragmanı geçen günlerde yayına girdi. Filmde Freddie Mercury’i Mr. Robot dizisinden tanınan Rami Malek canlandırıyor. Fragmanda plak şirketi patronu kılıklı biri “Rhapsody”nin 6 dakika sürmesine kafa tutuyor. Ticari açıdan bakıldığında, radyoda çalacak bu parçanın uygunsuz olduğunu ima ediyor. Mercury’i canlandıran Malek’in tepkisi de tokat gibi geliyor; “senin için 6 dakika uzunsa, karına acıyorum” deyiveriyor. İlk başta Freddie rolü için (çok daha yerinde bir isim!) Sacha Baron Cohen ile anlaşılmış olsa da, senaryonun ilk halinde filmin yarısında Mercury’nin AIDS’e yakalanıp ölmesi Cohen’in hoşuna gitmiyor. Öte yandan grup üyeleriyle de anlaşamadığı için devreye Rami Malek giriyor. Mr. Robot’tan Freddie’ye “Mr. Robot” dizisiyle şöhrete kavuşan oyuncu rolünün hakkını verebilmek için şan dersleri almış ve Abbey Road stüdyolarında bütün Queen parçalarını seslendirerek çalışmış. Efsane sanatçıyı oynamak “Bohemian Rhapsody’de Mercury’i Rami Malek oynuyor. herkesin harcı değil ama önümüze sunulan kısacık fragman, üstesinden gelebildiğine işaret ediyor. Film şirketlerinin yıllardır bir Freddie Mercury ve Queen Biopic’i (biyografik filmi) çekmek istediği biliniyordu. Ancak konuya cesaretle yaklaşıp inatla filmin yapımcılığını üstlenen 20th Century Fox oldu. Proje için “Olağan Şüpheliler”, XMen serisi ve “Süpermen Dönüyor” gibi birçok sinema filmine imza atan Bryan Singer “görevlendirildi”. Ancak Hollywood dedikodularına bakılırsa, pek de iyi olmadı. Çekimler boyunca sete geç gelen, bazı günler hiç gelmeyen yönetmen sonunda görevden atıldı. Yerine geçici olarak, daha çok oyuncu kimliğiy le bilinen ve 2016’da “Eddie The Eagle” isimli biyografik filmi çeken Dexter Fletcher getirildi. Tabiri caizse imece usulü tamamlanan filmin bu yıl sonu vizyona girecek olması bile bir mucize. “Bohemian Rhapsody” sanıldığı gibi bir Mercury biyografisi değil; daha ziyade Queen’in oluşumu ve müziğine odaklanan bir sinema filmi. Mercury’nin AIDS meselesi yeni senaryoda konu edilmiyor. Hikâye, onun Roger Taylor ve Brian May ile grubu kurduğu 1970’ten başlayarak, 1985’deki Live Aid konserine kadarki dönemi kapsıyor. Diğer Queen üyelerini Ben Hardy, Gwilym Lee ve Joseph Mazzello gibi isimlerin canlandıracağı filmin konusu ve olay örgüsüne dair fazla ipucu vermeyen fragman ve dedikodulardan anladığımıza göre, bizi Queen konserleri, grup etrafında dönen çılgın partiler ve 70’lerin rock yıldızlarına has ortamlar ve bol bol müzik bekliyor. erel.eryurek@gmail.com erel eryürek C MY B
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear