25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

SAYFA 2 atar damar Melİs Alphan Mİrgün Cabas 20 Mayıs 2018, PAZAR Her şey Motorlu tezgâhlar direniyor Vaktiyle Gaziantep’in ara sokaklarında ya kilim ya kutnu tezgâhı olurmuş. Kutnu tezgâhının sesi bir başkaymış. Her telinde ustasının emeği olan atkısı pamuk çözgüsü ipek kutnu, öyle 12 kişiyle dokunacak kumaş değil. Çözgücü, boyacı, mezekçi, haşılcı, dokumacı gerektiriyor. Hepsini yetiştirmiş Gaziantep. 16’ncı yüzyıldan beri bu yörede üretilen kutnu, saray kıyafetlerinde bile hayat bulmuş. Geçmişte kutnu dokumacılığı binlerce kişiye iş kapısıyken, yakın zamana kadar birkaç usta dışında kutnu dokuyan kalmamıştı. Kutnudan ya folklor kıyafeti yapılıyordu ya da fıstık heybesi. En fazla, atkı ve papyon. Bu yörede kimi kültürel değerler yaşarken, Antep işi el işlemesi hâlâ çeyizlerde kullanılırken, bakır kazanlarda hâlâ dolma pişerken, kutnuya ne evlerde ne yerel halkın kıyafetlerinde rastlanır oldu. Fatma Şahin, Gaziantep Büyükşehir Belediye Başkanı olduktan sonra, “Kutnu ölüyor. Tezgâh sayısı giderek azalıyor. Ustaların yaşı ilerledi, oğulları da artık bu işi yapmak istemiyor” diyerek Kutnu Tanıtım Grubu’nu kurdu ve aslen eğitimci olan Julide Konukoğlu’nu grubun başkanı yaptı. Kutnu böyle kendiliğinden girdi Konukoğlu’nun hayatına. Ona sevdalanacağından habersizdi. Kutnu Tanıtım Grubu’nun görevi “Kutnudan ne yapabiliriz?” sorusunu cevaplamaktı. Kutnu ustalarının atölyeleri boyandı, tezgâhlarına bakım yapıldı. Kutnu ustası yetiştirmek için meslek okulunda bölüm açıldı. Gaziantep Üniversitesi Takı Tasarımı bölümüne kutnu tezgâhı kondu. Bir kutnu atölyesi kuruldu. 3 bin kişinin gezdiği kutnu sergisi düzenlendi. Zeugma Müzesi’nde bir defile yapıldı. 5 ayda, bebek setinden yatak örtüsüne 60 kalemde 300 ürün çıktı. Sanayi Odası, coğrafi özelliklerinden dolayı kutnunun Gaziantep’e ait olduğunu gördü. Anlaşılmıştı, kutnu gündelik hayata girebilir ve bir değer olarak yaşamını sürdürebilirdi. Kutnu Tanıtım Grubu dağıldı; herkes işinin başına döndü. Ne de olsa bu, gönüllülük esasına dayanan bir projeydi. Bir değeri yaşatma sorumluluğu Jülide Konukoğlu’nun ise içi rahat değildi. Kutnuyla ilgili araştırma yaparken, bir Karadeniz kumaşının izini sürmüş, büyük bir firmanın tanıtımıyla kumaşın ivme kazanıp, el çekildiğinde yeniden unutulmaya yüz tuttuğunu öğrenmişti. Evet, kutnu da destekle bir çıkış yapmıştı ama yeniden sönecek gibiydi. Konukoğlu düşündü taşındı, kutnuyu yaşatacak bir marka yarattı. Adını Kutnia koydu. Jonglörlük sanatı olarak gazetecilik Topların yere düştüğü an... Bülent Ecevit o gün Meclis’te başörtüsüyle milletvekili yemini etmeye gelmiş Merve Kavakçı’yı engellemek için kürsüye çıktığında genel kurula “Bu hanıma haddini bildiriniz” diye seslenmişti, hatırladınız mı? Ecevit had bildirmek için tüm milletvekillerini göreve çağırmıştı ama mesajı alan kendi partisinin milletvekilleriydi ve mesajın gereğini Kavakçı’nın yeminini engelleyip salon dışına kaçırarak yapmışlardı. Yıllar sonra Merve Kavakçı aynı başörtüsüyle az daha Malezya’ya büyükelçi olacaktı, son dakikada ataması yapılmadığı için olamadı. Ama başka kadınlar başörtüleriyle milletvekili seçildiler, yeminlerini de ettiler. Kimse de kimseye haddini bildirmedi. Demek ki had bildirmeye çağırma işi son derece konjonktürel. Bugün senin had zannettiğin şey yarın hak haline gelebiliyor. Gazetecilik nedir? Gazetecilik tuhaf bir meslek. Kendine tuhaf tuhaf görevler biçebiliyorsun. Gerçeklerin ortaya çıkarılması, kamuoyunun özgürce oluşturulması, demokrasinin işleyişini kolaylaştırmak, haksıza karşı haklının yanında olmak, ezilenlerin sözcülüğü, tüyü bitmemiş yetimin hakkını korumak, adaletin takipçisi olmak... Bazen, ne kadar gazeteci varsa, o kadar da gazetecilik tanımı vardır gibi geliyor insana. Bazıları da bu tanımlardan birini ya da birkaçını benimseyip zamanla karikatür haline dönüşüyor. Basındaki Bekçi Murtazalar’ı, Kül Yutmazlar’ı hatırlayın... Aslında çevrelerine düzen getirmek, bütün gazetecilerin hayali. Artık kafayı neye taktıysa... Sistemin işleyişindeki çarpıklıkları, eksikleri bulup çıkarmak, sorumlulara yol göstermek... Mesleğe dün başlamış stajyerin de, kerli ferli köşe yazarının da, yayın yönetmeninin de niyeti aslında budur. Kimileri için bu düzen getirmek işi pis restoran mutfaklarını, kamudaki yolsuzlukları, belediyelerdeki talanları, adam kayırmaları, karakollardaki kötü muameleleri, haksız yere cezaevlerine tıkılanları ortaya çıkarmak anlamına geli yor. Ama bunları yapmak, bunlarla ilgili kelam etmek, bazılarının işine hiç gelmiyor. Çünkü bunlar süfli konular. Herkesin ele alabileceği, sıradan meseleler... mi? Yoksa bunlar zehirli, dokunmanıza izin verilmeyen, dokunursanız yanacağınız, ayrıcalıklarınızı kaybetmenize neden olabilecek toksik konular mı? Belki de en iyisi bunlardan uzak durmak. Peki bu konulara giremediğimiz için yarım dönüm gazete köşemizden vaz mı geçeceğiz? Elbette ki hayır! Bu durumda el yüksel teceğiz. Kendimize orta seviyeyi değil, en tepedekileri muhatap seçeceğiz. Ve her konuya öyle bir damardan gireceğiz ki elimizdeki kuyumcu terazisinin bir kefesine bir dirhem koyuyorsak, diğerine de bir dirhem koyacağız. Bazı durumlarda bir kefedeki bir dirhem ağır çekince, diğerine iki dirhem koyup durumu dengeleyeceğiz... Bir de arada bir durumlardan vazifeler çıkaracağız. Zira sadece kefeleri dengelemeye çalışmak, bizim vasat biri haline gelmemize neden olur. Oysa dünyaya nizam vermeye hazırlanırken, vasat biri olmaya tahammülümüz yok. Dikkatleri üzerimizde tutmalı, her an şapkasından tavşan, kol manşetinden as çıkarabilecek biri gibi öngörülemez olmalıyız. Oyunun seyrini değiştirmeli, “tabii ya!” dedirtmeliyiz. Ne var ki durum, bizim gibi biri için bile ko lay değil. O halde kişiler değil, ilkeler üzerinden gitmeliyiz. Bizim derdimiz kişilerle değil, ilkelerle! Ama ilkeleri altüst edenler hep en zayıflar, en öfkeliler, en zararsızlarsa, biz ne yapalım? O zaman onları hedef alacağız, mecbur... Öfkeli olma hakkı Oysa insanların öfkeli olma hakkı vardır. İnsanların öfkelerini ifade etme hakkı da vardır. İnsanların hayatları bitmek bilmeyen aptallıklar, yolsuzluklar, kötü niyet, suistimaller, yüzsüzlükler, vicdansızlıklar yüzünden altüst olduysa, bütün bir ülke uçurumun kenarına geldiyse, birilerinin öfkeli olmaya da, bunu haykırmaya da hakkı vardır. Akıl sağlığını korumak için elinden gelen buysa, elinden geleni yapacaktır. Bunu hesapsızca yapabilir, akılsızca yapabilir, fincancı katırlarını ürkütebilir, başkalarının hassas hesaplarını da bozabilir... Sorun öfkelilerin öfkesi değil, aleme nizam veriyorum diye hep zarar görmeyeceği insanlara hesap soranların, öfkelilerin öfkesini suç gibi teşhir etmeleridir. Altüst olmuş bir toplumu yeniden denge durumuna getirmenin yolu, en alttakilere öfkelenmekten, onları hor görüp anlamamaktan, onlara akıl öğretip taktik vermekten geçmiyor. Bunu yaptığınızda, yerde yatan mazlumu tekmeleyen adamdan farkınız kalmıyor maalesef. Bu ülkede Kemalistler’den medet umanların karşısına Fetullahçılar çıktı, zamanında zin de güçleri bekleyenler en yorgun güçlerle burun buruna geldiler. Burası niyetle akıbetin hemen hiç buluşmadığı bir ülke. Sen muhalefeti göreve çağırırsın, araya polis girer, sav cı girer... İşi topları yere düşürmemek olanların, jonglörlüğü meslek haline getirmişlerin bunu da biliyor olmaları gerekir. Biz sizin o topları çevirmenizi uzaktan kâh eğlenip kâh kızarak izliyoruz. Gerçek bir iş yapıyormuş gibi görünmeye çalışmanızı da bir yere kadar anlıyoruz. Ama bari öfkesi gerçek, kendisi gerçek insanlara zarar vermeseniz, her şey bir seyirlikten ibaret kalsa... Ramazan’da lezzet peşinde koşmak isteyenlere mütevazı adres rehberi İstanbul’da iftar/sahur yer’lerim Yedi de yedi Ama önünde engeller vardı. Kutnu çok özel bir kumaştı, hâlâ motorlu tezgâhlarda üretiliyordu. Ama karşısında bilgisayarlı, binlerce metre kumaş üreten bir dünya vardı. Günde 5 metre kumaş üreterek nasıl hayatta kalacaktı? Hem bu hem de kumaşın dikimindeki engeller 6 aylık ARGE’yle aşıldı. Gaziantep’te şu anda iki Kutnia mağazası var. Hedef, Türkiye’de 10 mağaza; Avrupa, ABD, Uzakdoğu pazarlarına girmek ve online satışla kutnuyu tüm dünyaya yaymak. Kutnuyu bu zamana, bu çağa ayak uydurabilen bir kumaş haline getiren Jülide Konukoğlu esasen meseleye ticari olarak bakmıyor; o daha ziyade, bir değeri yaşatmanın sorumluluğunu omuzlarında hissediyor. Kâr maksimizasyonunun her şeyin üzerinde tutulduğu ve teknolojinin kimi değerleri ezip geçtiği bir zamanda, onları yaşatmanın sorumluluğu herkeste. Gaziantep Sanayi Odası Başkanı Adil Konukoğlu’nun özeleştirisini pek çoklarının üstüne alınmasında fayda var: “Kutnuyu canlandırmak aklımıza geldi mi? İnanın, gelmedi. O kadar işin içindeyiz ki, bu kumaşlar bu yüzden unutuluyor. Biz eski dokumacılar bu işlerden çekilip farklı sektörlere yönelince, geçmişimizin kaybolmasına göz yummuş oluyoruz. Oysa kültürün olmadığı hiçbir toplum yaşamaz.” Bol 7’li sayfa adımdan da (“Yedi de yedi”) anlayacağınız üzere, 14 senedir (bu bile 7’nin 2 katı) önce kendim, sonra da okurlarım için YERİM sloganı ile günde en az 3 öğün (bazı tadım günlerinde 7 olabiliyor) lokantaları gezerek iyi lezzetlerin peşinde koşan ben, sosyal medyada yaptığım paylaşımların yanı sıra artık yazılı medyanın en özgür yayını Cumhuriyet’in PA7AR ekinde (ekimizin isminde bile 7 var!) yemeiçme yazılarım ve lokanta eleştirilerimle sizlerle olacağım. Önümüzdeki 3 PA7AR gününde, 11 Ayın Sultanı Ramazan münasebeti ile iftar ve sahur yazılarıma başlıyorum, hadi bismillah!.. En uygun ve indirimli mekânlar Bu sene en uygun ve lezzetli iftarın adresi bence KÖMÜR restoran. Mercimek çorbası ve iftariye tabağıyla açılış yapan iftar menülerinde, soğuk meze ve ara sıcak ardından seçmeli olarak ana yemek geliyor. Tosya kebabı ve hünkârbeğendi, yanında pilav ile seçenekler arasında. Ana yemekten sonra tatlı olarak güllaç ve sütlaç var. Bu iftar menüsünün fiyatı 59.5 TL; normalde bu yemekleri yeseniz çok daha pahalıya çıkarsınız. KÖMÜR, Fatih ve Başakşehir’de sizleri bekliyor. Saafi Döner ise Ramazan’ın ilk üç ve son üç günü rezervasyon yaptıran müşterilerine küçük bir indirim sağlamış ve normalde 64 TL olan iftar menüsünü 50 TL’ye indirmiş. İçerisinde iftariyelik ve çorba dışında, etli sarma ve su böreği gibi ara sıcaklar da var. Ana yemek olarak 1.5 porsiyon döner ve pilav mevcut. Üstelik açık büfe tat lı ve meyve servisleri var. İkitelli şubeleri sahurda da hizmet vermekte; sahur açık büfe ve 35 TL. SAAFİ döner, Bağcılar ve İkitelli’de sizleri bekliyor. Sahur için diğer öneriler Alakart bir menüye sahip Lokma restoranda sahurda dilediğiniz kahvaltı çeşitlerini seçebiliyorsunuz. Rumelihisarı’nın lezzetlisi o... Haliç manzarasına karşı sahur yapabileceğiniz sıcak bir diğer mekân ise Ayizade restoran. Sahurda 42 TL karşılığında açık büfeleri mevcut. Anadolu yakasında iki sahur mekânı önerim: Bambi Garden Üsküdar, sahur için açık büfe şeklinde bir menü hazırlamış. Sahur menüsünün kişi başı fiyatı 40 TL. Üsküdar Kanaat Lokantası, sahura özel menü yapmayan mekânlardan biri, fakat dilediğiniz seçimi yapabiliyorsunuz. Haftanın iftar önerileri Anadolu ve Avrupa yakasındaki şık şubeleri ile bu haftanın önerilebilecek iftar mekânı, Develi... Çoluk çocuk rahat rahat gidebileceğiniz restoranlardan biri burası. Kendilerinin minikler için oyun ablası bulunan özel oyun odaları mevcut. İftar menüleri pek bir lezzetli. Pastırması, bayıldığım çiğköftesi, zeytinyağlıları ile başlayan iftar menüsünde ana yemek olarak firik pilavına Adana kebap, kuzu şiş, tandır, tavuk şiş lezzetleri eşlik ediyor. Güllaç, ekmek kadayıfı, baklava gibi tatlı çeşitleri mevcut. İftar menüsünde içecekler sınırsız. Ramazan’a özel menünün fiyatı, kişi başı 120 TL. Anadolu yakasında bu haftanın iftar mekânı önerisi, Kandilli Borsa restoran... Filmlerde, dizilerde görüp de yapısına hayran kaldığımız binalardan birinde hoş bir manzara ile hizmet veriyor. Menüleri, yemekleri ve çalışanlarıyla ortalamanın çok üstü bir hizmete sahipler. İftar menülerinde ise ana yemek olarak döner, kuzu tandır ve köfte var. İftar menülerinin kişi başı fiyatı 195 TL. ? En şaşırtan fiyatlı iftar mekânı: Normalde standardın üzerinde menü fiyatları ile hizmet veren Kız Kulesi 180 TL’lik iftar fiyatı ile beni şaşırttı. ? En pahalı iftar mekânı: Çırağan Sarayında iftar 250 TL, evet pahalı ama ambiyansı için değebilir. ? En ilgi çekici uygulama: GETİR uygulamasında pide kuyruğu yok, iftariyelik pideniz 10 dakikada kapınızda. ERAY KILIÇ C MY B
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear