24 Kasım 2024 Pazar Türkçe Subscribe Login

Catalog

27 MART 2011 / SAYI 1305 7 Bence hepimiz kaybettik Özgür kızı bulamadım Oynadığınız dizilerde aşkın farklı yüzlerini yansıttınız. Peki sizdeki aşkın tanımı nedir? Ben aşkı romantik bir şey olarak tanımlamıyorum. Romantik bir tarafı vardır ama bu kırmızı şarap ve mumlar değildir. Romantizm bence acıyı da barındırır içinde şiddeti de. Sadece yatak odası sesiyle değil de bas bas bağırmayı ister. Aşkın içinde bir körlük kısmı olduğunu düşünüyorum. Çelişik bir şeyler var orada. Aşkta kötü tecrübeleriniz oldu mu? Kendime göre olmuştur, herkesin oluyor. Zor bu işler. Peki özgür kızı buldunuz mu? Yok hayır, bulamadım. Çok fazla hayranınız var, çok da beğeniliyorsunuz. Sanırım bir tek boyunuzla ilgili eleştiriler var, öyle mi? Ben böyle mutluyum. Bu saatten sonra zaten boyumun uzaması zor, izleyicinin uzaması gerek belki de. Zor bir adam mısınızdır siz? Öyle olduğum söylenir, sanırım biraz zorum. Ama gerçi kime ve neye göre zor? Bu deli tempoda, ilişkilerin iyice yozlaştığı, herkesin birbirinin arkasına dolaşmaya çalıştığı ortamda insan gayri ihtiyari birden fazla türde savunma mekanizması geliştiriyor. Bu da insanı zor yapıyor. Güvenin olmadığı, herkesin paranoyakça yaklaştığı bir ortamda asıl kolay olmak zor. G Yiğit Özşener, mühendis olmak üzere düştü yollara, stanbul’a geldi. Sonra bir anda “özgür çocuk” olarak çıktı karşımıza. O gün bu gündür de ekranlarda Özşener. “Özgür kız”ı yıllarca aramasına rağmen bulamamış olsa da, özgürlüğü oyunculukta bulmuş. Elbette başarıyı hedefliyor. Ama onun zafer anlayışı, pek çoklarına göre farklı. Yiğit Özşener “Kaybedenler Kulübü”nde Nejat şler’le. Zaferi ölüler taşıyacaksa, ne önemi var ki, varsın kaybedesin Bu hafta vizyona giren Kaybedenler Kulübü’ne gelirsek, kimdir kaybedenler? Bana göre hepimiz kaybettik. Ama ben en çok kimdir kazananlar diye düşünüyorum. Ben kazanmama rağmen masumiyetimi, özgürlüğümü, muhabbetimi kaybediyorsam, elimdeki zaferin ne önemi var? Ne kalıyor ki geriye? Kazanç için ödenen bedel ne? Zaferi ölüler taşıyacaksa, ne önemi var ki, varsın kaybedesin. Siz ne için çabalıyorsunuz? “Her şeye rağmen” kazanmak taraftarı değilim. Bir şey yaptığım zaman insani olmayı gözetiyorum. Onun dışındaki her şey beni rahatsız ediyor. Buna ne dendiği umrumda değil. Enayilikse, en büyük enayi benim. O da umrumda değil. Başkalarının üzerine basarak ilerlemeyi anlayamıyorum. Tuhaf şeyler bunlar. Keşke radyo frekansında 87.5’i görüp üzülsem yine bugün. O kadar saf ve salak olsam keşke. G Bir işe yaradığımı hissettim TEGV’le bir sosyal sorumluluk projesi yürütüyorsunuz. Nedir içeriği? TEGV’in değişik illerde 16 eğitim parkı var. Orada düşük gelir seviyesindeki ailelerin çocuklarına yönelik çalışmalar yapılıyor. Bir süredir ben de çocuklar için bir şeyler yapmak istiyordum. Ama fırsat bulamıyordum. TEGV’den teklif gelince hemen Urfa’yı seçtim. Bu yılın teması, çocuk hakları. Biz de düşünce özgürlüğü üzerine bir metni çalışıyoruz. Haziran’da da bütün iller stanbul’da gösteri için toplanacak. Bu projeyle bir işe yaradığımı hissettim. Benim için o anlamda da önemli. Bu da bir kavşak mı yaşamınızda? Kesinlikle öyle. Ben onlara bir şey yapmıyorum, onlarla beraber bir şeyi paylaşıyorum. Daha şimdiden önümüzdeki yıl çocuklar için ne yapabilirim diye düşünüyorum. G Kötü adam rolleri Dudaktan Kalbe’de kötü adamı oynadınız, Ezel’de daha da kötü bir adamı canlandırıyorsunuz. Sizin için kötü adam rolleri ne ifade ediyor? yi ki de kötü adam rolleri oynadım, oynuyorum. Benim için çok kıymetli yerde onlar. Bazı şeyleri tersine çevirme fırsatı verdi bana. Ama neden hep iyi adamı oynayanlara sorulmuyor bu, merak ediyorum. Adaletse sonuna kadar adalet, herkes için. Benim yaptığımsa kötü adamı da insan olarak görmek. G nce reklamların özgür çocuğuydu, aradan 10 kulubüne girdim. Ancak sosyal faaliyet olması yetmedi, daha ötesini yıl geçti. Şimdi çok izlenen televizyon dizisi istiyordum. 1994 yılında Stüdyo Oyuncuları ile tanıştım, Şahika Ezel’in Cengiz’i, bu hafta vizyona giren Tekand ile çalışmaya başladık. Hem okul devam ediyordu hem Kaybedenler Kulübü’nün Mete’si. Yiğit Özşener, son tiyatro. Hatta tiyatroda yatıp kalkmaya başladım bir süre sonra. Tiyatroya niyetlendikten sonra mühendisliği niye okuyorum diye yıllarda adından oldukça söz ettiren bir oyuncu. düşünmediniz mi? Belki konservatuvara girebilirdiniz. Başlarda “Özgür Çocuk” olarak yalnızca yüzünü bildiğimiz Özşener’in, şimdi ismiyle beraber başarıları Aklıma hiç gelmedi açıkçası. Ben başladığım işi bitirmeliyim, sıralanıyor. Biz de 90’larda yaptıkları aykırı radyo yarım bırakamam. O kadar vahşi yürek olamadım. Benim yapmak programıyla ilgi çeken Mete Avunduk ile Kaan Çaydamlı’nın istediklerimle yapmam gerekenler geç ayrıldı diyebilirim. Peki nasıl özgür çocuk oldunuz? hikayesinin anlatıldığı Kaybedenler Kulübü filmini konuşmak üzere buluşuyoruz Özşener’le. Filmden de söz ediyoruz ancak Hayatımda hep böyle kavşaklar var benim. Bu da onlardan biri. hikâyesi daha çok ilgimizi çekiyor. Kariyer yolu kıvrıla kıvrıla ilerlese Oysa o yıllarda hayatımda hep tiyatro vardı. Zaten okul bittikten sonra de şimdilerde “iyi ki oyunculuğu seçmişim” diyecek kadar çalışmak istemedim, askere gittim. Döndüğümde işletme mutlu. Hayatın içindeki tedirginliği, belirsizliği ve çelişkileri yükseği yaptım. Bir dönem dış ticaret yaptım, bir dönem de çok seviyor. Kolay bir adam değil, zaten kolay olmayı bir elektronik şirketinde iş geliştirme. Bunlar kısa sürdü da seçmediğini söylüyor. şte Özşener’in meslek ama aklım hep oyunculuktaydı. Özgür çocuk da dönüm seçiminden yaşamına dek anlattıkları. noktası oldu. Önce hikâyenizle başlayalım. lk olarak “Özgür Çocuk” Ailede oyuncu var mı? olarak gördük sizi. Öncesinde neler var? Hiçbirinin alakası yok oyunculukla. Kaç kardeşsiniz? 1991 yılında geldim zmir’den stanbul’a. Çocukluğum sokaklarda geçti. Şimdi çocuklarda o sokak muhabbeti ki kardeşiz. Ablam da babam da avukat zaten. Bu keskin yön değişimini nasıl karşıladılar? yok ama bizim üzerine tünediğimiz duvarlarımız vardı. ZUHAL Arkadaşlarım benden büyüktü. Hatta hiç unutmuyorum, Tabii ki muhalefet. O da onların bildikleri. Bir şey AYTOLUN bir kez FM’li radyo getirdi biri. Ne olduğunu anlamadım, yaparken başka bir yöne yürümek eminim daha tehlikeli bozuntuya da vermedim. Sonra eve gittim, buldum bir görünüyordur. O yüzden suçlamıyorum. Benim gibi tane. O yıllarda 88 frekansında Stüdyo FM vardı. Onu düşünmelerini bekleyemem. Hayatınızda oyunculuk olmasa şimdi, mühendislik yapabilir açmak istedim, bir baktım, orada 87.5 yazıyor. O kadar üzülmüştüm misiniz? ki. O zaman onun bir radyo bandı olduğuna kafa basmıyor tabii. O saflıkta bir halim vardı işte. Salçalı ekmekler, sokakta meşe Asla yapamam. Kendimi kurumsal bir işte düşünemiyorum. Bu anlamda oyunculuğu nasıl görüyorsunuz? oynamalar, evin bahçesinde kaz, ördek, kuzu, koyun beslenmesi... Sanki çok uzak yıllardan bahsediyor gibi anlatıyorsunuz. Oyunculuk beni özgürleştiriyor. Hayatın akışına kaptırıp giderken Sanki yaşlı biriymişim gibi, değil mi? Çok kısa bir sürede çok fazla belki düşünmeyeceğim bir şeyi anlamak zorunda kalabiliyorum. Bu şey olmaya başladı. Çok hızlı bir değişim yaşandı. O yüzden sanırım. beni daha açık bir insan yapıyor. Şimdi her meslekle temasa Sonra üniversiteyi kazandınız, stanbul’a geldiniz ve mühendislik geçebiliyorum, tüm bunları da birer denklem gibi görüyorum. okudunuz. Peki mühendislik çok istediğiniz bir alan mıydı? Tam “mühendis kafası” aslında. Yıldız Teknik Üniversitesi Elektronik ve Haberleşme Evet evet. O denklemi nereye kadar çözebilirim, neresinde neye Mühendisliği’ni kazandım. O zamanın favori bölümü ihtiyacım var diye düşünmek çok güzel. Oyunculuk, bana bunu mühendislikti. Onun etkisine kapıldım. Sonra da hemen tiyatro sağlıyor. G Ö En çok müzisyenleri kıskanıyorum C M Y B C MY B Kumar oynar mıydınız ya da Ezel’le birlikte başladınız mı oynamaya? Uzaktan yakından ilgim yok. Ezel için fişlerle sürekli çalıştım, numaraları öğrenmek için videolar izledim. Çünkü beceremiyorum, kâğıt karıştırıyorum, dağılıyor. Bir gün dayanamadım, ekiple otururken söyleyiverdim. Meğer herkes aynı durumdaymış. Peki ya müzikle ilişkiniz nasıldır? Amatör olarak davulla ilgileniyorum. Onun dışında iyi bir dinleyiciyimdir. Ama bu hayatta en çok da müzisyenleri kıskanırım. Sahne performansları cezbediyor beni. Herkesin kalbi elinde ve sen onları kontrol ediyormuşsun gibi. Hobilerinizden bir diğeri de yelken sanırım. Suyla ilişkiniz? Eskisi kadar sıklıkla yapamasam da hâlâ devam ediyorum. Su beni rahatlatıyor. stanbul'da yelkene başlayınca, sakinleştim, duruldum. Binalardan uzaklaşıyorsun, yavaşlıyor hayat bir anda. Bu yavaşlığı sıklıkla arar mısınız? Ben arıyorum. Mesleğin doğası gereği düzensiz yaşıyorum. Ama epeydir aklıma gelen bir görüntü var. Arabaya atlayıp gidiyorum, bir köye. Tahta kapıyı çalıyorum, yaşlı bir teyze ve amca açıyor. Selamlaşıyoruz, ama konuşmuyoruz. çeride bir soba yanıyor ve ben küçük bir pencere önündeki sedirde yatıyorum. Ağaçların ve rüzgârın sesiyle uyuyorum, deliksiz. G
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear