Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
6 27 MART 2011 / SAYI 1305 AL DEN Z USLU aponya’da yaşanan büyük deprem, ardından gelen tsunami felaketi ve Fukuşima Nükleer Santralı’ndaki kâbus tüm dünyayı sarstı. Akkuyu’da nükleer santral için ilk kazmayı vurmayı hedefleyen hükümet ise ülkeyi emanet ettiği nükleer enerji konusunda “uzman” Ruslardan ek önlem istedi. Başbakan, risksiz hiçbir şeyin olmadığını dile getirirken tüpgaz ile nükleer bir faciayı aynı cümle içinde kullanma gafletinde bulundu. Ama ne de olsa burası Türkiye. Çernobil’den sonra da aynısı olmamış mıydı? Biz bu zihniyetle daha çok nükleer demli çay içeriz. Biz de Amerika New Jersey’de faaliyet gösteren nükleer karşıtı vakıf “Green Think Tank of Turunch Foundation”ın kurucusu, nükleer enerji uzmanı Prof. Hayrettin Kılıç ile son durumu ve Akkuyu’da kurulması kaçınılmaz gibi görünen “nükleer tüpgaz” tesisini konuştuk. Bilgisizlik fazla olunca, her konuşuluna ağzı açık bakıyor insan. Biz de Japonya ile başlayalım yine. Şu an en son Dünyada 30 ülkede aktif durumda olan durum nedir? yaklaşık 450 nükleer santral var. Bunların 104’ü Amerika’da, 58'i Fransa’da, 55’i Japonya’da. 65 Japonya’dan gelen son bilgilere göre, nükleer felaketin derecesi 6’nın üzerinde. Yani referans aldığımız Çernobil’in tanesi inşaat halinde. 200 yeni reaktörün derecesi 7. Hesap epey kolay! Fukuşima Nükleer Santralı’nda yapılması söz konusu. 1950 yılından bu yana 1 ve 3 numaralı reaktörler erimiş durumda. Felaketin bu kadar kayda geçen 25 önemli nükleer santral kazası büyük olmasının sebebiyse, ikinci patlayan var. şin ürkütücü tarafı ise bu önemli reaktörde kullanılan yakıtın son derece 25 kazanın 10 tanesinin son on yılda tartışmalı ve halen dünya genelinde en gerçekleşmiş olması. Yani, teknolojinin fazla 10 santralda deneme amacıyla gelişmesi kazaları önlemiyor. Şimdi kullanılan plütonyum ve uranyumoksid birkaç soru; Türkiye’deki hidroelektrik karışımı MOX maddesi. potansiyelin sadece yüzde 25’i Yani durum Holywood senaryosundan değerlendiriliyor, jeotermal potansiyelin beter. ise yüzde dördü. O zaman niye 30 Bu yakıt uranyumdan tasarruf etmek yıldır tüm hükümetler nükleer santralda için denenen bir karışım. Sonuçta çevreye bu kadar ısrarlı? Neden en pahalı normal bir reaktörde kullanılan iyot ve elektriği Türkiye kullanıyor? G uranyum izotoplarının dışında çok daha tehlikeli olan plütonyumm239 izotopları Prof. Hayrettin Kılıç yayıldı. Plütonyumun yarılanma süresi 24 bin yıl. Demek istediğim bu felaketi bilinen derecelendirme yöntemleri ile açıklamak mümkün değil. Bu çok daha fazlası demek. Haberlerden durumun ciddiyetini tam anlayamıyoruz ama. Zaten Türkiye gündemi de çok hızlı değişiyor. Küresel nükleer lobi, olayın üstünü kapatmak için epey emek harcıyor. Küresel lobinin yerel elemanları da bu anlamda iyi çalışıyor. Sonuçta bu onların geleceği! Şu an reaktör çevresinde olsak ölecek kadar radyasyon almış olur muyuz? Radyasyon seviyesi 3130 mSv'e kadar çıktı. Yani normal olarak alınabilecek yıllık maksimum dozun yaklaşık üç bin katı bu. Felaketin etkileri binlerce yıl o coğrafyada hissedilecek. Yakın zamanda da Asya, Amerika ve Avrupa radyasyondan payına düşeni alacak. J Dünyada 30 ülkede aktif durumda olan yaklaşık 450 nükleer santral var. Deprem ve tsunami sonrası harabeye dönen Japonya’daki Fukuşima reaktörü de ölüm tütsülemeye devam ediyor. Ne ironik ki Türkiye Akkuyu’da ilk nükleer santral için gün sayıyor. Belirsizlik, tehlike, bulanıklık ne isterseniz her şey var bu sayımda. Nükleer santralsız nükleer kaza listesinde hatırı sayılır bir yere sahip Türkiye’yi neler bekliyor dersiniz? Aslında hepimiz Çernobilliyiz Dünyada ve Türkiye’de nükleer karşıtı eylemler sürüyor. kullanıldığını kabul edip değiştireceklerini söylüyorlar. Akkuyu’da kurulacak sistem de aynı malzemeden! Bir model üstü demiştiniz sanırım. Malzeme ve tasarım açısından fark yok. Yalnızca kazan boyları farklı. Yani buradakinde daha fazla yakıt olacak ve daha fazla tehlike... Türkiye’nin gerçekten bu kadar enerjiye ihtiyacı var mı? Bu kâbus Türkiye için 30 yıllık bir rüya. Japonya’ya bakarak bunu açıklayalım. Bu felaketin sorumlusu deprem de tsunami de değil. Nükleer mühendisler, onların tasarımlarına lisans veren hükümetler ve enerji oburu hükümet politikaları. Japonya da bir enerji oburu. Büyükşehirleri gereksiz yere aydınlatmak, reklam panolarını 724 cayır cayır parlatmak için bu güce ihtiyaçları var. Sanayileri için de bu gerekli. Ama yüzde 30’luk bir tasarrufa gitseler en az on tane nükleer santraldan vazgeçmiş olurlardı. Japon hükümeti bu felaketi aştıktan sonra enerji oburu değil enerji tasarrufu politikaları uygulayacaktır. Merak ettiğim; reaktörlerde çalışacak yeterli tecrübede uzman ve işçi var mı Türkiye’de? ki devlet arasındaki anlaşmaya göre uzman personel Rusya’dan gelecek. Diğerleri de Uzakdoğu’dan. Böylece çalışan maliyetlerini de düşürecekler. Bu tuhaf değil mi? Yani bu kadar tehlikeli bir işletmeyi onlara vermek. Ne düzgün ki! KUSURSUZ TASARIM MÜMKÜN DEĞ L Felaket sonrası Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı, TAEK nükleer santralları savunan açıklamalar yaptı. Japonya'daki reaktörün eski tip olduğu, bu yüzden de güvenliklerinin düşük olduğu söylendi. Hem de Japonya gibi disiplin ve güvenlik üzerine öne çıkan bir ülkede. Siz ne düşünüyorsunuz? ster son model ister nostaljik olsun soğutma sistemi iflas eden nükleer santrallar birer saatli bombadır. 1000 megavat’lık bir santralın günlük su ihtiyacı dört milyon litre. Derdimiz soğutma sistemi, o yoksa teknoloji ve zaman farkı ortadan kalkar. Ya üçüncü nesil denilen reaktörler. Onların alameti farikası nedir? Kontrol sistemlerinin dijital olması. Evet, teknik açıdan daha güçlüler. Ama yoğun bilgisayar kullanımı da başka tehditler demek. Mesela? Bu sistemler ABD’de nükleer otoriteden onay alamadı. Çünkü bu santrallar bilgisayar korsanlarının saldırılarına açık bulunuyor. Gel de çık şimdi işin içinden. Prof. Hayrettin Kılıç’a göre küresel nükleer lobi tehlikeli gerçekleri örtbas ediyor. Sonuçta nükleer santrallarda “kusursuz tasarım” söz konusu değil. Ne kadar teknolojiye güvenilse de hatasız kul olmuyor değil mi? nsan hatalarını bilgisayar simülasyonlarıyla tahmin edemezsiniz. Doğanın tüm boyutlarını hesaplayacak bir güvenlik önlemi de yok. Talihsiz meslektaşlarım var bunu savunan. Doğa kusursuz tasarıma izin vermiyor. Japonya’da olan olayı da münferit sayıp önemsememek büyük yanlış. Dünyadaki diğer nükleer kazalar tasarım ve insan hatası sonucu oldu. Japonya’da tüm bunlar bir araya geldi. Gelelim Türkiye’ye. Her konuda olduğu gibi dünyanın merkezinin Türkiye olduğunu düşünüp radyasyondan etkilenir miyiz sorusunu sorduk hemen. Sonra da Akkuyu'da kurulacak nükleer santralı hatırladık. Başbakan, ev tüpüyle bu felaketi bir araya getirince şaşıp kaldık. Bana kalırsa biz daha çok radyasyonlu çay içeriz? Başbakanın küresel bir felaketi bir tüpgaz ile karşılaştırması çok üzücü, şaşkınlık verici ve akıl almaz. Ama hemen Rusya’ya gidip ek önlem istediler! Rusya da verdi. Ne verdi bilgimiz yok... “Dünyaya örnek olacağımız” da açıklandı. Nasıl bir önlem paketi bu ben de merak ediyorum. Anlaşmalar da zaten belirsizliklerle dolu. Akkuyu’da kurulması olası nükleer santral için verilen lisans tam otuz yıllık. Görünen o ki yakın zamanda kazma da vurulacak. Bir avuç nükleer mühendis ve hükümet halkı tehdit ediyor. Mottoları “Karanlıkta kalacağız”. “Tasarruf edelim” yok ama. “Fazla fazla tüketin, harcayın. Bunu da nükleer ile karşılayalım” diyorlar. Nükleer santral konusunda Ruslara güvenilir mi? Çernobil bu coğrafyadan çok can aldı ne de olsa. Rus teknolojisi Japonlardan geri. Ayrıca Türkiye’ye kurulmak istenen santral dünyanın hiçbir yerinde yok. Akkuyu da beş yüzyıldır suskun fay hatlarına yakın. En önemlisi Akkuyu’da kurulacak sistemin bir alt modeli ran’da altı ay önce önemli aksaklık ve arızalar yüzünden devre dışı bırakıldı. Ne tür arızalar, biz anlar mıyız söyleseniz? Santraldaki malzemeler eskiydi. Pompalarda büyük titreşimler meydana geldi ve reaktöre yayıldı. Bu çok ciddi bir tehlikenin başlangıcı demek. Reaktör durduruldu ve yakıt çubukları çıkarıldı. Ruslar eski model pompaların ZARARI B ZE, KÂRI RUSLARA Her şeyi geçtim; bu yatırım ne kadar kârlı? Rosaton, iki nükleer reaktörden çıkacak elektriği 15 yıl süreyle kilovatsaatini 12.3 sent artı KDV ile satacak. Bu çok abartılı bir fiyat. Devletler arası yapılan anlaşmaya göre kurulacak nükleer yakıt fabrikasında gerekli olan elektrik ihtiyacını karşılayacaklar. Bu tesislerde üretecekleri nükleer yakıt çubuklarını dünya piyasasına satacaklar ve yapılan anlaşmalarla Türkiye’nin bu alışverişten hiçbir kârı olmayacak. Rusya, reaktörü ülkesinde yaptığında bir milyar dolar, burada ise en az iki milyar dolara yapıyor. Bu fark nereye gidiyor bunu da soran yok? Az önce bahsettiğim gibi Akkuyu sahasında nükleer yakıt fabrikası ve zenginleştirme, işleme tesisleri de kurulacak. lk baktığnızda bu santralın bir parçası gibi görünüyor. Ama bu başka bir tehlike. Nükleer yakıt çevirim de ciddi risk. Kelimeler özenle seçilmiş. Çünkü zenginleştirme dediğimizde ran gibi dünyanın dikkatini çekeceksiniz. Burayı bir nükleer çiftliğe çevirecekler. Artık Akkuyu ve Türkiye için çok mu geç? ran’da kurulan reaktör, Rusya’da Balakova’da 1980’lerde kurulmak istendi. Halk referandumla bunu kabul etmediğini gösterdi. Bilirkişi raporları yayımlandı. Raporla beraber Kent Konseyi Moskova’da dava açtı. Bu dava sonucunda Rusya hükümeti, Balakova’daki kurulacak bu iki reaktörün kendi nükleer yönetmeliklerine uygun olmadığını tespit ettiği için proje iptal edildi. Ama ran’dan sonra şimdi de Türkiye’de kuruluyor. Başka söze ne hacet! Zaten hükümet yine devletler arası bir anlaşma yaparak Akkuyu projesinin hukuki platformda engellenmesinin önüne geçti. Devletler arası anlaşma yapıldığı zaman tüm hukuki kapılar kapanıyor. G C M Y B C MY B 1950 yılından bu yana 25 ciddi santral kazası yaşandı. Bunların 10 tanesi de son on yıl içinde gerçekleşti. Fukujima reaktöründeki patlama ise Japonya’nın bu güne dek yaşadığı en büyük felaket. Kazalarda ilk sıradayız Biz daha çok nükleer demli çay içeriz... Nükleer santralımız henüz yok ama nükleer kazalarda ilk sıralardayız! Türkiye ilklerin ülkesi. şte bir ilk daha; nükleer santralsız nükleer kaza listesinde hatırı sayılır bir yere sahibiyiz. “Yetmez ama evet!” stanbul, kitelli’de 1999’da meydana gelen radyoaktif hurda felaketini hatırlarsınız. Bu kaza “dünyanın en önemli 20 radyoaktif kazası” listesinde yer alıyor. kitelli’de hurdacılık yaparak hayatını kazanan 13 kişilik Ilgaz ailesinin hayatı, Ocak 1999’da hurda diye satın aldıkları konteynerin içinden radyoaktif madde çıkmasıyla kararmıştı. Aileden kayıplar çok. Elbette neden, radyasyona bağlı kanser ve türevleri. Devlet tazminatları ödemiş durumda ama giden canlar ve sağlık artık geri gelmiyor. Radyasyon içeren Kobalt 60 adlı maddeyi denetlemekle yükümlü olan Türkiye Atom Enerjisi Kurumu’nu (TAEK) ağır kusurlu bulunsa da iş işten geçti. G