Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
12 27 MART 2011 / SAYI 1305 esteci ve müzisyen kimliğiyle öne çıkmaya çalışan Avril Lavigne, iki yıllık bir çalışmanın ürünü olan dördüncü stüdyo albümü “Goodbye Lullaby”ı yayımladı. Genç müzisyen yeni albümünde uzun zamandır işbirliği içerisinde olduğu müzisyen eski eşi Deryck Whibley’nin yanı sıra Evan Taubenfeld, Butch Walker ve ünlü besteci/prodüktör Max Martin ile birlikte çalışmış. Yeni şarkılarında da tecrübelerini ve hayatla derdini anlatmaya devam ediyor. Müzisyen en son Oscar ödüllü Tim Burton filmi “Alice in Wonderland” için kaydettiği “Alice” şarkısıyla müzikseverlerin karşısına geçmişti. 2011 tarihli yeni albümünün çıkış şarkısı “What The Hell” radyolarda en çok çalınan şarkılar arasında yerini alırken, hayranları tarafından büyük beğeni toplayan ve internette izlenme rekorları kıran video klibin yönetmenliğini ise Shakira’nın Waka Waka (This Time For Africa) videosunun da yönetmenliğini yapan Marcus Raboy üstleniyor. Peki ya bu hikâye nasıl başladı? Menajer Cliff Fabri onu ilk kez Kingston Ontario’daki bir kitapçıda şarkı söylerken keşfetti. Lennox Community Theatre’da bir performansı sırasında ise Kanadalı yerel bir şarkıcı olan Steve Medd tarafından fark edildi ve Medd'in 1999 yılında çıkan “Quinte Spirit” albümünde yer alan “Touch The Sky” adlı şarkıda ona eşlik etmesi için teklif aldı. 16 yaşındayken Arista Records firmasıyla anlaşınca da “en ünlü Kanadalı olma” yolunda ilk adımını attı. lk albümü “Let Go” Haziran 2002 tarihinde Amerika Birleşik Devletleri'nde yayımlandı. Bu ülkedeki listelerde ikinci sıraya kadar yükseldi. Kanada, Avustralya ve Birleşik Krallık listelerinde zirveye çıktı. Satış rekorları kırdı ve ödüller peşi sıra geldi. Albümün çıkışını takip eden altı ay içinde 13 milyon satış yakaladı. “Complicated” Avustralya müzik listelerinden uzun süre inmedi. Memleketi Kanada’da kahraman ilan edilmesi de kaçınılmazdı. Lavigne, MTV Müzik Ödülleri’nde “En yi Yeni Kadın Şarkıcı” ödülünü aldı. Grammy’de sekiz dalda aday gösterildi. “Complicated” şarkısıyla “Yılın Şarkısı” ve “En yi Çıkış Yapan Kadın” ödülüne layık görüldü. Daha sonra ikişer yıl arayla “Under My Skin” ve “The Best Damn Thing” albümlerini yayımladı. Yeni albüme bakacak olursak. Bu ne bir olgunluk albümü ne de geçmişe demir atan bir çalışma. Yine gençlere yönelik müzikal ve sözel içerik ön planda. Zaman zaman coşkulu, zaman zaman da akustik ile durulan şarkılarla yormayan bir albüm var karşımızda. Elbette müzisyenin Kanadalı yaşadığı ayrılığı da notalardan ve sözlerden takip etmek mümkün. “Wish Avril You Were Here”, “Smile”, “Stop Standing Lavigne’in yeni There”, “I Love You”, “Everybody Hurts” albümünün ismi dinleyene çok geçmeyen usulen “Goodbye Lullaby.” şarkılar. Son söz olarak da bir eleştiri ve tespit; Kanada’nın gururu ve en Genelde coşkulu bazen ünlü yüzü olarak pazarlanmasına de akustik tınılarla durulan inat, Kanada ve rock müzik şarkılarla, yormayan bir albüm dediğimizde Bryan Adams’tan var karşımızda. ötesi yalan. G Suya sabuna dokunmadan rock B AL DEN Z USLU The Lost Fingers Fransa’dan esiyor P opüler şarkılara getirdikleri farklı yorumlarla şöhreti yakalayan The Lost Fingers, “RendezVous Rose” isimli yeni albümünde bu kez de popüler Fransız şarkıları yeniden yaratıyor. 12 şarkının yer aldığı bu albümde; grubun ilk albümü “Lost in the 80s”de de yer alan bir Michael Jackson klasiği “Billie Jean” ile dans ve elektronik müziğin özellikle seksenli yıllarda popüler olan grubu Technotronic’in “Pump Up The Jam” parçası da yer alıyor. Desireless’ın sevilen şarkısı “Voyage Voyage” ve Gilbert Montagne’ın “On Va S’Aimer” şarkıları da Lost Fingers yorumlarıyla şaşırtıcı bir renge bürünmüş. Albümdeki bir diğer sürpriz de “The Triplets of Belleville” isimli animasyon filminin müziklerinden Oscar adayı “Belleville Rendezvous” şarkısının da bu albümde yer alıyor olması. G Müzik tarihin bir parçası... P iyanistMüzikolog Dr. Evren Kutlay Baydar, Osmanlı’dan Cumhuriyet’e çoksesli müzik tarihinin bugüne kadarki müzikal yolculuğunu piyanosuyla kayda alarak Osmanlı tarihine ilgi duyan herkesi müzik tarihinin büyülü dünyasına davet ediyor. Eserlerin büyük çoğunluğunun ilk kez bestelendiği piyano ile çalındığı bu kayıt, arşiv eseri kimliğiyle ön plana çıkıyor. Dr. Baydar’ın Dersaadette Avrupa Müziği başlıklı CD’sinde Batı müziği formlarında bestelenmiş ve ilgili padişahın döneminde Osmanlı devletinin milli marşı olmuş Mecidiye, Reşadiye gibi marşların yanı sıra yine V. Murad, Abdülaziz gibi padişahların ve Burhaneddin Efendi, Necmeddin Efendi, Ahmed Nihad Efendi gibi şehzadelerin kendi besteleri de kayda alınmış. Bu coğrafyanın müzikleri için aslında piyano zor bir enstrüman. Ama ortaya çıkan eser çekici, gizemli ve çok dinlenebilir. Nasıl bir çalışma süreci yaşadınız? Osmanlı mparatorluğu’nda Batılılaşma sürecinin yaşandığı 19. yüzyılda Batı müziği icrası, eğitimi ve üretiminin ön plana çıkmasıyla Batı müziği enstrümanları da müzik hayatında yerini aldı. Başta Osmanlı sarayına olmak üzere Avrupa’nın ünlü piyano markalarından piyanolar alındı, Liszt gibi dünyaca ünlü piyanistler bu topraklarda konserler verdiler. Ben ise çalışmama Türk beşlerini ve Cumhuriyet dönemini inceleyerek başladım. Dönemin müzisyenlerinin aslında ilk derslerini Osmanlı döneminde aldığı gerçeğinden yola çıkarak bu araştırmalarda rastladığım fakat haklarında ayrıntılı bilgi verilmemiş Osmanlı müzisyenlerini araştırmaya başlayarak ilk ciddi adımı attım. Türkiye’de de müzikolojik çalışmaların büyük çoğunluğunda Cumhuriyet dönemi ve sonrası ele alınmış, Osmanlı dönemi çoksesli müzik araştırmaları oldukça ihmal edilmiş bir alan. Araştırmalarıma önce mevcut yayınları tarayarak başladım. Başbakanlık Osmanlı arşivleri, Avrupa ve Türk kütüphaneleri, ulusal ve uluslararası veritabanları ve dönemin gazeteleri taradığım kaynaklar arasında. Avrupa’da Osmanlı müzik öğrencilerinin gönderildiklerini tespit ettiğim müzik akademileriyle ve konservatuvarlarla irtibat kurdum, onlardan çeşitli arşiv bilgileri edindim. Osmanlı dönemine ait birçok belgenin ve notanın savaş yıllarında kaybolduğu, bir kısmının Avrupa kütüphanelerine naklolduğu, bir kısmınınsa müzayedelerde koleksiyonerlerce edinildiği göz önüne alınırsa, bu alanda araştırma yapmanın ve icra ettiğim eserlere ulaşmanın ne kadar meşakkatli olduğu tahmin edilebilir. Eser seçimleri, yorumlar ve besteler nasıl oluştu? Kaydımı yaparken temel amaçlarımdan biri eserleri yazıldığı piyanoyla, yani orijinal halleriyle seslendirmekti. 19. yüzyılın Avrupa’da popüler olan solo çalgısı piyano, Osmanlı için de o yıllarda en gözde çalgıydı. Eserler Muzıkai Hümayun bandosu tarafından icra edilmek üzere bestelenmiş değilse hep piyano içindi, ki Muzıkai Hümayun eserlerinin de çoğunun muhakkak bir piyano aranjmanı yapılmıştı. Piyano için yazılmış eserler Osmanlı Batı müziği literatüründe bu kadar geniş yer tutarken bir piyanist olarak onları orijinal halleriyle seslendirme imkânı bulabildiğim için kendimi şanslı hissettim. Osmanlı mparatorluğu’nun son yüzyılında hâkim olan Batılılaşma hareketi sonrasında ön plana çıkan Batı müziği eserlerinin belirgin özellikleri nelerdi? Türk melodik ve ritmik motifleri bazı eserlerde özellikle dikkat çekiyor. Her ne kadar Batı müziği armonik kurallarıyla ve formlarında bestelendiyseler de oryantal sound’u duymak mümkün. Melodi’de kullanılan artmış ikililer ve sol elde kullanılan mehter ritmik kalıpları bu etkiyi yaratıyor. Böylelikle de ortaya çıkan sound Türk topraklarında üretilmiş olduğunu belli ediyor. Müzikal özelliklerinin ilgi çekiciliklerinin yanı sıra bestelenme nedenleri açısından da eserler birçok önemli tarihi olayı ölümsüzleştiriyor. Eserler padişahlara ithafen bestelendiği gibi, savaş sonrası kazanılan zafere, Meşrutiyet’in ilanının coşkusuna ya da Kurtuluş Savaşı’nın ardından Atatürk’e ithafen de bestelenmiş. Dolayısıyla eserlerin tarihi ölümsüzleştirmek, diğer bir deyişle tarihi müzikle seslendirmek ve arşivlemek gibi özellikleri de var. stanbullu müzik ise arada kalan bir kavram. Kimilerine göre arabesk müziğin devamı, popüler Türk müziği ile batı müziği formlarının şehirde buluşması olarak tanımlanıyor. Türkiye’nin bir fotoğrafı olduğunu savunanlar kadar, buna inanmayanlar da çoğunlukta. Bunun hâlâ bir arayış olduğu ise genel kanı. Osmanlı dönemi müziğindeki değişikliklerin ilk çıktığı ya da yeni akımların başladığı yer diyelim, her zaman sarayın bulunduğu başkent stanbul olmuştur. Bu durum birçok başka dal için de aynı. Yeni müzik akımı önce saray tarafından kabul edilip, benimsenip, uygulanmış, buradan da halka yayılmış. Genel anlamda da stanbul yüzyıllar boyunca kozmopolit ve çok dinli yapısıyla birçok kültürü bir arada barındırıyor. Dolayısıyla da farklı kültürleri, farklı dinleri yansıtan farklı müzik türleri bulmak mümkün. Müzik pazarı, popüler kültürün ve eğlence sektörünün şeytan üçgeninde gelişmeye, büyümeye ve elbette yaşayan her şey gibi bunu da tüketerek yapmaya da devam ediyor. Peki ya müzik medyasının durumu nedir? Osmanlı döneminden örnekleyecek olursam, basının dönemin müziğinin öğrenilmesi ve yaygınlaştırılması konusunda desteği ciddi bir biçimde ön plana çıkıyor. Bu süreklilik ve destek, kültürün oturtulması ve geliştirilmesi bakımından önemli. Mesela Osmanlıca dergilerinden Malumat, ek olarak dönemin Batı müziği eserlerinin notalarını okuyucularına vermiş. Bugün gazetelerin ek olarak eserlerin notalarını verdiğini düşünebiliyor musunuz? Bugün dünyanın her yerinde çabuk tüketilen eğlence müziği bir pazar yaratıyor ve bu pazar hem tüketiciyi hem de medyayı sürüklüyor olsa da, medya, etken ve eğitici konumuyla tüketiciyi yavaş tüketilecek eserlere de yönlendirebilir. G Başkenti’nden Batılı Sesler: Dersaadette Avrupa Müziği.” Baydar bu çalışmasında Osmanlı mparatorluğu’nun son yüzyılında hâkim olan Batılılaşma hareketi sonrasında ön plana çıkan Batı müziği eserlerinden seçilmiş bir yelpazeyi yorumluyor. C M Y B C MY B Piyanistmüzikolog Dr. Evren Kutlay Baydar’ın yeni albümünün ismi “Doğu’nun