28 Kasım 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

16 EK M 2011 / SAYI 1334 5 Kitap değil yazar okuyun Yazar Mehmet Eroğlu, yeni dünya düzeninin dayattığı edebiyatın, yazmanın aynı zamanda toplumsal bir eylem olduğunu unutturmaya çalıştığını söylüyor. um:ag’ın düzenlediği yazma seminerlerinde ders de veren Eroğlu, kurslara katılanlara özellikle popülerlik hastalığından uzak durmalarını öğütlüyor. ğur Mumcu Araştırmacı Gazetecilik Vakfı’nın (um:ag) 13 yıl önce başlattığı yazma seminerleri giderek yaygınlaşıyor. Ankara dışında birçok kentte de artık yazma atölyeleri, yaratıcı yazarlık kursları var. Bu kurslara katılan birçok kişi de kendi kitaplarına ve edebiyat ödüllerine sahip. Tıpkı um:ag’ın kurslarına katılan Sibel K. Türker, Serhan Ergin, Koray Özer, Meltem Vural, Aysun Sezer, Suzan Bilgen Özgün gibi. um:ag’da bu yıl Mehmet Eroğlu, Ahmet nam, Çiğdem Ülker, Ahmet Özer ve Cemil Kavukçu’nun ders vereceği seminerler 10 Ekim’de başladı. Kursta “Yaratma cesareti, kurgu, anlatım geliştirme ve metin uygulamaları” başlıklı dersler veren yazar Mehmet Eroğlu, Rollo May’ın Yaratma Cesareti’ni okuyanlara deniz kabukları armağan ediyor. Mehmet Eroğlu ile yaratıcılık ve yazarlık üzerine konuştuk. Yazmak öğretilebilir mi? TÜREY Tabii ki öğretilemez. Bunu daha ilk KÖSE dersin, ilk dakikalarında söylüyorum. Yazmak öğretilemez, öğrenilir. Nasıl? yi, sahici yazarları okuyarak. Dikkat! Kitap okuyun demedim, yazar okuyun dedim. Çünkü asıl besleyici olan ve vakit kaybını önleyen yararlı yöntem budur. Şöyle özetleyeyim, yazmak istiyorsanız, yazar okumaya klasiklerle başlamalısınız. Artık “ilham”ın yerini “teknik” mi alıyor? Yazmanın ne kadarı “yaratıcılık”, ne kadarı “dilteknikkurgu”dur? Hayır, hayır. Yazmak, asla bir teknik bir mesele olarak tanımlanamaz. Yürek, akıl ve vicdanla yapılır. Yazmak için gerekli olan, söyleyecek U lafınızın, başka deyişle bir derdinizin olmasıdır. Öz, yani yazmayı mümkün kılan içimizdeki ısrarlı kaynak biçimi, yani dili, kurguyu belirler. Yazmada teknik öğrenmek, daha çok senaryo ve reklam metinleri için geçerli. Edebiyat alanında bu becerileri okuyarak ve yazarak edinirsiniz. Siz “yaratma cesareti vermek” diyorsunuz, ama bu cesaret bir anlamda “edebiyat çöplüğünü” büyütmeye de yaramıyor mu? yi eser, mücevher, çöplükte de parlar. Çok kişinin yazması, buna yeltenmesinden ürkülmemeli. Ürkütücü olan, bu çöplüğü sistemin düzenlemeye kalkışması ve gerçek edebiyatı geriye itip, popülist, insanı göz ardı eden bir anlayışın yerleştirilmesi. Çöplük meselesi yazarlardan çok, yayınevlerinin dikkat etmesi gereken bir konu. Zamanın Manzarası’nda “Roman: Acılı anılardan doğan güçlü bir boşalma; herkesin önünde yapılan bir çeşit mastürbasyon” diyorsunuz. Yazmanın temelinde bir tür itirafçılıktan doğan tatmin arayışı mı var? Tatminden çok, kendini yatıştırma isteği diyelim. Ya da acıyı söndürme. Roman, her şeyden önce bir itiraf sanatıdır. Mesela Stendhal! Onun büyüklüğü kendini itiraf etme yeteneğinde gizlidir. Eğer Stendhal olmasaydı psikoloji de olmazdı diyenleri de unutmayalım. Bana sorarsanız yazmanın kaynağında acı vardır derim. Anılaştıramadığımız hayatlar, yani aşındıramadığımız acılar eninde sonunda kendini yazdırır. Seminer duyurusunda “Küreselleşmeye, insanı dışlayan edebiyat anlayışına, yeni dünya düzeninin dayattığı yabancılaşmaya karşı duran bir bakış açısıyla katılımcıların yaratma cesareti edinmelerini sağlamak ve yaratma sürecini irdelemek” vurgusu yapılıyor. Yeni dünya düzeni nasıl bir edebiyatı dayatıyor? Çok satmak, popüler olmakla “iyi edebiyat” arasında nasıl bir ilişki var? Tabii, duyurudaki gibi bir duruş sergileniyor. Roman estetik normlarla yapılır ama aynı zamanda Victor Hugo’nun dediği gibi toplumsal bir eylemdir de. Hocalar da bu konuda birbirleriyle uyum içinde. Edebiyata musallat olan popülerlik hastalığından titizlikle uzak duruyoruz. Yeni dünya düzeninin dayattığı edebiyat, kestirmeden söylemek gerekirse benim için, konusu insan olmayan, insanlık durumlarının araştırılmadığı bir romandır. Batı’nın özendirdiği, ya da dayattığı, tercüme ederim dediği roman, insani ve toplumsal boyutları eksik, edebiyatın, yazmanın aynı zamanda bir toplumsal eylem olduğunu unutturmaya niyetli romanlar. Batı, edebiyatın öncü rolünü iğdiş etmeye niyetli. Bu tutumun varacağı duraklardan bir tanesi de popülizmdir. Popülizm, bildiğiniz gibi toplumun budalalığı ve banalliğiyle beslenir. Genel kabul gören her şey, buna romanlar da dahil, en fazla üçüncü sınıf eserlerdir. Bunu unutmamak gerekir. Ölümsüz eser lyada her yıl en fazla birkaç bin satıyor. Ama lyada 3000 yıldır satıyor Sizin 30 kitaplık bir okuma listeniz vardır. lk sırada Dino Buzzati’nin Tatar Çölü yer alır. Bir yazar adayına bu kitap ne söyler? Bu soruya burada cevap verirsem bu kitabı okuyacaklar için büyü kaçacak. Yer göstericinin filmin sonunu söylemesi gibi. Ama Tatar Çölü hayat ve insan hakkındaki en iyi kitaplardan birisidir. Bilirsin, ben insanları ikiye ayırırım: Tatar Çölü’nü okuyanlar ve okumayanlar diye. Hangi yaşta olursak olalım, mutlaka okunması gereken bir romandır. G mtiyaz Sahibi: Cumhuriyet Vakfı adına Orhan Erinç Genel Yayın Yönetmeni: brahim Yıldız Yayın Yönetmeni: Ayşe Yıldırım Görsel Yönetmen: Aynur Çolak Sorumlu Müdür: Miyase lknur Yayımlayan: Yeni Gün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık AŞ dare Merkezi: Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sok. No: 2 34381 Şişli / stanbul (0212) 343 72 74 (20 hat) Reklam Genel Müdürü: Özlem Ayden Genel Müdür Yardımcısı: Nazende Pal Reklam Koordinatörleri: Hakan Çankaya Rezervasyon Yönetmeni: Onur Tunalı (0212) 251 98 74 / 75 (0212) 343 72 74 (554555) Baskı: DPC Doğan Medya Tesisleri Hoşdere Yolu 34850 Esenyurt / stanbul Cumhuriyet gazetesinin parasız pazar ekidir. Yerel süreli yayın. cumdergi@ cumhuriyet.com.tr C M Y B C MY B
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear