28 Kasım 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

16 EK M 2011 / SAYI 1334 3 Babamı artık bırakın, bari torunları onu tanısın N e ilk sözcüklerimizi ettiğimizde yanımızdaydı babam, ne de ilk adımımızı attığımızda. lk kavgamızı ettiğimizde kaldıramadı bizi, ilk aşk acısı kalbimize, ilk biramızın tadı damağımıza düştüğünde yine yoktu. Biz evleneceğimiz kadınları demir kapılardan, parmaklıklardan geçirip gösterdik babama. Oğullarımızı sünnet kıyafetleriyle duvarların ardına götürdük. Her bayramda dört oğul, beş torunla doluştuk cezaevine. Ölümlerin yasını da, evliliklerin mutluluğunu da, doğumların kutluluğunu da hep duvarlar ardında yaşadı babam. Şubatta babaannemin öldüğünü soğuk gardiyan sesinden öğrendi. Cezaevi yetkililerine biz söyleyelim, desek de 20 yıldır neredeyse hiç göremediği annesinin ölümünü de bizden duyamadı... Ne kadındı babaannem! Dokuz çocuğun ardından bir de bizi büyüttü. Bu sırada biz dediğim, abim Cahit, kardeşim Gökhan ve ben lhan hem okuduk hem çalıştık. Babam ne zaman mı cezaevine girdi? Ben iki, kendisi 25 yaşındayken, 1978’de siyasi amaçla cinayet işleme zannından Gaziantep’te yakalanmış. Sıkıyönetim mahkemesi yargılayıp, iki faili meçhul cinayetten 36 yıl hüküm vermiş, her türlü işkenceye rağmen suçu kabul etmediği halde. Zaten sonradan başka bir örgüt üstlendi cinayetleri ama... Babamı böyle aldılar elimizden. Bu durum annemin de babamdan ayrılmasına neden olunca, varın çocuk omuzlarımızdaki ağırlığı siz hesap edin... Çok şehir gezdik biz. Bütün şehirleri cezaevinden gördük; Gaziantep, Gebze, Çanakkale... Hatırladığım bir anı mı? Unuttuğum an mı var ki! Mesela, 1986’da Gaziantep Cezaevi’nde açık görüşte kıyafet değiştirerek bir mahkum firar etmiş. Babamın yanında hoş vakit geçiriyorduk, cezaevinde hoşluk ne kadar olursabirden resmi kıyafetli adamlar küfredip ziyaretçileri bir alana kapattı. Bizi tıktıkları koridorda yetişkinlerin arasında nefes alamıyorduk, öleceğimizi düşündüm. Bu eziyet nedendi, bu insanların suçu neydi? Soru çoktu, bildiğim tek şeyse, bu resmi kıyafetli adamlar dost değildi, çocuklara bile eziyet ediyordu. Derken bir gün babam geldi, ben babamı hapsedilmemiş bir gökyüzünün altında ilk kez beş yaşımdayken gördüm. Şartlı salıverildiğinde sene 91’di. Gebze’ye, yeni bir yaşam kurmaya gittik. Gülnigar’la orada evlendi babam, artık bir aileydik. 1993’e kadar... Köyünden bize dönerken Malatya’da yeniden gözaltına alındı. OHAL şartlarında yargılandı bu sefer, TDKP üyesi olduğu gerekçesiyle 12 yıl 6 ay hüküm giyince infazı yandı. Annemin hamile olduğunu bu sırada öğrendik. 15 Ekim 1993’te doğdu kardeşim mran Kaya. Biz ona “ ki üniversiteden sonra ilkokula başlayan kardeşimiz” deriz. Annemiz çalıştığından elimizde büyüdü, bizimle liselerimize, üniversitelerimize geldi mecbur. Babamı ilk kez, 1993’te gördü mran. Malatya Cezaevi’nde. Olaylı bir girişle. mran’ın bezi ve biberonunu içeri almak istemeyen görevlilerle yapılan tartışma abimin gözaltına alınmasıyla sonlandı. Neyse ki, mahkumların ve annemin mücadelesiyle bırakıldı abim... 19962000 arasında babamla hasret gidersin diye birkaç gün izne tabi olarak cezaevinde kaldı mran. Daha ilkokula başlamadan lise, üniversite, cezaevi gördü ama babamı hiç duvarların dışında görmedi! Bir anı daha hatırladım: 30 Aralık 1996’da babam ESRA Gebze Cezaevi’ndeyken adli tutukluların görüşü boşaltmaması sebebiyle siyasi hükümlülerin ziyareti AÇIKGÖZ aksadı, bu sırada çıkan kavgada askerler sağ omzumu yuva kısmından kırdı. Omzum hâlâ arada yerinden çıkıyor. Bu kadarı yeter mi, anlamanız için... Bir çocuk gözüyle cezaevini anlatmak zor, anlaması da. Çocuk beynine işlenen hep şudur: Cezaevlerine kötüler konur; katiller, hırsızlar, tecavüzcüler... Bu yüzden babam cezaevinde derken uzun süre kızardım, hep öyle olmadığını anlatmaya uğraşmak zorunda kaldım, ezildim. Babamla konuştuğumda, emek diyordu, iş, adil bir dünya ve ezilen insanların iktidarı, diyordu. Ama neden cezaevindeydi? Uzun zaman sonra bunu çözebildiğimde, babamın yönetenlere göre büyük bir suç işlediği için orada olduğunu anladım. Ben anladım ama yetmedi, çünkü babanızın tutuklu olması insanların sizinle kurduğu ilişkiyi olumsuz etkiliyor. Bunu 32 yıl yaşamımın her dönemimde çektim, çekiyorum. Şimdi sekiz yaşındaki kızım Eftelya dedesinin neden cezaevinde olduğunu anlamaya çalışıyor, çünkü ona da öğretilen kötülerin cezaevinde olduğu. Oysa dedesini tanıyor, ziyaret, ediyor, mektuplaşıyor. Eftelya babamın ikinci torunu. lki, Cahit abimin kızı Elif Zelal (11), şimdi bir de kardeşi oldu, Nehir (2.5). Gökhan’ın da Umut (8) isimli bir oğlu ve Ezgi Su isimli dört aylık bir kızı var. Cahit öğretmen, Gökhan sevkıyat sorumlusu, bense satış uzmanıyım. mran üniversiteye hazırlanıyor. Yine bir cezaevi fotoğrafı. Tahir Canan henüz küçük olan oğulları ve yeğenleriyle. Bütün aile bir arada: Cahit, kızı Eftelya’yla lhan, Gülnigar, babaları Tahir, oğlu Umut’la Gökhan ve mran (soldan sağa). Tahir Canan cezaevine girdiğinde en büyük oğlu Cahit beş, lhan iki, Gökhan bir yaşındaydı. Şimdi 32 yaşında, evli, bir kız babası lhan. 30 yılın hasretini gidermek için babasının çıkmasını bekliyor. Tahir Canan’ın ceza aldığı madde artık yasalarda yer almıyor, ama adalet her zaman yerini bulmuyor. Gerisini lhan anlatıyor... BABAM CEZAEV NDE, ADALET NEREDE? Malatya Devlet Güvenlik Mahkemesi'nin 21.10.2003 tarihli “Mahkumiyet kararının tüm sonuçları ile ortadan kaldırılmasına, hükümlüye ceza verilmesine yer olmadığına...” diye yazan kararını okuduğumuzda ümitlendik. Avukatımız Cengiz Pazarcı, “4959 sayılı topluma kazandırma yasasının 4/a maddesinin şartsız genel af niteliğinde bulunması hususları gözetilerek –genel affın geçmişi ortadan kaldırdığı ve sildiği düşünülerek şartla tahliye kararının geri alınmasına dair verilen Gaziantep 2. Ağır Ceza Mahkemesi’nin 14.06.1995 tarih ve 1995/20 D. ş sayılı kararının kaldırılmasına, Sayın Mahkemenin ikinci bentte belirttiğimiz talebimizi kabul görmediği takdirde; müvekkilin 4616 sayılı yasadan faydalanması gerektiğine, Müvekkilin, cezaevinde yattığı sürelerin dikkate alınarak ve daha fazla mağduriyete yol açılmaması için salıverilmesine karar verilmesini saygılarımla arz ve talep ederim” diye bir dilekçe yazdı. Sonrası tam bir yılan hikâyesi... Bir mahkeme infazı durduruyor, diğeri ceza veriyordu... Avukatlar bile anlam veremiyordu bu duruma. Avukatımız Yıldız mrek Koluaçık; “1991’den beri çok sayıda cezanın iyileştirilmesine ilişkin yasa çıkmasına ve pek çok hükümlü tahliye olmasına rağmen, müvekkilim halen cezaevinde. Bu kadar uzun süre cezaevinde kalan başka hükümlü yok. Ağca bile tahliye edildi. Yapılan tüm girişimler, özensiz bir şekilde geri çevriliyor. Adalet Bakanlığı’na yazılı emirle bozma yoluna gitmesi için talepte bulunacağız” dedi. Öyle de yaptı. Dosyayı 19 Ağustos’ta A HM’e götürdü. Hayat akıyor, bizse bekliyoruz. Babam mı kim!? Benim babam Tahir Canan. Hep idealleri için yaşamış eğilip bükülmemiş bir insan. Bugün kim 30 yıl cezaevinde kalıp da hâlâ dünyada güzel şeylerin olabileceğini düşünebilir. Kim 30 mran Kaya, yıllık cezaevine rağmen, torunlarının kitap cezaevinde okuması, iyi yurttaş olması için çaba harcar. babasıyla... Ve kimseye yük olmamak için cezaevinde şal yaparak geçimini sağlamaya çalışır... Babam, sıkıyönetim mahkemesi, OHAL dönemi DGM kararıyla halen cezaevinde yatarken ne 12 Eylül’le hesaplaşılır ne de haktan söz edilir. G C M Y B C MY B
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear