Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
29 AĞUSTOS 2004 / SAYI 962 Bakıldığında "çığbk" sesi duyulan Edvard Munch'un "Çığlık" ından, ikisi Oslo'daki Munch Müzesi olmak ttzeri 4 tablo var... ĞLIK': KORKUNUN RESMİ Ûzgen Acar I Munch'un "Hayalet" tablosu. Munch fırtınalı bir aşk yaşadığı Tulla Larsen'la. nsan yalnızca çıldırdığında resim yapabilir" diyen Norveçli ressam Edvard Munch, "Skrik (Çığlık)" tablosunu nasıl yaptı? "Mutluluğun" resmi yerine,neden insana "çığlık" attıran "korkunun" resmini yaptı? "Çığlık" tablosu üzerine 1997'de yazdığımız bir yazı şöyle başlar: "Dünyanın neresine giderseniz gidin; insanın korkusunu, kaygısını, ürpertisini, çaresizliğini anlatmak amacıyla bir karikatür, bir reklam resmi, bir desen çizmek gerekirse yararlanılan tek ve değişmez bir kaynak vardır. Bu kaynak, Norveçli ressam Edvard Munch'un 'Çığlık' tablosudur. Hani, §u bakıldığında 'çığlık' sesi duyulan, 1994'te çalınıp ele geçirilen ünlü resim..." Munch, "Çığlık" tablosundan dört tane yapmışu. Bunlann ikisi Oslo'da Munch Müzesi'nde, biri bir özel koleksiyonda ve biri de Oslo "Ulusal Galeri"deydi. 1994'te yine bir olimpiyat günu çalınıp sonra bulunan "Çığlık" bu galeridekiydi. özel koleksiyon dışındaki "Çığlık"ları gördüm. "Çığlık" gerçekte Munch'un yaşadığı bunalımın zaman içinde gelişiminin dışavurumu. Bir anlamda psikologların laboratuvar çalışmaları için ilginç bir resimli roman oluşturabilir. Munch, Fransa'da bir tahta köprünün sol parmaklığına yakın bir yerde genç kadınlan gösteren resimler yapu. Ancak geri planda sağ parmakkkta "kara" boyanmışyaşlı kadınlar görülüyordu. 1891'de ise aynı köprüde kadınlar kaybolmuş, sağ parmaklıkta şapkalı şişman bir adam belirmişti. Tablonun adı "Umutsuzluk"tu. Bir yıl sonra sağ parmaklığın aynı noktasında şişman adamın yerini bir ölünün beyazlığı içinde, sanki cansız bir kişi aldı. Bu tablonun da adı "Umutsuzluk"tu. Munch, bu arada Paris'te açılan bir sergide Peru'dan gelmiş bir Inka mumyası görüp etkilenmişti. Yoksa bu babasının anlatuğı öykülerdeki hayaletlerden biri miydi? îp, 22 Nisan 1892'de Nice kentinde koptu. O günü anı defterine şöyle yazdı: "îki arkadaşımla yol boyunca yürüyordum. Güneş batmak üzereydi. Içimde melankolinin fırtınası gibilerden bir şey hissettim. Gökyüzü birdenbire sanki kan kırmızısı kesilmişti. Durdum, bitkin bir biçimde parmaklıklara yaslandım. Yanan bulutları, sanki kan ve kılıç gibi görüyordum. Kent ve fiyord mavisiyahtı. Arkadaşlarım yürüyüşlerini sürdürüyorlardı. Birden korkuyla kanşık bir ürpertiyle durdum ve doğada bitmeyen muazzam bir çığlık hissettim." Oslo'daki "Munch Müzesi" geçen pazar soyuldu. îki hırsız Munch'un "Çığlık" ve "Madonna" tablosunu çaldı. Hırsızların fidye talebinde bulunmaları bekleniyor. "Çığlık" 10 yıl önce yine bir olimpiyat sırasında çalınmıştı ve... şitli hastalıklardan yıprandı. "Doğacı" genç Norveçli ressamlar "dışavurumcu" Munch'un bir el resmi bile çizemeyecek kadar "yeteneksiz" olduğunu söylediler. Aldığı bir bursla gittiği Paris'te Fransız resim akımları ile alışılmış sanat kalıplarının dışına çıkarak ozgürce boyamaya başladı. Berlin sergilerinden sonra 1896'da Paris'e döndü. Tahta kalıplarla "litografi" alanında başarı sağladı, tiyatro afişleri yaptı. Ruhsal bunalım içinde olan Hollandalı ressam Vıncent van Gogh'un etkisiyle"dışavurumcu" oldu. Bohem dünyası ile ruhsal döngülerinin akıl hastalarının tedavi edıldiği bir sanatoryuma süruklediği Munch, zengin bir tüccarın kızı olan Tulla Larsen ile fırtınalı bir aşk da yaşadı. Bu aşk, 1902'de tabanca ile sol elinden yaralanması ile sonuçlandı. O yıl en verımli yılı oldu. Sergileri açıldı, hakkında kitaplar yazıldı, kraliyet nişanı aldı. 1909'da Norveç'e döndü. 1913'te Berlin'de açılan bir sergiye Pablo Picasso ile birlikte çağrılan ikinci yabancı ressam oldu. Nazilere karşı çıktı. Ölümunden dört yıl önce elindeki yapıtlannı, taş baskılarını, taslaklarını, anı defterlerini Oslo Belediyesi'ne bıraktı. Belediye de adına layık, ancak geçen pazar günü soyulan müzeyi yaptı. İKİ 'ÇIĞLIK', ÎKİ HIRSIZLIK... Oslo'da "Munch Müzesi", sanatçının çeşitli yapıtları ve litograf baskılarının sergılendiğı mütevazı ancak tek bir ressamı barındıran zengin bir müze. 22 Ağustos günü başlarında kukuletaları olan silahlı iki soyguncu müzeden içeriye girdi. Biri sakindi, hiç konuşmuyordu. îkincisi herkese yere yatmasını söyledi. îki soyguncu "Çığlık" ve "Madonna" tablolarını asdı oldukları duvardan indirip koltuklannın altında müzeden çıktı. Soygun bir dakika bile sürmemişti. Soyguncular, karşı kaldınmda motoru çalışır durumda bekleyen " Audi A6" modeli bir arabanın bagajına iki tabloyu koyup gazladılar. Bu olay, çevredeki güvenlik kameralarınca saptandı. Soygun, herhangi bir caddedeki gazete bufesini soymaktan daha kolay olmuştu. Olaya el koyan Oslo polisinden Kjell Pedersen "Olayın pek çok tanığı var. Hatta şok geçiren bir ziyaretçi kadın acil servise kaldınldı. Ancak soyguncuların yüzleri örtülü olduğu için kimlikleri saptanamadı" dedi. Kısa bir süre sonra bir ihbar üzerine tablolardan birinin çerçevesi Oslo'nun merkezinde bulundu. Araba da terk edilmiş olarak ele geçti. Polis, tablolann Norveç dışına çıkarılmasından kaygılı. Müze yetkilileri, "tuval" yerine "tahta" üzerine yapılmış "Çığlık" tablosunun çerçevesinden çıkarılmasının resimde zarar yaratacağından korkuyorlar." Çığlık" ın boyudan 83.5x66cm,"Madonna"nın ise90x68.5cm. Uzmanlar, bu ünlü tabloların müzayedeye çıkmasının, özel koleksiyonculara satılmasınm olanağı olmadığını söyleyerek ekliyorlar: "Olsa olsa fidye isteyeceklerdir." Eğer bu resimler müzayedeye çıksaydı "Çığlık" en azından 50, Madonna ise 22.5 milyon dolara alıcı bulabilecekti. Munch, "Çığlık"tan dort, "Madonna "dan beş tane yapmıştı. Atina Yaz Olimpiyatları'ndan tam on yıl önce Kış Olimpiyat oyunları 1994 Şubat'ında Norveç'te yapılıyordu. Herkes oyunlara daldığı sırada tek bekçinin kaldığı Oslo Ulusal Galerisi'nin arka penceresini kıran dört kişi içeriye girdi. Soyguncuların "Çığlık" tablosunu alıp dışarı çıkmaları 50 saniyeden az sürdü. Kırılan camdan giren ruzgârın havalandırdığı perde, alarmi; alarm bekçiyi; bekçi polisi harekete geçirdiyse de sadece soyguncuların arkalarında bıraktıkları şu not bulundu: "Böylesine zayıf bir güvenlik için teşekkurler." O zaman da tablonun satılma olanağı yoktu ve "fidye istemi" beklenmeye başlandı. Pek çok gerçek dışı ihbar ve fidye istemi yapıldı. Soyguncular sabırlıydı. Ortamın yatışmasını beklediler. Bir gün müze müdüründen Çığlık için 1.2 milyon dolar fidye istendı. Müzenin bu fidyeyi ödeyecek parası yoktu. ABD'de dünyanın en zengin müzesi Paul Getty'den ve tngiliz Scotland Yard polisinden yardım istendi. Getty, sanat adına maddi yardımı esirgemedi. Soygunculara müzenin ancak 500 bin doları olduğu iletildi, iki Ingüiz ajan soyguncularla bağlantı kurdu. Soyguncular yarım milyon doları kabul ettikleri an, "zokayı" da yutmuş oldular. Dört soyguncu yakalandı. Soygunculardan biri, daha önce Munch'un " Vampir" adlı tablosunu çalarak hapis yatmış bir sabıkalıydı. • Ve esinlenmeler... "Çığlık" resrni sanat piyasasında Leonardo de Vinci'nin "Mona Lisa"smdan sonra en çok afişi, resmi, karikatürü pazarlanan bir sanat yapıtı oldu, hakkında çeşitli kitaplar yazıldı. Çünkü "Çığlık" acıyı, korkuyu, bunalımı uluslararası alanda hiçbir dilin aracılığı olmaksızın anlatan çok çarpıcı bir yapıttı. Örneğin, "Home Alone Evde Tek Başına" adlı Hollywood filminde küçük oyuncu Macaulay Culkin'ın "çığhğı" ünlüydü. Yönetmen bu sahne için Munch'un "Çığlık" yapıtından yararlanmıştı. Bu sahne, filmin afişi olmuş, "Çığlık" oyuncakları da pazara surulmüştü. îç savaştaki Sarayevo'nun umutsuzluğunu, korkusunu dünyaya yansıtan 1993 tarihli afiş, sanki "Çığlık" tablosunun 100. yıldönumünü buruk bir ortamda kuduyordu. Yılmaz Guney'e 1983'te Ingiltere vize vermeyince, ünlü sanatçı gerek bu kararı ve gerek Türkiye'deki askeri yönetimi kınamak amacıyla "Çığlık" tablosundan yararlanmıştı. "Çığlık", Birleşmiş IMillederin kuruluşunun 50. yüında dünyanın korkusunu da anlatmak için de kullanılmıştı. Bu konuda yüzlerce örnek verilebilir. DIŞAVURUMCU "Çığlık" çeşidi aşamalardangeçip 1893 'te tamamlandığında Munch henüz23 yaşındaydı. Pazar günü Munch Müzesi'nden çalınan resim işte bu "Çığlık". Bu resimler, sanki bir matbaada bir resmin renk ayırımı baskılan gibi. Resimlerde temelde değişmeyen, yazısında sözünu ettiği gökyüzündeki, bunalımların simgesi olan kızıllıktı. Munch, bir yıl sonra aynı köprüyü gösteren bir başka resim yapu. Bu resimde kadın da vardı, erkekler de... Resim sanki köprüden geçen bir cenaze alayı gibiydi. Silindir şapkalı insanlar, kara giysili matem tutan erkekler, önde hüzünlu, acı çeken bir kadın görülüyordu. Kadın, her ikisi de veremden ölen, belki annesi Karen belki de ablası Sophie'dı. Bu resimde de güneş yine doğmamış, yine batmamış "Çığlık" resimlerindeki gibi yine kıpkızıldı. Ancak bu resimde değişik bir kişi vardı. Munch'a belki de bu çığlığı bilinç altında attıran, resmini yaptıran, babasının oykülerinde sözü edilen " hayalet "in simgesi mi yoksa Perulu mumya mıydı bu? Belki de "ölümün" korkutan, acı veren, ürpertici, soğuk yüzüydü. Edvard Munch, kışın güneşin doğmadığı, daha doğrusu doğar gibi yaptığı; yazın ise hiç batmadığı, ancak batar gibi yaptığı ve adı o zaman Kristiania olan Oslo'da, 1863'tedoğdu. "Cennettebuluşmak" isteyen annesi Karen ile ablası Sophie'nin 15 yaşında veremden ölümleri 5 yaşındaki Munch'u etkiledi. Her iki ölüm de resimlerine yansıdı. Dindar babasınm anlattığı "peri ve hayalet öyküleri" ile büyüyen Munch yaşam boyu çe