Catalog
                    Publication
                
                - Anneler Günü
 - Atatürk Kitapları
 - Babalar Günü
 - Bilgisayar
 - Bilim Teknik
 - Cumhuriyet
 - Cumhuriyet 19 Mayıs
 - Cumhuriyet 23 Nisan
 - Cumhuriyet Akademi
 - Cumhuriyet Akdeniz
 - Cumhuriyet Alışveriş
 - Cumhuriyet Almanya
 - Cumhuriyet Anadolu
 - Cumhuriyet Ankara
 - Cumhuriyet Büyük Taaruz
 - Cumhuriyet Cumartesi
 - Cumhuriyet Çevre
 - Cumhuriyet Ege
 - Cumhuriyet Eğitim
 - Cumhuriyet Emlak
 - Cumhuriyet Enerji
 - Cumhuriyet Festival
 - Cumhuriyet Gezi
 - Cumhuriyet Gurme
 - Cumhuriyet Haftasonu
 - Cumhuriyet İzmir
 - Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
 - Cumhuriyet Marmara
 - Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
 - Cumhuriyet Oto
 - Cumhuriyet Özel Ekler
 - Cumhuriyet Pazar
 - Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
 - Cumhuriyet Sokak
 - Cumhuriyet Spor
 - Cumhuriyet Strateji
 - Cumhuriyet Tarım
 - Cumhuriyet Yılbaşı
 - Çerçeve Eki
 - Çocuk Kitap
 - Dergi Eki
 - Ekonomi Eki
 - Eskişehir
 - Evleniyoruz
 - Güney Dogu
 - Kitap Eki
 - Özel Ekler
 - Özel Okullar
 - Sevgililer Günü
 - Siyaset Eki
 - Sürdürülebilir yaşam
 - Turizm Eki
 - Yerel Yönetimler
 
                        Years
                    
                    
                
                    Our Subscribers Can Login And Read Original Page
                    I Want To Register And Read The Whole Archive
                    I Want To Buy The Page
                
            
                Bir başarı arayışı…
Dicle Keskinoğlu; sakinleri, ilişkileri, güvenli ortamıyla büyük ve kalabalık bir eve benzeyen mahalleden,  
onun sokaklarından, ev içlerinden sesleniyor. Gelişen teknolojinin ortadan kaldırdığı özenli ve ince emeğe  
saygıyı, kuşaklararası sevginin yaşama kattığı rengi öncelerken çocuk dünyalarımıza da sızmayı başarıyor.  
Ali Çetinkaya’nın özenli desenleriyse çoğaltıyor anlatıyı. 
partisine çağırır torununu. Başka bir gün 
Y. BEKİR YURDAKUL
çiğdem gelir masaya. Babaanneye göre “gün 
bugün, saat bu saat”tir! 
“1997 yılında çok ilginç şeyler yaşandı.” 
Kahraman çabuk öğrenir babaannesinin 
Dicle Keskinoğlu’nun aklımızın sinemasında 
dilini, sevinir de üstelik. Ne güzel İzmirce diye 
oynasa heyecanıyla kaleme aldığı 
bir dili de konuşmaktadır.
Şekerpare’nin Sandalyeleri’nin ilk tümcesini 
Aa, sahi Şekerpare nerede kaldı, merak 
okuyunca aldı beni bir merak. 
Kapattım kitabı, başladım düşünmeye. ettiniz değil mi? Babaannenin “kırkları 
karışmış” çok eski arkadaşıdır Şekerpare. 
Sahi, neler olmuştu o yıl? Üstelik epeyce bir 
Çok geçmeden tanışır onunla da 
zaman da geçmiş aradan!
Ne güzeldir bir kitaba daha ilk sayfasında Kahraman. “Şekerpare Teyze!” diyecek olur, 
düşünerek bir oyunla başlamak! Sonra bir kızar Şekerpare. Adı zaten uzundur, bir de 
solukta okudum o yıl olup bitenleri ya da arkasına laf eklemenin gereği yoktur. 
onca yaşananın arasında öne çıkanları. 
Ama kendi halinde, içine kapanık, 
Bölümün sonunda hikâyenin sonuna değin 
çağrılmazsa görünmeyen biridir Şekerpare. 
birlikte olacağımız kahramanımız Kahraman 
Bir de yalnızca sandalye satılan bir dükkânı 
da çıktı sahneye! Şu “kahramanımız 
vardır gününü geçirdiği. 
Kahraman” nitelememi aklınızda 
Neden kimse girip çıkmaz dükkâna, 
tutun lütfen! 
tabelası da yoktur üstelik. 
DESEN: Ali Çetinkaya
1997, Kahraman için de önemli 
Bir de neden gün boyu hep aynı 
bir yıldı çünkü Şekerpare’yle 
sandalyede oturup kalır Şekerpare Teyze? 
gün sonra da binbir tembihin ardından 
tanışmıştı. O yıl neler olup 
Yok “teyze” demeyecekti Kahraman ama bu 
anne babası işlerinin başına dönerler. 
bittiğinden açmadım sözü, istedim 
sorunu da çözecekti. Hem başarılı olursa belki bir 
Kahraman, filmin birini çıkarıp 
ki siz de kendinizi sınayın. Biz 
kahramanlık yapmış olur, adının önüne hak ettiği 
birini taktığı düş sinemasında bir 
dönelim şimdi Kahraman’ın 
sıfatı da eklettirmiş olurdu. 
yandan yeni arkadaşlar, yeni bir kent, 
hikâyesine...
babaannesiyle geçireceği geniş vakitleri 
Okuldayız, karneler veriliyor. 
USTALAR GİTTİ, ARASTALAR ISSIZ ARTIK
hayal ederken bir yandan da ortaya 
Öğretmenleri, bütün öğrencilerini, 
Kahraman’ın “kahramanlık” öyküsünün ardında 
koyacağı kahramanlığı ve edineceği 
yıl içinde sergiledikleri beceri ya 
heyecanla yol alırken arada / çoğu zaman öyküden 
sıfatı düşünür. 
da tavırlarına yakışan birer sıfatla 
ayrılıp şehirlerin, kasabaların elemeği, alın teriyle 
Babaannesinin evi biraz eşya dolu, 
(en esnek, en babacan, en komik, 
çeşit çeşit ürünler ortaya konan arastalarında aldım 
biraz fazla kahverengi, her şey örtülü mü 
en hazırcevap, en hızlı...) yanına 
soluğu. 
gelir başta Kahraman’a? 
çağırıp karnelerini verirken “Ve 
Bildiğim arastaları dolaştım birer ikişer. 
Ama sevgi dolu seslenişi, içten 
şimdi de Kahraman geliyor!” 
Kemeraltı’dan Urla’ya, Mardin’den Erzincan’a, 
davranışı, yemekleri, ne yapacaksa önce 
deyince kahramanımızın süngüsü 
Kayseri’den Akşehir’e... 
söyleyip yapmaları, bir de İzmir ağzı 
düşüyor! 
Çok değil kırk, elli yıl öncesine değin yoğun emekle 
konuşmaları bambaşkadır. 
Hani onun sıfatı? Yok! 
ortaya çıkan hemen her şey makinelerle üretilir 
Komşularıyla, sokaktan gelip geçen 
Yalnızca Kahraman. Çok sıradan bir 
oldukça ne o yılların ustaları kaldı şimdiye ne de o 
satıcılarla, çarşı esnafıyla ilişkileri sevgi doludur. 
Kahraman! Sadece Kahraman olarak çağrılması, bir 
güzelim arastalara sığmayan dostluklar, yaşam.
şeyleri değiştirmesi gerektiğini anlamasını sağlıyor 
İZMİRCE DİYE BİR DİL 
Hadi, küçük bir ipucu da olsun; parmakla 
kahramanımızın ve yaz tatilini bu hedefe ulaşmak 
Kahraman’ın İzmir günleri bizi bir anda alır, 
gösterilen, her biri elemeği ve biricik, dahası 
üzere planlamaya daha sınıfta başlıyor. 
insan ilişkilerinin anlayış ve sevgiyle biçimlendiği, 
“evladiyelik” sandalyeleriyle ünlü Erden ustanın 
Ne güzeldir öğretmenlerin çocukları yakından 
sokakların, çarşının, mahallenin, parkın bizim olduğu 
ardından yaşadıklarıyla Kahraman’ımızı da harekete 
tanımaları, onlara bireysel becerilerine vurgu yaparak 
bir döneme, gün geçtikçe elimizden kayıp giden bir 
geçiren Şekerpare’nin gizemini çözerken “daha seri 
seslenmeleri! Okul yaşamında, “sıfatı” şöyle dursun, 
çağa götürür. 
ürün, daha sık değiştirme, daha çok satış ve aslında 
numarasından başka “adı” olmayanlar için de 
İnsanın insana, bilgiye, görgüye, emeğe değer 
daha çok kâr” çılgınlığını da düşünelim istiyor Dicle 
çıkacaktır yola Kahraman. 
verdiği; iyiliği herkes için istediği, çocukların 
Keskinoğlu. 
mahallenin çocukları olduğu bir zaman kesitinde 
BABAANNENİN KOYU RENK DÜNYASI
Haydi, şu çağın filmini bir oynatalım kendi 
buluruz kendimizi.
Kafasında kendine yakışacak bir sıfatı bulmanın 
sinemalarımızda. 
Kahraman; babaannesinin, kendisine yeni, farklı, 
filmiyle eve gelince yaz tatili için bambaşka ama 
Bu arada yaşı kırkın altında olanlarımıza epey 
değişik gelen günlük programına çok geçmeden 
heyecanlı bir programla karşılaşır Kahraman: Tatili, 
yabancıdır piyasa ekonomisinin hiç hoşlanmadığı 
babaannesinin yanında, İzmir’de geçirecektir. uyduğunu fark edecektir. 
“evladiyelik” kavramı. Onu da bir düşünelim. 
n
Yalnızca bir kez o da bebeklik çağında gittiği Üstelik hiçbir zorlama olmadan. Kapıların sevgiyle, 
Şekerpare’nin Sandalyeleri / Dicle 
İzmir’den aklında kalan hiçbir şey yoktur. saygıyla açılması onun için de yeterlidir.
İstanbul’un yoğun, sıkışık ortamından çıkıp neşeli Arada farklı şeyler yapmayı da bilir babaanne, Keskinoğlu / Resimleyen: Ali Çetinkaya / Can 
bir yolculuğun ardından soluğu İzmir’de alır aile. Bir yaramazlığı da. Bir sabah, parkta tulum-gevrek Çocuk / 156 s. / 10+ / 2025.
15
28 Ağustos 2025
            
    
