Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
JEAN DE LA FONTAINE (8 TEMMUZ 1621/ 13 NİSAN 1695)
Epikürcü şair La Fontaine’in masalları!
Balzac’ın “Şairlerimizin en büyüğü” diye tanıttığı Jean de La Fontaine’in (8 Temmuz 1621/ 13 Nisan 1695) 1668 ve 1694 yılları arasında
on iki cilt halinde yayınladığı fabllerinin kahramanları yalnız hayvanlar değildir. Bitkiler, eşyalar, nesneler, antik tanrılar, hemen her şey
bu öyküncelerde yer tutar. La Fontaine onları kişileştirir ve hepsi de insanlar gibi düşünür, konuşur ve insanlar gibi davranır:
“Kitabımda her şey konuşur, hatta balıklar bile!” der şair ama aslında insanın kendisi de “Çiftçi ve Çocukları”, “Deli ile Bilge” gibi birçok
metinde karşımıza çıkar. Yani hayvanlar başta olmak üzere her şey vardır bu kitapta. Bu yüzden de şair yapıtını “Yüz değişik perdeden
oluşan ve mekânı evren olan büyük bir komedi” olarak tanımlar.
cüretkâr bir felsefe var/ Ona yeni diyorlar. Duydunuz mu,
FERDA FİDAN
duymadınız mı? Derler ki/ hayvan bir makinedir;/ Onun
her eylemi seçimsiz ve mekaniktir./ Duygu yok, ruh yok,
LA FONTAINE: ‘İNSANIN KUSURLARIYLA
onda her şey bedendir./ Böyle ilerler saat,/ Adımları hep
ALAY ETMEYE ÇALIŞIYORUM’
eşit, kör ve amaçsız.”
Jean de La Fontaine’in (8 Temmuz 1621/ 13 Nisan
Ve kurgusal bir diyalog aracılığıyla Descartes’ın argü-
1695), metinlerine eklediği kıssadan hisseleriyle bize ger-
manlarını hicveder: “Hayvan,/ Kaba tabirle/ Üzüntü, ne-
çek yaşam ve sağduyu dersleri vermiştir. Ama bazen bu
şe, aşk, zevk, zalim acı duyar/ (…) Ama aslında öyle de-
kıssadan hisseler örtüktür çünkü şair okuyucunun ana fik-
ğildir; sakın aldanmayın./ Peki nedir o zaman? - Bir saat.
ri kendisinin keşfetmesini arzular.
- Ya biz? - Biz başkayız.”
Örneğin, herkesin bildiği “Ağustos Böceği ile Karınca”
Yani aslında “İnsan ve Yılan” masalında hayvansever bir
öyküncesinde belli bir ahlAk dersi yoktur. İlk okuyuşta
aydının insanlara karşı bir serzenişi de vardır. Zaten aynı
ağustos böceğinin tembelliğinin eleştirildiğini ve karınca-
masalda, yılan, inek ve öküzden sonra, ağaç da insanların
nın çalışkanlığının övüldüğünü düşünebiliriz.
acımasızlığına ilişkin ifade verdiğinden, La Fontaine’in do-
Ancak, aç kalan komşusuna bir lokma yiyeceği dahi
ğa tutkusunun bitkilere kadar uzandığını bellidir.
çok görerek “Bütün yaz şarkı söyledin madem, şimdi de
biraz dans et bakalım!” diye eğlenen karıncanın bencilli-
‘ÖLÜM İLE ÖLEN ADAM’
ği ve katı yürekliliği de eleştiriliyor olamaz mı?
La Fontaine’i okurken eğlenceli bir dille yazılmış olsa-
Her koşulda yapıtının genel fikrini bir masalda açıkça be-
lar da, masallarında ne kadar ciddi konuları işlediğini gö-
lirtmiştir: “İnsanın kusurlarıyla alay etmeye çalışıyorum.”
rürüz. Tabii ölüm konusunda da söyleyecekleri vardır epi-
La Fontaine epikürcü bir düşünür olarak da çıkar karşımı-
kürcü şairin. Her ne kadar yaşamı sevmek, her anın tadına
za: İnsan yaşamda ne olduğunun ve nelere sahip olduğunun
varmak bir zorunluluk olsa da insanın bir gün ölecek ol-
bilincinde olmalıdır. Belirsiz bir geleceğe güvenmektense,
ması gerçeğini ortadan kaldıramaz.
ne olduğu kesin olan şimdiki zamanı yani anı yaşamaya ça-
“Ölüm ile Ölen Adam” adlı metnine “Ölüm şaşırtmaz bil-
lışmalı, kısacası daha 16. yüzyılda Ronsard’ın söylemiş ol-
geyi” diye başlar La Fontaine: “O her zaman gitmeye hazır-
duğu gibi, “hayatın güllerini”, hemen bugünden dermeliyiz.
dır/ Kendi kendini uyarmıştır/ Bilir geleceğini yola çıkma za-
“Balıkçıl” öyküsü bu fikre güzel bir örnektir: Bir ne-
manının/ Ve o zaman, ne yazık ki! bütün zamanları kapsar.”
hir kıyısında gezinen balıkçıl berrak sularda sazan ve tur-
Sonra öyküye geçer: Yüz yaşındaki bir ihtiyar, Ölüm
na gibi güzel balıklar görür ama şimdi pek aç olmadığını, tıkları bütün iyiliklere rağmen insanın kendilerine ne kadar
kapısını çaldığında şaşırır ve habersiz geldiğini, daha ya-
onları daha sonra avlayabileceğini düşünür. Bir süre sonra hoyrat davrandığını anlatarak, onu nankörlükle suçlarlar. Bu-
pılacak çok işleri olduğunu, vasiyetini yazmak, kat ekle-
karnı acıkmaya başlar, ama artık ırmak kıyısında, sadece nun üzerine öfkelenen insan yılanı duvara çarparak öldürür.
diği evinin inşaatını bitirmek için zamana ihtiyacı olduğu-
kadife balığı, kaya balığı gibi balıklar kalmıştır. Masal şöyle biter: “Güçlüler böyledir işte/ Gerçek on-
nu söyleyerek yakınır: “Bu acele neden?” Ölüm onu din-
Kahramanımız dudak büker: “Benim gibi bir Balık- ları rencide eder;/ Her şey onlar için yaratılmıştır, dört
lemez: ihtiyarın eli ayağı zayıflamış, kulağı duymaz ol-
çıl bu kadar vasat bir yemek yer mi hiç?” Ne ki sonunda, ayaklılar ve diğer insanlar/ Ve yılanlar./ Eğer biri ağzını
muş ama bunların bir uyarı olduğunu kavrayamamıştır.
enikonu acıktığı ve suda artık hiç balık göremediği için, açmaya kalkarsa/ Aptallık eder./ Doğrudur. Peki ne yap-
“Sızlanmayı kes ve hazırlan” der Ölüm.
bir salyangozla yetinmek zorunda kalır. malı?/ Uzaktan konuşmalı; ya da sessiz kalmalı.”
Ve La Fontaine tekrar başa döner: “Ölüm haklıydı.
La Fontaine şu dersi ekler: “Bu kadar seçici olmaya-
Keşke o yaşta/ Bir ziyafetten ayrılır gibi hayatı terk etse
‘MAKİNE-HAVYAN’ FİKRİNE KARŞI ÇIKAR!
lım/ En uyumlu olanlar en sağduyulu olanlardır/ Daha
“İnsanları eğitmek için hayvanları kullanıyorum” di- insan/ Bohçasını toplayıp/ Ev sahibine teşekkür etse/ Yol-
fazla kazanmak isterken kaybetme riskine girmeyelim.”
culuk ne kadar ertelenebilir ki?”
yen şair aslında onları yalnızca alegorik olarak kullan-
MASALLARININ SİYASAL YANI DA ÖNEMLİDİR! makla yetinmez ve o devirde ortaya atılan “makine-hav- Ama La Fontaine’in insancıl yanını da unutmayalım: Bir
yandan ölüme hazırlıklı olmamızı salık verirken bir yandan
Masallarının siyasal yanı da önemlidir: Metinlerinin ço- yan” fikrine karşı çıkar. Çağdaşı filozof Descartes’a göre
ğunda erk sahiplerini yermekten geri durmayan La Fon- hayvanlar acı kavramından yoksun makineler gibidir. da bize bunun çok zor olduğunu, insanların hiç ölmeyecek-
taine aynı zamanda güçlüleri açıkça eleştirmenin ne kadar Aynı fikri Malebranche şöyle özetler: “Hayvanlar ye- miş gibi yaşayabilmelerini daha bilgece bulduğunu ve as-
mek yemekten keyif almazlar, acı çekmeden ağlarlar, fark lında her ölümün erken olacağını fısıldar gibidir.
sakıncalı olduğunu da anlatır.
“İnsan ile Yılan” adlı masalında yılan insanı hayvanlara etmeden büyürler: Hiçbir şey arzulamazlar, hiçbir şeyden Öyküncedeki yüz yaşındaki ihtiyar dahi hâlâ planlar
korkmazlar, hiçbir şey bilmezler.” yapmaktadır ve şairin esin kaynaklarından Seneca’nın da
eziyet etmekle suçlar ama bu suçlamaları reddeden insan,
önce ineğin ve öküzün, daha sonra da ağacın tanıklıklarına La Fontaine sanat hamisi Madame de Sablières’e dediği gibi; “Hiç kimse biraz daha yaşamayı ummayacak
adadığı fablde bu görüşe değinir: “İnce, ilgi çekici ve
başvurur. Ne yazık ki üçü de yılana hak vererek, ona yap- kadar yaşlı değildir.”
n
6 2 Mayıs 2024
Resim: HYACINTHE RIGAUD