22 Kasım 2024 Cuma Türkçe Subscribe Login

Catalog

ve Mesut Yılmaz birbirlerine vura vura merkez sağı eritti. yeniden demokrasiye geçiş sancıları… 1970’ler, koyuyorsunuz? 100 yıllık zaman diliminde özellikle Bunun sonucunda 2000’li yıllarda AKP iktidarı ortaya çıktı. 12 Mart muhtırasının siyaseti altüst etmesi, terörün hangi soruları büyüteç altına alıyorsunuz? Örneğin, Turgut Özal 12 Eylül 1980 öncesinde şiddetle tırmanması… 1980’ler, 12 Eylül darbesinin Bu sorunuza yanıt verirken pek çok şey sıralanabilir ekonomiden sorumlu başbakanlık müsteşarı, 12 Eylül yarattığı yıkımın getirdiği acılar, merkez sağın ve solun ama ben birinci sıraya şunu koyuyorum: Atatürk’ü hükümetinde ekonomiden sorumlu başbakan yardımcısı, darmadağın olması… 1990’lar, merkez sağla merkez anlamak! Atatürk’ün unutturulamayacağını dost, düşman herkes gördü. Ona göre siyaset üretmeye başladı. 12 Eylül sonrasında ekonomiye istediği gibi yön verme solun bir araya gelerek kurduğu koalisyon hükümetinin gücüne sahip başbakan! Yani iktidarlar değişiyor, getirdiği demokratikleşme umutlarının PKK terörü Düşünün; 15 Temmuz 2016’daki FETÖ’nün devleti ele geçirme girişiminde FETÖ unsurlarının attığı ilk adımı Türkiye ekonomisinin liberalleşmesi değişmiyor! ile sönmesi… 2000’ler merkez sağın ve merkez solun Yurtta Sulh Konseyi idi. Bu darbe girişimi bastırıldıktan Olayları bu şekilde analiz edince, tarihin akışını daha çökmesinin ardından siyasal İslamcı söylemleriyle öne sonra AKP’nin genel merkezine astığı ilk afiş de Atatürk çıkan AKP’nin iktidara gelmesi… net görmüş, göstermiş oluyorsunuz. oldu. Yani, bu ülkeye ilişkin en karşıt planı yapan da bunu 2010’lar, 12 Eylül 2010 referandumu ile Türkiye’nin ‘HER ON YIL ÖNEMLİ BİR VİRAJ!’ savuşturan da toplumu etkilemek için Atatürk’ten ve onun ikinci bir 12 Eylül yaşamaya başlaması, devamında n Kitabınızın bölüm başlıklarında yer alan 10’ar yıllık söylemlerinden yararlanıyor. Neden? Bugün Türkiye’nin FETÖ’nün devleti ele geçirecek güce ulaştığını tarih kesitlerini kısaca anarsanız neler söylersiniz? en büyük ortak paydası Atatürk. düşünmesi… 2020’ler COVID-19 salgınıyla birlikte 100 yıl yüzlerce sayfaya sığmayacak kadar uzun bir Atatürk ama… Onu ne kadar anladık? Yaptıklarının dünyada ve ülkemizde nasıl devam edeceği şu aşamada zaman dilimi. Bunu bir bütün olarak anlatmalı ama okuru değerini ne kadar biliyoruz? Atatürk en zor koşullarda kestirilemeyen bir sürecin başlaması… da rahatlatmalı. 100 yılın genel panoramasını çıkardığımda bile her türlü engeli milletle beraber aşacağını haykırdı. Bu on yılların her biri ayrı bir kitap olur. Okur, gördüm ki, her on yılda önemli virajlar alınmış: Türkiye Cumhuriyeti’nin en büyük kalesi milletin bu zaman diliminden hangisiyle ilgili öncelikli bilgi 1930’lar, devrimleri yerleştirme, uluslararası alanda varlığı yüreğidir. O kaleye karşıdevrim işlemez. Kitapta buna istiyorsa, orayı okuyabilir. pekiştirme mücadelesi… 1940’lar, Atatürk’ün ölümünün bir nebze katkım olmuşsa, ne mutlu bana. ardından Cumhuriyetin nasıl devam edeceğine ilişkin gerilimli ‘BUGÜN TÜRKİYE’NİN EN BÜYÜK Bir de aydın kıyımları var. Sabahattin Ali’den Uğur tartışmalar… 1950’ler, çok partili yaşama geçiş heyecanı, ORTAK PAYDASI ATATÜRK’ Mumcu’ya katledilen her aydın Cumhuriyetin güçlü bir Demokrat Parti’nin bu heyecanı heba etmesi… n Sizce Cumhuriyetin en zorlu, sıkıntılı dönemi / ışığının sönmesi gibiydi. Özellikle 1990’lı yıllardaki 1960’lar çok partili sistemin karaya oturması, dönemleri hangileridir, kitabınızda bunu nasıl ortaya katliamları bizzat yaşadığım için ayrıca değindim. n SEMRİN ŞAHİN’DEN ‘KÜLLER’ Umuda dair öyküler... “İnsan ağaca benzer. Ne kadar yükseğe ve aydınlığa çıkmak isterse, o kadar kök salar yere, aşağılara, karanlığa, derinliğe, kötülüğe” der Nietzsche. Semrin Şahin’in dördüncü öykü kitabı Küller’i (İthaki Yayınları) okurken anımsadım bu sözü. Şahin’in öyküleri insanlığa dair ne varsa gözlerimizin önüne seriyor. Yükselen, af dileyen, seven, sevilen, yitirilen, yok olan, yok eden insanı odağına alırken mekânları, doğayı, farklı kültürleri ince ince işleyerek bir tiyatro sahnesindeymişçesine izletiyor ve görkemli bir kapanışla sahne sonlanıyor. Sonrasında her şey umuda dair. “Dılbirin ölmeseydi altı kişiydik; şimdi beş nokta ha- lar, çığlıklar, her yanından çekiştirilen küçük beden- linde babamı takip ediyoruz” diyor öykünün başkarak- li “Sevda”... Sevda’nın fiziksel eksikliği yüce bir amaca teri olan çocukluğumuz. “Kaçış” bir azalış, azalırken hizmet etmek üzereyken yaşlı bir kadının “lanet” ünlen- direniş, direnirken umuda tutunuş öyküsü. Rağmen ya- mesiyle olaylar dehşetli bir karmaşaya dönüşüyor. şıyor insan. Azalarak ilerlerken bile ölüme direniyor. O artık bir çocuk değil, lanetli bir cücedir. Suçu böy- Köklerini ardında bırakarak, sürüklenerek yürüyor in- le doğmaktır. O koruyucu, sahiplenici anaç kadınlarda- san. Ne için? Ya kendi ya diğerleri için… Belki sadece ki ani değişimin ekseninde ötekileştirmenin en canlı ha- ilkel bir güdüdür yaşamak. lini görüyoruz. “‘Hepsini yakmışlar’ dedi babam. Annem ağzını tutu- İYİLEŞTİREN EDEBİYAT VE MÜZİK! yordu, ablam ağlıyordu. Annem, elini ağzından çekip, ‘Ya- “Bahçe” öyküsünde sıcak bir iklimle karşılaşıyoruz. Bu ğan bu küller onların mı?’ diye sordu.” Şahin, “Küller” kısacık öyküde edebiyatın sağaltıcı gücü etkin bir şekil- öyküsüyle aklın sınırlarını zorluyor. Vahşetin yüreğimizi de odağa alınmış. Adam, istemediği bir iş gezisine çıkar. kanatan izleğinde gezdiriyor. Genzimize dolan yanık ko- Uzak bir dağ köyünde telefonlar çekmemektedir. O da pat- kusu, dilimize isli bir tat bırakarak yer ediyor zihnimizde. ronu tarafından bunu yerinde rapor etmekle görevlendiri- Ve o müthiş soru belleğimizde kök salıyor: “İnsan, külle- lir. Doğanın içine çekildikçe varoluşunu sınamaya başlar. ri kendi üzerine yağarken aynı kalabilir mi” Yolda yaşadığı talihsiz kaza onu muazzam bir bahçeye SAVAŞA KARŞI ÇARESİZLİK! götürür. Bahçede çeşit çeşit bitki, görkemli şekilde gözle- “Kümes N’olacak?”, içeriği bakımından bir dönem rinin önüne serilmektedir. Burası bir bilim yuvası olduğu öyküsü. Savaşı ensemizde hissettiğimiz bir dönemi bi- kadar aynı zamanda hayal edilmesi güç gerçek bir yerdir. raz da gülümseterek hatırlatıyor. Öykü, kimyasal saldırı- Bahçe, kitap okunan ve müzik dinletilen bitkilerin ge- ya karşı camlara gerdiği brandaları tutturduğu “Saddam lişim süreçlerinin inceleyen bilim kadınının eseridir. Ve Bandıyla” çaresizce ailesini korumaya çalışan baba ve her yerde sinyal kesiciler vardır. Dinlendiren, iyileşti- bahçedeki kümesi kendisi kadar önemsemediğini düşü- ren, güzelleştiren edebiyat, ruhumuzda güzelliklere yer nerek oğluna gücenen babaannenin ekseninde gelişiyor. açan müzik, gelişen dünyaya, teknolojiye karşı mesajıy- Savaşa karşı çaresizliğin, çaresizliğe karşı vurdumduy- la bir anlamda bir uyanışın, direnişin öyküsü “Bahçe”. mazlığın yansımaları yüreklerdeki korku çırpınışlarına ek- ‘VE DÜNYAYI YİNE BİR KADIN KURTARACAK’ DEMET ÖZDEMİR lenerek büyüyor. Babaanne sızlanıyor, oğul başı ellerinde, Sonradan gelecek olan tüm öykülerin çıkış noktası. elleri yüreğinde ailesini korumak için çırpınıyor. Yerinizde olsam bu öyküyü kitap bittikten sonra tekrar emrin Şahin’in dördüncü öykü kitabı Küller (İthaki Semrin Şahin’in beni en çok etkileyen öykülerin- okurdum. Çünkü yaşadığımız her şey umuda dair. Yayınları) tam da üzerimize insanlığın külleri ya- den biri de “Cüce” oldu. “Cüceler lanetlidir” diyen yaş- S ğarken, bir savaşın diğer savaşı gölgelediği zaman- lı kadın sayesinde yaşananların seyri bir anda değişiyor. Kitapta burada yer veremediğim daha birçok öykü var. Hayal gücümüzü, nihayetinde toplumsal belleğimi- larda girdi yaşamımıza. Bu bağlamda adını kitaba veren Günler önce köprü altında bulunan, üç yaşlarında gös- “Küller”, “Kaçış” ve “Kümes N’olacak” öyküleri, bir üç- teren bir çocuk, çocuğu sahiplenmek isteyen döl vere- zi zorlayan, varoluşumuzu sınırlandırdığı kadar özgür- leme gibi okunabilir. Bir ağıt gibi kalbimize sızarak, sa- meyen kadınlar, kadınların taşkın duygularıyla nasıl baş leşmenin yollarını gösteren, mekân çeşitliliğiyle fark- vaşın insanlık dışılığını yüzlerimize vurarak hiç de ağır- lı manzaraları gözlerimizin önüne seren okunası öyküler edeceklerini bilemeyen erkekler... dan almadan dökülüyor Şahin’in kelimeler kaleminden. Meydana kurulan masalar, kabaran, sönen, coşkun an- Semrin Şahin’in öyküleri. n 6 4 Ocak 2024
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear