Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
ve Mesut Yılmaz birbirlerine vura vura merkez sağı eritti. yeniden demokrasiye geçiş sancıları… 1970’ler,
koyuyorsunuz? 100 yıllık zaman diliminde özellikle
Bunun sonucunda 2000’li yıllarda AKP iktidarı ortaya çıktı. 12 Mart muhtırasının siyaseti altüst etmesi, terörün hangi soruları büyüteç altına alıyorsunuz?
Örneğin, Turgut Özal 12 Eylül 1980 öncesinde şiddetle tırmanması… 1980’ler, 12 Eylül darbesinin
Bu sorunuza yanıt verirken pek çok şey sıralanabilir
ekonomiden sorumlu başbakanlık müsteşarı, 12 Eylül yarattığı yıkımın getirdiği acılar, merkez sağın ve solun ama ben birinci sıraya şunu koyuyorum: Atatürk’ü
hükümetinde ekonomiden sorumlu başbakan yardımcısı, darmadağın olması… 1990’lar, merkez sağla merkez anlamak! Atatürk’ün unutturulamayacağını dost, düşman
herkes gördü. Ona göre siyaset üretmeye başladı.
12 Eylül sonrasında ekonomiye istediği gibi yön verme solun bir araya gelerek kurduğu koalisyon hükümetinin
gücüne sahip başbakan! Yani iktidarlar değişiyor, getirdiği demokratikleşme umutlarının PKK terörü Düşünün; 15 Temmuz 2016’daki FETÖ’nün devleti ele
geçirme girişiminde FETÖ unsurlarının attığı ilk adımı
Türkiye ekonomisinin liberalleşmesi değişmiyor! ile sönmesi… 2000’ler merkez sağın ve merkez solun
Yurtta Sulh Konseyi idi. Bu darbe girişimi bastırıldıktan
Olayları bu şekilde analiz edince, tarihin akışını daha çökmesinin ardından siyasal İslamcı söylemleriyle öne
sonra AKP’nin genel merkezine astığı ilk afiş de Atatürk
çıkan AKP’nin iktidara gelmesi…
net görmüş, göstermiş oluyorsunuz.
oldu. Yani, bu ülkeye ilişkin en karşıt planı yapan da bunu
2010’lar, 12 Eylül 2010 referandumu ile Türkiye’nin
‘HER ON YIL ÖNEMLİ BİR VİRAJ!’
savuşturan da toplumu etkilemek için Atatürk’ten ve onun
ikinci bir 12 Eylül yaşamaya başlaması, devamında
n Kitabınızın bölüm başlıklarında yer alan 10’ar yıllık
söylemlerinden yararlanıyor. Neden? Bugün Türkiye’nin
FETÖ’nün devleti ele geçirecek güce ulaştığını
tarih kesitlerini kısaca anarsanız neler söylersiniz?
en büyük ortak paydası Atatürk.
düşünmesi… 2020’ler COVID-19 salgınıyla birlikte
100 yıl yüzlerce sayfaya sığmayacak kadar uzun bir
Atatürk ama… Onu ne kadar anladık? Yaptıklarının
dünyada ve ülkemizde nasıl devam edeceği şu aşamada
zaman dilimi. Bunu bir bütün olarak anlatmalı ama okuru
değerini ne kadar biliyoruz? Atatürk en zor koşullarda
kestirilemeyen bir sürecin başlaması…
da rahatlatmalı. 100 yılın genel panoramasını çıkardığımda
bile her türlü engeli milletle beraber aşacağını haykırdı.
Bu on yılların her biri ayrı bir kitap olur. Okur,
gördüm ki, her on yılda önemli virajlar alınmış:
Türkiye Cumhuriyeti’nin en büyük kalesi milletin
bu zaman diliminden hangisiyle ilgili öncelikli bilgi
1930’lar, devrimleri yerleştirme, uluslararası alanda varlığı
yüreğidir. O kaleye karşıdevrim işlemez. Kitapta buna
istiyorsa, orayı okuyabilir.
pekiştirme mücadelesi… 1940’lar, Atatürk’ün ölümünün
bir nebze katkım olmuşsa, ne mutlu bana.
ardından Cumhuriyetin nasıl devam edeceğine ilişkin gerilimli
‘BUGÜN TÜRKİYE’NİN EN BÜYÜK Bir de aydın kıyımları var. Sabahattin Ali’den Uğur
tartışmalar… 1950’ler, çok partili yaşama geçiş heyecanı, ORTAK PAYDASI ATATÜRK’
Mumcu’ya katledilen her aydın Cumhuriyetin güçlü bir
Demokrat Parti’nin bu heyecanı heba etmesi… n Sizce Cumhuriyetin en zorlu, sıkıntılı dönemi / ışığının sönmesi gibiydi. Özellikle 1990’lı yıllardaki
1960’lar çok partili sistemin karaya oturması, dönemleri hangileridir, kitabınızda bunu nasıl ortaya katliamları bizzat yaşadığım için ayrıca değindim.
n
SEMRİN ŞAHİN’DEN ‘KÜLLER’
Umuda dair öyküler...
“İnsan ağaca benzer. Ne kadar yükseğe ve aydınlığa çıkmak isterse, o kadar kök salar yere, aşağılara,
karanlığa, derinliğe, kötülüğe” der Nietzsche. Semrin Şahin’in dördüncü öykü kitabı Küller’i (İthaki
Yayınları) okurken anımsadım bu sözü. Şahin’in öyküleri insanlığa dair ne varsa gözlerimizin önüne seriyor.
Yükselen, af dileyen, seven, sevilen, yitirilen, yok olan, yok eden insanı odağına alırken mekânları, doğayı,
farklı kültürleri ince ince işleyerek bir tiyatro sahnesindeymişçesine izletiyor ve görkemli bir kapanışla sahne
sonlanıyor. Sonrasında her şey umuda dair.
“Dılbirin ölmeseydi altı kişiydik; şimdi beş nokta ha- lar, çığlıklar, her yanından çekiştirilen küçük beden-
linde babamı takip ediyoruz” diyor öykünün başkarak-
li “Sevda”... Sevda’nın fiziksel eksikliği yüce bir amaca
teri olan çocukluğumuz. “Kaçış” bir azalış, azalırken hizmet etmek üzereyken yaşlı bir kadının “lanet” ünlen-
direniş, direnirken umuda tutunuş öyküsü. Rağmen ya- mesiyle olaylar dehşetli bir karmaşaya dönüşüyor.
şıyor insan. Azalarak ilerlerken bile ölüme direniyor.
O artık bir çocuk değil, lanetli bir cücedir. Suçu böy-
Köklerini ardında bırakarak, sürüklenerek yürüyor in- le doğmaktır. O koruyucu, sahiplenici anaç kadınlarda-
san. Ne için? Ya kendi ya diğerleri için… Belki sadece
ki ani değişimin ekseninde ötekileştirmenin en canlı ha-
ilkel bir güdüdür yaşamak.
lini görüyoruz.
“‘Hepsini yakmışlar’ dedi babam. Annem ağzını tutu-
İYİLEŞTİREN EDEBİYAT VE MÜZİK!
yordu, ablam ağlıyordu. Annem, elini ağzından çekip, ‘Ya-
“Bahçe” öyküsünde sıcak bir iklimle karşılaşıyoruz. Bu
ğan bu küller onların mı?’ diye sordu.” Şahin, “Küller”
kısacık öyküde edebiyatın sağaltıcı gücü etkin bir şekil-
öyküsüyle aklın sınırlarını zorluyor. Vahşetin yüreğimizi
de odağa alınmış. Adam, istemediği bir iş gezisine çıkar.
kanatan izleğinde gezdiriyor. Genzimize dolan yanık ko-
Uzak bir dağ köyünde telefonlar çekmemektedir. O da pat-
kusu, dilimize isli bir tat bırakarak yer ediyor zihnimizde.
ronu tarafından bunu yerinde rapor etmekle görevlendiri-
Ve o müthiş soru belleğimizde kök salıyor: “İnsan, külle-
lir. Doğanın içine çekildikçe varoluşunu sınamaya başlar.
ri kendi üzerine yağarken aynı kalabilir mi”
Yolda yaşadığı talihsiz kaza onu muazzam bir bahçeye
SAVAŞA KARŞI ÇARESİZLİK!
götürür. Bahçede çeşit çeşit bitki, görkemli şekilde gözle-
“Kümes N’olacak?”, içeriği bakımından bir dönem
rinin önüne serilmektedir. Burası bir bilim yuvası olduğu
öyküsü. Savaşı ensemizde hissettiğimiz bir dönemi bi-
kadar aynı zamanda hayal edilmesi güç gerçek bir yerdir.
raz da gülümseterek hatırlatıyor. Öykü, kimyasal saldırı-
Bahçe, kitap okunan ve müzik dinletilen bitkilerin ge-
ya karşı camlara gerdiği brandaları tutturduğu “Saddam
lişim süreçlerinin inceleyen bilim kadınının eseridir. Ve
Bandıyla” çaresizce ailesini korumaya çalışan baba ve
her yerde sinyal kesiciler vardır. Dinlendiren, iyileşti-
bahçedeki kümesi kendisi kadar önemsemediğini düşü-
ren, güzelleştiren edebiyat, ruhumuzda güzelliklere yer
nerek oğluna gücenen babaannenin ekseninde gelişiyor.
açan müzik, gelişen dünyaya, teknolojiye karşı mesajıy-
Savaşa karşı çaresizliğin, çaresizliğe karşı vurdumduy-
la bir anlamda bir uyanışın, direnişin öyküsü “Bahçe”.
mazlığın yansımaları yüreklerdeki korku çırpınışlarına ek-
‘VE DÜNYAYI YİNE BİR KADIN KURTARACAK’
DEMET ÖZDEMİR lenerek büyüyor. Babaanne sızlanıyor, oğul başı ellerinde,
Sonradan gelecek olan tüm öykülerin çıkış noktası.
elleri yüreğinde ailesini korumak için çırpınıyor.
Yerinizde olsam bu öyküyü kitap bittikten sonra tekrar
emrin Şahin’in dördüncü öykü kitabı Küller (İthaki Semrin Şahin’in beni en çok etkileyen öykülerin-
okurdum. Çünkü yaşadığımız her şey umuda dair.
Yayınları) tam da üzerimize insanlığın külleri ya- den biri de “Cüce” oldu. “Cüceler lanetlidir” diyen yaş-
S ğarken, bir savaşın diğer savaşı gölgelediği zaman- lı kadın sayesinde yaşananların seyri bir anda değişiyor. Kitapta burada yer veremediğim daha birçok öykü
var. Hayal gücümüzü, nihayetinde toplumsal belleğimi-
larda girdi yaşamımıza. Bu bağlamda adını kitaba veren Günler önce köprü altında bulunan, üç yaşlarında gös-
“Küller”, “Kaçış” ve “Kümes N’olacak” öyküleri, bir üç- teren bir çocuk, çocuğu sahiplenmek isteyen döl vere- zi zorlayan, varoluşumuzu sınırlandırdığı kadar özgür-
leme gibi okunabilir. Bir ağıt gibi kalbimize sızarak, sa- meyen kadınlar, kadınların taşkın duygularıyla nasıl baş leşmenin yollarını gösteren, mekân çeşitliliğiyle fark-
vaşın insanlık dışılığını yüzlerimize vurarak hiç de ağır- lı manzaraları gözlerimizin önüne seren okunası öyküler
edeceklerini bilemeyen erkekler...
dan almadan dökülüyor Şahin’in kelimeler kaleminden. Meydana kurulan masalar, kabaran, sönen, coşkun an- Semrin Şahin’in öyküleri.
n
6 4 Ocak 2024