25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

“Mercutio olmayı isterdim. Nitelikleri ara- “Edebiyatın sonsuz evreninde hep keşfedilecek sında en çok vahşet dolu bir dünyadaki ha- başka yollar, çok yeni ya da çok eski yollar açılır, fifliğine, -kraliçe Mab’ın şairi olarak- rüyalı dünyaya ilişkin imgemizi değiştirebilecek üslup- düşlemine ve aynı zamanda, Capuleto’larla lar ve biçimler... Ama eğer edebiyat bana yalnızca Montecchi’ler arasındaki bağnaz kinin orta- düşlerin peşinde olmadığım güvencesini vermeye sında aklın sesi olarak sağduyusuna hayra- yetmezse, içinde her ağırlığın çözüldüğü görüle- nım. Canı pahasına eski şövalyelik yasasını rim için bilimde kaynak ararım.” benimsiyor, ama inançsız ve alaycı, modern ZİHİNSEL BİR ÇIRPINIŞ! insan olarak kalıyor: Neyin düş, neyin gerçek Akdenizli Calvino, kültürel gezilerinin yanı sıra olduğunu çok iyi bilen ve onları gözleri açık gerçekleştirdiği coğrafi seyahatlerinde, var olma- yaşayan bir Don Quijote’dir o.” nın yazı ve yaşam birlikteliğiyle anlamlı hâle ge- ACI ÇEKMENİN İKİ YOLU! leceğini anlatmıştı okuyucuya. Tarihin derinliklerinde ve edebiyat tari- Kasım 1959-Mayıs 1960 arasında gittiği ve “sınıf- hinde seyahatlere çıkan Calvino, aynı za- sız bir ülke” dediği ABD için Amerika’da Bir İyim- manda döneminin yazarlarını eleştirmekten ser başlıklı kitabında düştüğü not, hem gözlemlerini de geri durmamıştı; Maria Corti’nin kendi- hem de betimleme gücünü yansıtıyordu: “Söze sığ- siyle yaptığı söyleşide (Kitaplık, sayı: 132) kurduğu cüm- mayan şeylerle, dile getirmesi güç bayağılıklarıyla dolu; tiği cümleler ise meselenin bir de düşünsel boyutu oldu- leler, hem bu gezginliğinin sonucu hem de eleştirmenli- geleceği düşünmeyi bilmeyen, yine de hepimizin geleceği- ğunu gösteriyordu: ğinin göstergesiydi: nin geniş bir bölümünü içinde barındırıyor.” “Biz canlıların cehennemi gelecekte var olacak bir şey “Birçok romancı meslektaşımın hem önceden kestirile- “Tanrı’nın insanla yaptığı anlaşmanın bana göre insa- değil, eğer bir cehennem varsa, burada, çoktan aramızda; bilir, hem de yavan bir dil kullanarak içine düştükleri dü- nı, var olan başka şeylere nazaran üstün tutan bir hükmü her gün içinde yaşadığımız, birlikte, yan yana durarak ya- şünsel tembelliğe karşı koymaya çalıştığım. Bence düzyazı, yok” diyen Calvino; dünyayı, insanları ve kendisini tanıma- rattığımız cehennem. İki yolu var acı çekmemenin: Birin- tıpkı şiir gibi, tüm sözsel kaynaklarının kuşatılmasını ge- ya uğraşan bir kâşifti. Yazmayı ve edebiyatı hem bir ileti- cisi pek çok kişiye kolay gelir: cehennemi kabullenmek ve rektiriyor: Sözcük seçiminde canlılık ve kesinlik, onların şim biçimi hem de bir tutku olarak nitelemişti. Her ikisinin onu görmeyecek kadar onunla bütünleşmek. İkinci yol risk- de hakkını verdi; insanlara, kentlere ve yaşama dokunmayı dağıtımında ve stratejilerinde ekonomi, yeterlilik ve yara- li: Sürekli bir dikkat ve eğitim istiyor; cehennemin ortasın- tıcılık, tümcede atılım, devingenlik ve gerilim, bir tondan başardı, yeryüzünde hatırı sayılır bir iz bıraktı. da cehennem olmayan kim ve ne var, onu aramak ve buldu- ötekine, bir tartımdan ötekine geçişte çeviklik ve esneklik.” Italo Calvino’nun yazarlık yaşamı da hayatı da anlat- ğunda tanımayı bilmek, onu yaşatmak, ona fırsat vermek.” Kitaplar, edebiyat, siyaset ve hayat tartışmalarına girdiği mak istediği şeyleri tamamlamak için uğraşmakla ve zi- Edebiyata, zamana, mekânlara ve yaşama kafa yoran Cal- Elio Vittorini, Cesare Pavese, Pier Paolo Passolini, Mic- hinsel bir çırpınışla geçti. Metinlerine ve yaşamına anlam vino, geçmiş-bugün-gelecek bağlantısı kurduğu ve ölümü helangelo Antonioni, Leonardo Sciascia, Primo Levi, Um- nedeniyle yarım kalan konferanslarına ait notlarında, sa- yüklemek için titizlikle çalışan Calvino, 18 Eylül 1985’teki berto Eco, Gore Vidal ve Claudio Magris gibi isimlerle ya- ölümünden önce “zamana fırlattığı” yapıtlarıyla bize hâlâ nat ve edebiyat uğraşına yoğunlaşıp mitolojilerden ve Es- zışması, Calvino’nun kültürel gezginliğinin bir kanıtıydı. ki Yunan’dan günümüze yaşam-edebiyat bağlantısı kurma- sesleniyor ve Jules Renard’ın cümlesini doğruluyor: “Yaz- Görünmez Kentler’de, Marco Polo aracılığıyla sarf et- ya çalışırken şöyle bir not düşmüştü Amerika Dersleri’nde: mak, sözünüz kesilmeden yapacağınız tek konuşmadır.” n METEHAN AKINCI’DAN ‘GÖK KUZGUN GERİ DÖNECEK Mİ?’ Levissi’nin (Kayaköy) hüzünlü öyküsü karak Rodos’a yollanıyor. Kayaköy artık badeleden önce sevdalanan Ali ile Mari- Z. DOĞAN KORELİ Türkiye’nin güney kıyısındaki bir başka ka, zorunlu göç antlaşması ile ayrılmak hayalet kasabaya dönüşüyor. zorunda kalıyorlar. Levissi’nin yerleşik “Poseidon’un uzaktan gözettiği, Karmylassos’un Köyün folkloru ve tarihinin gönüllü Rumları kitleler halinde Fethiye (Makri) dağlarında yatan Kral Sarpedon’um ben.” Kitaptan… koruyucusu olan Yörük Ali ile Rum kızı iskelesinden Rodos’a uğurlanıyor. Mari- Fethiyeli yazar Metehan Akıncı, Gök Kuzgun Geri Dö- Marika’nın toplumsal çalkantıların olduğu ka, karnında bebeği ve kırgın Rum halkı necek mi? (İkinci Adam Yayınları) adlı romanında, pito- dönemde yaşadıkları tutkulu aşk yarım kalı- ile Rodos’ta yeni yaşamına başlıyor. resk bir Akdeniz köyü olan Kayaköy’e (Levissi), onun 5 yor. Üç bölümde gelişiyor roman. İlk iki bö- Bir süre sonra Ali’den hamile olduğunu bin yıllık destansı serüvenine, mitolojik Likya’nın zen- lümde daha çok mitolojiye göndermelerle ge- anlayan Marika, babasının isteği üzerine ginliğine odaklanıyor. lişiyor. Mezopotamya’da başlayıp Hiksos’un, şehir postanesinde çalışan Niko ile evleni- Osmanlının son günlerinde Güneybatı Anadolu’daki Mitanni’nin, Giritli Minos’un, Sarpedon’un yor ve bebeği Elefteria dünyaya geliyor. küçük bir sahil kasabasının, yaşamları burada kök salmış, ve Likyalıların Teke Yarımadası’na uzanan Yıllar sonra Elefteria, annesinden dinledi- iç içe geçmiş Türk ve Rum kökenli Hıristiyan ve Müslü- yolculuğu anlatılıyor. ği Ali’yi ziyaret etmek için Marika’nın kül- manlardan oluşan halkının dokunaklı öyküsünü anlatıyor. Anjelik adlı gemiyle çok büyük fırtı- lerinin bulunduğu vazo ile Kayaköy’e geli- Bu insanlar farklı dini inançlara sahip olsalar da yüzyıl- naları atlatarak geldikleri Ölüdeniz’deki yor ve gerçek babasıyla buluşuyor. larca barış ve huzur içinde yaşıyorlar ve dış güçlerin bu geçici yaşamları ve ardından “doruktaki kent” dedikleri Metehan Akıncı, Yörük Ali etrafında gelişen, geçmişin acı- birlikteliği bozmasına izin vermiyorlar. Türkiye’nin Bi- Karmylassos’a yerleşmelerine değiniliyor. larını raflardan indiren romanında, kök saldıkları topraklar- rinci Dünya Savaşı’na Almanya’nın yanında katılmasıyla Üçüncü ve asıl bölümde ise Levissi’nin (Kayaköy’ün) dan iradeleri dışında koparılan, götürüldükleri yerlerde bin- ise devletler arasında ayrışma başlıyor. ve Makri’nin (Fethiye’nin) dramı ile güzel ama acıklı bir bir çileyle var olma mücadelesi veren insanların öykülerine 1922’de imzalanan Mübadele Antlaşması sonucu Ka- aşkın Mübadele yıllarını da içine alan, Rodos’a uzanan değinirken Fethiye’nin, Kayaköy’ün tarihine, efsanelerine, yaköy’deki Rumlar ata topraklarından, her şeylerini bıra- kimi gerçek ve kimi kurgulanmış öyküsü işleniyor. Mü- zengin sözlü geleneğine, benzersiz doğasına davet ediyor. n 12 30 Kasım 2023
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear