Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
We r a h s r e d n o
ve mReo Wretakram
t n e m e l e F D P
göstermesi bakımından önemli olduğu- dönüştüğünü de Ömer Erdem anlatıyor:
lemine dönüşüyor. Çapan, Akın’ın bunu
nu belirtiyor yazarlar. 28 Haziran 2007’de “Şiir öğrenmenin bir okulu yok ancak dile getiriş biçimine “insanca ses” diyor:
Radikal’e verdiği söyleşide, şiirinin ve öğrenmenin sayısız yolu var. Her şair, “Önce kişisel sesiyle konuşmaktan çe-
söyleminin seyrini açıklarken bahsi geçen okur, kendi mizacına göre, diz çöküp dir- kinmemiş, olgunlaştıkça toplumda gö-
tavrı da netleştiriyor Akın: sek çürüteceği bir rehber edinecektir. Gül- rüp tanıdığı herkesin sesiyle konuşmayı,
“Benim şiir anlayışım hiç değişmedi. ten Akın, şiir hayatı boyunca herhangi bi-
onların yaşadıkları acıları, uğradıkları
Ben her zaman anlamın peşinde koşan bir rilerini peşine takıp bir akım, ekol, yol tut- haksızlıkları, birbirleriyle nasıl ilişkiler
şair oldum, anlama önem verdim. Dolayı- turmaya girişmedi. Üstatlık taslamadığı kurduklarını ve nasıl bir doğada yaşadık-
mı geniş bir şiir yazmak istedim. Dar do- gibi kimsenin mirasına konmaya da çalış- larını insanca bir sesle dile getirmeyi ba-
layımlı, sisli şiirler de yazdığım oldu. Bu madı. Kendisi olmanın ve öyle kalmanın şarmıştı.”
ister istemez benim ideolojimin bir yansı- sabrı ve tutarlılığıyla yaşadı, yazdı. Belki Çapan, şiirini değerlendirdiği Akın’ın
masıydı, günün özelliğiydi, yani hayat ba- de tam da bu yönüyle, şiir öğrenmenin saf “yakınma”, “özgürlük çağrısı”, “olum-
na bir şeyleri dayattığı zaman ben ondan kaynaklarından birisine dönüştü.” suzluklara başkaldırı”, “dostça ve bir
kaçmadım, kaçamazdım. Ben onları yaza- Şiirinin öğreticiliği, Akın’ın hatırlayışından arada yaşama özlemi” gibi temalarla ka-
rak aşmak zorunda kaldım. Dünyaya ba- ve hatırlatışından geliyor biraz da; “şimdi”den leme kâğıda sarıldığını söylüyor.
kışım değişmedi ama onu ifade ediş biçi- yarına uzanan bu unutmama ve unutturma- İnsan, doğa ve yaşam üzerine düşü-
mim, anlatış biçimim zamanla değişti.” ma eylemi, hem kendisine hem de şiirleri nüp dizeler kaleme alan Akın’ın , aynı
Akın, bu sözleriyle dünyayı, yakın-uzak okuyanların sırtına sorumluluklar yüklüyor. zamanda şiire ve şiiri oluşturma olanak-
çevresini ve yaşamda olup bitenleri gör- Bu sorumluluğun en önemli tarafı ise İnanç larına dair kafa yorduğunu da anımsatı-
me biçimini anlatıyor; Haydar Ergülen’in Avadit’in altını çizdiği “görmemeyi, duyma- yor Çapan.
deyişiyle bu görme biçimi ve oradan çıkan mayı, unutmayı reddetmek, aktarmayı ve bu Yine Cevat Çapan’ın deyişiyle “biçim
dizeler, bir “Anadolu Halk Takvimi”ne ya aktarım sonucunda okuru da tüm olan bite- ve öz arasında şaşmaz bir tutarlılıkta”
da “Anadolu Şiir Takvimi”ne denk geliyor. nin tanığı haline getirmek.” anımsatıyor: “Parçası olduğu toplumu da şiirler yazdı, erkek egemen bir coğrafya-
Ergülen, Akın’ın dizeleri için “baktık- yeniden doğmuşcasına yaşadığı zamanı da da kadın duyarlılığını öne çıkarırken bu-
ça kendini, dünyayı, okuyanı, şiiri yenile- CEVAT ÇAPAN: ‘İNSANCA BİR SES!’ anlamaya çalışmak.” nu erkeklere düşman olmadan, büyük bir
yen bir görme biçimi” diyor. Bunun, gizli Akın’ın şiirinde öne çıkan belki de en Bir başka deyişle anlama ve yaşama uğ- incelikle başardı Gülten Akın.
ya da fark ettirmeden bir öğreticiliğe nasıl önemli unsurları usta şair Cevat Çapan raşı, attığı her adımda onun en belirgin ey- Bu yönüyle de öncüydü ve özeldi.
n
Yazılakalanlar...
Bu kısa yazılar bir okur/yazarın 1985’ten bu yana kaleme aldığı değinmeler/çıkmalar, bir başka
deyişle ya da eskilerin deyişiyle “derkenar”lardan seçilip derlenmiştir. Söz konusu kişi okuduğu
kitaplarda, dergilerde, gazetelerde ve ayrıca gördüklerinden, işittiklerinden ilgisini ya da dikkatini
çekenleri, çağrışımları, önce “Kaydadeğerlikler” başlığı altında deftere/defterlere yazagelmiş, sonra
da Fransızların “feuille volante” dedikleri “tek yaprak” kâğıtlara (yarım dosya kâğıdı boyutunda)
yazmaya başlamıştır. Daha sonra da “Yazılakalanlar” genel başlığı altında yayımlamaya yeltenmiştir!
Hepsi bu… Unutmadan; değinmeler/çıkmalar ilk kaleme alındıkları gibi bırakılmış
olmakla birlikte temize çekilirken bilgi denetimi yapılmış, yanlışlar düzeltilmeye,
eksikler giderilmeye çalışılmış, gerektiğinde yeni bilgiler eklenmiştir.
biyatı konusunda telif ve çeviri verimleri lerinde. Osmanlıca’dan çok Türkçe yazdığı
ve Batı felsefesi) İsmail Fennî Ertuğrul
ERAY CANBERK
olan bu edebiyat tarihçimizin edebiyat an- için “Türk Galib” diye anılmış. Aile köke- (1855-1946) konusunda İsmail Kara’nın
siklopedilerinde ya da yazarlar sözlüklerin- ninden ötürü “Niğdeli Galib” adını da kul- Türkiye’de İslâmcılık Düşüncesi (Risâle
1985/1
de yaşamöyküsüne bile rastlayamazsınız! lanmış. Küçük divanına Mutayebât-ı Tür- Yayınları, II. cilt, 1987) adlı incelemesinde
n Thomas Dekker (1572, Londra-1632,
Kitaplarından bazıları: Avrupa Edebi- kiyye adını vermiş. (Mutayebât: Eğlenceli
gerekli bilgi var. Bazı kaynaklarda, kitap-
Londra)... Oyun yazarı ve yergici Dekker’ın
yatı, Mühim Simalar ve Numuneler, Röne- hikâyeler, fıkralar.)
laşmayan çevirileri arasında Montaigne’in
The Honest Girl (Namuslu Yosma/Onurlu Fa-
sans (1930), Mistiklik ve Mantık (Bertrand
Denemeler’inin bulunduğu da kaydedilmiş.
n Arap tarihçi ve edebiyatçı Ebül Ferec
hişe) adlı oyunu varmış. 1. bölümünü 1604’te,
Russell’dan çeviri), Muhtasar Avrupa Ede-
n Rabelais’nin etkilendiği İtalyan şa-
(897-967)… Makale fiş-Şerab (Şarap Konu-
2. bölümünü 1608’de yazmış. Dekker 40’tan
biyatı Tarihi (1935), Mukayeseli Edebiyat
ir Teofilo Folengo (1496 ?-1544)... “Merli-
fazla oyununun çoğunu başka yazarlarla or- sunda Makale) diye bir eseri varmış. İçki iç-
(Paul Van Tieghem’den çeviri).
ne Coccaie” takma adanı da kullanmış. Şi-
tiği ve müzikle ilgilendiği biliniyor. Ensâb
taklaşa kaleme almış. Borçlarından ötürü bir
irleri kaba, maskaraca güldürü anlamına ge-
süre hapis yatmış… Sartre’ın da dilimize Say- n Euphemismos euphemismus (Fr.) (soylar), ahbâr (bilginler, din uluları, erdemli
len “macaronico” (makaroniko) tarzı ede-
gılı Yosma (La Putain respectueuse) adıyla euphémisme (Es.Yun. euphemimos eu kimselerle ilgili haberler), şiir, şairler, mey-
biyatın örneklerinden. (Yeni bilgi: İt. Ma-
çevrilen bir oyunu var. “iyi”, pheme “söz”)... Eskiler “edeb-i haneler, müzik üzerine 30 kadar eseri varmış.
kelâm” demişler. Tâhir-ül Mevlevî, Ede- caronico/Fr. Macaronique edebiyat XV. yy.
n Eb-ül-iz el Gazzarî (XII, yüzyıl)…
n Sevâhilnâme... İstanbul kıyılarında-
biyat Lügati’nde şöyle tanımlıyor: “İfa- sonlarında İtalya‘da ortaya çıkmış. Uydur-
“Modern sibernetik bilimi öncüsü” diye ta- ki semtleri anlatan bir mesnevi imiş… Yeni
denin mübtezel ve bayağı tabirlerden mü- ma Latince kelimelerle ve halk dili karışımı
nımlanıyor.
bilgi: Asaf Hâlet Çelebi’nin Dîvân Şiirinde
nezzeh bulunmasıdır. Buna ‘asâlet’ ve
bir dille yazıldığı için gülünçlük taşıyan şi-
İstanbul (Hece Yayınları, yeni baskı 2002)
n Sâbit... Sâbit’in hekimlere bir serzenişi
‘mümtâziyet’ isimleri de verilir.” irlere bu ad verilmiş... Bizde “makarna tar-
adlı seçkisinde Sevâhilnâme mesnevisi yer
var: “Sıhhat gibi bîmâr-ı gama geç geliyor-
L. Sami Akalın’ın Edebiyat Terimleri zı” diye adlandırılmış. Gündelik dilimizde-
alıyor ve şairi sadece Fennî (öl. 1745) ola-
lar/ Öldürdü bizi nâz-ı etibba ne belâdır”.
Sözlüğü (Varlık Yayınları, 1970) adlı söz- ki “makaraya sarmak” deyimi, ses benzer-
Bu Sâbit (?, Bosna/Uzica-1712, İstanbul) rak gösterilmiş. Nitekim kaynaklarda da
lüğündeki tanım: “Söz terbiyesi; anlatım-
liği sonucu mu oluşmuş acaba?... Ameri-
“Şeb-i yeldâyı müneccimle muvakkit ne bi- Sevâhilnâme şairinin yanlış olarak Fennî
da, geleneğe göre ayıp sayılan, çirkin sayı-
kan kovboy filmlerine özenilerek çekilen sı-
lir/ Mübtelây-ı gama sor kim geceler kaç Mehmed Dede (1710/1716) olarak gösteril-
lan şeyleri kendi adlarıyla anlatacak yerde,
radan kovboy filmlerine de “makarna wes-
saat” diyen Sâbit mi acaba? diği, mesnevinin Fennî Mustafa (öl. 1745)
mecazlı sözlerle anlatmak.”
tern” deniyor…)
diye tanınan şaire ait olduğu belirtiliyor…
n Sadettin Nüzhet Ergun (1901, Bur-
Yazın Terimleri Sözlüğü (TDK, 1974): Do-
n Metafizik... Fizikötesi, Osm. Mâbâdet
Kaynaklara bakılırsa başka şair Fennî’ler
sa-1946, İstanbul)… Eserlerinin yeni bas-
lamlama/Örtmece/Söz Töresi (üç ayrı madde).
tabia (mabad-et-tabiiye)…
de var: Cennet Mehmed Efendi (öl. 1665),
kıları neden yapılmaz? Bektaşi Edebiyatı
(Sonradan eklenen: Görünen o ki günümüz
Benzetlemek: Bir şeyin benzerini yapmak…
Âşık Fennî (XVII. yy.), Fennî Efendi (XV.
Antolojisi’nin 2. baskısı 1956’da yapılmış.
siyasetçileri böyle bir sanattan habersizler.)
Trük (Fr. Truc): Türkçe karşılıkları: Nu-
yy.), Gazi Ahmed Paşazade (XVIII), Meh-
Türk Şairleri Antolojisi yarım kalmış…
n Abdülhalim Galib Paşa (?, İstan - med Said Efendi (1851-1918), Derviş mara, oyun, hüner / tkz. Püf noktası, hile,
Aynı durum İsmail Hikmet Ertaylan (1899,
bul-1876, İstanbul)... Divan şairi. Şiirlerin- Sükutî (XVII. yy.), Timur Mehmed Efen- incelik / tkz. Yol, çare, numara / tkz. Şey/
İstanbul-1967, İstanbul) ve Yusuf Şerif (Kı-
lıçel) (1890, Hanya/Girit-1944, ?) için de de köy yaşamından, köy sorunlarından söz et- di (ö. 1845), Üskübî Yusuf Efendi (öl. 1660 tkz. Zımbırtı / Sinema ve tiyatroda: Hile, si-
söz konusu. Hele Yusuf Şerif! Avrupa ede- miş. Cinsel konular ve mizah da varmış şiir- ?)… Başka bir “Fennî”, felsefeci (İslâm nema hilesi; dolantı… n
8 31 Mart 2022