Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
ÖZDEMİR İNCE’DEN ‘AKP’NİN KISA TARİHİ TÜRK SAĞININ İDEOLOJİK VE SİYASİ ARKA PLANI’ ‘Cumhuriyetçi Rönesans gerekiyor’ Özdemir İnce, AKP’nin Kısa Tarihi’nde, Türk sağı ve özellikle de AKP’yle başlayan ulusal devletin tasfiye sürecinin ideolojik, siyasi, ekonomik ve sosyal temellerini irdeliyor. Özdemir İnce ile kitabını ve siyasetin seyrini konuştuk. GAMZE AKDEMİR gamze.akdemir@cumhuriyet.com.tr n AKP’nin Kısa Tarihi Türk Sağının İdeolojik ve Siyasi Arka Planı adlı kitabınızda yer alan yazılarınız bir gazetecinin gündemi yorumlayan yazıları değil, bir edebiyatçının “otopsi” yazıları. Kolay ve unutulur yazılar kaleme almıyorsunuz. Hepsi sıkı bir araştırmanın, analizin ürünü. Bunu anlatır mısınız ilk olarak; nasıl yazıyorsunuz? Fransız dili ve edebiyatı, dünya ve Türk edebiyatı bilgisi dışında her konuda otodidakt bir adamım. Herhangi bir konuda akademik çalışması ve diploması olmayan ama kendini bazı konularda yetiştirmiş adama otodidakt denir. Tarih, coğrafya ve yurt bilgisi konularına ilkokuldan itibaren tutkuyla meraklıydım. Siyasetle 12 yaşımdan itibaren ilgilendim. 17 yaşıma kadar Demokrat Parti’yi tuttum, daha sonra hayat okulundan öğrendiklerimin zoruyla sosyalist ve komünist oldum. Fransa’da ek öğrenim görürken Marx’tan Althusser’e kadar okudum. Devrimci siyasetle ilişki kurdum. İlk çevirdiğim kitap Karl Marx’ın Fransa’da Sınıf Mücadeleleri idi. M.E. imzasıyla Sol Yayınları tarafından yayımlandı. ‘HİÇBİR ZAMAN İKİNCİ SINIF İŞ YAPMADIM’ 11 yaşımdan itibaren yaptığım işlere bakın: Gazoz ve simit satıcılığı, buğday eleyiciliği, cambaz çığırtkanlığı, kebapçı çıraklığı, iplik fabrikası işçiliği, sendikacılık, maliye memurluğu, kütüphanecilik, öğretmenlik, televizyonculuk, yayınevi editörlüğü ve üç gazetede yazarlık. Köylülüğü, işçiliği, yoksulluğu biliyorum. Karakterim çalışmak, öğrenmek, didişmek ve yenilmemektir. Yazdığım her konuda geniş ve derin, çok yönlü okumalar yaparım. Yazma sanatını Gazi Eğitim Enstitüsü’nde Fransızca eğitimi alırken, 12 yaşımdan itibaren babaları okuyarak öğrendim. n 19752000 yılları arasında, 25 yıllık dönemde yayımladığınız yazılar iki kitapta toplandı: Yazmasam Olmazdı (2004) ve Mahşerin Üç Kitabı (2005). Bu yazıları, edebiyat, sanat, siyaset ve toplumbilim konularında yayımlanan yazıları beğenmediğim için yazdım. Siyasetçilere ve gazete köşemenlerinin suyuna tirit yazılarına çok kızıyordum. Yazılar o sıralar yayımlanan yazılara benzemediği için insanların ilgisini çekti. 1980’lerde, 2020’lere kadar 3540 yıl içinde olacakları haber veriyordum. Ankara’dan yakınım olan Ertuğrul Özkök Hürriyet gazetesini yönetiyordu. Kardeşim gibiydi. İki yıl kadar uğraştı ve beni gazeteye arka kapıdan soktu. Hayatım boyunca yaptığım hiçbir işte hiçbir zaman ikinci sınıf iş yapmadım. Hürriyet gazetesinde bir yıl içinde “Okunan” ve “İtibarlı” bir yazar oldum. “Bir gazetede yazan edebiyat yazarı!” Unutulan gelenek devam etti. ‘DİNCİ SEÇİMLE GİTMEZ!’ Attilâ İlhan’la hep siyaset konuşurduk. Bir gün, Marmara otelinin kahvesinde otururken, “Siyasi partilerin tamamı dünyanın her yerinde statüko partileridir. İktidara seçimle gelirler seçimle giderler. Ancak Türkiye’de durum değişik. Dinci partilerden biri seçimle iktidara gelirse seçimle gitmez. Çünkü hedefleri iktidarı değiştirmek değil rejimi değiştirmek olur” dedi. Attilâ İlhan bunları yazdı mı bilmiyorum, ama ben babamın malıymış gibi kullandım. Bu saptamanın doğruluğunu AKP ve Erdoğan her gün kanıtlamakta. n Fethullah cemaati ile AKP ilişkilerini darbe girişiminden çok önce yazdığınız ve bu kitabınızda da yer verdiğiniz kimi yazılarınızda sembiyotik (ortakyaşarlık) bağlamıyla irdelediniz. Söz konusu sembiyotik (ortakyaşarlık) durum için bugün neler söylersiniz? Dediğim gibi AKP aslında bir siyasal parti değil. Adında “parti” yazan bir (yarı) gizli örgüt. İster Opus Dei ve Octopos Dei, ister Tapınak Şövalyeleri ya da Tarikat Serdarları olsun. Siyasal parti seçimle iktidara taliptir ama gizli örgütler İktidarı tam isterler. ‘İLK MECLİS’TE AKP’NİN VE CEMAAT’İN TOHUMLARI VARDI’ 1920’de kurulan ilk mecliste AKP’nin ve Fethullah Cemaati’nin tohumları vardı. Aynı oluşumlar Osmanlı döneminde de vardı. Her yenileşmenin, her reformist hareketin karşısına çıktılar. Naşibendilerin baskın çıktığı tarikatlar arası çelişme ve boğuşmalar vardı. Dikkat ederseniz, Cumhuriyet rejimini kuran ve günümüz anayasasının 174. maddesi tarafından korunan devrim yasaları ikinci Büyük Millet Meclisi tarafından yapıldı. İslamcılar ve sağcılar Birinci Meclis’i beğenirler. Kendilerince ihanetin İkinci Meclis’te başladığını söyleyip yazarlar. Kitapta yazdığım gibi AKP ile Fethullah Cemaati arasındaki sembiyotik (ortakyaşarlık) ilişkisinde biri ötekine asalak değildir. İnsanlar arasındaki sembiyotik ilişki doğadaki fauna (hayvanat alemi) ve floradaki (bitki alemi) sembiyotik ilişkiye benzemez. İnsanlar arasındaki ilişkide ortaklardan biri iktidarın tamamını ister ve o zaman çıngar çıkar. Tıpkı mafya âleminde olduğu gibi. Bunun böyle olacağını Uğur Mumcu yazmıştı. Daha sonra ben de yazdım. İşin sonunda Cemaat daha fazla pay istedi; AKP de tam iktidar için Cemaat’tan kurtulmak zorundaydı. Aralarında bölüşemedikleri bu halkın, bu ulusun malı ve mülküydü. Halk ve ulus bir gün mal ve mülküne sahip çıkacak ve ülke bu iki asalaktan mutlaka kurtulacak. KUTUPLAŞMA VE YIĞIŞIM! n “Evet, bu ülkede bir kutuplaşma var, ama bu yeni değil, AKP ile başlamadı. (…) Kutuplaşma’nın bir ucunda Cumhuriyet devrimleri var, öteki ucunda geleneksel istemezükçüler.” Etnisitenin bu kutuplaşmadaki yeri nedir? Türkiye’de iki kutup yok. Osmanlı’da geniş anlamda ilericiler ve gericiler vardı. İktidar ve mülk (devlet) Osmanlı ailesine ait olduğu için, bunlara iki kutup denilebilir. Bu iki kutuptan biri olan ilericiler Cumhuriyet’i kurdular. İktidara bir ölçüde geldiler. Gerici tarafın (artık kutup değil) okuryazar ılımlı bölüğü Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası (1924) ve Serbest Cumhuriyet Fırkası (1930) içinde yer aldı. Yobaz ve lümpen gövde dışarıda kaldı. Demokrat Parti’nin, Erbakan Hoca’nın partilerinin ve AKP’nin dayandığı kitle işte bu yığışımdır. R. T. Erdoğan, bu yığışımdan bilinçlenen ya da bıkan kesimin gövdeden ay rılmasını önlemek için sanki kendisi iktidarda değilmiş gibi kutuplaştırma siyaseti güdüyor. Bunların iktidardaki tutum, konum ve varlıkları pek tuhaf: Kendilerini demokratik yolla iktidara getiren rejimi (cumhuriyeti) yıkmak istiyorlar. Muhalefet rejimi koruyor. Görülmemiş bir durum! Etnisite toplumların kabile dönemine ait kategoridir. Etnik siyaset imparatorluklarda, sömürgelerde olur, ulusal (ulus) devletlerde olmaz. Bölücülük sayılır. Etnikçilik, ulus devletleri yıkmak isteyen, postmodernizmin, neoliberalizmin ve globalizmin marifetidir. Türkiye’de etnik siyaset olmaz, olursa PKK gibi olur. n Müttefiklik konusunda Türkiye’ye aslında evvel ezel güvenmeyen emperyalizm Türkiye’yi özellikle hangi konularda istim üstünde tutmayı başarmıştır? Batı ve emperyalizm konusunda sırtın duvarda, elin silahta olacak. Bu durumun en iyi örneğini 19231945 yılları arasında yaşadık. Bize bir Cumhuriyetçi Rönesans gerekiyor şimdi. Emperyalizmle mücadele etmek, onu etkisizleştirmek için her bakımdan çağının çağdaşı olacaksın; bilgili ve ilgili olacaksın ve laik kalacaksın! Neticei kelam: Her bakımdan güçlü olacaksın, Cumhuriyet’in yolundan ayrılmayacaksın! ‘KÜRESEL SİYASET CAN DERDİNDE! AKP’DEN HER AN BOŞANABİLİR.’ n Kitabınızda diyorsunuz ki; “Emperyalizm, küresel sermaye ve küçük ortakları AKP’nin amacı: 2023 yılına kadar 1923 Cumhuriyeti’nin defterini dürmek.” Gönülleri bunu istiyor da sizce günahları koyverecek mi? Bugün emperyalizm demek para, bilgi ve stratejidir. Askeri güç sonradan gelir. Küresel sermaye küresel siyaset demektir ve ulusal devleti yıkmayı hedefler. Şimdilerde yapamaz. Kendi can derdine düştü. AKP içerde ve dışarıda (Suriye, Libya, vb.) emperyalizmin gülünç taklitçisidir. AKP, 1923 Cumhuriyeti’nin 2023’te defterini dürmek istiyor ama “görünmez” emperyalizm bu sonu şu anda istiyor olabilir mi, emin değilim. Korona virüsü tamamını madara etti. Kendilerini tımar etmek zorundalar. Küreselliğin yerini kareler, dikdörtgenler, üçgenler ve yamuklar alabilir; ekonomi ve siyaset tarzı değişebilir. AKP’den her an boşanabilirler. n AKP’nin Kısa Tarihi Türk Sağının İdeolojik ve Siyasi Arka Planı / Özdemir İnce / Sia Kitap / 440 s. / Nisan 2020. 6 14 Mayıs 2020