Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
MERHABA Devamı var Huzur’un sonu etkileyicidir. Üzülürsünüz Mümtaz’ın başına gelene, hak etmediğini düşünürsünüz, ‘hiç değilse ölmedi’ diye avunursunuz. ‘Tedavisi ne sonuç verdi? Ne oldu?’ gibi sorularla öğrenmek istersiniz romanın sonrasını. Belleğimi bu isteğim yanıltmıyorsa, Tanpınar, Mümtaz’a ne olduğunu yazabileceğini anıştırmıştı bir söyleşide. B azı romanlar böyledir işte. Romanın kendi yapısı içinde o noktada bitmesi gerekir, ama başkişinin geleceğine ilişkin sorulara gebeyse bu son merak edersiniz ne olduğunu, ‘devamı gelse’ dersiniz. Henry James’in Bir Hanımefendinin Portresi de devamı olsun istenilen bir romandır. Feleğin tokatını yiyen İsabel’i kötü şeylerin beklediğini sezersiniz, ama öğrenemezsiniz. Acımsama ve merak duygularıyla kapatırsınız kitabı, zihninizde burukluğa bulanan beğeni tadı. John Banville bu kitabı bir türlü kapatamamış. 130 yıl sonra devamını yazmış: Mrs. Osmond (Türkçesi: İlknur Özdemir, Kırmızı Kedi, 2017), Böyle bir işe girişmek öz güveni yüksek usta yazarların harcıdır. Bizde Huzur’un devamını yazabilecek yazar var mıdır bilemem, ama girişimini başarıyla sonuçlandırmış Banville, büyük bir romanı düzeyini düşürmeden sürdürmüş. Gerçi Banville, daha önce de, Raymond Chandler’ın Kara Gözlü Sarışın romanının devamını yazmış, deneyimli, gene de Henry James’in yazısını sürdürmek daha büyük bir iş. Birçok yorumcu Banville’in romanını bir pastiş çalışması olarak görüyor. Yanlış. Banville, James’in romanının ruhunu ya da havasını yakalamak, benzetmek istemiştir. Banville, ayrıca, biçem (üslup) konusunda alçakgönüllüdür. Günümüz yazarlarının Henry James gibi dil ile uğraşmadıkları için hayıflanır. Üslupçuluğu bir süsleme öğesi gibi değil, dünyada olmanın bilincinin anlatım yoluyla keskinleştirilmesi olarak görür Banville. Bu bakımdan James’in romanı gerçekten daha iyi. James ağdalı sayılmayacak bir İngilizceyle nasıl da kavrıyor kahramanlarının ruhlarını, olayın önemli evreleri, ayrıntılarını... James’in romanındaki anlatıcıyı da Banville’inkinde göremiyoruz. Bildiği ve bilmediği şeyleri paylaşarak okuru yönlendirmeye çalışan bir anlatıcının varlı ğı romanın beni çeken yönlerinden biri. Okurun, anlatıcının tuzaklarına düşmemeye çalışması da hoş bir oyun. KADININ ÖZGÜRLÜĞÜ Buna karşılık, Banville’in romanının da üstün yönlerini görmeliyiz. James’in romanında hizmetçiler, görevliler sahneden hızla geçen gölgeler gibidir. İnsan diye anlatılanlar ön düzlemdeki burjuvalar ve aristokrat bozuntularıdır. Avrupa’nın üst sınıfına yakından bakılırken, alt sınıf görmezlikten gelinir. Banville’in romanındaysa hizmet edenler de öne gelir. Örneğin İsabel’in bugünkü deyimle “yardımcısı” belirleyici bir karakter olarak görünür. Banville, giderek, sınıflar arası ilişkilere uzanır, bu amacı taşıdığı havası vermeyen bir anlatımla. Para, Banville’in romanında daha güçlü bir öğe olarak ortaya çıkar. Para, romanın belki de asıl kahramanı olur. Aslında olaylar paranın çevresinde döner. Banville’in romanı toplumsal, tarihsel bakımlardan daha zengindir. Başka bir deyişle, Banville, James’in romanını toplumsal ve tarihsel bakımlardan zenginleştirmiştir. “DENİZ” İki romanın ortak çizgisi kadının özgürlüğü konusudur. İsabel’in uğraşı aynı zamanda kadını kocaya ve erkeğe göre ikincil gören, kılan bir düzene karşı çıkış olarak gelişir. İkinci romanda oy hakkı için savaşım veren aydın kadınlar görürüz. ‘Savaşıma gerek yok. Ezelden hakkınızdır.’ dercesine kadınların oy hakkını tanıyan bir Atatürk olmamıştır, Batı ülkelerinde bile. İkinci romanın sonunda kadının hakkı için savaşımın ivme kazandığını görürüz. Ne ki, İsabel’in geleceğine ilişkin herhangi bir im bulamayız. Boşlukta kalır İsabel’in yarınları. İkinci roman da, birincisi gibi, sonrasını merak ettirerek biter. Üçüncü romanı yazacak çıkar mı? Banville ‘devamı yok’ romanı da yazmıştır, şiir gibi güzel: Deniz (Türkçesi Suat Ertüzün, K. K. 2015). Çoğu romanın devamı yoktur ya da sonu bellidir. Aklımıza gelen soruların hepsine yanıt bularak kapatırsak kitabı, tamamla(n) ma duygusunun doygunluğunu yaşarız. Başı sonu belirli bir düzen içinde tamamlanan öyküler zihnimizi, ruhumuzu rahatlatır. Hayata bakışımız da biraz öyle değil midir? Çocukluktan yaşlılığa kesintisiz gelişme olsun isteriz, sonra da geçmişin güzel anılarıyla kaçınılmaz sona doğru usulca yol almayı. Ne ki, herkese nasip olmaz hayatı böyle tamamlamak. Geriye bakınca karmaşık bir tablo gören az değildir. Deniz romanında okuru pek rahat ettirmeyen böyle bir tablo görürüz. Banville, Azrail’in menziline girmiş bir adamın iç ödeşmesini anlatır. Bir Sona Erme Duygusu (The Sense of An Ending) başlıklı ünlü yazın kuramı kitabında Frank Kermode, yolun sonuna gelmişlik öykülerinin bireylere kendi ölümleri üzerine düşünme, dünya tarihi içinde kısacık yer tutan yaşamlarını anlamlandırma olanağı sağladığını öne sürer. Banville’in Deniz romanı Kermode’un kuramının örneklemesi gibidir. Başkişinin ömrünün üç önemli evresinden anılar üşürür zihnine, zaman sırası tanımadan. Bellek anıları sırayla anımsamaz, kapısını açan oluntuya göre seçer anıyı, geçmişi şimdi kılar. Banville bu romanda yüksek üslupçudur, “birinci tekil şahıs” anlatıcı yoluyla kahramanının ruhunun kıvrımlarını tarar. Geniş bir iç bireysel dünyadır anlattığı, ama ölümlü, ayrıca evrenin gözünde nerdeyse bir hiç. Romanın sonundaki anıda, başkişiyi kıyıya geri taşır yükselen deniz, hiçbir şey olmamış gibi bırakır. “Sahiden de hiçbir şey olmamıştı; heybetli bir hiçten, koca dünyanın kayıtsızca omuz silkmesinden başka bir şey.” Bireyin romanı biter ama hayat romanı devam eder. Sorun, kişisel romanı başkalarının anılarında güzel şekilde devam edecek şekilde hayat romanına katabilmektir. n S algın günleri yayıncılar için de zorluklarla dolu geçiyor. Yayınevleri çalışanlarının evden çalışmaya geçmesi yeni kitap hazırlıklarının sürmesini engellemese de, kitapçıların büyük ölçüde kapalı olması engel. Kitap dolaşımının bütün yükü internet satışlarına kalmış gibi görünüyor. Yükü kaldıramayan kimi sitelerin birçok kitabı satıştan kaldırmaları da başka bir sorun olarak ortada duruyor. H Ancak mayıs ayıyla birlikte önemli kıpırdanmalar da var yayın dünyasında. Bu sayımızın kapağına taşıdığımız Nurdan Gürbilek’in İkinci Hayat kitabı, tam da “ev”, “yurt”, “sınır”, “coğrafya” gibi kavramların yeniden tartışıldığı salgın ortamında âdeta, bugünler bilinerek yazılmış gibi. Deneme türünün edebiyatın ne denli has alanlarından biri olduğunu da gösteren İkinci Hayat’ı Mahmut Temizyürek değerlendirdi. H Mayıs ayıyla birlikte iki önemli siyasal kültür kitabı öne çıktı. Taner Timur’un Popülizm Dalgası, Sivil Darbeler ve Osmanlı Hülyası kitabı günümüz dünyasında giderek yaygınlaşan “mutlak iktidar” tutkusunun seyrini anlamak için çok önemli bilgi ve çözümlemeler sunuyor. Kitap üstüne Taner Timur’la Yeşim Dinçer konuştu. Bir başka kitap da gazetemiz yazarı Özdemir İnce’den geldi: AKP’nin Kısa Tarihi – Türk Sağının İdeolojik ve Siyasi Arka Planı. İnce’nin kitabı günümüz siyasi tartışmalarının Osmanlı’dan bugüne seyrini anlayabilmek için çok önemli. Kitap üstüne Özdemir İnce ile arkadaşımız Gamze Akdemir konuştu. İyi okumalar. KITAP l İmtiyaz Sahibi: Cumhuriyet Vakfı adına: Alev Coşkun l Genel Yayın Yönetmeni: Aykut Küçükkaya l Yayın Yönetmeni: Turgay Fişekçi l Editör: Gamze Akdemir l Tasarım: Bahadır Aktaş l Sorumlu Müdür: Olcay Büyüktaş Akça l Yayımlayan: Yeni Gün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık A.Ş. l İdare Merkezi: Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sok. No: 2, 34381 Şişli İstanbul l Tel: 0 (212) 343 72 74 (20 hat) Faks: 0 (212) 343 72 64 l Cumhuriyet Reklam: Reklam Genel Müdürü: Ayla Atamer l Tel: 0 (212) 343 72 74 l Baskı: İleri Basım Mat. Amb. Reklam Tanıtım Yay. ve Teknik Hiz. Tic. Aş., Yenibosna Mah. 29 Ekim Cad. No: 11A/41 Bahçelievler İSTANBUL. l Yerel süreli yayın l Cumhuriyet gazetesinin ücretsiz ekidir. turgay.fisekci@cumhuriyet.com.tr cumkitap@cumhuriyet.com.tr twitter: www.twitter.com/CumKitap