22 Kasım 2024 Cuma Türkçe Subscribe Login

Catalog

ERKAN IRMAK’TAN ‘BENİM ADIM KIRMIZI ÜZERİNE YAZILAR’ Benim Adım Kırmızı algısı Erkan Irmak’ın yayına hazırladığı çalışma, Benim Adım Kırmızı ve Pamuk’un öteki kitapları ekseninde edebiyat eleştirisine yöneliyor. DENİZ YILMAZ N obel Edebiyat Ödülü’nün bu yıl, Srebrenica soykırımını reddeden açıklamalarıyla gündeme gelen Peter Handke’ye verilmesiyle başlayan tartışmaların rüzgârı, Türkiye’ye Orhan Pamuk’un bu ödülü hak edip etmediği şeklindeki tartışmalar ve sonrasında Pamuk’un yazarlığıyla ilgili kerteriz noktasının çok yanlış bir yerden alındığı sataşmalar biçiminde yansıdı. Bu toz duman içinde bir kitap yayımlandı: Benim Adım Kırmızı Üzerine Yazılar. Öncelikle belirtmek gerekir ki Benim Adım Kırmızı Üzerine Yazılar’da okuduklarımız, “Pamuk’a armağan” değil; her biri, hem kitabın hem de Pamuk’un edebi söyleminin irdelendiği, çözümlenip eleştirel bir gözle incelendiği metinler. Erkan Irmak’ın düştüğü not, hazırladığı kitabın ve Pamuk’un, Türkiye ve dünya edebiyatı için önemini anlatmakla kalmıyor, aynı zamanda yazıların içeriğine dair ipuçları veriyor: “Hâlâ hayatta ve eser vermeyi sürdüren yazarlar için bu türden yayınların çok nadir yapıldığını, hele tek bir roman için koca bir kitap derlenmesine bütün dünyada epey ender rastlandığını söyleyebiliriz. Konuyu bu açıdan ele aldığımızda da Orhan Pamuk’un, hem bizim edebiyatımız hem de dünya eleştiri sahnesi için hayli istisnai bir yere sahip olduğunu daha en başta belirtmek gerekir.” Irmak, kitabın çerçevesini çizer ve yazı toplarken Benim Adım Kırmızı’nın (ve Pamuk’un edebî bakış açısının) duygusal boyutunu ve genişliğini yakalama amacı güttüğünü söylüyor. Bu çaba sayesinde, kitaptaki yazılar farklı yaklaşımları okura yansıtmış. Dahası yazılar, “tarihten polisiyeye, toplumsal cinsiyetten psikanalize, İslam sanatından perspektife, DoğuBatı ilişkisinden çeviribilime dek” pek çok konuya ve alana uzanıyor. Üstelik bu yazıların hiçbiri, daha önce Türkiye’de yayımlanmamış ve Türkçeye çevrilmemiş. ÇOK BOYUTLU İNCELEMELER Yurt dışında yayımlanan yazılarında yabancı eleştirmenler, gerek Pamuk’un edebiyat anlayışına ve üslubuna gerek Benim Adım Kırmızı’nın nasıl algılandığına yoğunlaşıyor. Hatta algının ötesine geçip Pamuk’a ve kitaba dair tepkileri gündeme getiriyorlar. Türkiyeli yazarlar ise Osmanlı kültüründen psikolojiye, cinsiyet meselesinden tarihulusmiras bağlamındaki edebiyat eleştirisine, yakın tarihin yazarları ile Pamuk karşılaştırmasından görmealgılamazaman gibi temaların iç içe geçmişliğine ilişkin kalem oynatıyor. Tabii bu noktada resimsöz ve tahkiyetasvir bağlantısı ya da ilişkisi de devreye giriyor. Benim Adım Kırmızı’nın görsel tarafını, başka bir dile çevrilişiyle ilgili zorlukları ve bunun nasıl algılandığını tartışan yazarlar da var kitapta. Hâl böyle olunca söz çokkültürlülük, kültürlerarasılık ve kültürlerüstülük gibi kavramlara da geliyor. Oradan da bellek, yerelküreselevrensel gerilimi, diyalektik, postmodernizm ve tarihsellik tartışmalarına ulaşan yazarlar, ortaklıklara ve ayrılıklara (ayrı düşmüş ya da düşürülmüşlüklere) ilişkin Benim Adım Kırmızı üzerinden okumalar gerçekleştiriyor. Yazılardaki tartışmalara dikkat kesildiğimizde, çözümlemelerin tarih, felsefe, psikoloji, psikanaliz, sosyoloji, edebiyat ve kültür ekseninde ilerlediğini fark ediyoruz. 1998’de yayımlanan Benim Adım Kırmızı’yı yeniden hatırlatıp eleştiri ve incelemeleriyle romanla ilgili bakış açılarını genişleten yazarların metinlerinin yer aldığı çalışma, Pamuk’un yazarlığının hem Türkiye’de hem de yurt dışında hangi pencerelerden bakılarak değerlendirildiğini ortaya koyuyor. Kısacası Benim Adım Kırmızı Üzerine Yazılar’da yer alan isimler, romanı ve Pamuk’un edebi söylemini, kendi bakış açıları ve uzmanlıklarıyla yorumlarken yazarın ve romanının, Türkiye ve dünya edebiyatındaki konumunu gözler önüne seriyor. n Benim Adım Kırmızı Üzerine Yazılar / Yayına Hazırlayan: Erkan Irmak / Yapı Kredi Yayınları / 432 s. / 2019. SALLY ROONEY’DEN ‘NORMAL İNSANLAR’ Normal hayat mı, aşk mı? Sally Rooney’e göre aşk, iki kişi arasındaki mutlak bir mahremiyet duygusu. Yazar hem bu duyguyu hem de onun dışında kalan her şeyi; insanları ve yaşantılarını incelikle anlatmayı başarıyor. SENA KESKİN K itabın isminin Normal İnsanlar olması rastlantı değil. Zira erkek kahraman Connell, Marianne ile başbaşayken, “Onunla yalnız kalmak, bir kapıyı açıp normal hayatı terk etmeye ve kapıyı arkasından kapatmaya benziyor” diye geçiriyor aklından. Marianne ise ailesinden asla sevgi ve değer görmemiş. Bu yüzden kendisinin bir ‘garip’ olduğuna inanmış, bu inancı da çevresine soğukkanlılık ve umursamazlıkla yansıtan bir karakter. Popüler, yakışıklı yani “normal” Connell’ın aksine çirkin Marianne, lise arkadaşları tarafından da bir türlü kabul görmüyor ve acımasızca dışlanıyor. Dolayısıyla kitap adına yaraşır bir şekilde normal olma ve sayılma durumlarını hem aşkın doğası hem de toplumsal ilişkilerin dinamiği üzerinden sorguluyor. Romanın başında, iki farklı karakterin nasıl bir araya geldiğini görüyoruz. Sözü edilen farklılık yalnızca Amerikan filmlerinde sıkça karşımıza çıkan ezikpo püler, çirkinyakışıklı çatışmasından değil, aynı zamanda zengin kızfakir oğlan klişesinden de besleniyor. Connell’ın annesi Lorraine, düzenli olarak Marianne’lerin evine temizliğe gidiyor ve Connell, onu arabayla almaya her gittiğinde Marianne ile karşılaşma fırsatı buluyor. Zamanla, “Normal hayatın içinde kalmak mı, aşk mı?” ikileminde kalan Connell’ın, roman boyunca tercihini ne zaman normallikten yana kullansa bir yanının mutsuz oluşuna, buna karşın Marianne’inse normallik hissini Connell tara fından sevgi gördüğünde yaşayışına tanık oluyoruz. Yazar, anlatıyı bildik zıtlıklarla başlatsa da, devamında bu çatışmaları gözümüze sokmuyor. Bunun yerine, karakterlerin iç dünyasındaki iniş çıkışların altını çizerek, yeni neslin aşka ve arkadaşlığa bakışını okuyucuya vermeyi seçiyor. Yarattığı karakterler gibi Trinity Üniversitesi’nde eğitim almış olan 1991 doğumlu İrlandalı yazar, önce Marianne aracılığıyla romanda kendini gösterecek gibi olsa da daha sonra edebiyat okuyan Connell vasıtası ile yazarlık ve kültür hakkındaki görüşlerini bizlerle paylaşıp, okura içeriden göz kırpıyor. Roman, aşk romanlarının çoğunda rastlanılan keskinlikte mutlu veya acı bir son değil, sade ve akıcı bir dil vaadediyor. Mutlak haklı veya haksız yok. Yalnızca okurken bize de aynı soruyu sorduruyor: “Normal hayatın içinde kalmak mı, aşk mı?” n Normal İnsanlar / Sally Rooney / Çeviren: Emrah Serdan / Can Yayınları / 264 s. / 2019. 4 9 Ocak 2020
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear