Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
J. Roth’tan ‘İmparator Mezarlığı’ Son Trotta Henrich Böll’ün deyimiyle Alman düzyazısının yaratıcı koruyucusu Joseph Roth, İmparator Mezarlığı’nda, Birinci Dünya Savaşı’nın yarattığı yıkımın varsıllar üzerindeki etkisini varoluşçu bir dille anlatıyor. SACİDE ALKAR DOSTER İ mparator Mezarlığı; Radetzky Marşı romanından tanıdığımız Trotta ailesinin, son ferdi, Franz Ferdinand’ın kaygısız ve amaçsız geçen günleri ile başlar. Roth, zengin ve soylu sınıfın imparatorluk topraklarındaki nüfuzlu konumunun çerçevesini çizer okura. Elitizmin hâkim olduğu roman, bu yönüyle imparatorlukta yaşayan halkların, ulus devlet kurma talepleri ile yükselen işçi sınıfı hareketinin tarihsel birlikteliğini görmek açısından eksik kalmış. Roth’un özellikle; Birinci Dünya Savaşı sonrası gelişen sınıfsal bölünmeleri, varlıklı olanların gözünden aktarışı, üst sınıfın, alt orta sınıfa geçişi sırasında karşılaştığı zorluklar ile uyum sürecinde yaşananları kapsıyor. Henrich Böll’ün deyimiyle Alman düzyazısının yaratıcı koruyucusu Josephp Roth, İmparator Mezarlığı’nda, Birinci Dünya Savaşı’nın yarattığı yıkımın varsıllar üzerindeki etkisini varoluşçu bir dille anlatmış. Burjuvazi ve aristokrasinin ön planda olduğu metinde, işçi sınıfı ile karşılaştığımız sınırlı alanlar yine bir burjuvanın gözünden aktarılır, bu da haliyle dönemin sosyoekonomik koşullarını ve toplumsal çatışmaların doğurduğu sancıyı görünmez kılan bir eksiklik. Roth, insanı duyguları, kutsal değerlerin kaybına dair hüznü ve gelenekselliği ele alırken Birinci Dünya Savaşı sonrası tarihselliği geri planda tutmuş. “… her şeye karşı budalaca bir heves duyuyorduk: Balolara, taze şaraplara, kızlara, yemeğe, araba gezmelerine, çılgınlığın her türlüsüne, anlamsız muzipliklere, intihara yönelik ironilere, dizginsiz eleştirilere, Prater’e, o dev dönme dolaba, kukla tiyatrosuna, maskeli balolara, baleye, saray operasının gözlerden uzak localarında pervasız aşk oyunlarına, kaçırılan askeri manevralara, hatta bazen aşkın bize bağışladığı hastalıklara.” UÇSUZ BUCAKSIZ YAŞAM HEVESİ Uçsuz bucaksız bu yaşam hevesi, zevke dair tüm duyguları, hatta hüznü bile çeki ci kılmıştır. Burada karşılaştığımız doyumsuz açlık milliyetçi duygular ile pekiştirilmiş. Zira Franz Ferdinand’ın savaş söz konusu olduğunda tüm milli duygularını yüklenip cepheye koştuğunu okuyoruz. Savaşta, herhangi bir askeri mücadele ya da bir kahramanlık hikâyesine rastlamadığımız Ferdinand, Ruslar tarafından esir alınmış ve savaştaki varlığı, vatansever olmanın ötesine geçmemiş bir elit. Romandaki bu bölüm aynı zamanda otobiyografik bir anlam da içeriyor. Çünkü Roth sürgün yıllarında İmparatorluğun elit bir subayı olmak istemiş ve bu istek çoğu kez alay konusu olmasına sebep olmuştur. Alman Tarih Müzesi verilerine göre 1914 yılında I. Dünya Savaşına gö nüllü olarak yazılmasına rağmen, çürük kabul edilerek orduya alınmamıştır. Fakat 1916’da yeniden başvuru sonucu Galiçya Cephesi’nde hizmete alınmış ve savaşın sonunu tıpkı romanda yarattığı karakter gibi bir Rus tutsağı olarak getirmiştir. GELENEKSEL AİLE VE KADIN Roth, kitabın savaş sonrası bölümünde savaşa gitmeden önce sevdiği ya da sevdiğini düşündüğü Elisabeth ile evlenen Franz’ın duygusal gelgitlerine yoğunlaşır. Savaş, ekonomi ile birlikte sosyal hayatı da fazlasıyla değiştirmiştir. Sosyal statüler değişmiş, kadın, azalan erkek nüfusu ile birlikte çalışanüreten konumuna geçmiştir. Bu değişim geleneksel değerlere sıkı sıkıya bağlı Trottalar için kabulü zor bir durum. Roth’un arka planda işlediği lezbiyen ilişki, dönemin özgürleşme hareketlerine bir örnek olarak gösterilebilir. Kullanılan dil ya da bu ilişkiyi anlatırken seçilen üslup her ne kadar tutucu da olsa, dönemin sosyokültürel ortamı içinde romanda bu ilişkiyi ve bu ilişkiye olan bağlılığı, kadının ailesi ve hayalleri, ailesi ya da aşkı arasındaki seçimlerine yer vermek radikal bir tutum sayılabilir. Son bir not olarak: İmparator Mezarlığı’nı okumak isteyen okurun, öncelikle yazarın Radetzky Marşı adlı romanından başlaması daha doğru olacaktır. n İmparator Mezarlığı / Joseph Roth / Çeviren: Firuzan Gürbüz / Alfa / 168 s. / 2019. 2116 Ocak 2020