25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

ERCAN KESAL VE ENİS RIZA’DAN “ZAMANIN İZİNDE” ‘Acılarımızı masala dönüştürebilmeliyiz’ “Zamanın İzinde”, Enis Rıza’nın seçtiği ve Türkiye’nin yüz yılını anlatan fotoğraflar üzerine Ercan Kesal’ın yazdığı metinlerin bir toplamı. Yayınevinin otuzuncu yaşı kapsamında 1000. kitabı olarak okurla buluşan çalışma; ülkenin yakın geçmişini mercek altına alıp yazarın deyimiyle ‘yüzyıllık acıların masala dönüşmesine’ vesile olmuş. Rıza ve Kesal ile kitaplarını ve geçmişi fotoğraflarla okumayı konuştuk. can erok reyyan bayar reyyanbayar@gmail.com O smanlı’dan günümüze anılar, acılar; bazen direnişler hatta mutlulukları görüp okuyor, o yıllara gidiyoruz Zamanın İzinde ile... Bu kitabı fotoğraflar ve denemeler eşliğinde ülke tarihine yazıyla açılan kapsamlı bir parantez olarak tanımlayabilir miyiz? Geçmişin peşine fotoğraflar aracılığıyla düşüp bunu kısa anlatılarla örme fikri nasıl doğdu? n Doğru söylüyorsunuz, kitap, geçmişten gelip bugünü de kapsayarak yarına devam eden toplumsal tarihimizin yüz yılını içeren geniş bir parantez. “Köşeli parantez” de diyebiliriz buna. Paranteze alınmış bir dünya tarihinde yeniden paranteze alınan bir Türkiye tarihi gibi! Yaklaşık bir yıl önce Ayrıntı Yayınları’nın yayın yönetmeni Burhan Sönmez aradı ve projeyi anlattı. 2017, Ayrıntı Yayınları’nın otuzuncu yılıydı ve sıra 1000. kitabın yayımlanmasına gelmişti. Bininci kitabın fotoğraflarla yüz yıllık Türkiye tarihini anlatmasını istiyorlardı. Kitap, Ayrıntı Yayınları’nın da kendi iddia ve duruşunun anlaşılmasını sağlayacak, buna vesile olacak bir çalışmaydı aslında. Bir toplumun başından geçenlerle, bir yayınevinin başından geçenler arasında hiç de uçurumlar yoktu. Üstelik böyle bir çalışma daha önce hiç denenmemiş benzersiz bir çalışma olacaktı. Kitapta esas alınan yüz yıl çok önemliydi bence; sadece Türkiye Cumhuriyeti tarihi olarak düşünülse ve 19232010 arası bir tarih dilimi söz konusu olsa yeterince etkili ve anlaşılır olmayabilirdi. 1910’dan başlayan yıllar çok kritik ve belirleyici. Osmanlı’nın yıkılış sürecini hazırlayan Birinci Dünya Savaşı, aynı zamanda yeni bir ülkenin ortaya çıkışının da habercisi. Yemen’den, Suriye’den, Balkanlardan dönen yenik Osmanlı askerlerinin göv >>delerine sinmiş keder ve tevekkülü fark ettiğinizde ancak Millet Mek Soldan sağa: 67 Eylül olayları, St. Antoine Kilisesi önü, Beyoğlu, 1955 (A.O. Arşivi). Behice Boran’ın cenaze töreni, Şişli, Ekim 1987 (Enis Rıza Arşivi). Silopi, 19 Ocak 2016 (İlyas Akengin, AFP). 12 Mayıs 2014, Ali İsmail Korkmaz (Adem Altan, AFP). ‘Arşiv bilincinden yoksunuz’ F otoğraf seçiminde nelere dikkat ettiniz? En çok hangi kaynaklardan ya da kimlerden beslendiniz? Neler aradınız o fotoğraflarda? Tüm bu fotoğrafları bir araya getiren kompozisyon neydi? Bütünlüğü nasıl sağladınız ya da bu bütünlüğü sağlayan ne? n Öncelikle bir kronolojik çalışma ile çıktım yola. Ne ki hemen belirteyim, tarihsel bir yolculuk değil bu, zaman içinde belirli hatırlamalar... Ama elbette yüzyılın içinden olabildiği kadar bir temsiliyeti de yakalamak gerekiyordu. Böyle çalışmalarda yine temel kaygı hep, bilinmeyene ya da az bilinene ulaşmak oluyor kabul edeceğiniz gibi. Ve de estetik... Bunlar bir yanı çalışmanın. Bir de temel kavramlarda, olaylarda, dönemlerde, bakışlarda ve benzeri çok konuda da uykusuz geceler yaşayacak kadar, dengeleri doğru kurmak meselesi var. Etik çatışmalar yaşamanız kaçınılmaz oluyor. Şimdi, tarihsel bilgiyi aldınız ve önünüze yaydınız... Artık kelimeleri görüntüye dönüştürme vaktidir.Yani görsel kaynaklara ulaşma meselesi. Enis Rıza İlginç olan şu, ben kelimelerden görüntü dünyasını kurmaya çalışırken Ercan, önüne yığdığım üç bin civarında fotoğraf içinden seçmeler yaparak, bu kez onlara kelimeleri yol arkadaşı etmeye başlamıştı bile. Sonuçta beş bin civarında fotoğraf üzerinden bu serüveni sonuçlandırmış olduk. Kaynaklara gelince; konuşulması gereken sorun da bu. Hafıza problemi olan bir toplumuz. Arşiv bilincinden yoksunuz. Görsel belgeliğimiz yok. Gazete, dergi arşivleri... Bir de benim gibi ‘ruh arkadaşlarım’ var; Cengiz Kahraman, Mesut Tufan gibi... Medya ve televizyonlarla ortaya çıkan ihtiyaçtan dolayı oluşan görüntü bankalarını es geçmemek gerek. Ben ise yıllardan beri toplarım, deyim yerindeyse çöplüklerden. Özellikle sokak çocuklarıyla kurduğum hayat, onların benim bu zaafımı anlamaları ve dostluklarının işareti olarak taşıdıklarıyla arşivim kabardı. Zaten sanırım, bu projeye ilham olan da benim arşivim oldu. n 14 16 Şubat 2017 KItap
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear