Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
Fayad yalnız değil... Filistinli şairin Suudi Arabistan’da idama mahkum edilmesine karşı protestolar büyüyor. bir buçuk yıl oyalandı. Sonunda, yeni yargıç, savunmasını bile almadan onu ölüme mahkum etti. Olayı yakından izleyenler, Fayad’ın, Suudi Arabistan’da “mutavvin” denilen din polislerini Abha şehrinde bir meydanda bir adamı kırbaçlarken gösteren bir videoyu internet üstünden postaladığı için bağnazlar tarafından cezalandırıldığını söylüyor. Fayad’ın salıverilmesi için bir kampanya yürüten Kuveytli göçmen hakları aktivisti Mona Kerim, “Bazıları bunun ahlak polisinin intikamı olduğu kanısında” diyor. 2 000 yılında, şu koca dünyamız binbir teknolojik devrim eşliğinde üçüncü binyıla evrilirken insanlık adına ne kadar umutluydunuz, bilmiyorum. Bırakalım koskoca insanlığı, yaşadığınız toplumdan ne kadar umutluydunuz? Yaşadığımız son on beş yıl, Ferit Edgü’ye “Cahil” kitabını yazdırdı: “Cahillik, başa belâ, demiş eskiler. Bugün tam tersi: Cahillik baş tacı. Yalnız politikada değil, edebiyat, sanat, hattâ akademik yaşamda en çok aranan nitelik (üstün nitelik) cahillik…” Bir ülkenin bilim kurumu, kendi bastığı bilimsel kitapları yok etmeye kalkışıyorsa… Bir bilim insanı, eksantrik olayım derken “bok”tan söylemlere girişebiliyorsa… Bir ülkenin gençleri, üniversite başvurularında pozitif bilimleri gittikçe daha az yeğliyorsa… Hukuk bilimi okumuşlar, adalet düzeneğini neredeyse tümüyle iktidarın buyruğu altına sokuyorsa… Bütün dünyanın faltaşı gibi açılan gözleri önünde gazeteciler siyasetin buyruğuyla tutuklanabiliyorsa… Bir barış elçisi, tam da İslam’ın dört mezhebini, Hanefilik, Şafilik, Malikilik ve Hanbeliliği simgeleyen Dört Ayaklı Minare’nin önünde öldürülebiliyorsa… O hoşgörüyü savunmasına izin verilmiyorsa… Hoşgörüsüzlük, herkesin boş bakışları önünde hoşgörüye suikast düzenleyebiliyorsa… Bizler Türkiye’de bütün bunları yaşayaduralım, geçenlerde şeriat kurallarıyla yönetilen ElMemleketü’lArabiyetü’sSuudiye’de, Suudi Arabistan Krallığı’nda yaşayan Filistinli şair ve çağdaş sanatçı Aşraf Fayad idam cezasına çarptırıldı. 18. yüzyılda Arabistan’da Muhammed bin Abdülvehhab’ın etkisiyle oluşan dinsel ve siyasal bir akım olan Vehhabilik, bugün Suudi Arabistan’ın resmi “mezhebi”. Vehhabiliği “mezhep” olarak nitelemek ne kadar doğru, bilmiyorum çünkü Muhammed bin Abdülvehhab’la 1744’te karşılaşan Deriye emiri Muhammed bin Suud, onun düşüncelerinde, kendisini Arabistan’a egemen kılacak dinsel bir dayanak bulmuştu. Abdülvehhab, şirk içindeki, başka bir deyişle Allah’a ortak koşan, Allah’tan YAĞMACILIĞIN VE YAYILMACILIĞIN “KUTSALLIĞI” başka bir Allah olduğuna inanan insanlara tevhidi, Allah’ın birliğine inanışı benimsetmek için kılıç kullanmanın zorunlu olduğunu, can ve mallarının helal sayıldığını önü sürüyor, böylece yağmacılık ve yayılmacılığa cihad adına kutsallık kazandırıyordu. Suud da, ganimet kazanmak amacıyla kendisine katılan güçlerle egemenlik alanını genişletmeye başlamıştı. Abdülvehhab’ın ölümünden sonra hareketin siyasal niteliği daha da ağırlık kazanmış; Vehhabilik adına hareket eden Suudi hanedanı 19. yüzyıl başlarında Halep’ten Hint Okyanusu’na, Basra Körfezi’ne ve Irak sınırından Kızıldeniz’e kadar uzanan topraklar üzerinde egemen duruma gelmişti. Bunun üzerine harekete geçen Osmanlı’nın Mısır valisi Kavalalı Mehmed Ali Paşa’nın Hicaz’a gönderdiği kuvvetler Mekke, Medine ve Taif’i Vehhabilerin elinden almış; daha sonra I. Abdullah ve çocukları da yakalanıp İstanbul’a götürülerek 1819’da idam edilmişti. Ancak Birinci Dünya Savaşı’nın ardından Vehhabiler Hail, Taif, Mekke, Medine ve Cidde’yi de ele geçirmiş; II. Abdülaziz 1926’da Necd ve Hicaz Kralı olarak kabul edilmiş; 1927’de de Suudi Arabistan Kralı olarak tüm Hicaz’ı egemenliği altına almıştı. Vehhabiliğe göre Kuran ve sünnet, metinlerin sözel anlamına (zahir) bağlı kalınarak anlaşılmalı, kesinlikle yorumlanmamalıdır; Kuran ve sünnet dışında yasa koyucu tanımak, Hz. Muhammed döneminde bulunmayan kurallar kabul etmek, kişiyi doğrudan şirke düşürür; sözlü uyarıyla “gerçeği” kabul etmeyen kişilere karşı kılıç kullanılmalıdır. Vehhabiliği biraz olsun anlatmaya çalışmamın nedeni, kuşkusuz, Aşraf Fayad’ın nasıl bir ülkede idam cezasına çarptırıldığı konusunda bir fikir ver Aşraf Fayad mek. Evet, çağdaş hukuk kurallarının uğramadığı bir ülkede idama mahkum edildi şair ve çağdaş sanatçı Fayad. Burada ilginç bir nokta var. Yine Vehhabiliğin egemen olduğu Katar, günümüzde dünya sanat piyasasının en büyük alıcılarından biri. Büyük ölçüde şeriat yasalarıyla yönetilen Birleşik Arap Emirlikleri de bir süredir modern ve çağdaş sanata en büyük yatırımları yapan ülkeler arasında. Bu iki ülke de doğal gaz ve petrol rezervlerinden elde ettiği uçsuz bucaksız zenginlikle çağdaş sanatı satın alıyor ama çağdaş hukuku, insan haklarını, kadın özgürlüğünü sınırlarından içeriye sokmuyor. Aşraf Fayad, Suudi Arabistan’da tüm engellemelere karşın yeni yeni boy atmakta olan çağdaş sanatı Londra’ya, Tate Modern’a taşımış bir küratör. İki yıl önce Cidde’de büyük bir sergi düzenlemişti. Son Venedik Bienali’ndeki bir serginin de küratörlerinden biriydi. 2014’ün Ocak ayında tutuklandığında kimliğine el konulduğu için avukat tutamadı. İlk başta, Abha şehrindeki şeriat mahkemesinden dört yıl hapis ve 800 kırbaç cezası aldı. Daha sonra, yeniden yargılanacağı söylenerek AHLAK POLİSLERİNİN İNTİKAMI Uluslararası Af Örgütü, bir süre önce, “Filistinli şair ve sanatçı Aşraf Fayad’ı Kurtarın!” başlığıyla bir imza kampanyası başlattı. İmza dilekçesinde, Fayad’ın hedef alınmasının, yazarlara karşı nefreti körüklemeye ve İslamiyeti ifade özgürlüğünün bastırılması ve ezilmesini haklı göstermek için kullanmaya yönelik çok daha geniş bir kampanyanın bir parçası olduğu vurgulanıyor ve Fayad’ın cezalandırılması karşısında suskun kalmanın, özgürlük ve insan hakları kadar bilgi, edebiyat, kültür ve düşüncenin de aşağılanmasına hizmet edeceği belirtiliyor. Bu kampanyaya, küresel yoksulluktan Ortadoğu’da yaşanan krizlere, iklim değişikliğine kadar pek çok konuda milyonlarca kişinin harekete geçmesi için etkinlikler yürüten Avaaz’ın (Ses) avaaz.org sitesinden katılabilirsiniz. Bu arada, aralarında Suriyeli şair Adonis, İrlanda’dan Paul Muldoon, Britanya’nın kraliyet şairi Carol Ann Dufy, ABD’den John Ashbery, Filistin’den Hassan Zaktan, İsrail’den Amir Or’un da bulunduğu şairler ortak bir mektuba imza attı: “Biz dünya şairleri, Suudi Arabistan yetkililerinin Filistinli şair Aşraf Fayad’ın ‘dinden döndüğü’ gerekçesiyle idam cezasına çarptırmaları karşısında dehşete kapılmış bulunuyoruz. Ne kadar istenmeyen bir düşünce olursa olsun bir düşünceyi savunmak da bir düşünceyi barışçı bir biçimde ifade etmek de suç değildir. Her bireyin inanma ve inanmama özgürlüğü vardır. Vicdan özgürlüğü, insanların temel özgürlüklerinden biridir…” Şimdi, dünyanın dört bir yanındaki sanat kuruluşları, insan hakları örgütleri, düşünce ve ifade özgürlüğünü savunanlar, “Fayad’a özgürlük!” kampanyasına katılıyor. Uluslararası Sanat Eleştirmenleri Derneği AICA da bunlar arasında; AICA’nın Türkiye merkezi de bu kampanyaya katıldığını açıkladı. Şiirler yazan, kitaplar yayımlayan, çağdaş sanat sergileri açan bir insanın bir İslam ülkesinde şeriat kurallarına göre idam cezasına çarptırılması, büyük çoğunluğu Müslüman olan Türkiye toplumunun insanlarını çok yakından ilgilendiriyor. Ama gazetecilerin haber yayımladığı için tutuklandığı, belirli bir yaşam tarzının şimdiden dayatılmaya başladığı ülkemizde, şiir ve roman yazan, resim ve heykel yapan insanları sanırım daha da yakından ilgilendiriyor. n FAYAD İÇİN KAMPANYALAR 6 10 Aralık 2015 KItap