24 Kasım 2024 Pazar Türkçe Subscribe Login

Catalog

Emrah Serbes’in yeni romanı: “Deliduman” Mesele sadece moonwalk değil! Emrah Serbes yeni romanı Deliduman’da, on yedi yaşındaki kahramanı Çağlar İyice ile birlikte Gezi Parkı Direnişi’nin unutulmaz günlerine götürüyor okuru. Küçük bir taşra kasabasından başlayıp İstanbul’a uzanan hikâyede yazar; riyakâr dünyalara, imar ve sermaye açgözlülüğüne, anıların yok edilişine isyanı resmediyor. Kısacası Gezi’nin içinde barındırdıklarını Serbes de romanın bünyesinde topluyor. r Eray AK Ç. macerası geldi: Son Hafriyat. Direksiyonunu Erken Kaybedenler’le öyküye kırdığında ise biraz şaşırttı açıkçası. Sonuçta kafalardaki “polisiye yazarı” algısından farklı bir yola yürümüştü. Üstelik son derece eğlenceli hikâyelerdi Erken Kaybedenler’de anlatılanlar; bir polisiye yazarından beklenmeyecek şekilde (!) Ancak, Serbes’in kendi çapında nam salmış kahramanı Behzat Ç. televizyon dizisi olunca hem yazarını hem de kahramanını tanımayan kalmadı. Bu noktadan sonra ise Emrah Serbes’ten yeni bir Behzat Ç. macerası bekleyenlerin sayısı arttıkça arttı. Serbes’in kaleminden bir Behzat Ç. macerası daha okur muyuz bilemem ama yazarın yeni romanı Deliduman; Serbes’in, yazarların ve oyuncuların çok zor kırdıkları o bahsettiğim çemberden ustaca sıyrılşının da hikâyesi aynı zamanda. Hiçbir toplumsal yara olmasın ki edebiyatın o yakıcı kıskacına takılmasın. Er ya da geç toplumları etkileyen sancılar, acılar, sevinçler yazının kendi gerçekliği nuyor önümüze. Süreç boyunca yapılan hatalar da bu net fotoğrafın içine yansıyor elbette. Ancak önemli olanın Gezi Direnişi sırasında ortaya çıkan ruh olduğunun farkında Emrah Serbes ve bu ruhu da tüm renkleriyle yansıtıyor. KALBİ KIRIK BİR KIZ, KALBİ KIRIK BİR HALK... Roman, herkesin kendince yaşadığı ve birbirini bilip tanıdığı klasik bir taşra kasabası olarak çizilmiş Kıyıdere’de açıyor kapılarını bize. Deliduman’ın ilk sayfalarında ise kız kardeşi Çiğdem İyice’ye derin bir aşk duyan Çağlar İyice’nin, onu meşhur bir dansçı yapma uğraşlarını görüyoruz. Aslında roman boyunca fikir olarak sürekli gündemde olacak Çiğdem’in Michael Jackson’ın moonwalk dansıyla bir şekilde ünlü olması ama esas mesele moonwalk olmaktan çıkacak bir yerden sonra. Küçük bir kızın kırılan saf kalbini onarmak için verilen mücadele, bağlamında da kalbi kırık bir halkın kendiliğinden doğan direnişine evrilecek: Gezi Parkı Direnişi’ne. Gezi Parkı’na tekrar dönmek üzere Kıyıdere üzerine birkaç cümle daha söylemek gerekir çünkü yazar tarafından Türkiye’nin küçük ölçekli bir kopyası olarak tasarlanmış adeta bu taşra kasabası. Bakir alanların ranta açılmasından tutun da aile şürekasını devlet kadrosu altında toplayanlara kadar “büyük resimde”, yani Türkiye’de gördüğümüz birçok yamukluğun temsili hallerinin resmini çizmiş Serbes Kıyıdere’yle. Bununla birlikte unutulmuş ya da inatla unutturulmaya çalışılan duyguların da simgesi aynı zamanda bu kasaba. Kıyıdere’yi ve bağlamında Deliduman’ı özel kılan yanlardan en önemlisi de bu sanırım. Yaşamımızdan silinenleri, duygusal bellekle tekrar hatırlama çabasının simgesi Kıyıdere. Bu masum ve kirlenmemiş “bellek isteği” de doğal olarak Gezi’ye yönlendirecek bizi tekrar. Gezi’nin “gündüz Clark Kent, gece Superman” insanları akıllardan çıkacak gibi değil. Aslında böyle bir hikâye anlatıyor Serbes de Deliduman’da ama kahramanı Çağlar İyice’ye yaşattığı değişim daha radikal bir çizgide. Çağlar’ı, sıfır bilinçten alıp duygularının yörüngesinde ilerleterek Gezi’nin göbeğine gönderiyor. Çağlar Gezi’yi yaşadıkça ise farklı bir bilinç düzeyinin kapıları açılıyor. Hem bizim için hem de Çağlar İyice için... Çağlar İyice merkez olmak üzere daha birçok kahraman geziniyor romanın dünyasında. Yakın arkadaşı Mikrop Cengiz, eşi terk ettikten sonra bunalımın sınırlarını tarayan anne, belediye başkanı dayı Altan, eski kız arkadaş, T.C. Sinem UZUN, unutulmayan dede ve hep uzaktaki baba... Her biri farklı bir ucun temsilleri olarak var oluyor romanda. Ama hepsindeki ortak nokta yaşıyor olmaları. Karton tipler değil hiçbiri. Hepsi aramızda. Hepsi de kapı komşumuz kadar yakın aynı zamanda. Öfkeli, hüzünlü, umutlu ve neşeli insanlar... Tıpkı Gezi’deki insanlar gibi! Deliduman da Gezi gibi: Öfkeli, hüzünlü, umutlu ve neşeli... n e.erayak@gmail.com Deliduman/ Emrah Serbes/ İletişim Yayınları/ 350 s. K İ T A P S A Y I 1 2 7 1 ir oyuncunun üzerine yapışan karakterden kurtulması zor ve yıpratıcı bir süreç. Her nasıl ki yarattığı, ruh verdiği karakteri başarıyla canladırmışsa oyuncu, daha pek çok karakter beklemededir onun için. Üzerine farklı anlamlar yükleyeceği, yeni dünyalar yaratcağı kâğıt üzerinde bir sürü hayat vardır masada. Ama üzerine yapışan “oyunu” kalmıştır kafalarda ve herkes yeni, başka bir şeyler değil de o eski halini görmek ister ondan. O da her oyuncu gibi aksini... Çünkü can verdiği her yeni karakterle o da yenilenecektir. Aynı sorunun yazarlar için de geçerli olduğunu söyleyebiliriz. Hatta bu konuda oyunculardan daha fazla baskı altında olduklarını... Edebiyat okuyucusunun “tutuculuğundan” kaynaklı belki de bu durum. Okurların; sevdikleri karakterlerin, yazarların hep aynı kalmasını daha fazla istemeleriyle ilgili... Ama oyuncular için geçerli olan kural yazarlar için de değişmez. Okur her ne kadar eskiyi, hep “hayalindeki onu” görmeyi istese de yazar da her yazdığıyla yeniden yaratılacaktır. O yüzden yeni karakterler, yeni dünyaların içine atar kendini. Ancak iş polisiyeye gelince hem izleyici hem okur, hem de yazar ve oyuncu için işler biraz değişir. İzleyici ve okuyucular sevdikleri karakterleri görmek istiyor evet, ama yazarlar da aynı karakter üzerinden devam ettiriyorlar maceralarını genelde. Polisiyenin bugüne taşıdığı genlerle ilintili bir durum, her polisiye yazarının yarattığı kahramanıyla yoluna devam edip, kendi kahrmanıyla anılması. Ama bir de şu var: Her polisiye yazarının öncelikle bir “yazar” olduğu unutulmamalı. Ondan yeri gelip farklı bir şey okunduğunda şaşırıp kalınmamalı. Tıpkı Emrah Serbes’in yeni romanı Deliduman’da olduğu gibi... B TAŞRADAN GEZİ PARKI’NA Emrah Serbes’i, Behzat Ç. maceralarının ilki Her Temas İz Bırakır’la tanıdık. Sonrasında yine bir Behzat S A Y F A 6 n 2 6 içinde yerini bulur. Emrah Serbes’in romanı Deliduman da böyle bir toplumsal yaranın yansımalarından doğmuş. Bilindiği gibi Gezi Direnişi sürecinde çok duyduk Emrah Serbes’in adını. Olayın ne olduğunu anlamaya, açıklamaya çalışan bir sürü insandan farklı hizada durup meydanın, olayların tam göbeğine attı kendini. Yerinden anlama, dahası, yaşama uğraşıydı yaptığı belki ama adı her neyse bir şekilde Gezi’nin akıllarda kalan karelerinin, konuşmalarının, hareketlerinin içinde yer aldı hep. Yeni romanı Deliduman’da da on yedi yaşındaki kahramanı Çağlar İyice ile birlikte Gezi Parkı Direnişi’nin unutulmaz günlerine götürüyor bizi Serbes. Küçük bir taşra kasabasından başlayıp İstanbul’a uzanan hikâyede yazar; riyakâr dünyalara, imar ve sermaye açgözlülüğüne, anıların yok edilişine isyanı resmediyor. Kısacası Gezi’nin içindeki barındırdıklarını Serbes de romanın bünyesinde topluyor. “Deliduman”, içerden bir bakışla yazıldığı için çok net bir fotoğraf sunuyor. Direniş sürecinde yapılan hatalar da bu net fotoğrafın içine İçerden bir bakışla yansıyor elbette. Ancak önemli olanın Gezi Direnişi sırasında ortaya yazıldığı için de çok çıkan ruh olduğunun farkında Emrah Serbes ve bu ruhu da tüm net bir fotoğraf surenkleriyle yansıtıyor. H A Z İ R A N 2 0 1 4 C U M H U R İ Y E T Fotoğraflar: Vedat ARIK
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear